| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/726) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 16 .06.2016 |
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, evet, genellikle böyle sıkıntılı ortamlarda siz de üzerinize düşen sorumluluğu, bir sorumluluğun ötesinde sanki ortamı yapacağınız esprilerle birazcık aşağıya alırım anlayışıyla yönetmeye çalışıyorsunuz...
BAŞKAN - Yok.
LEVENT GÖK (Ankara) - Ben sizi Ankara barosundan tanırım, çok saygın bir hukukçusunuz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
LEVENT GÖK (Ankara) - O kimliğinizi her zaman bir kenara koyarım ama AKP iktidarı döneminde Ahmet İyimaya'nın geldiği noktayı görmekten de büyük üzüntü duyuyorum.
BAŞKAN - Sevin ya.
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın İyimaya'nın bir hukukçu olarak öncelikle yaşam hakkını ve milletvekillerinin hukukunu savunması gereken bir pozisyonda olması gerekirken...
BAŞKAN - Aynen.
LEVENT GÖK (Ankara) - ...bir an önce milletvekillerimize yönelik tehdidin, iftiranın ve yalanın üzerini örterek Bakanı âdeta buradan kuş uçuşu bir şekilde geçiştirme çabalarınızı kınadığımı ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN - Yok ya.
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, siz Adalet Komisyonu Başkanısınız, adalet her şeyin üzerinde bir kutup yıldızıdır. Bu kutup yıldızı hepimizi ilgilendirir ve herkes yönünü adalete göre belli eder ve çevirir. Eğer adalet duygusu olmaz ve adalet duygusu zedelenir ve adalete duyulan güven artık kalmazsa o koltuklarda oturmanız beyhudedir tıpkı Bakan gibi.
BAŞKAN - Tıpkı sizin gibi, hepimiz gibi.
LEVENT GÖK (Ankara) - Ben iktidar partisinin milletvekili değilim, iktidar partisinin sorumlusu değilim. Keşke iktidarda olduğumuz dönemde adaletin ulaşabileceği boyutları görseniz... Bunu ben söylemiyorum, Yargıtay Başkanı daha birkaç hafta önce "Adalet yüzde 30'lara gelmiş." dediği zaman herhâlde Adalet Bakanının yüzü kızarması gerekirdi ve tabii ki sizin de. Şimdi, on dört yıl iktidarda olacaksınız, adalete duyulan güven yüzde 30'lara gelecek ve bundan pişkin pişkin güleceksiniz.
BAŞKAN - Yok canım.
LEVENT GÖK (Ankara) - Yok öyle bir aç dava, yok öyle aç dava.
BAŞKAN - Levent Bey...
MAHMUT POYRAZLI (Balıkesir) - Levent Bey...
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Yapmayın arkadaşlar...
MAHMUT POYRAZLI (Balıkesir) - Herkese hakaret ediyor...
BAŞKAN - Ya, arkadaşlar bakın...
MAHMUT POYRAZLI (Balıkesir) - Lütfen terbiye Levent Bey...
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Ya arkadaşlar, Mahmut, ya sözcünün sözünü biz belirleyemeyiz, Levent Bey özgürce istediği formatta konuşacak ya.
MAHMUT POYRAZLI (Balıkesir) - Öyle şey olur mu Sayın Başkanım, hakaret caiz olur mu efendim?
BAŞKAN - Yahu nasıl olmaz, tahammül edin, hakaret eder veririm ben kardeşim, veririm sözü.
Levent Bey, devam edin.
MAHMUT POYRAZLI (Balıkesir) - İç Tüzük'ün şartları belli Sayın Başkan, ben hiçbir şey kullanamaz mıyım?
BAŞKAN - Anladım, kullanmayı siz biraz tahammül edin.
Buyurun Levent Bey...
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkanım...
MAHMUT POYRAZLI (Balıkesir) - Biz sizin iktidarınızı da gördük, sizin Adalet Bakanlarınızı da gördük, Yusuf Kenan Doğanları da biliyoruz.
LEVENT GÖK (Ankara) - Adalet Bakanı...
BAŞKAN - Ya, Mahmut Bey, bakın, şimdi biz yapıyoruz arkadaşım, konuşacak ya Mahmut, serbestçe konuşsun, lütfen ya!
LEVENT GÖK (Ankara) - Adalet Bakanı doğal olarak bu kabine içerisinde hepimizin de güvenmesi gereken bir Bakan olması gerekir.
BAŞKAN - Allah'ım Ya Rab'belâlemin ya!
LEVENT GÖK (Ankara) - Adalet Bakanı, hepimizin güven duyduğu...
BAŞKAN - Ya arkadaşlar, hâkim olalım.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Ne zulümler yaptığını iyi biliriz.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Ne yaptı?
BAŞKAN - Yahu Ali Bey, bunun faydası ne tarihi tekrarlamanın?
VELİ AĞBABA (Malatya) - Türkiye düşündüğün şeylere bak.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Geç onları, onları ben yaşadım...
BAŞKAN - Yahu Ali Bey, konuşmayı siz...
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞU (Bursa) - Ben üç kere elendim, kendim üç kere.
BAŞKAN - Yahu siz mi yönetiyorsunuz ben mi arkadaşım? Yapmayın ya!
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞU (Bursa) - Ayıp ya, üç kere elendim ya.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Başarısızsın demek ki.
LEVENT GÖK (Ankara) - Benim bu...
BAŞKAN - Yahu yapmayın Ali Bey, nasıl müzakere edeceğiz?
MAHMUT POYRAZLI (Balıkesir) - Onlar müdahale etmesin Başkanım.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sen de müdahale etme.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Temiz bir dil kullanın.
BAŞKAN - Yahu kardeşim, ben mi temizleyeceğim ya!
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) - Şimdi, Adalet Bakanına biz güvenmek isteriz yani bütün Türkiye'deki yurttaşların yani güveneceği neresi vardır arkadaşlar? Adalet, adalete kendimizi teslim ettiğimiz zaman bileceğiz ki adaletin verdiği karar, adaleti yönetenler, adalete yön verenler bir şaşmaz terazi içerisinde davranıyorlar. O adaletin yüceliği zaten buradan gelir ve adaleti simgeleyen, o gözü kör olan, elinde terazi tutan heykelin simgesi de herkese eşit derecede, kimseyi siyasi görüşünden dolayı, etnik kökeninden dolayı ya da başka özelliklerinden dolayı görmemesidir. Karşısındakini sadece bir sorun olarak görüp bir kör gözle adaleti tesis ettirmek adaletin en önde gelen unsurlarından bir tanesidir.
Şimdi, böyle bir ortamda bizim güven duymamız ve haklı olarak kendisinden bu konuda bütün bakanlıklardan daha da fazla bir özen göstermesini beklediğimiz Bekir Bozdağ geçtiğimiz gün bir televizyon yayınına çıktı, arkadaşlarımızla ilgili, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleriyle ilgili bir değerlendirmede bulundu. Bu değerlendirmede, arkadaşlarımızın kaç PKK'lıyla görüştüğü, kaç DHKP-C'yle görüştüğüyle ilgili sayı da vererek itham etti ve bu tartışmada Adalet Bakanı yalnızdı, karşısında sadece bir muhabir vardı, arkadaşlarımız savunmasızdı. Milyonlarca kişi bunu izledi, milyonlarca kişinin önünde Adalet Bakanı partimizi ve arkadaşlarımızı töhmet altında bırakan konuşmaları yaptığı zaman bir tartışma programı içerisinde değildi, kimsenin kendisini savunmasına olanak tanınacak bir ortam yoktu. Herkes hayretler içerisinde bekledi, Bakan konuştu bir saat, televizyonlar yayınladı ama arkadaşlarımız korumasızdı, savunmasızdı ve Adalet Bakanının sözleri bütün Türkiye tarafından duyuldu. Adalet Bakanı bu gelişen süreçte, o televizyon yayınında ifade ettiği arkadaşlarımızın isimlerini medyaya servis etti. Medyadaki bu servisin ötesine geçti. Dün Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşan bir AKP'li milletvekili, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünden listeyi aldığını ifade etti.
BAŞKAN - Kim o?
VELİ AĞBABA (Malatya) - Halis Dalkılıç...
LEVENT GÖK (Ankara) - Dolayısıyla, organize bir şekilde Adalet Bakanı, bürokratları, çalışanları Cumhuriyet Halk Partisine dönük büyük bir iftira kampanyasının parçası oldular. Bu gerçek değil mi arkadaşlar? Bu gerçek değil mi Sayın İyimaya? Bu gerçeği siz de gördünüz ve karşı çıkmadınız. Sizin gibi bir hukukçunun "Ne oluyor?" demesi gerekirdi.
