KOMİSYON KONUŞMASI

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, değerli bürokratlar ve basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

VAHAP SEÇER (Mersin) - Bizi niye selamlamıyorsun?

BAŞKAN - Sizi sevmiyor artık.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Size tavırlı...

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Size tavırlı değilim ama demin Sayın Çetin'in kullandığı bir cümle vardı. Yani tabii, sizi, Sayın Başkanın başkanlığında hepinizi, bütün Komisyon üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, Adnan Ağabey'in de bir cümlesi vardı işin açıkçası. Tabii, özellikle bu HSYK'yla ilgili bir iki tane...

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Gecenin bu saatinde...

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Yani fazla ben konuşmayayım. Aslında...

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Konuş da isim söylemeden konuş.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Peki.

Şimdi, adli ve idari yargıyı özellikle Adnan Ağabey benden çok daha iyi bilir. Bir dönemler Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeleri gerçekten günübirlik basın toplantısı düzenlerlerdi. Yani Yargıtaydan çıktıkları dönemde Adalet Bakanlığı ek binası vardı, ek binasının önüne geldiklerinde o gün neler yapabileceklerine ilişkin bütün basın mensupları gelirdi, herkes açıklamada bulunurdu. Dolayısıyla, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu birçok dönemde yani o dönemleri özellikle söylüyorum, kararları farklıydı veya Türkiye'nin yürütme veya yargısına da yön verirlerdi. Dolayısıyla bu yön vermeden dolayı özellikle AK PARTİ iktidarları döneminde, AK PARTİ hükûmetleri döneminde HSYK'yla ilgili bir kanun düzenlemesi yapıldı. O tarihte Sayın Bilgiç'in çok güzel bir sözü oldu, dedi ki: "Bu siyaset kurumunu, aslında herkes bunu suçluyor ama hiç mi yargının suçu yok?" Bana göre burada, nihayetinde, kanunlar, doğrudur, yapan siyaset kurumudur ama kanunları da uygulayan hukukçulardır. Dolayısıyla eğer, siz, bir hukuki kimliğinizle Türkiye'nin yargısına yol vermeye çalışırsanız veya onu etkilemeye çalışırsanız siyaset kurumu da tabii hâliyle kendi refleksini alır ve o da kendisine göre bir yol çizer. Dolayısıyla o günü yapılan çok mu doğruydu, onu tartışabiliriz. Hatta o dönemdeki Adalet Bakanlarından bir tanesi hâkim savcı alımlarıyla ilgili farklı söylemlerde bulundu. İşte "Ben bunları almasam da MHP'li mi alsaydım?" diye o tarihte de böyle bir açıklamaları oldu.

Dolayısıyla şunu söyleyeyim: AK PARTİ hükûmetleri gerek...

ADNAN KESKİN (Denizli) - Hâkim değil o, infaz koruma memuru...

BAŞKAN - İnfaz memuru...

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - İnfaz koruma memurları...

FATİH ŞAHİN (Ankara) - Öyle olunca haklı mı oluyor?

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Nihayetinde bu insanlar kamuya alındı, kamuda çalıştırıldı. Dolayısıyla, hani...

VAHAP SEÇER (Mersin) - Şimdi yapılmıyor mu?

FATİH ŞAHİN (Ankara) - Yapılmıyor.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Ya, şu anda KPSS'yle alınıyor. Bakın, mesela...

VAHAP SEÇER (Mersin) - Ekrem, şimdi yapılmıyor mu? Samimi söyle.

FATİH ŞAHİN (Ankara) - Yapılmıyor.

VAHAP SEÇER (Mersin) - Ben sana sormuyorum, Ekrem'e soruyorum. Ekrem, yapılıyor mu, yapılmıyor mu?

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Şöyle arz edeyim: Bakın...

ADNAN KESKİN (Denizli) - Fatih, insaf yani ha!

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Ağabey, şöyle arz edeyim...

VAHAP SEÇER (Mersin) - Yani ona karşı çıkıyorsan, bunu da ikrar et yani "Bu da yanlış." de.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Hayır, hayır, şimdi, yanlışı yanlışla yoğurmanın bir anlamı yok ama şunu söyleyeyim: Bakın, o tarihlerde KPSS denilen bir olay yoktu. Bunu da nihayetinde çıkaran rahmetli Ecevit'ti, o hükûmetler döneminde. Doğru bir şey mi? Bana göre kesinlikle doğru bir şey. Olması gereken bir şey mi? Olması gereken bir şey.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - KPSS mi?

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Evet.

MUSA ÇAM (İzmir) - Şimdi sözlüyü getiriyorsunuz, sözlüde eliyorsunuz.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Şöyle, Sayın Çam, bir şeyi arz edeyim: Bakın, siz...

BAŞKAN - Sayın Çelebi, sizden bir ricam var...

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Bir şeyi arz edeyim: Siz...

BAŞKAN - Sayın Çelebi, bir ricam var. Lütfen, milletvekilleri arkadaşlara değil, lütfen Sayın Bakana hitaben, lütfen.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Ama bize cevap vermek üzere söz aldı.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Yok, yok, size cevap verecek olan Sayın Bakanımızdır, ben değilim onu özellikle arz edeyim ama Sayın Çam'ın şu sorusunu da...

BAŞKAN - Siz vekillerimize cevabı da Sayın Bakana hitaben konuşurken verin lütfen yani.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Evet, söyleyeyim, şimdi, mülakatlarda, bakın, kamuda görev yapan her insanın bir temsil yeteneğinin ve bir konuşma yeteneğinin olması lazım. Dolayısıyla, mülakatın mutlak suretle olması lazım. Bu, hâkim savcıda da aynıdır, infaz koruma memurunda da aynıdır.

MUSA ÇAM (İzmir) - Sorulan soruları biliyor musunuz? Sorulan soruları biliyor musunuz mülakatlarda?

BAŞKAN - Ya, Sayın Çam, böyle bir usulümüz yok. Bakın, siz ne güzel konuştunuz, okudunuz, kimse müdahale etmedi.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Ya, bakın, yani bu farklı bir şey ama size şunu söyleyeyim: Bana göre mülakat olması kesinlikle gerekli olan bir şeydir.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - O zaman sınavın ne anlamı kaldı?

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Mülakat da bir sınav.

BAŞKAN - Arkadaşlar, on beş saattir, on altı saattir Meclisteyiz, Allah rızası için, lütfen ya.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Her gün böyleyiz Sayın Bilgiç.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Biz her gün böyleyiz, sen bugün oradasın da ne olmuş?

BAŞKAN - Doğru, biz hep arazi.

ADNAN KESKİN (Denizli) - Gidiyorsun, iki saat, üç saat dinleniyorsun, uyuyup geliyorsun.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Biz uyuyamıyoruz da yani.

ADNAN KESKİN (Denizli) - Bizde o da yok.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Şimdi, bu hükûmetler döneminde...

BAŞKAN - Hayır, duyan da gerçek zannedecek. Onun için, bunu ben kayıtlara geçireyim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Arkadaşlar yoklamaya koşuyor, sen oraya da koşmuyorsun.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Sayın Bakanımız Patnos'a çok büyük yatırımları oldu, onu da söyleyeyim. Özellikle adliye sarayımız, ağır ceza merkezi olduk yani onları ben size söyleyeyim.

Ben 2015 yılı Adalet Bakanlığı bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum.