KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan, değerli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çok tekrara düşmeden, benzer şeyler söylemeden konuşmaya çalışacağım ama sistemlerimiz aynı, yatırım ortamını iyileştirme düzenlemeleri.

Sayın Bakan, tabii, öncelikle iç huzurun, iç barışın, hukukun üstünlüğü olduğu memleketlerde yatırım ortamıyla ilgili pek bir sıkıntı yok; bunu biliyoruz. Ancak memleketimizde ben son bir buçuk aydır, çok ciddi yurt dışı seyahatler yaptım, diplomasi turları yaptık, uluslararası kuruluşlarla görüştük, yatırımcılarla görüştük. Türkiye'ye bakışla ilgili dışarıdan buraya bakışın maalesef birkaç yıl önceye göre çok gerilediğini gördüm. Yani şöyle söyleyebilirim: Biz buradan Afganistan'a nasıl bakıyorsak yani buradan olarak söylüyorum... Buradan Afganistan'a yatırım yapmayı düşünür müsünüz mesela? Herhâlde kimse düşünmez. Dışarıdan da benzer bir bakış buraya doğru maalesef var yani karamsar. Türkiye'nin hukukun üstünlüğünü yok saydığı... Zaten hukuk anlamında hiçbir zaman tam bir hukuk devleti olamadık.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - 16,5 milyar dolar geldi.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Geçen sene geldi Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - 16,5 milyar dolar geldi.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Nereye geldi?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Şu anda da, son on iki ayda 14,2 milyar dolar...

Sayın Paylan, sizin gezdiğiniz yerler herhâlde çok farklı yerler.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, hayır, bütün Avrupa, Amerika, bütün Batı ülkelerini gezdim Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Türkiye'nin düşmanlarına gidiyorsunuz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, size teessüf ederim!

BAŞKAN - Arkadaşlar, müsaade eder misiniz lütfen.

Müdahale etmeyin.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Gezdiğim yerlerin kuruluşlarını size sayarım.

"Türkiye düşmanları" ne demek, anlamadım. Avrupa Birliği temsilcileri, Amerika'nın değerli yatırımcıları...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - İçeride de var benzerleri.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, müsaade edin, ben eleştirilerimi sunayım. "Türkiye düşmanlarıyla görüşüyorsunuz." ne demek yani?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Paketin dışına çıkarsanız ben de çıkarım.

GARO PAYLAN (İstanbul) - "Dışına çıkmak" ne demek?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Paketin içindeki maddelerle, Allah'ınızı severseniz...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Paketin gerekçesiyle ilgili bir eleştiri sunuyorum Sayın Bakanım. Yatırım ortamının iyileştirilmesini amaçlamıyor musunuz, gerekçeniz bu değil mi? Ben de şunu söylüyorum: Yatırım ortamının iyileştirilmesi...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yani "Bu ülke Afganistan'la mukayese ediliyor." demek, bu yaşadığımız topraklara, bu ülkenin geldiği noktaya bir haksızlık değil mi? İnsafa çağırıyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakan, sizin de, arkadaşların da söz hakkı olacak.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, biz buradan oraya nasıl bakıyorsak oradan da buraya olarak baktım.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - O insanlar Türkiye'ye 16,5 milyar dolar paralarını getiriyorlar.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Peki.

Ben böyle bir gidişatın...

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Faiz verirseniz 165 milyar dolar da getirebilirler.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, öncelikle şu "Türkiye düşmanlarıyla görüşüyorsunuz." ne demek, onu bir izah edin de bir anlaşalım.

BAŞKAN - Arkadaşlar, siz böyle yaparsanız ben gideyim, siz kendi aranızda konuşun o zaman.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Böyle bir laf atmak ne demek yani?

BAŞKAN - Sayın Paylan, siz devam edin lütfen.