BAŞKAN - Ben hüküm cümlesi kullanmadım bugün Leventçiğim, hüküm cümlesi hiç kullanmadım, kullanmam. Müzakere yapıyoruz.
LEVENT GÖK (Ankara) - Şimdi, bu tartışmalar devam ederken dün Ankara'da, İstanbul'da arkadaşlarımızın isimlerini gösteren bildiriler, binlerce, on binlerce, evlerin kapılarının altından evlere, iş yerlerine, arabalara bırakılmak suretiyle isimleri ifşa ediliyor. Bu yalan, orada da devam ettiriliyor ve Adalet Bakanı hâlâ suskun.
Şimdi, biz bugün Adalet Bakanıyla buraya geldik, bir hesaplaşma için. Arkadaşlarımız burada. Adalet Bakanına ısrarla soruyoruz: Kim, kiminle görüştü, açıkla. "Ben onu sonra açıklayacağım." diyerek konuyu zaten bilmediğini itiraf ediyor. Arkadaşlarımız burada, Necati Yılmaz burada, Murat Emir burada, Veli Ağbaba burada, Mahmut Tanal burada, Mehmet Tüm burada, hepsi burada arkadaşlarımızın. Kiminle görüşmüş arkadaşlarımız, kimlerle görüşmüş? AKP milletvekilleri kimlerle görüşmüş; örneğin, Cumhurbaşkanının Başdanışmanı olan Ayşe Türkmenoğlu kimlerle görüşmüş, Bakan onlara değinmiyor. Bakan, başka AKP milletvekillerinin kimlerle görüştüğüne değinmiyor.
Arkadaşlar, o görüşmelerin hepsinin bir görev icabı olduğunu hepimiz biliyoruz ve biz asla, görüşen kişiyi ve görüşen partiyi ve görüştüren genel başkanları bir itham içerisinde tutmuyoruz, tutmadık bugüne kadar da. Ama Adalet Bakanı ifşa ediyor. Kaldı ki bütün bu görüşmelerin tümü kaçak değil arkadaşlar, bizzat Adalet Bakanının imzasıyla onay veriliyor ve cezaevlerine gidiliyor. Yani, arkadaşlarımız, bu kişisel bilgilerini de Adalet Bakanlığına tevcih etmişler, Adalet Bakanlığı bunları ifşa ediyor. Ne hakla? Ne hakla?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Hiçbirini ifşa etmedim. Yalan söyledikleriniz.
LEVENT GÖK (Ankara) - Bugün, burada, Sayın Bakan...
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bakanlığa yönelik söylediklerinizin hepsi yalan ve iftira.
NECATİ YILMAZ (Ankara) - Milletvekilin söyledi hepsini.
BAŞKAN - Bekir, tamam, devam etsin.
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Bakan, aslında size "Sayın Bakan" da dememek gerekir. Bakın, şimdi, diyorsunuz ki...
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Ben sadece genel bir açıklama yaptım.
BAŞKAN - Bakanım, söz veririm tekrar.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Hayır, hiçbir isimlendirme yapmadım, genel bir açıklama yaptım burada. Ayıp ya!
BAŞKAN - Ya, Bekir Bozdağ, Adalet Bakanı diyor...
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, bu isimler nasıl ele geçti de arkadaşlarımızın, kapılardan arabalara bırakılıyor, iş yerlerine bırakılıyor.
Şimdi, bundan daha vahim bir tablo var mı Sayın İyimaya? Binlerce kişinin evinde, elinde, iş yerinde, arabasında bakıyor, isimleri. Görecek şuradan bir milletvekilimizi "Vay, sen şununla mı görüştün?" diyerek üzerine saldıracaklar. Tabloyu görüyor musunuz, provokasyonu? Provokasyonu kim yapıyor? Adalet Bakanı bürokratları yapıyor, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanıyla beraber yapıyorlar bütün bunların hepsini.
Şimdi, Bakan diyor ki: "CHP milletvekilleri PKK'lılarla, DHKP-C'lilerle görüştüler." Kendisini açıklamaya davet ediyoruz.
BAŞKAN - Tamam.
