KOMİSYON KONUŞMASI

ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlarım.

Aslında bugünkü yasa tasarısı, bundan sonra görüşülecekler, Mecliste görüşülen işler, komisyon çalışmaları, hepsini çok direkt ilgilendiren temel başka bir problemimiz var. Son günlerde gördüğümüz, bizim şahsımızla milletvekili arkadaşlarımız hedef alınarak basında çıkan haberler, bunun kaynağı göz önünde bulundurulduğunda, aslında konuşmamız gereken, belki de açıklığa kavuşturulması gereken birkaç başlık var.

Şimdi, Türkiye'de siyaset zor, kolay bir iş değil. Bunu bilerek hepimiz siyaset yapıyoruz. Türkiye'nin de birçok problemi var ama bu problemlerin en başta hangisini saymak gerekir dersek, elbette ki terörle mücadele, terörizmle mücadele bunun ana başlığı olur, önceliği olur. Terörle mücadelede Türkiye özellikle 1980'lerden beri inanılmaz acılar çekti, çok ciddi kayıplarımız var maddi manevi, bunların detayına girmeyeceğim. Siyasetin görevi, Türkiye'deki siyasetçilerin görevi terörle mücadelede doğru şekilde mücadele edebilmektir, doğru enstrümanları kullanabilmektir.

Şimdi, tüm dünyada, bu konuda uzman olan, akademik çalışma yapan, bu konuda tecrübesi olan ülkelerin izlenimlerinin derlendiği makaleler, kitaplar incelendiğinde birçok başlık çıkar "Terörle nasıl mücadele edilir?" diye. Bu başlıklarda 2 önemli nokta vardır; biri aşırıcılıkla mücadeledir, biri de kutuplaşmayla yani toplumdaki artan kutuplaşma ortamıyla, kutuplaşmanın derinleşmesiyle mücadeledir. Bu anlamıyla, baktığımızda, ülkedeki kutuplaşma ortamının artırılmasına yönelik adımlar dolaylı da olsa teröre destek sonucunu ortaya çıkaracaktır.

Şimdi, Genel Başkanımız geçtiğimiz hafta televizyonda bir konuşma yaptı. Aslında çok uzun bir konuşmaydı, birçok başlığı vardı. Söz dönüp dolaşıp Cumhuriyet Halk Partisinin cezaevi komisyonu ya da Meclis bünyesindeki İnsan Hakları Komisyonu bünyesindeki alt komisyon olsun, Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin çalışmalarını anlatırken insan hakların açısından... Biliyorsunuz, Türkiye'nin insan hakları karnesi de çok kötü, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bizim dosyalarımıza âdeta yetişemiyor, bu konuda da rekorlardayız. Dolayısıyla bu adımda atılan adımlar, aslında hepsi önemlidir, ülke için faydalıdır bunlar; bunlardan bahsetti. Oradan iki cümleyi alan bir belediye başkanı önce "tweet" attı, ondan sonra da gecenin bir vaktinde tüm matbaaları çalıştırdı, Gaziler Vakfına, gaziler adına sanki "billboard" kiralanmış da sabahlara kadar gibi, bütün her tarafı pankartlarla donattı Ankara'nın, değil mi? Kıyametin kopma noktası o. Sonra bu konuda tepki gösterince...

Ya, bu olay böyle değil, bu sonuçta Meclis bünyesinde yapılan çalışmalar. Yani buradaki arkadaşlarımız bilsin, biz söyleyelim. Mesela Mecliste Çevre Komisyonu var, Cumhuriyet Halk Partisi bünyesinde ayrıyeten çevre komisyonu var. Burada Adalet Komisyonu var, Cumhuriyet Halk Partisinin kendi hukuk komisyonu var. Yani, bunların çalışması illegal değil, bunlar da Meclis çalışmalarının bir benzeridir, siyasi parti faaliyeti içerisindedir. Böyle detaylı anlatmak lazım ki bu konu bir şekilde açıklığa kavuşturulsun, kimse bir daha bu yanlış yollara bu şekilde toplumu kışkırtmaya da çalışmasın.

Şimdi, devam eden süreçte -tabii, muhatap Adalet Bakanlığı bir anlamda- Adalet Bakanlığına sorular soruyorlar. Adalet Bakanlığı da açıklama yapıyor, diyor ki: "81 terörist ziyareti, bilmem şu kadar şey var milletvekillerinin şu tarihten itibaren." diye. Bu kumpas davaları sürecinde çok görmüştük aynı şeyleri, yani bu Ergenekon, Balyoz'da birçok operasyonlarda. Sonra bugün, zannediyorum, herkes bunun kumpas olduğu konusunda falan hemfikir bugün gelinen noktada. Önce, böyle bir İnternet sitesi, künyesi falan kimin olmadığı bir İnternet sitesi böyle yayınlıyor. Onu oradan başka biri alıyor. Ondan sonra onu kaynak göstererek diğer gazetelere... En nihayetinde, ortaya şöyle bir tablo çıktı: Benim de içinde bulunduğum 24 tane vekili "CHP'deki Hainler" diye gazetelerde manşetler. Kaynak neresi?

BAŞKAN - Bizden de var öyle ya.

ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Anlatacağım.

Şimdi, burası önemli Sayın Başkan. Yani bu, aslında, hem bizim Komisyon çalışmalarımız açısından önemli, bundan sonraki süreç için de ben önemsiyorum bu konuşmayı.

Pankartlar, bütün gazetelerde hepimizin şeyleri. Neymiş? Cezaevi ziyaretleri yapılmış, insan hakları açısından inceleme yapılmış. Manşetlere çıkan, benim resmimin de içinde bulunduğu şey bu. Arkadaşlara da böyle göstereyim. Başlığı bunun "CHP'deki Hainler", altında "Zeynel Emre 3 PKK'lı, 2 DHKP-C'liyi ziyaret..." Bunun açılımına da yazdıktan sonra İnternet'ten baktım gerçekten. Yani alfabede isim kalmadığı için, o kadar çok örgüt var, onu da kestiremiyoruz.

Şimdi, cezaevine bizim cezaevi komisyonunun bugüne kadar 200'ün üzerinde ziyareti olmuş Meclis bünyesi dışında. Meclis bünyesi içerisinde de aynı şekilde bütün milletvekilleriyle birlikte çalışma yapılmış ama Türkiye'nin genelinde, çocuklara karşı taciz olaylarını ortaya çıkarmış, insan hakkı ihlallerini ortaya çıkarmış, raporlar sunmuş. Bu süreçte, bizim 26'ncı Dönem itibarıyla ben 4 cezaevine birlikte gittim. İsmim geçtiği için... Aslında benzer bütün arkadaşlarımızın durumu. 4 cezaevine gittim. Şimdi, bu haber üzerine zihnimi zorladım. "Ya, 4 cezaevinde biz kimlerle görüştük?" diye. Yaklaşık 45...

BAŞKAN - Gerek yok ya. Kendini savunma ya.

ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Hayır, izah etmem lazım.

BAŞKAN - Yaptığın iş doğru bir iş, yok.

ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Bir yere bağlayacağım Sayın Başkan, yok. Bu savunma değil. Ben cezaevlerine giden AKP'li arkadaşlara, diğer partililere "Niye gittin?" demiyorum, insan hakları açısından hizmet ediyorlar.

BAŞKAN - Tabii, tabii, doğru şeyi yaptın.

ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Doğru bir şey zaten ama mesele anlaşılsın.

45-50 arası tutuklu hükümlüyle görüşmüşüz, 24'ü Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu, uzman çavuştan generaline kadar; 7-8'i gazeteci, 3-4 tanesi akademisyen, 1 tanesi hepimizin tanıdığı bir kadın sanatçı, 8-9 tane de, biz tanımıyoruz, kadın cezaevine gittiğimizde, özellikle yabancı tutuklular daha çok, milletvekillerinin Meclisten geldiğini duyunca görüşmek isteyen, bizim de çağırdığımız. Yani çeşitli problemleri vardı. Kimisi içeri düşmüş, HIV pozitif taşıyor mesela -isim vermeden izah edeyim- çocuğu, 6 aylık bebeği var, "Ailemin haberi yok. Bana yardım edin, ulaştırın." diyor, yani yurt dışındaki ailesini. Bu gibi işler.

Şimdi, velev ki bizim görüştüğümüz insanlar içerisinde hepsi farklı farklı terör örgütleri üyeleri olsun, bununla da bir yere varamayız. Ama buradaki bu gösterdiğim resimle birlikte bu izahatlar şunu gösteriyor: Siyasi partiler arasındaki rekabet bu işin doğasıdır, birbirlerine en sert eleştiriyi de yaparlar ama bu hasmane bir tutumdu, bu farklı bir şeydi. Dolayısıyla, burada bizim hakkımızda haberler yapan bütün gazeteler kaynağını Adalet Bakanlığı gösteriyor, Adalet Bakanlığı bizim ismimizi açıklamadı ama diyorlar ki: "Biz Adalet Bakanlığı bünyesinden aldık bunu." Olabilir, belki de onlar yalan söylüyordur, yanlış söylüyordur; Adalet Bakanlığı o zaman kurumsal olarak bunu yalanlamalıdır, demelidir ki: "Biz böyle bir sunuş ya da böyle bir isim vermedik kimseye." Ya bunu yapmalıdır ya da bu yaptığı yanlıştan döndüğüne yönelik bir açıklama yapmalıdır. Sayın Adalet Bakanının burada hem şahsımdan hem de Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinden -bir kısmı da cezaevine hiç gitmedi- özür dilemesi ve bundan sonra da bu anlamda toplumu kışkırtacak işlerin içerisine girmemesi lazım. Benim bu konuyla ilgili söyleyeceklerim bunlardan ibarettir.