| Konu: | Paris Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 3 |
| Tarih: | 06.10.2021 |
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeni yasama yılımızda hepinizi saygıyla selamlıyorum. Verimli, üretken ve özellikle de bozulan dış ilişkilerimizde daha onarıcı adımların atılacağı bir çalışma ortamı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, bir Akdeniz ülkesi olmamızın da etkisi nedeniyle iklim krizinden en çok etkilenen ülkelerden biriyiz. Bu yıl yangınlarla, sellerle mücadele dolu bir yaz geçirdik, bir kez daha ulusumuza geçmiş olsun diyor, bugünkü görüşmelerin bu anlamda daha da önem kazandığını özellikle vurgulamak istiyorum.
Ne hazindir ki çok daha önce yüce Meclisimizin onaylaması gereken bir anlaşmayı bugün görüşmek üzere toplanmış bulunuyoruz, lakin bizim içimiz rahat, müsterihiz ve geç de olsa bugün Paris İklim Değişikliği Mutabakatı'yla ilgili onay sürecini nihayet sonlandırmak üzere toplanmış bulunmanın verdiği memnuniyet içinde bu toplantıya geldik.
Bazı arkadaşlarımız hatırlamak istemeyebilirler ancak ben hatırlatmadan geçemeyeceğim. Biz imzalandığı günden beri -ki Paris İklim Değişikliği Protokolü'nü ilk imzalayan ülkelerden biri olduğunuzu da herhâlde herkes biliyor- bu uluslararası belgenin hukuki usulüne uygun şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulmasının gerekliliğini dile getirdik. Onayı geciktirmenin zaman kaybı olacağını, Türkiye'ye sadece iklim, çevre gibi konularla ilgili alanlarda değil, aynı zamanda sanayileşmemizde de gelişmiş ülkeler arasında yerimizi alma hedefimizde de en gelişmiş ilk ülkeler arasına girme hamlemizde de önemli bir engel hâline geleceğini hep anlatmaya çalıştık, anlatamadık. Meşum bir el Türkiye'nin bu belgeyi imzalamasını sürekli geciktirdi, sürekli mazeretler yaratıldı, bu mazeretlerin arkasına sığınıldı. Avrupa Birliğinin 25-26 Mart tarihlerinde yapılan zirve toplantısında alınan kararlardan sonra, haziran ayında Galler'de yapılan G7 Zirvesi'nden sonra ve yine haziran ayında Brüksel'deki NATO Zirvesi'nden sonra tüm dünyanın iklim krizi konusunu ve bunun çevreyle bağlantısını ne kadar önemle gündemlerine aldıklarını gördükçe bizim haklılığımız birkaç kat daha arttı ama yine anlatamadık. Sonra hepimiz için trajedilerle dolu hatırlanacak olan geçtiğimiz yazı, yangınları, sel felaketlerini yaşadık, içimiz yandı, nefeslerimiz tükendi. Hani derler ya "Bir musibet bin nasihatten iyidir." diye, sanırım iktidar dış ilişkilerinde muhalefetin ne kadar isabetli önerilerde bulunduğunu nihayet anlamaya başladı. Olsun, geç oldu ama temiz oldu. Biz iktidara dış politikanın nasıl olması gerektiğini anlatmaya devam edeceğiz, siz de bizi izlemeye devam edin, belki o zaman dış ilişkiler sürdürmekten dış politika yapmaya doğru bir olgunlaşmayı da yaşayabilirsiniz.
Anlaşmanın uygun bulunmasını Cumhuriyet Halk Partisi olarak desteklediğimizi belirtirken bu onaylamada çok geç kalındığının da kayıtlara geçmesini elbette istiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Anlaşmaya bugüne kadar 197 ülke imza attı. Bunların 191'i anlaşmaya taraf olarak süreci tamamladı. Türkiye ise anlaşmaya taraf olmayan 6 ülkeden biriydi. Bunlar, biliyorsunuz, Irak, İran, Eritre, Yemen, Libya ve Türkiye'ydi. Bugün alacağımız kararla biz bu gruptan ve bu grupta aldığımız yerden ayrılacağız ve Türkiye'nin çağdaş uluslar topluluğundaki yerini de onay sürecimizi tamamlayarak pekiştireceğiz.
Değerli arkadaşlarım anlaşmanın teknik boyutunu ve bizi engellemek için ileri sürülen gerekçelerin ne kadar manasız olduğunu, gecikmenin bize nelere mal olduğunu ve şimdi birdenbire bu belgeyi ve iklim konusunu yeni keşfetmiş gibi bu yasama döneminin öncelikli gündemi olarak bu konunun Meclise böyle alelacele getirilmesinin sebeplerini gayet açık ve net şekilde ortaya koydular, koyuyorlar ve koyacaklar.
Değerli milletvekilleri, Paris Anlaşması'nın onaylanması Yeşil Mutabakat'a uyum açısından da önemli bir gereklilik. İklim kriziyle mücadelede diğer küresel aktörlere göre daha etkin roller üstlenmek isteyen Avrupa Birliği, çevresel bozulmanın önüne geçmek amacıyla, ekosistemi koruyarak yenilikçi, verimli ve rekabetçi bir büyüme stratejisiyle Yeşil Mutabakat'ı hayata geçireceklerini açıkladı. Yeşil Mutabakat'a göre Avrupa Birliği, artık, başka ülkelerle yapacağı ticaret anlaşmaları için aday ülkelerin Paris Anlaşması'nı onaylama ve etkin bir şekilde uygulama ön şartını getiriyor. Avrupa Birliği, Avrupa Yeşil Mutabakatı'yla iklim ve çevreyle ilgili zorluklarla mücadele konusunda yeni taahhütler öngören geniş ve etkili düzenlemeler içeren bir yol haritasını da masaya koyuyor. Bu mutabakat kapsamında 2030'a kadar karbon salımını yüzde 50 oranında azaltma, 2050'de ise karbon salımını sıfıra indirme hedeflerine ulaşmak için yeni stratejiler belirliyor. Bu hedeflere ulaşabilmek için de kademeli olarak yeni sektörel kriterler, vergiler ve iş modelleri uygulamayı konulacak.