LEVENT GÖK (Ankara) - Bütün basının huzurunda açıklamaya davet ediyoruz. Arkadaşlarımız burada. Kimsenin töhmet altında kalmaması gerekir. Adalet Bakanının, bir kere, hem Cumhuriyet Halk Partisinden hem arkadaşlarımızdan ve tüm Türkiye kamuoyundan özür dilemesi gerekir.
Şimdi, Bakan, PKK'yla DHKP-C'yle arkadaşlarımızın görüştüğünü itham ederek güya arkadaşlarımızla ilgili bir irtibat kurmaya çalışıyor. Bekir Bey, Oslo'da...
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Ya, ben söylemedim, Genel Başkanınız söyledi.
BAŞKAN - Sayın Bakan...
NECATİ YILMAZ (Ankara) - Siz söylediniz bizimle ilgili.
LEVENT GÖK (Ankara) - Bir saniye...
"Oslo'da PKK'yla görüşen şerefsizdir." sözünü hiçbir Cumhuriyet Halk Partili söylememiştir. Daha sonra, "PKK'yla görüşen arkadaşı ben gönderdim. Sıkıntısı olan bana söylesin." diyen sözü de hiçbir Cumhuriyet Halk Partili söylememiştir, Recep Tayyip Erdoğan söylemiştir. Ne diyorsunuz bu söze? "PKK'yla görüşen arkadaşı ben gönderdim. Sıkıntısı olan bana söylesin." Siz bir sıkıntı duyuyor musunuz, duymuyor musunuz bu söze karşı, ne yapıyorsunuz? PKK'yla ilgili görüşen arkadaşı Recep Tayyip Erdoğan göndermiş, "Sıkıntısı olan bana söylesin." Bekir Bey, Sayın Başkan, AKP milletvekilleri; sıkıntınız varsa bu söze karşı bir tavır gösterin. Hodri meydan, Sayın Başkan...
BAŞKAN - Şimdi, bakın, siyasette hodri meydan...
LEVENT GÖK (Ankara) - Böyledir ama bu iş, bu böyledir. (Gürültüler)
BAŞKAN - Devam et, Levent Bey, devam et.
LEVENT GÖK (Ankara) - Sonra, darbeyle devrilen Ahmet Davutoğlu "Kürtçe yasağını biz kaldırdık. Bana 'Serok Ahmet' diyorlar." dediği zaman herkes bunu bir başka biçimde takip etti.
Yine, Kabineden arkadaşınız Yalçın Akdoğan "Öcalan'ın olayları okuma kabiliyeti ve tecrübesi var." dediği zaman hiçbir şey yapmadınız Bekir Bey, bir şey söylemediniz. Yalçın Akdoğan'ı PKK'yla irtibatlandırmadınız, sessiz kaldınız, niye?
Yine, Kabinenin önceki bakanlarından Beşir Atalay "Öcalan'ın mesajları bizim de düşüncemiz." derken sessiz kaldınız Sayın Bekir Bey. Öcalan'ın mesajları sizin de düşüncenizmiş, AKP'nin düşüncesi. Bunların hiçbirini hiçbir CHP'li söylemedi, hiçbir CHP'li söylemedi. "PKK, DHKP-C, IŞİD terör örgütüdür." sözünü her fırsatta söyledik, söylemeye de devam edeceğiz, bu duruşumuzu her zaman sürdüreceğiz. "Öcalan'ın mesajları bizim de düşüncemiz." derken niçin Beşir Atalay'a sesinizi çıkartmadınız ya da önceki mevkidaşınız Sadullah Ergin "Öcalan, bölgenin durumunu daha sağlıklı yorumluyor." derken ne yaptınız Bekir Bey, siz ne yaptınız Sayın İyimaya ve AKP milletvekilleri?
BAŞKAN - Ya, bu sualler şık değil Leventçiğim, şık değil.
NECATİ YILMAZ (Ankara) - Çok güzel, çok yerli yerinde sorular.
BAŞKAN - Şık değil. Diyalektik...
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan...
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Yüksekova'ya gidip de "Asker yargılansın." diyen...
BAŞKAN - Bir dakika...
Ya, Ali Bey, yapmayın arkadaşım.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Efendim, bize hep...
BAŞKAN - Ama bitiremedim, ben bitiremedim ama. Ben konuşuyorum, ben.
LEVENT GÖK (Ankara) - Bunlar, tabii, rahatsızlık veriyor. Rahatsızlık veriyor bunlar.
BAŞKAN - Şimdi, bakın, Levent Bey, diyalektikte... (AK PARTİ ve CHP milletvekilleri arasında karşılıklı laf atmalar)
Bir dakika arkadaşlar, ben konuşuyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) - Şimdi, daha sonra, çıkıyor, Yasin Aktay, Milletvekiliniz...
BAŞKAN - Levent Bey, diyalektikte muhatabın ismi söylenmez.
LEVENT GÖK (Ankara) - Sonra, çıkıyor bir başka AKP milletvekili, diyor ki: "Abdullah Öcalan dünyanın geleceğini çok iyi biliyor." Kim biliyormuş? Abdullah Öcalan biliyormuş Bekir Bey. Bunu milletvekiliniz söylüyor sizin. Bunları televizyonda niye anlatmıyorsunuz? (AK PARTİ ve CHP milletvekilleri arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN - Veli, ya, sözcün konuşuyor Veli.
LEVENT GÖK (Ankara) - Bir başka jöleli var, "Öcalan Türkiye'nin önünü açıyor." diyor ve bol maaşlı, bol kaymaklı, böyle, kendisine danışmanlıklar verilen bir jöleli diyor ki: "Öcalan Türkiye'nin önünü açıyor."
Yine, bir... (AK PARTİ ve CHP milletvekilleri arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN - Ya, Veli Bey, yapma ya!
VELİ AĞBABA (Malatya) - Söylemeyeceksin öyle bir şey, uyar o zaman.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Kes sesini.
BAŞKAN - Ben kaç defa uyardım yahu, sizi de onu da.
LEVENT GÖK (Ankara) - Veli Bey, bir saniye lütfen...
Yine, bir başka AKP yanlısı, "Öcalan'ın çok geniş bir prestiji var, nadir insanlardan biri." diyerek ortaya çıkıyor, ne Başbakandan ne AKP milletvekillerinden ne Adalet Bakanından televizyona çıkarak bunları anlatmak gibi bir şey yok. Bunların sözleri meşru, kabul edilebilir, içinize sindirebilirsiniz; biz bunların tümünü reddediyoruz Bekir Bey, tümünü reddediyoruz.
Şimdi, bu tablo içerisinde, baktığınızda, AKP'nin ikircikli tavırları, Kürt sorununun çözümü konusunda kimi zaman bir yöne evrilen, kimi zaman bir başka yöne evrilen tavırlarıyla bugünlere geldik. Bugünlere geldiğimizde ne oldu? Geçen, 7 Haziran seçim kampanyasında "Çözüm süreci başladı, anaların gözyaşı dindi." diyen bir parti bu AKP. Yine, "Olağanüstü hâli kaldırdık, köylerimize özgürlük geldi." diyen bir partinin "billboard"larından bahsediyorum Bekir Bey. Şimdi gelinen nokta kan gölü. Gelinen noktada, terör almış başını gidiyor, her gün ülkemizin pek çok yöresinden şehitlerimiz yüreklerimizi acıtarak buraya geliyor ve Cumhuriyet Halk Partisi bu tablo içerisinde, Sayın Başkan, çok olağanüstü, çok değerli bir duruş sergiliyor. Teröre karşı Hükûmetin, iktidar partisinin arzu ettiği düzenlemeler konusunda hangi sıkıntıyı çıkardık Bekir Bey?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - İç güvenlik paketi...
LEVENT GÖK (Ankara) - Hangi sıkıntıyı çıkardık?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - İç güvenlik paketi... Geçtiğimiz sene, iki ay görüştük. Yerlere yattınız direnirken.
NECATİ YILMAZ (Ankara) - O diktatörlük yasası.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - İç güvenlik paketi...
LEVENT GÖK (Ankara) - Hakan, onun tartışması ayrı.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - İç güvenlik paketi...
BAŞKAN - Hakan, söz veririm.
LEVENT GÖK (Ankara) - Şimdi, Sayın Başkan, biz, teröre karşı mücadelede ne gerekiyorsa yapılmasından yanayız ama sevgili Hakan...
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - İç güvenlik paketi Levent Bey...
LEVENT GÖK (Ankara) - ...insan hakları...
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - HDP, MHP ve siz kırk beş gün süreyle engellediniz bizi.
LEVENT GÖK (Ankara) - ...temel hak ve hürriyetler konusunda da duyarlı olduğumuzun altını çizelim. O duyarlı olduğumuz konu bir gün gelir, seni de vurur. Bir gün, makul şüpheden bu iktidar döner de seni alırlarsa yine yanında ben olurum Hakan Kardeşim. Bunların altını çizelim.
Şimdi, Bekir Bey, Sayın Başkan; bir, terörle mücadele ediyor ülkemiz, bu konuda birlik ve beraberlik içerisinde olmamız lazım, hiçbir şüphe yok. Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuda Meclise gelen yasalar bakımından hiçbir sıkıntısı yok. İktidar partisinin, bu, teröre, şu anda neredeyse her gün gelen cenazelerle artık bir kan gölüne gelinen noktada muhalefetle çok daha yakın bir iş birliğini, bilgilendirmeyi, sahiplenmeyi sağlaması gerekirken televizyondaki o sözleriniz çok vahim olmuştur Bekir Bey, hepimizi incitmiştir, hepimizi üzmüştür. Ben büyük bir derin üzüntü duydum, derin üzüntü duydum.
Terörle ilgili hangi ortak bildiriye imza atmıyoruz, terörle ilgili hangi yasal düzenlemede Hükûmetin zayıflamasına neden olacak girişimlerde bulunuyoruz? Biz sosyal demokrat partiyiz; insan hakları, temel hak ve hürriyetler bizim alanımız arkadaşlar. Buna dikkat edeceğiz. Bunları sadece kendimiz için değil, tüm Türkiye için istiyoruz. Modern demokrasilerde gözetilmesi gereken, insanların temel hak ve hürriyetleridir, insan haklarıdır. Bir tek kişinin bile burnu kanamadan götürülmelidir işler, bir tek kişinin bile. Bir tek kişinin burnu kanarsa orada bir yanlış vardır Sayın İyimaya, siz de benden daha çok iyi bilirsiniz bunu.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) - Haksız mıyım efendim? "Haklısınız." deyin de...
BAŞKAN - Ya, ben onay mercisi değilim, dinliyorum; dikkatle dinliyorum, içimde hüküm cümlelerini kuruyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) - Şimdi, böyle bir tabloda, bu getirdiğiniz, birazdan görüşülmeye başlanacak olan, Danıştay ve Yargıtayla ilgili yasayla ilgili bunu bir alt komisyona çekmemiz ya da bir Anayasa değişikliğiyle bir yargı bağımsızlığını sağlamamız gerekiyor Bekir Bey. Gelin, bunu yapalım, yargı bağımsızlığını sağlayalım. İhtiyacımız var buna. Eğer Yargıtay Başkanı "Adalete duyulan güven yüzde 30'lara düştü." diyor ise bunu hepimizin çok önemli bir sorun yaparak oturup konuşmamız gerekiyor. Önemli. Biz iktidarda değiliz, on dört yıldır iktidarda olan sizsiniz. Yani, bu konu, Yargıtay Başkanının bu tespiti, bir kere, sizler açısından çok vahim bir değerlendirmedir, çok vahim bir tablodur. Bunun üzerine hep beraber gidelim, yargı bağımsızlığını sağlayalım, adaleti sağlayalım. Adaletten kimse kuşku duymasın, "Dosyamın düşeceği hâkim acaba cemaatçi mi, iktidar yanlısı mı, sosyal demokrat mı, MHP'li mi?" diye kimse düşünmesin Bekir Bey. İnsanlarımız mahkemeye gittiği zaman, adaletin o kör olan terazisine güvensin, oradan çıkan karara güvensin. Ama maalesef böyle bir durum ortada yok, mahkeme kararları tartışılıyor. Bundan ülkemizi çıkartmamız gerekiyor, terörden ülkemizi çıkartmamız gerekiyor. Terörden ülkemizi çıkartmamız gerekirken bu konuda her türlü duyarlılığı sahiplenen Cumhuriyet Halk Partisine dönük, milletvekillerine dönük bu sözleriniz gerçekten hepimizi derinden üzdü. Bunu samimiyetimle söylüyorum, bütün yüreğimle söylüyorum. Bütün Cumhuriyet Halk Partisi camiası bu konuda çok incindi Bekir Bey.
