KOMİSYON KONUŞMASI

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli katılımcılar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, Hükûmetin en çok övündüğü alan sağlık alanı. Halkın memnuniyeti propagandası her seçim döneminde çoklukla kürsülerden ifade ediliyor. Ama ben sözlerime başlarken öncelikle şunu sormak istiyorum: Sağlık emekçisini döven bir iktidar halka nasıl sağlıklı yaşam ve hizmet sunacak?

Yine bir ikincisi: Televizyonlarda izlediğimiz bir manzara. Ermenek'te madenci oğlunun cenazesinde yırtık lastik ayakkabısıyla saf tutan 75 yaşındaki Recep Gökçe sağlıklı bir insan olabilir mi Sayın Bakan? Onun gibi Ermenek'te, Soma'da, Zonguldak'ta, Şırnak'ta -Şırnak milletvekilimiz burada- yurdun dört bir tarafında yaşayan insanlarımızın genel hâli budur. Şimdi sağlıklı bir toplumdan söz edebilir miyiz? Sağlık politikalarının vatandaşa yansıması ve sağlık emekçilerine yansıması açısından ben bunlara değinmek istiyorum başlangıçta.

Gerçekten biz sağlık emekçilerine şiddet meselesini çokça konuştuk. Bakanlık bu konuda çalışanlarına sahip çıkmaya dönük, biliyorsunuz, araştırma komisyonları, benzeri şeyler... Bu sefer sağlık emekçilerine şiddet doğrudan devletin kolluğu tarafından geliyor, devlet kendisi yapıyor. Dolayısıyla, bu emekçilerin halka sağlık hizmeti götürebilmesi, kendi taleplerini ortaya koyması açısından ciddi problem var. Sorduk, bir kısım arkadaş gözaltına alınmıştı, bırakılmış, hâlâ tutulanlar var. Bu yaklaşımları hızla terk etmek gerekiyor. Gerçekten, sağlık hakkı bütçenin en önemli başlıklarından bir tanesi ama hazırlanan bütçenin sağlıklı olmadığını da görüyoruz.

Çarpık bir düzen var aslında. Genel sağlık sigortası ve bir prim sistemi, işte bu sağlıkta dönüşüm politikaları. Aslında, prim toplama açısından yani asgari ücretin üçte 1'i gelire sahip olanlardan prim alma ve sağlık hizmetinden yararlanma anlayışı daha baştan sakatlığı ve çarpıklığı koyuyor.

Şimdi, TÜRK-İŞ'in en son araştırmaları, 4 kişilik bir ailede 3 bin küsur lira, asgari ücretin şeyi 891 lira, çok açık aradaki fark. Yani ta buradan ele alırsak başlıyor yanlışlık. Tabii, hizmetin içeriği, hizmetin kalitesi, niteliği giderek azalıyor. Birçok temel hizmet teminat paketi dışına çıkartılıyor. Özelleştirme, hani bu piyasaya yanıt verme, piyasadaki şirketleri, sağlık şirketlerini devreye sokma, özellikle sağlık sigortası açısından âdeta kışkırtma boyutunda. Şimdi, özel sağlıktan hizmet alanların ödedikleri paralar açısından bakıldığında, SGK bu paranın üçte 1'ini karşılıyorsa hizmet alan vatandaş üçte 2'sini karşılıyor, bu noktaya gelmiş durumda.

Şimdi, sağlık emekçileri örgütleri liste çıkartmışlar. 10 başlıkta vatandaşa bir katkı payı sonuç itibarıyla çıkıyor. İlaç bedelinin yüzde 10 ile yüzde 20'si arasında, muayenede 5 lira ile 15 lira arasında, reçetede 3 lira, eş değer ilacın en ucuzu yüzde 10'a mal oluyor. İlaçta kutu başına ek 1 lira, tetkik parası, öncelikli tetkik parası. Özel hastanede ise liste fiyatından yüzde 200'lere varan ödemeler. Yine özelde, çok teşvik edilen özelde fazladan ödenen otelcilik hizmetleri gibi farklar. Telefonla randevuda 4 lira ile 5 lira arasını bulan faturalar diyelim.

Şimdi, bakıldığında, büyük sağlık yatırımları, büyük zincirler devrede ve âdeta bir tekelleşme söz konusu sağlıktaki özelleştirmenin vardığı boyut. Yabancı, bu büyük A grubu âdeta hastane konsorsiyumları diyebileceğimiz şirketler, hepsini, âdeta orta ölçekli sağlık kuruluşlarını yutar bir hâlde. Vaziyet bu.