Soru kısmında onu sorun, cevaplasın Sayın Bakan.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Memleketimizin yatırım ortamının iyileşmesinin barış meselesinin, iç barışımızın, hukukun üstünlüğü meselelerini devreye sokmamızla olabileceğini söylüyorum. Bir Hükûmet üyesi olarak öncelikle bu konuları gündeme getirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Memleketimizde kutuplaşma, iç barışın tesisi anlamında ciddi sıkıntılarımız var. Hukukun üstünlüğü anlamında şimdi aşağıda, Genel Kurulda görüşülen yasa da dâhil olmak üzere, hiçbir zaman zaten hukuk anlamında tam etkin bir hukuk ülkesi olamadık ama şu anda da bir rövanş mantığıyla, işte "Onu temizleyeceğiz, bunu temizleyeceğiz." diye, işte "Paralelciler gitsin, reisçiler gelsin." mantığıyla, tekrar bir rövanş mantığıyla bakılıyor ve bunun da memleketimize hukuk anlamında, hukukun üstünlüğü anlamında bir şey getirmeyeceğini düşünüyorum. Çünkü 2011'deki Anayasa değişikliğine de hep benzer bir mantıkla bakıldı, "Birileri gelsin, birileri gitsin." diye. Bugün de aynı mantıkla bakılıyor. Ama bu dışarıdan Türkiye'ye yatırım yapmasını istediğiniz veya Türkiye'den yurt dışına sermaye çıkarmış insanların tekrar Türkiye'ye getirilmesi anlamında teşvik edici olmak istiyorsak Türkiye'yi hukukun üstünlüğü olan bir ülke markasıyla yürütmemiz gerekiyor, iç barışını tesis etmiş bir ülke olarak yürütmemiz gerekiyor, basın özgürlüğünün hâkim olduğu, gazetecilerin tutuklanmadığı bir ülke olarak ortaya koymamız gerekiyor.

Bir Hükûmet üyesi olarak, Sayın Bakan, bunu söylüyorum. Bunu yaparsak hani "16 milyar dolar geldi." diyorsunuz, bu 64 milyar dolara belki çıkar, vergi gelirleri anlamında, yatırım gelirleri anlamında, yatırım iştahı anlamında çok daha üst düzeye çıkarız. Bunları bir eleştiri olarak alın, elbette ki hepimiz bütçemizin, ülkemizin yatırım alan, insanların güven içinde hissettiği, öncelikle vatandaşlarımızın güven içinde hissettiği bir ülke olmasını istiyoruz. "Millet" tabirinde hepimizi kapsayan bir millet tabiri olmasını istiyoruz. Birilerinin "millet", birilerinin "hain", "öteki" olarak tanımlanmadığı, hepimizin "eşit vatandaşlar" olarak tanımlandığı bir ülke olmak istiyoruz ama ondan biraz uzaktayız, kutuplaşmanın hâkim olduğu bir ülkeyiz. Dışarıdan böyle gözüküyor.

Yurt dışında çıkan makaleleri okuyor musunuz acaba, bilmiyorum. Türkiye anlamında nasıl makaleler çıkıyor? Üç yıl önce de siz sonuç olarak, tamam, belki bürokrattınız ama o zaman da okuyordunuz. Türkiye anlamında bir hikâye vardı, Türkiye'nin bir hikâyesi vardı, şimdi ise son birkaç yıldır gittikçe daha karamsar tablolarla makaleler yazılıyor, raporlar yazılıyor. Bu raporlarda hep negatif görünüş var. Zaten bunu gördüğünüz için siz de bazı hamleler yapmaya çalışıyorsunuz. Yeni Hükûmet, hani eski Hükûmette "değerli yalnızlık" diye olan paradigmayı dışarıda veya "Yalnız olalım ama değerli bir yalnız olalım." diye ortaya konulan paradigmayı şimdi ise "Düşmanları azaltalım, dostları artıralım." mantığına çevirdi. Bu olumlu bir şey ancak ne o zamanki tabirle herkese işte en ufak bir şeyde diplomasi sınırları dışında "İlişkiyi keseriz, asarız, keseriz." noktasında davranmak doğruysa, şimdi de her türlü tavizi vererek yürümek de doğru değil. Mesela bugün 10 vatandaşımızı katleden İsrail'den o davaları çekerek bunları yürümek de doğru değil. Bu anlamda ifrat-tefrit meselesinde dengeyi bulmamız gerektiğini düşünüyorum.