Terör konusunda Cumhuriyet Halk Partisine ihtiyacınız var, terörle mücadele konusunda. Cumhuriyet Halk Partisi ülkenin birliğini, düzenliğini, üniter devlet yapısını savunuyor, ülkenin bölünmemesini savunuyor. Doğuda, güneydoğuda kahramanca şehit olan askerlerimizin hepsini biz sahipleniyoruz, terör örgütlerine lanet okuyoruz; bugün bir kez daha huzurunuzda okuyorum, PKK, DHKP-C, IŞİD, adını burada zikretmediğim, eli silah tutan her kim varsa, her kim masum insanı öldürüyorsa lanetlenmelidir, bunun çok açıkça karşısındayız. Böyle bir tablo içerisinde ben Sayın Bakandan çok özel bir açıklama bekliyorum Sayın Başkan, buna ülkenin ihtiyacı var, ülkemizin bu yaratılmak istenen tablonun derhâl dışına çıkarılmaya ihtiyacı var. Terörle ancak birlik ve beraber olursak mücadele ederiz. Terörün zaten aradığı ülkede birlik ve beraberliğin bozulması, insanlar arasındaki moral duygusunun zayıflatılması, herkesin birbirine girmesi. Buna izin vermeyelim, bu tuzağa düşmeyelim; bu tuzaktan ülkemizi çıkartalım, çok sorumlu davranalım; siz de biz de hepimiz, büyük sorumluluk düşüyor hepimize. Patlayan bir bomba, Kızılay Meydanı'nda patlayan bombalar bir ilçe başkanımızı aramızdan aldı, benim eniştemin yeğeninin akrabasını içimizden aldı, 16 yaşında, Destina Peri. Terör patlattığı zaman kimin öldüğü belli değil, AKP'lisi de var, HDP'lisi de var, MHP'lisi de var, CHP'lisi de var; hepimizin tanıdığı insanlar var. Bundan nasıl çıkartacağız ülkemizi? Kızılay'da bombalar patladı insanların kaybı yanında ekonomik kayıplarımız var, Kızılay'da işler durdu. O koskoca Gama İş Hanı boşaltılıyor Bekir Bey. Neden? Terörün acımasız yüzü yüzünden. Terör turizmi vurdu, Antalya sahilleri boş, bütün oteller satılıyor Sayın Başkan. Alanya'da, cumhuriyet tarihinde ilk defa esnaf turist duasına çıktı, turist gelsin diye; amiral ilçemiz, amiral ilimizde çıktı. Bunları önlememiz lazım, bu kaynaklar AKP iktidarında kuruyor diye buna sevinecek değiliz, işsiz kalan bizim işsizimiz. Turist gelmeyince oteller dolmuyor, oteller çalışanlarını çıkartıyor, turist gelmeyince oteller daha önce alabildikleri erzakları alamıyorlar, esnaf sıkıntılı; turistik eşya satan esnaf sıkıntılı.
Bitireceğim Sayın Başkan, bir içimi dökeyim şurada.
Bu hepimizi ilgilendiriyor, Bekir Bozdağ'ın da meselesi, Levent Gök'ün de meselesi, hepimizin meselesi. Şimdi, böyle bir ortamda Sayın Başkan, yapılması gereken aklıselim hareket etmektir. Elbette Sayın Bakana bizim çok haklı olarak serzenişimiz olacaktır bu konuda, onu yaptık. Şimdi, Sayın Bakanın da o sorumluluk çerçevesinde davranmasını bekliyoruz. Türkiye'nin, ülkemizin dirliğinin, düzenliğinin buna şiddetle ihtiyacı var değerli arkadaşlar, şiddetle ihtiyaçları var. Bakın, çok soğukkanlı konuşmaya gayret ediyorum Sayın Bakan, öfkemizi anlattık ama şimdi sorumlu olmamız gereken bir dönemdeyiz. Burada birbirimizi o haksız ithamlardan kurtarmak durumundayız. Eğer AKP'li bir kardeşimin üzerinde bir haksız itham varsa onu da ben kaldırmalıyım, böyle yapmalıyız. Böyle yaparsak terör karşısında yenilmeyiz Sayın Başkan. Terörün istediği ne? Moral değerler çöksün, herkes birbirine girsin, ben de cirit atayım, bu. Bu amaca mı hizmet edeceğiz, yoksa bu amaçtan Türkiye'yi çıkartacak mıyız?
