| Konu: | Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 97 |
| Tarih: | 29.06.2021 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; hepinizi şahsım ve İYİ Parti adına saygıyla selamlarım.
AK PARTİ Kırıkkale Milletvekili Sayın Ramazan Can ve 96 arkadaşı tarafından verilen Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında Kanun Teklifi üzerinde genel olarak partimin görüşlerini belirtmek üzere huzurlarınızdayım.
Evvelemirde baktığımızda kanun teklifi 12 esas ve 2 geçici maddeden mütevellit 14 madde olarak düzenlenmiş ve kanunun gerekçesi olarak da faaliyet alanıyla ilgili iş ve işlemlere yönelik mevzuattan kaynaklanan kısıtlamalar yani bu mevcut hâliyle işletmenin etkin çalışamadığını, ikinci olarak mevzuattan kaynaklanan nitelikli personel istihdamının kısıtları ve üçüncü olarak da savunma sanayisinin gerektirdiği hıza ve esnekliğe sahip olmaya yönelik hukuksal düzenlemelere duyulan ihtiyaç olarak belirlenmiş.
Yine kanun teklifinin ilk 2 maddesi giriş maddeleriyle, 3'üncü maddesi şirket sermayesinin sahipliğiyle ilgili ve burada şirketin hisselerinin hazineye devri söz konusu. Sermaye tamamen hazinenin, ilgili kuruluş olarak da Millî Savunma Bakanlığı gösterilmiş. 4'üncü madde şirketin görev ve yetkilerine ait. 5'inci madde denetimle ilgili. 6'ncı madde şirketin yönetimiyle ilgili. 7'nci madde personel rejimi ve 8'inci madde de şirketin muaf olduğu kanunlarla ilgili düzenleme olarak karşımıza çıkmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu 12 madde, artı 2 de geçici, toplam 14 maddelik teklifin Komisyonda görüşülmesi sırasında ben de bir miktar bu görüşmelere katıldım. 4 önergeyle değişiklikler yapıldı. 3'üncü maddede "Makine ve Kimya Enstitüsü Anonim Şirketinde bütçe gelir ve giderlerini etkileyebilecek olan mali konulardaki kararların sermayedar konumunda olan Hazine ve Maliye Bakanlığıyla koordinasyon içinde alınması amaçlanmıştır." şeklinde bir ilave var, değişiklik var. 8'inci maddede şirket, şirketin hisseleri ve bağlı ortaklıklarıyla ilgili doğrudan özelleştirmenin önünü kapatan ayrı bir düzenleme var. Personelle ilgili birtakım değişiklikler yapılmış ve geçici 2'nci maddede -gerçekten, niçin yapıldığı da çok anlaşılmayan bir değişiklik var- ayni, fikrî, sınai mülkiyet ve patent gibi hakların şirkete devredilmesi maddesi metinden çıkarılmış. Bu hâliyle Makine ve Kimya Enstitüsünü konuşuyoruz. Makine ve Kimya Enstitüsü, gerçekten, tarihî süreç içerisinde Türkiye'ye mal olmuş ve Türkiye'de marka olmuş bir kurum olarak karşımıza çıkıyor.
Dün arkadaşlarımız da bahsettiler; 16'ncı yüzyıla, 15'inci yüzyıla, Sultan Fatih dönemine kadar giden bir süreç ama esasen 1921 yılında Askeri Fabrikalar Umum Müdürlüğü olarak organize olmuş, teşekkül etmiş ve 1950'de ise bugünkü adını aldığını, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu olarak yeniden teşkilatlandığını görüyoruz.
2000 yılında Millî Savunma Bakanlığının ilgili kuruluşu olarak faaliyet yürüten bu Kurum, bugün itibarıyla 11 fabrika, 2 işletme müdürlüğüne sahiptir. Yine, Kuruma bağlı HURDASAN işletmesi tüm hurdaların satışı konusunda imtiyazlı bir kuruluştur.
Makine ve Kimya Endüstrisi 2.879 işçi, 2.387 sözleşmeli personel ve memurla toplam 5.266 personele sahiptir ve bu Makine ve Kimya Endüstrisinin -2000'li yıllar itibarıyla baktığımızda- 2017'ye kadar bilançosunda ciddi bir değişiklik söz konusu değil ama 2018'de 76 milyon liralık bir vergiyle vergi verenlerin ilk 100'ünde 96'ncı sırada, 2019'da da 178 milyon liralık vergiyle 41'inci sırada yer alıyor. Makine ve Kimya Endüstrisisi kamu iktisadi teşebbüsleri arasında bu anlamda en çok vergi veren 4'üncü kuruluş ve savunma sanayisinde de 1'inci kuruluş olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kârlılıkla beraber, AR-GE harcamalarının da artış içerisinde olduğunu görmekteyiz.
Çok değerli arkadaşlar, bu teklif çerçevesinde ve bu tanımlar çerçevesinde baktığımızda, niçin böyle bir kanun teklifine ihtiyaç duyulduğunu tabii ki sorguluyoruz. Neden böyle bir teklif, özellikle AK PARTİ döneminde yirmi yıl sonra gelmiştir? Tabii bunun üç ana nedeni öne çıkıyor. Birinci neden Makine ve Kimya Endüstrisinin etkin çalıştırılabilmesi; bu, zaten kanun teklifinin gerekçesinde de yer alıyor. Bu anlamda baktığımızda, teklifteki bu maksadın aslında son iki yıl içerisinde işlediğini görüyoruz. Bu amaca yönelik, Makine Kimyada çok ciddi bir gelişme olduğunu görüyoruz, kârlılığının arttığını ve üretim ve işletmeciliğinin gerçekten büyük bir ivme kazandığını görüyoruz. 2018'de ve 2019'daki -özellikle 2019'daki- yaklaşık 1 milyar liraya yönelen geliri bunu bize açıkça gösteriyor.
Yine, Makine ve Kimyanın düzenlemelerine baktığımızda, personel kısıtlarıyla ilgili iddiaların -bir nebze geçerli olsa da- mevcut düzenlemeyle çözülebileceğine dair Komisyonda da çok ciddi öneriler söz konusu oldu.
Diğer taraftan, bu Makine ve Kimya Endüstrisinin anonim şirkete çevrilmesinin diğer bir nedeni İhale Kanunu dışında kalma amacı. Diğer bir nedeni denetim dışında kalma amacı. İhale dışında kalma amacı... Biz, geçenlerde -geçenlerde dediğim bayağı oldu- Toprak Mahsulleri Ofisinin bile Cumhur İttifakı'nın oylarıyla, AK PARTİ'nin teklifiyle İhale Kanunu'nun dışına çıkarıldığını gördük. Hatta Komisyondaki görüşmelerde "Tahılın, buğdayın ve arpanın İhale Kanunu dışına çıkarılmasında, bunlarla ilgili işlerin amacı nedir?" diye sorduğumda, dosya hazırlarken fiyatların hareketli olduğu cevabı geldi. Hâlbuki, bir ülkede tahıl üretimi ve bunlarla ilgili planlama -her ülkede olduğu gibi- çok belirgindir, acil hiçbir süreç söz konusu olmamıştır. Bunun arkasından denetim dışı kalma amacının çok öne çıktığını görüyoruz.
Çok değerli arkadaşlar, gerçekten anonim şirket olarak hazineye devrolmasıyla -belki bir müddet sonra buradan Varlık Fonuna intikal etmesiyle beraber- bugün itibarıyla 1 milyar lirayı bulan gelirle artan bir seyir içerisinde olan bu yüz yıllık işletmemiz çok ciddi bir ekonomik rant alanı da teşkil edecektir.
Ben, bu Parlamentoda çok net bir şekilde ifade etmek istiyorum: Siyasi iktidarların iki temel meşruiyet kaynağı vardır. Evet, birincisi seçimdir ama seçim tek başına meşruiyeti tanımaz ve tanımlamaz, meşruiyetin tanımlanmasının esas unsuru denetimdir. Bu kurumları denetim dışına çıkardığımızda neler olduğunu bundan önceki firmalarda çok net olarak gördük. Bu bağlamda, kanunun yapılışına da baktığımızda şunları ifade etmek istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, gerçekten Makine ve Kimya Endüstrisi, milletin üzerinde titizlikle durduğu ve önemsediği Türkiye'nin markalarından biri. Bu kanun teklifinin alelacele getirilip hatta sıradan kanun teklifleri dışında görüşülmesi, hiçbir tartışma yapılmadan, müzakere olmadan, sivil toplumun ve siyasilerin, geniş kesimlerin düşünceleri alınmadan, kamuoyuna anlatılmadan kanunlaşması, göreceksiniz birçok hatayı da beraberinde getirmiş olacaktır.
Şimdi, bu, esasında düzenlemeleri yapanların ve bugünkü Parlamentoda iktidar olanların kanun yapma kalitesinin ve bilhassa da partili Cumhurbaşkanlığı sistemiyle kanun yapma kalitesinin nerelere geldiğinin göstergesidir. Bu teklifin içeriğinde sorun var ama bu teklife oy verme konusunda, "'Evet.' mi diyelim, 'Hayır.' mı diyelim?" konusunda bizi esas bağlayan, bu teklif kanunlaştığında yürütücü iktidarın, yönetimin bundan önceki tavrı, tarzı ve yürüyüşüdür. Burada daha önceki uygulamalara baktığımızda, bu tür geniş yetki alanlarının verildiği işletmelerde ve de denetim dışı kalmış kurumların maruz kaldığı işlemlere baktığımızda, gerçekten bu konuda bu teklife "Evet." dememiz mümkün kılınmamaktadır. Mesela, TELEKOM'un özelleştirilmesi, mesela Tank Palet Fabrikasının satışı, mesela KÖİ sözleşmeleri...
Değerli milletvekilleri, hassasiyet göstermesi gereken Parlamentonun, TÜRK TELEKOM gibi bir özelleştirmede, özelleştirme yapıldıktan sonra özelleştirmeyi yapanların yaklaşık 9 milyar doları alarak Türkiye dışına çıkmalarıyla ve aktifi zayıflatılmış bir bilançoyla, bunun yarısını karşılayamayacak bir değerle Türkiye'yi ve bankalarını baş başa bırakmaları dünya siyasi tarihine geçecek gerçekten örnek bir olaydır. Bunun yanında, bu Parlamentonun, defalarca bu konudaki araştırma önergelerine özellikle iktidar tarafından kör kesilmesi de siyasi bağlamda ayrı bir dikkat çekici konudur ve gerçekten, ben, önümüzdeki dönemlerin, nesiller için de üniversitelerde ders niteliğinde okutulacağını, örnek olay olarak verileceğini düşünüyorum.
Bir başka konu Tank Palet Fabrikası. Çok dikkate şayan, defalarca yine burada araştırma önergesi verildi. Burada temel olarak bizim sorguladığımız şey şu: Niçin bunlarla ilgili bir kereye mahsus bir hassasiyetle bir araştırma önergesinin kabulü ve bunun, bu konuda temize çıkma gayreti söz konusu olmadı? Bakın, KÖİ sözleşmeleri. Bu sözleşmeler ortada yok ve bu sözleşmelerle ilgili denetim yapabilme kabiliyeti zaten yok. Dün, arkadaşlarımız Komisyonda şehir hastaneleriyle ilgili yorumlarda bulundular; burada tekrar edeyim hepimizin bildiğini. İktidarın da muhalefetin de şehir hastaneleriyle ilgili resmî bir dayanağa, resmî bir belgeye dayanarak konuşma imkânı yok, muhalefetin yok. Neden yok? Çünkü şehir hastaneleriyle ilgili sözleşme yok ortada. İşte, hepimiz buradaydık, Sağlık Bakanına bütün Meclis bunu sordu. Bir kamu işletmesinin ve kamu eyleminin bu derece milletin denetiminden uzak kalması iktidarı meşruiyetten uzaklaştırır; bütün anayasacıların ortak tespiti budur. Osmangazi Köprüsü, burada belirttik; bunun gibi bütün KÖİ projelerinin sözleşmeleri yok. Kaça alındığı bilinmeyen bir kamu malı olur mu? Şimdi, tutup aynı sürece Makine ve Kimyayı nasıl sokarız?