Şimdi, Yeşil Mutabakat uyarınca üretimde karbon emisyonunu artıran ürünlerin ihracatında birtakım yaptırımlar uygulanacak olması, bir an önce bizim de bu düzenlemelere uyum sağlamamızı ve uygulamaya başlamamızı gerektiriyor. Karbon emisyonu azaltımında Avrupa Birliğiyle yapılan ithalat ve ihracat ilişkilerimizde uygulanacağı belirtilen karbon vergisi ve ekoetiketleme için yeni standartlar getirilmesi, bu alanda uyum sürecini tamamlayamayanlar için ilave bir yük oluşturacak. Buna göre iyileştirme ve uyum çalışmaları yapılmadığı takdirde Türkiye ihracatta ciddi bir pazar kaybı yaşayabilir. Onun için iş, bu belgeyi onaylamakla bitmiyor, aslında bu bir başlangıç. Zira bu belgenin onaylanmasıyla birlikte önümüzde yepyeni bir dönem açılıyor. Birçok konuda iklim kriziyle ilgili olan yasa ve düzenlemelerimizin uyumlulaştırılması gerekiyor. Hem de bunun gecikmeden yapılması gerekiyor ama bakıyoruz dünya 2030 ve 2050 hedeflerinden söz ederken biz hâlâ üç yıllık bir gecikmeyi şimdiden kayıtlara geçirerek 2053 hedefi gibi bir tarihten söz ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, bugün gerçekleştireceğimiz onay sürecinin Birleşmiş Milletler 26'ncı İklim Değişikliği Konferansı'ndan önce bitirilmesi fevkalade önemli. 31 Ekim-12 Kasım 2021 tarihlerinde Glasgow'da düzenlenecek toplantı 2015 yılında imzalanan Paris Anlaşması'ndan sonra ilk kez yapılacak ve bugüne kadarki gelişmeler değerlendirecek. En azından, bu zirveye bu uluslararası belgeyi onaylamış olarak gitmeyi de ülkemiz açısından önemli bir ilerleme olarak gördüğümüzü elbette belirtmek isterim. Glasgow'da yapılacak olan muhasebe, anlaşmanın temel hedefini yerine getirmeye yönelik faaliyetlerin yer aldığı ulusal katkı beyanları üzerinden yapılacak. Ülkelerin bu beyanları her beş yılda bir sunmaları öngörülüyor. Paris Anlaşması ülkelere bir azaltım hedefi koymazken taraf ülkelerin kendi iradeleriyle belirlediği ulusal katkı beyanlarının küresel ısınmayı 2 derecenin altına alacak şekilde iyileştirmeleri için müzakereler öngörüyor. Türkiye bu anlaşmayı onaylamasa da ulusal katkı beyanını sundu. Türkiye'nin taahhütlerinin ne kadarının gerçekleştiğinin de Glasgow'da görüşülme imkânı var. Glasgow'da ülkeler tarafından anlaşmanın imzalanmasında bugüne kadar nelerin başarıldığı ve hangi konularda başarısız olunduğunun da muhasebesi elbette yapılacak. Zirvede ülkemizin, beklentilerini ve taleplerini yenileyeceğini biliyoruz. Bunların neler olacağını ancak zirvede öğreneceğiz. Gönül isterdi ki onaylanmasına destek verdiğimiz bu belgeye ilişkin katkıyı da yapalım fakat iktidarın bugüne kadar olmadığı gibi bu konuda da bizden herhangi bir talebi olmadı. Bu anlamda, iktidar Glasgow'da ne anlatacak açıkçası onu da merak ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, Paris Anlaşması'nın onaylanması, Yeşil Mutabakat'a uyum sağlanması bütün dünya ülkeleriyle birlikte Türkiye'nin de izlemesi gereken iklim politikalarını ortaya koyması bakımından önemli. Peki, bunu eyleme nasıl geçireceğiz? Çok temel bir örnek verecek olursak; "Kanal İstanbul" diye adlandırılan ve ekosistem bütünlüğünü bozan, proje bakımından yüksek emisyon tuzağı olan ve iklim krizine uyum için yapılmaması gereken, hemen hemen her şeyi özetleyen "mal adaptasyon" ilkesiyle açıklanabilen o ucube projeden, hele hele İstanbul'un Akdeniz-Karadeniz havzasındaki büyükşehirler arasında iklim krizinden en çok etkilenecek şehirlerden biri olması nedeniyle derhâl vazgeçilmelidir.
Değerli milletvekilleri, daha önce örneğini gördüğümüz gibi Türkiye'nin önder olması gereken, ülkemizi, kadınlarımızı, halkımızın gerçek bir eşitlik ve adalete kavuşmasını güçlendirmesi beklenen İstanbul Sözleşmesi nasıl bir gecede kadük edildiyse bu belgenin de bir gecede geçersiz kalmaması ümidiyle anlaşmanın onaylanmasını desteklediğimizi belirtiyor, yüce Meclise ve değerli milletvekillerimize derin saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)