GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:102
Tarih:13.07.2021

HASAN SUBAŞI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

255 sıra sayılı Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 2'nci maddesi hakkında partim adına söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, turizmi geliştirmek ancak topyekûn yerel yönetimlerle, yerel halkla, yerel esnafla, katkı ve katılımla mümkündür. Cumhurbaşkanı allameicihan olsa turizmi tek başına geliştirme konusunda yanına Turizm Bakanını da alarak hiçbir şeyi çözüme kavuşturamaz. Turizmin mutlaka yerel yönetimlerle, yerel halkla birlikte geliştirilmesi hatta öğrenilmesi gerekir.

Birçok konuşmacı Antalya'nın turizmin merkezi, başkenti olduğundan söz etti; sadece Antalya değil, ülkemizin dört bir tarafında çok değerli turizm hazinelerinin olduğunu biliyoruz. Turizmin en önemli kaynağı olarak kültür, tarih, çevre, doğa, deniz ve yaylalarımızı sayabiliriz ama Antalya örneği çok verildi ve iktidar mensubu Antalyalı milletvekili arkadaşlarımız da Antalya'nın ormanlarını, doğasını, tarihini, çevresini öve öve bitiremediler; çok doğrudur, haklılar. Gerçekten Antalya'nın tarihi, kültürel değerleri, denizi, kıyıları ve ormanları övmekle bitirilemez ama bugünkü Antalya'nın ben size bir fotoğrafını çekmek istiyorum. Antalya'nın ormanlarında 1.019 -ki geçtiğimiz yıllardaki rakamla söylüyorum- tane maden ocağı ruhsatı verilmiştir. Bunların hepsi faaliyete geçtiğinde hemen hemen ormanlarımızın yarısının tahrip olacağını söyleyebilirim. Yine son günlerde, ilk defa, Antalya'da bir kömür madenine, linyit madenine de ruhsat verilmiştir. 400 dönüm alanda başlanmasına rağmen, ÇED'ten korunmak adına 1.972 hektarlık bir alan tahsis edilmiştir ki bu Korkuteli'nin 6 tane yaylasının, 2-3 tane de köyünün tarımının ve hayvancılığının yok olması demektir. Hani Antalya'ya turizmin başkenti diyoruz ya, ormanları da çok değerli diye tanımlıyoruz ama ormanlarımız bu şekilde heba olmaktadır.

Yine geçenlerde bir soru önergesi vermiştim, Finike, Demre, Kaş ve Kalkan yolu konusunda. Ne Finike'de ne Demre'de ne de Kaş'ta bu 4 şeritli yolu isteyen hiç kimse yoktur. Hem halk hem belediyeler karşı çıkmışlardır bu yola ihtiyacımız yok diye çünkü yüzlerce dönüm birinci sınıf narenciye alanını, tarım toprağını heba ettiği gibi Demre ve Kaş bölgesinde de 11 arkeolojik sit alanından geçmek suretiyle tarihimizi de tahrip etmektedir.

Şimdi, Demre'nin limanı yarım kalmış "Ödenek yok." denirken yine birçok bölgemizde yarım kalmış yollarımız tamamlanmazken, halkın istemediği bu 4 şeritli yolun yapımına ihtiyaç yokken yapılması çabasını da anlamak mümkün değildir.

Değerli arkadaşlarım, neyi teşvik ettiğimiz bu kanunda belirsizdir. Bu kanunda Cumhurbaşkanlığına ve Turizm Bakanlığına turizmle ilgili neredeyse bütün yetkileri veriyoruz ama bir taraftan da yerel yönetimleri tümden kaldırıyoruz. İzin ve belge verme yetkilerini de kaldırmak suretiyle, ayrıca, birlik kurma yetkilerini de özel sektöre veriyoruz ve ona da, altyapı birlikleri kurulmasına da Turizm Bakanlığının izniyle onay veriyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

HASAN SUBAŞI (Devamla) - Oysa, Anayasa'nın 127'nci maddesi, bu birliklerin kurulması için belediyeleri görevlendirmiştir ve belediyelere de altyapı hizmetleri için orantılı ödenek verilmesini, gelir sağlamasını merkezî yönetime bir yükümlülük olarak vermiştir ve Anayasa'mıza baktığımız zaman -ama hemen hemen her hükmünün her kanunda, yine bu kanunda da ihlal edildiğini görüyoruz- "Çevreyi korumak da -56'ncı maddede- devletin görevidir." derken yanında "vatandaşı" da yazmıştır. Mademki devlet ormanlarımızı ve çevreyi korumakta hem bigâne kalmakta hem de tahrip etmesine katkı sağlamakta, halk olarak biz bunları korumakta kararlı olmalıyız diye düşünüyorum ve görevimizdir diye düşünüyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)