Bakın, yine devletin ana kurumlarından olan Merkez Bankası, 128 milyar dolar meselesi. Bakın, bu da denetimle ve devlet etmeyle çok alakalı bir mesele. Çok değerli milletvekilleri, çok değerli Türkiye Büyük Millet Meclisinin kıymetli mensupları; Türkiye Cumhuriyeti devleti ilk defa böyle bir süre içinde nakitsizdir. Türkiye'nin son on yılda ortalama döviz rezervi 30 milyar dolardır; bugün itibarıyla, bu, eksi 57 milyar dolardır. Normali gerçekleştirmek istediğinizde 90 milyar dolar satın almanız gerekir. Hiçbir yurt dışı ödeme yapmasanız, bu satın alma Türk lirasının 20 lira olmasına neden olur. Türkiye Cumhuriyeti, Merkez Bankası üzerinden böyle bir güvenlik açığı vermiştir. Dolayısıyla, Biden'ın Ermeni soykırımı üzerindeki iddialarına karşı duruşumuzun da, Filistin konusunda buraya yaptırımla gelinmemesinin de arkasındaki nedenlerden biri budur. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Bunu çok açık... Nedir konu? 128 milyar doları daha önce denenmemiş metotlarla kamu bankalarının yurt dışı şubeleri üzerinden satıp 128 milyarı 128 adet nedenle kamuoyuna anlatma manzarasıyla karşı karşıya kaldık. Türkiye'nin ve Türk milletinin bu süreci bilme hakkı yok mudur? Bunun seçimle telafi edileceği düşüncesi çağların değil dünyanın bile dışındadır. Bunlar mutlaka masanın üzerine gelecektir ve masanın üzerinde görülecektir. Denetim... Bakın, nereye geldik? Dolayısıyla, Türkiye, partili Cumhurbaşkanlığından itibaren yaklaşık 200 milyar dolarını yitirmiştir, fakirlik sürecine gitmiştir; bu, ekonomik olarak. Dün Anayasa Mahkemesi Başkanının söylediklerini hepimiz duyduk. Bu nedenle, denetimsizlik nedeniyle geldiğimiz, devlet edememe nedeniyle geldiğimiz noktayı söyleyeyim ben. Zühtü Arslan'ın ifadelerinden benim çıkardığım sonuç şudur: Bir, Türkiye'de demokratik hukuk devleti kalmamıştır. İki, mafya yeni yargıdır. Üç, yargıda FETÖ benzeri, aklı, hukuku ve ahlakı dışlayan yapılanmalara vurgu vardır; bunu, hepimiz, en üst düzeyden sesi duymamız gerekmektedir. Dolayısıyla, Türkiye'nin içinde bulunduğu fakirleşme süreci sadece ekonomik bir fakirleşme değildir; bu, sosyal...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tatlıoğlu.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - Bir dakika...
BAŞKAN - Uzatma yapmıyoruz.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - Bir dakika...
BAŞKAN - Efendim, bir dakika da olsa yapmıyoruz.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - Yirmi dakika geneliyle ilgili görüştük Sayın Başkan.
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) - Olur mu ya! Grup Başkanı ya!
BAŞKAN - Arkadaşlar, müsaade edin lütfen.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - Geneliyle ilgili Sayın Başkan.
BAŞKAN - Biliyorum yani Sayın Tatlıoğlu, genel olarak uzatma yapmıyoruz. Selamlama için açayım.
Buyurun.
İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - Evet, arkadaşlar, biz konuşacağız tabii, her yerde, her zaman konuşacağız, her şekilde konuşacağız, bunun için milletin karşısındayız.
Teşekkür ederim. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)