GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:100
Tarih:07.07.2021

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN SUBAŞI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

274 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümü hakkında partim adına söz aldım.

Bu kanun teklifi, 5 kanunda değişiklik öngören 28 maddelik sıradan bir torba yasadır. Birtakım pansuman tedbirlerini içermekle birlikte bunu dördüncü yargı paketi olarak adlandırmak doğrusu çok fazla bir misyon yüklemek demektir.

Yargıda önemli sorunlar olduğunu ilk kez Adalet Bakanı Sayın Abdulhamit Gül 26 Aralık 2018 tarihinde Adalet Komisyonu üyelerine verdiği yemekli toplantıda onların da görüşlerini almak suretiyle gündeme getirmişti. O tarihte yargıda reform yapmak gerekliliğini vurgulamıştı. Yargının bağımsız ve tarafsızlığını güçlendirmek, kaybettiği güveni tekrar tesis etmek, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesiyle uyumu düzeltebilmek adına bir yargı reformuna ihtiyaç olduğunu belirtmişti. İlk 2018 yılında bu teklif görüşülmeye başladığında, ben de hatırlıyorum, şöyle demiştim: Sayın Bakanım, yargıda çok ciddi sorunlar var. Sizin de bu sorunları tespit etmiş olmanız sevindiricidir ama bunların düzeltilmesi için doğru teşhis gerekir demiştim ve sonrasında da Cumhurbaşkanının da sunumlarıyla 30 Mayıs 2019 tarihinde Yargı Reformu Strateji Belgesi, yine, hemen ardından 2 Mart 2021 İnsan Hakları Eylem Planı olarak yine Cumhurbaşkanının sunumları gerçekleşmiş ve kamuoyuna takdim edilmişti. Yargıda ciddi reform gerekliliği olduğundan ve ardından da birinci paket, ikinci paket, üçüncü paket ve şimdi de konuşulan paketin dördüncü olduğundan bahsedilmeye başlandı.

Şimdi, dördüncü paketin gerekçesine baktığımızda, bu görüşmekte olduğumuz paketin gerekçesinde "temel hak ve özgürlüklerin daha etkin korunması, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının geliştirilmesi, hukuk güvenliğinin güçlendirilmesi, adalete erişimin kolaylaştırılması, makul sürede yargılanma hakkının gözetilmesi, yargıya güvenin artırılması ve insan odaklı hizmet anlayışının geliştirilmesi" gibi büyük büyük hedefler sıralanmıştır. Bu gerekçeler 2018, 2019, 2020 ve 2021 sunumlarında da aynen yer almıştı; bu dördüncü pakette öngörülen gerekçe birinci, ikinci, üçüncü pakette de yer almıştı.

Şimdi, değerli arkadaşlar, yargıda bir sorun olduğundan bahsediyorsak bu paket ihtiyaçlarından da söz ediliyorsa bunun tespitinin, teşhisinin doğru yapıldıktan sonra tedavinin de doğru olması gerekir ama doğru teşhis ve tespit yapamazsak bu sorunlar büyür gider, sorunlara asla çözüm bulamayız. Yargıdaki sorunlar, hepimiz kabul ediyoruz ki, Türkiye'nin en önemli sorunudur çünkü yargı görev yapamaz hâle gelmişse adalet zarar görmeye başlar, adaleti çökertirsek devletin de çökeceğini anlatmaya gerek yok diye düşünüyorum.

Ben, dün AK PARTİ adına konuşan Sayın Akbaşoğlu'nun konuşmasını dinledim ve tutanaklardan da şu cümlelere yer verdiğini size belirtmek istiyorum. "Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti devleti bir demokratik hukuk devletidir. Yasama, yürütme ve yargı arasında kuvvetler ayrılığı caridir. Yargı olarak bağımsız ve tarafsız ilgili adli merciler bu kuvvetler ayrılığı sisteminin bihakkın yerine getirilmesi noktasında kendi üzerlerine düşeni yapmaktadır." Şimdi, diğer sayfalara da baktığımız zaman Sayın Akbaşoğlu da diyor ki: "Yargıda hiçbir sorun yok. Biz hukuk devletiyiz ve yargı hem kendi bağımsız ve tarafsızlığıyla görevlerini de ifa etmektedir." Şimdi, bir taraftan gerekçede "Yargının tedaviye ihtiyacı var." derken, dün konuşmasında Sayın Akbaşoğlu yargıda her şeyin mükemmelen yürüdüğünü ve Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunun altını çiziyor. Değerli arkadaşlar, yargıyla oynamak şaka kaldırmaz, ciddiyet ister. Bu konuda sorunları doğru teşhis ve tespit edip doğru tedaviler uygulamalıyız.

Bakın, "Birinci yargı paketini uyguladık." dediğimizde ne yapmıştık? Terörle Mücadele Kanunu'nda 7/2'nci maddeye bir ek yaparak "Sorunlar bizim, basını özgürleştirmemiz lazım." denilmişti. Biz de "birinci yargı paketi" diye hem Adalet Komisyonunda konuştuk hem de buraya geldiğinde kanunlaştı teklif ve "Eleştiri sınırını aşmayan söylemler ve haber içeriklerine ceza verilemez." cümlesini ekledik. Biz "Bu zaten Anayasa'nın 26'ncı maddesinde güvence altındadır, TCK 301'inci maddenin de güvencesi altındadır. Böyle bir maddenin eklenmesine gerek yok. Bu konu zaten Türkiye'de güvence altındadır, bunu mükerreren niye yazıyoruz?" dedik ama bu kanun çıktıktan sonra basına özgürlük nidaları atıldı, basında algı yaratıldı, "Türkiye'de basın artık özgürdür." müjdesi verildi. Hemen ardından altı ay sonra, hatırlarsınız, basından Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Müyesser Yıldız, Hülya Kılınç ve daha birçokları tutuklandı; Cumhuriyet ve Sözcü gazetelerine FETÖ'ye yardımdan cezalar verildi. Yani "basına özgürlük" dedikten sonra, birinci yargı paketinden sonra başımıza bunlar geldi.

Sonrasında ikinci ve üçüncü yargı paketlerini Meclisten geçirdik. "Bunlar da bir pansuman tedbiridir. Bu kanunların karşılığı Anayasa'mızda ve kanunlarda vardır." dedik ama ikinci yargı paketinden sonra baroların yürüyüşü engellendi, anayasal hakları engellendi ve etrafları çevrelenmek suretiyle gösteri ve yürüyüş hakları engellendi. Üçüncü yargı paketinden sonra ise neler oldu? İlk defa Türkiye'de bir mahkeme, 14. İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi açıkça Anayasa Mahkemesi kararını tanımadı. Yani yargı paketlerinden sonra başımıza gelenler bunlardır diye özetliyorum.

İstanbul Başsavcısı ise Gezi olayları ve Osman Kavala iddianameleriyle tanındı, Hükûmetin gözüne girdi. Hepimiz biliyoruz ki teamüllerin dışında o vatandaş hem Yargıtaya hem de Anayasa Mahkemesine hukukun ve teamüllerin dışında gerekli terfileri sağlamış oldu. Ardından İstanbul Sözleşmesi'nden tek taraflı çıkıldı ve yine ardından 2.500 civarında savcı, başsavcılıklara bağlanmak suretiyle artık cumhuriyet savcıları da yargısal faaliyetlerinde bağımlı hâle geldi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN SUBAŞI (Devamla) - Bitiriyorum.

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

HASAN SUBAŞI (Devamla) - Yine dördüncü pakette "Vergi Usul Kanunu'yla ilgili, 359'uncu maddeyle ilgili değişiklik var." denip bir beklentiye alınırken maalesef bu pakette görülmedi. Ama inanıyorum ki önümüzdeki günlerde, yine sözler devam ettiğine göre, bununla ilgili düzenleme olacak diye bekliyoruz, yine takipçisi olacağız.

Değerli arkadaşlar, teşhis ve tespiti doğru yaptıktan sonra tedaviyi doğru uygulamamız gerekir. Bütün bu gelişmelerden şunu biliyoruz ki: İktidar kanadının itiraf etmekten çekindikleri husus Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin dayattığı bozuk düzenin sonucu baskı ve etki altında kalan yargının görevini yapamaz hâle gelmesidir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)