Sayın Bakan, Gelir Vergisi Yasası'nı bununla ilişkili olduğu için, "Dışına çıktı." diye değerlendirebilirsiniz ama çok ciddi anlamda öne almamız gerektiğini düşünüyorum. Gelir vergisi reformunu bu yasadan, bu değişiklikten önce yapmamız gerekirdi çünkü eminim ki Gelir Vergisi reformunu yaptığımızda... Ki o da bir reform değil bence, tamamen teknik düzenlemeler çünkü benim hayal ettiğim bir gelir vergisi reformunda herkesin gelirini nereden bulduğunu yani bir serveti varsa nereden bulduğunu izah edebileceği bir çerçevede bir gelir vergisi reformuna ihtiyaç var. Yerlisi yabancısı hiç fark etmez, bu ülkede kim ticari bir faaliyette bulunuyorsa veya bir servet sahibiyse bu servetini Gelir İdaresine açıklayabileceği bir reforma kavuşmamız lazım. Getirdiğiniz gelir vergisi reformunda bu yok. Herhangi bir şekilde "Nereden buldun?" diye sorabileceğiniz herhangi bir reform ortada yok. Bir insan eğer ki bankada şu kadar parası, şu kadar da gayrimenkulü varsa, yıllar içinde biriktirdiği gelirlere, vergilere baktığımızda onunla ilgili çok ciddi bir açık varsa sizin gidip de "Arkadaş, sen bu serveti nereden buldun?" diye sorabileceğiniz herhangi bir hüküm şu anda yok, bu pratikte yok. Velev ki mevzuatın bir yerlerinde bu varsa bile bunun pratikte uygulandığını ben hiç duymadım, servetle ilgili hiçbir emsaliniz yok çünkü bağımsız bir vergi denetim kuruluşumuz yok. Bu bağımsız vergi denetim kuruluşu gidip de servetlerle ilgili bir düzenleme yapamıyor. Bunu yapmamız lazım yani Batı demokrasilerinde olduğu gibi, buna ulaşacak bir reform paketini lütfen buraya getirin. Orada bir reform yok yani Gelir Vergisi Yasası'nda maalesef bu kriterler yok. Onlar olduktan sonra bu tip palyatif tedbirleri getirmemiz daha iyi olurdu ama neyse bunlarda da bazı müspet şeyler de var, onu da söyleyeyim.

Ancak genelde tabii ki şu dengeyi de korumamız lazım Sayın Bakanım: Yani sermayeye dönük olan her türlü teşvikte lütfen hani emek kesimlerine dengeleyici bir vergi avantajları getiren bir paket getirin. Bu da toplumdaki adalet duygusunu geliştirir. Velev ki bu paketlerle siz 10 milyar TL'lik bir avantaj sağlıyorsanız sermayeye, "Gel arkadaş, yatırım yap, ben senden para almayacağım, pul almayacağım." diyorsanız, benzer bir şekilde içeride bu dolaylı vergilerden dolayı ezilen kesimlere bir avantaj getirmemiz lazım. Norveç'teydim -hani "Türkiye düşmanları" diyorsanız ya- şöyle bir öneri getirdiler görüşmelerimizde: Önerilerle de geleceğim, böyle hemen ön yargılı olmayın yani bunlar yaralayıcı şeyler. Birbirimize karşı da böyle şeyler söylemememiz lazım ayrıca. Şimdi, yolda gidiyoruz mesela, bir anda trafik cezası yediğimizi fark ettik, işte hız sınırını geçmiş. Dedim ki: "Norveç'te nasıl bu cezalar uygulanıyor?" "Benim gelirim diyelim ki 10 bin euro ise bunun yüzde 1'i kadar bana ceza keser yani 100 euro ceza yedim ben. Ama geliri 1 milyon euro ise bir insanın onun gelirinin yüzde 1'i kadar yani 10 bin euro ceza kesilir aynı hızla yakalanan bir insana." diyor. Bakın, bu adaleti getiren bir şey. Düşünün ki 1 milyar doları olan bir insan...