Sayın Başkan, Sayın Bakan; arkadaşlarımızla, Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili televizyon programında söylediğiniz bu konularla ilgili haklı olarak kamuoyu önünde açıklamalarınızı bekliyoruz. Ve bu tartışmanın anlamsız olduğu konusunda geçen gün Mecliste konuşan bir AKP'li milletvekilini de kutluyorum. O milletvekili çıktı dedi ki: "Evet, gittik, hepimiz gittik, yani bunu tartışma konusu yapmak gayriinsani, gayriahlakidir." diyerek konuya bir duyarlı milletvekili olarak yaklaştı.
Şimdi, ülkemizin cezaevleri sorunları var, cezaevlerinde yaşanılan gerçeklikler var. Cezaevlerinde arkadaşlar, normal insanlar kalmıyor ki, cezaevlerinde katiller kalıyor, hırsızlar kalıyor, suçlular kalıyor yani hangi cezaevine gitseniz karşınızda suç işlemeyen bir adamla mı karşılacaksınız? Bütün cezaevleri suçlularla dolu. Yani bir katille görüşünce nasıl katil olunmazsa ve cezaevinin sorunu tespit edilirken bu önerilemezse bütün cezaevlerine... Örneğin terörle ilgili cezaevleri ayrı. Bu cezaevlerinin sorunları var, bunu gidermek de Sayın Bakanın görevi, arkadaşlarımız da bunları sizlerle paylaşmak durumunda ve gidermek durumundasınız çünkü siz orada yaşayan herkesin güvenliğinden ve hayatından da sorumlusunuz. Suçlu ama durum bu. Devlet yaşatacak, devlet kanunlar çerçevesinde herkesin cezasını verecek, tablo bu.
Sayın Başkan, benim son sözüm şudur: Ben ülkemizin bu iklimden süratle çıkmasını, terör karşısında hep beraber olmamızı, birlik ve beraberliğimizi sürdürmemizi, insan haklarını, temel hakları ve demokrasinin bütün standartlarını korumamız kaydıyla hep beraber yapmamız gerektiğinin altını çiziyorum. Cumhuriyet Halk Partisi olarak PKK'yı, DHKP-C'yi, IŞİD'i bir kez daha hepinizin huzurunda lanetliyorum. Eli silah tutan bütün terör örgütlerini lanetliyorum ve terör karşısında ülkemizin birliği açısından da Cumhuriyet Halk Partisi olarak üzerimize düşen bütün çabaları, az önce çizdiğim çerçevede, insan hakları ve temel hürriyetlere zarar gelmemek kaydıyla destekleyeceğimizi ifade ediyorum.
Bu görüşülecek olan kanun da Anayasa'ya -arkadaşlarımız birazdan ifade edecekler, ben de sözlerimi fazla taşırmak istemiyorum- hâkimlik teminatına ve diğer düzenlemelerle Anayasa'ya çok bariz aykırılıklar taşıdığından dolayı Anayasa'ya aykırı olarak nitelendiriyoruz. Bunun Anayasa'da yapılacak temel bir değişiklikle yargı bağımsızlığı çerçevesinde çözümlenmesi gerektiğinin altını çiziyorum. Eğer bugünkü toplantı bundan sonra devam edecekse bir alt komisyon kurulması marifetiyle orada görüşlerimiz, sivil toplumun, baroların, hukuk camiasının, yargı camiasının da görüşleri alınmak suretiyle hepimizin üzerinde anlaşacağı bir yargı paketinin hep beraber uzlaşarak Meclisten anayasal değişiklikle geçirilmesini de öneriyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Levent Bey.
Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii, Komisyon Başkanı olarak benim farklı bir psikolojik mod içerisinde bulunduğumu kabul etmenizi isterim. Bütün arkadaşları, kurduğu cümlelerle, ifade etmeye çalıştıkları vücut dilleriyle... Onların tümüne dikkat ediyorum ve müzakere yapacağız, devam edeceğiz.
Bir defa, Komisyonumuzun herhangi bir üyesinin herhangi bir diğer milletvekilimizin can güvenliği veya herhangi bir insanın veya herhangi bir ulustan herhangi bir insanın can güvenliği karşısında duyarsız kalması mümkün değildir, yaşam hakkı ortak vatanımızdır. Ben bir defa, dinlemelerimde, ifadelerimde en öfkelenilmesi gerektiği zamanda dahi tebessümü yüzümden sildirmeyen bir insanım.
LEVENT GÖK (Ankara) - Biliyorum Sayın Başkanım, ben yakından biliyorum.