KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan ve Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; ben de öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, geneli üzerinde, arkadaşlar düşüncelerini ifade ettiler. Eğitimin genel sorunları oldukça fazla. Özellikle, eğitimin genel sorunlarının fazla olmasını, geçmişten günümüze kadar katlanarak devam eden bir zihniyetin sistemsel sorunları olarak da değerlendirmek mümkündür. Yani sizin döneminiz, benim dönemim ve onun dönemi, bunun dönemi üzerinden bir mukayese ve bir karşıtlaştırıcı yaklaşımdan ziyade, daha, sorunu anlayan, soruna gerçekçi ve objektif yaklaşan bir tutum, bence, esas alınması gereken ve kazandırıcı bir tutumdur. Dolayısıyla, kendi penceremizden, kendi cephemizden bakıp kendi gerçekliğimizi toplumun gerçekliğiymiş, kendi yaklaşımımızı genelin yaklaşımıymış gibi bir düşünce silsilesi üzerinden, mantık dizgesi üzerinden olaylara yaklaşırsak sorunları çözemeyeceğimizi düşünüyorum. Bu, tabii, yani, bir mantık anlayışının, bir mantık süzgecinin de aslında, sürecinin de yansımasıdır. Yani eğitim felsefesinde ve ideolojik nosyonlarda da bilebildiğimiz kadarıyla ikircikli yaklaşım, karşıtlaştırma yaklaşımı bir yönetme tarzıdır, bir yaşam tarzıdır.

Dolayısıyla, bu yaşam tarzı şu anda Türkiye'de de hâkim kılınmaya çalışılan ve geçmişte de aslında, hâkim kılınmaya çalışılan bir yaşam tarzıydı. Tamamen kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı ama söylemsel olarak da bir o kadar gerçekliği ve pratiği de boşa çıkaran bir gerçekliği hep yaşayageldik. İşte, bir dönem, cumhuriyet tarihinden 2002'ye kadar belli bir süreç, belli bir kesimin ideolojik formasyonlarıyla ifade edilen ve buna göre toplumu biçimlendirme ve toplumu şekillendirme olarak gerçekleşen bir sürece mahkûm edilmeye ve onun üzerinden tanımlanmaya çalışılıyor. 2002'den bugüne kadar da yine aynı mantık ve zihniyet ölçüleri çerçevesinde de aynı kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı ve kendine göre tekçi bir yaklaşımla bu süreç de onun karşısında oturtulmaya çalışılıyor. Dolayısıyla, bu zihinsel sorun, bu zihniyet sorunu, kutuplaştırıcı ve karşıtlaştırıcı zihniyet sorunu çözülmediği müddetçe ne eğitimdeki sorunlar ne de demokratik sorunlarımız ve toplumsal sorunlarımız da çözümlenebilecektir.

Yani, bizce ve kanaatimce de yapılması gereken şey, demokrasiyi, özgürlükleri ve katılımı esas alan özgürlükçü bir düşünce anlayışını oturtmaktır. Özgürlükçü bir düşünce anlayışını oturttuktan sonra da herkesin kendi farklılığıyla, herkesin kendi çeşitliliği ve renkliliğiyle kendini gerçekleştirebildiği bir yaşamı da Türkiye'de pratikleştirme imkânımız olacaktır.

Dolayısıyla, bu anlamda, "benim dönemim, senin dönemin"den ziyade, "sizin yaptıklarınız ve bizim yaptıklarımız"dan ziyade, nasıl ortaklaşabiliriz, nasıl biz bu "siz" ve "ben" olgularından çıkıp "biz"leşebiliriz ve toplumsallaşabiliriz, bence bunun üzerinde bir yoğunlaşma içerisine girilirse eğitimdeki temel sorunlar da çözülür.

Şimdi, bakın, 1'inci maddede şu var: Müsteşar yardımcılığı sayısı 5'ten 7'ye çıkarılıyor. Daha önceden de AK PARTİ iktidarı döneminde 5'ken 3'e indirilmiş. Yani bunun merkeziyetçi otoriter anlayışı beslediği iddia edilerek bu merkezin ağırlığı azaltılmış, şimdi yeniden merkezin ağırlığı artırılıyor. Yani bir taraftan AK PARTİ iktidara geldiğinde, giderek merkezden yerele doğru bir kayışı, merkezden yerele doğru bir yetki devrini ve toplumsallaşmayı esas aldığını iddia ediyordu ve bir dönem de bu iddiayla, yerelleşme iddiasıyla, demokratikleşme iddiasıyla kendini var etti ama bir dönem sonra, şu anda bu 1'inci maddede gördüğümüz gibi giderek yerelden kopuk, merkezileşmeye doğru bir gidişe doğru adım atmaktadır. Dolayısıyla, bu otoriterleşme ve merkezileşme eğilimleri hiçbir şekilde eğitimin temel sorunlarını çözmeyecek, daha fazla ağırlaştıracak, daha fazla katmerleştirecektir. Onun için de bizim de önerimiz, yetkinin merkezde biriktirilmesinden ziyade, yerele devrini kolaylaştırıcı pratiklerin, yerele devrini kolaylaştırıcı değişim ve dönüşümlerin yapılmasıdır. Bu 5'in 3'e indirilmesi, 7'ye çıkartılması değildir. Zaten biz bu 1'inci maddeyle ilgili teklifimizde de bunu uzun uzadıya yazmışız.

Kısacası, özcesi, değerli arkadaşlar, hepimizin demokrasiye ihtiyacı var, hepimizin birlikte yaşamaya ihtiyacı var, ortak yaşamı güçlendirmeye ihtiyacımız var, kendi renklerimizi, kendi kimliklerimizi, kendi farklılıklarımızı birbirimize dayatmaktan ziyade, farklılıklarımızı bütünleştirerek "biz" kültürünü, "biz" anlayışını öne çıkarırsak hem eğitimdeki sorunlarımızı hem de diğer farklı birikmiş sorunlarımızı da çözeriz diye düşünüyorum.

Teşekkürler, sağ olun.