BAŞKAN - Adalet neresinde bunun?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, 1 milyar euro geliri olan, varlığı olan bir insan 100 euroyu takar mı, basar otabanda, "Ne olacak, ben 100 lira ceza yesem ne olacak ki?" der ama onu caydırmak için...

BAŞKAN - Hapis cezası...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hapis cezası değil, o geliriyle orantılı bir ceza veriliyor yani bu sosyal adaleti getiren bir şey. Ama siz tam depremden beri on yedi yıldır cep telefonundan 1 milyar dolarlık adama da aynı vergiyi alıyorsunuz yani hiç borcu olan insandan da aynı vergiyi alıyorsunuz. Dolaylı vergiler çok ciddi anlamda hâkim. O anlamda, paketle ilgili, hem bu paketlerde, palyatif paketlerde bizim başlamamız gereken nokta bence "Nereden buldun"u içeren herkesin adil bir şekilde gelirine göre vergilenebileceği, vergi orantısına göre vergilenebileceği, vergi adaletinin sağlanabileceği bir reforma dayalı olarak bu palyatif adımları yapmamız gerektiğini düşünüyorum.

Çek cezası da var Sayın Bakanım. Ben piyasadan gelen bir insanım, ticaretten gelen bir insanım, işte aileden beri. Çek meselesinin ödeme aracı olarak hiçbir zaman kullanılmadığını çok iyi biliyorum, geçmişte daha da beterdi bu ve piyasada o "enflasyon" dediğimiz meselenin aslında hani bir türlü yüzde 5 hedefimiz var ya Sayın Bakanım, yüzde 5 ve altındaki bir enflasyondan bahsediyoruz. Bunun altına düşemememizin sebeplerinden bir tanesi de çek meselesidir. Biliyorsunuz, çek, aslında para basmak gibi bir şeydir. Gider bir insan, hiçbir karşılığı yok, hiçbir öz sermayesi yok, çeki alır, malı alır, bizden gelir ayakkabıyı alırdı, giderdi, para yaratırdı ve o parayla piyasayı dolaşmaya çıkardı. Üç dört posta mal alır, bir buçuk yıl, iki yıl vade keser, o para piyasada dolaşmaya başlar, hâlbuki karşılığı yok yani bir öz sermayesi olacak ki o insanın o sermayeyle beraber "çek" dediğimiz aygıt da devreye girsin. Ama çeki gerçekten mantık olarak bir ödeme aracı noktasına çekecek bir düzenlemeye ihtiyacımız var. Bu oluştu, son yıllarda hani bu çek düzenlemeleriyle insanlar artık kolay çek alamaz oldular. Bunu tekrar kolaylaştırıcı, hani siz genişlemeci politikalar düşünüyorsunuz, "Piyasa daralıyor, bunu genişletelim." diye düşünüyorsunuz ancak öz sermayesi olmayan insanlara tekrar genişlemeci davranmamamız gerekiyor. Bu tekrar para belki yaratır piyasada, bir canlanma yaratır ama tekrar bir kriz anında daha büyük çek krizlerini devreye sokar. Yani hapis cezasının da kesinlikle olmaması gerektiğini düşünüyorum, dara düşmüş bir insanı asla hapis cezasına sokmamamız gerektiğini düşünüyorum yani çek olayını kısıtlayalım, daraltalım, sayın vekilimizin önerdiği gibi, belki üzerine kısıtlı, limitli çekler devreye geçebilir ama dara girmiş bir insanı hapisle asla cezalandırmayalım diyorum. Bunu mutlaka tasarıdan çıkaralım. Çeki karekodlu uygulamalarla zorlaştıralım ama hapis cezasını devreye sokmayalım diyorum.