Vatandaşlar açısından gelir testini yaptırmayan 4 milyon insan -bendeki bilgiler bu, eğer yanlışsa Sayın Bakan bunu düzeltebilir- kamu hastanelerinden yararlanamıyor. Geçen sağlık bütçesinde konuşmuştuk. 5 milyon borçluyla ilgili ne durumdadır? En son bilgiler, 400 bin prim ödeyemeyen yurttaşın prim borçlarını üstlenme açısından bir problem yaşandığı geçende haberlere yansıdı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) - Yine çokça kamuoyunda, basında konu oldu. 1 Ekimde SGK birçok ilacı kapsam dışı bıraktı. Fiyat indirimi nedeniyle hastaneler tıbbi malzeme alamadığı için çok ciddi ameliyatlar durdu, yapılamadı. Kaç kişi öldü, kaç kişi sakat kaldı, bunları bilemiyoruz tabii.

Aile hekimliği çok büyük sansasyonlarla kamuoyuna sunuldu, artık vatandaşın ayağına hizmet gidiyor tarzında. Ama aile hekimliği aslında işin temeli, ilk basamağı, koruyucu sağlık hizmeti kaldırıldı. Yani hep biliriz, hasta olduktan sonra iş işten geçiyor. Yani hasta olduktan sonra özel sağlığa bütçeden pay ayırmanın kime ne yararı var? Bakıldığında, bu koruyucu sağlık hizmeti açısından kişi başına düşen yıllık rakamı hesaplamış sendikalar, sağlık sendikaları: Yıllık 20 lira harcama. Yani şu anda Sağlık Bakanlığının bütçesinde bu rakamı bulmuşlar. Bu doğru mudur, yanlış mıdır, bunu Bakanın açıklaması gerekir. Yani, kişi başına 20 lira, yıllık o da.

Şimdi, personelin durumu açısından tabii bu sağlıksız sistem...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Evet, toparlıyorsunuz.

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) - Personele de yansıyor bu angarya, performans sistemi. En son -en büyük taşeron dedik, Sağlık Bakanlığında çalışanları, üniversitesi, devlet hastaneleri- Çapa'daki taşeron işçinin ölümü çok dramatiktir. Önce eline iğne batıyor, işte karaciğer rahatsızlığı, sonra kanalizasyon... Bu Çapa'daki kanalizasyon meselesi, acil cerrahi servisinde bunu sorduk, yanıtını da alamadık. Ve bu, oradaki işçinin ölümüne de yol açıyor. Bir yıl boyunca hastalıkla boğuşuyor ve sonunda geçtiğimiz aylarda hayatını kaybetti. Yani, taşeron işçisine kapsam dışı angarya çalıştırma...

Sorularımıza yanıt alamadık ama onlara geçmeden önce, emekçilerin ücretleri, ek zam talebi, bunların emekliliğe yansıması, bu açıdan düzeltme beklentileri var. Sorularımız içerisinde bu sağlık kurumlarındaki işçi sağlığı ve güvenliği eğitimi ve risk analizi konusunda neler yapılıyor, gündemde mi, bunu sorduk.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tüzel, üçüncü kez uzatıyorum.

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) - Gazi Üniversitesindeki bu bağımlıları tedavi eden AMATEM'in kapatılması meselesi, ne yaptık bu konuda? İzmir'de emekçiler hayli eylem yaptılar, gösteri yaptılar, taleplerini size yansıttılar. Göğüs Hastalıkları Hastanesi ile Tepecik Eğitim Araştırma Hastanesinin birleştirilmesi ve yine İstanbul'da çok değerli bir arazi üzerindeki Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi, arazi boş duruyor. Bakan Yardımcısına da sormuştuk, yanıt alamadık. Şimdi, bu çalışanlar hastaların ihtiyacına uygun olmayan Bahçelievler Eğitim Araştırma Hastanesinde fizik tedavi yani dar alanda âdeta çalışır durumdalar, bu durum ne kadar değişecek? Ve Bahçelievler'e, kendi arazilerine yeniden nasıl taşınacaklar? Bunları da öğrenmek istiyoruz.

Sağlıklı bir bütçe talep ediyoruz biz de.

Teşekkür ediyorum.