Sayın Bakan, bu yurt dışından para getirmelerle ilgili de bakın siz diyorsunuz ki: "Kayıtlı bir para gelecek yani Amerika'da, İsviçre'de duruyor bu para ve orada onlar bir şey demiyorlar." Peki, Panama'da duran paralara ne diyeceksiniz veya offshore bankacılığının o hani adalar madalar diye birkaç tane merkezi var.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Kimlerin kontrolünde?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Kimlerin kontrolünde? Panama kimin kontrolünde?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - "Offshore"lar kimin kontrolünde?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Kimin kontrolünde? Kimsenin kontrolünde değil.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Eğer siz böyle görüyorsanız...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Yani, Sayın Bakan, eğer ki birkaç ay önceye kadar Panama belgeleri olmadığı zaman siz biliyor muydunuz o paralar nerede? İşte o isimler çıktı bugün gazetelerde yayınlanıyor. Bizim ülkemiz biliyor muydu? Kontrol edilebiliyorsa belgeleri vardır. Siz de bu belgelere ulaşabilir olursunuz değil mi uluslararası kurumlar anlamında? "Bu belgelere ulaşmakla ilgili herhangi bir girişimde bulundunuz mu?" diye size sormuştum, yazılı olarak da sordum. Siz ama herhangi bir girişimde henüz bulunmadınız. Bu girişimlerde bulunalım, bu paralar nedir, ne parası var Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ve onlar üçüncü şahısların adına gelebilecek diye bir uygulama var. Pek çok handikabı olan bir öneriden bahsediyoruz, özellikle üçüncü şahıslar adına gelme meselesi. Onun da tasarıdan mutlaka geri çekilmesi gerektiğini düşünüyorum ve Türkiye'de -bakın, bazı devletler bu girişimde bulundular- bütün offshore bankacılıkta olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyla ilgili girişimde bulunmalı, öncelikle bunu yapmalıyız. Türkiye'nin dışarıda 150, 200, 300 milyar dolar parası var deniliyor Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının. Bunlar eğer ki kazançları bildirilmiş olarak gitmişse tabii ki sermaye hareketliliğine izin var, dışarıda nasıl biz alabiliyorsak, başkaları da burada alabiliyorsa olabilir ancak yani pek çok "kara para" denilebilecek uygulamayla orada paraların olduğu biliniyor. Bu anlamda da bir siyasi iradeye ihtiyaç var. Türkiye'de o bankaya götürüp vergisiz cennetlerde ne paraları var, kimin paraları var, hangi ilişkiler çerçevesinde kazanılmıştır diye bir girişimde bulunulması lazım. Eş zamanlı olarak bence bu düzenlemeyi de yapabilmeliyiz? Yani sizler o belgeleri elde etmek üzere bir girişimde bulundunuz mu diye şimdiden sorayım. Panama belgeleriyle ilgili bir girişimde bulundunuz mu? Yok. Yani böyle bir girişimde bulunduğunuzu duymadık veya medyaya düşmedi bulunduysanız da.

Bu çerçevede bu düzenlemelerin özellikle üçüncü şahıslardan gelen paranın başkaları adına yatırılması çok ciddi bir handikaptır. Buna asla cevaz vermememiz gerekiyor ve bütün uluslararası bankacılık sisteminde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ne varlığı varsa bunun peşine düşmek sizin boynunuzun borcu Sayın Bakanım.

Teşekkür ederim.