GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BABIALİ BASKINININ 100'ÜNCÜ YIL DÖNÜMÜNE İLİŞKİN
Yasama Yılı:3
Birleşim:56
Tarih:23.01.2013

MUHAMMET BİLAL MACİT (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün 23 Ocak, ittihatçıların Babıali Baskını'yla iktidarı ele geçirmelerinin 100'üncü yılı. Belki birçoğumuz için bu hatırlatma, Türk tarihinin daha bildik ve daha şanlı yıl dönümleri içerisinde bize bir teferruat gibi gelebilir ama sanırım hatırlanmaya, anmaya değer bir tarih, şanlı olduğundan değil elbette. Zira, tarihimizde bazı dönüm noktalarını şanlı olduklarından değil tam tersi, utanç vesilesi olduklarından ve üstelik bugünümüze miras bıraktıklarından dolayı hatırlamamız gerekir.

Babıali Baskını'nı kısaca hatırlayacak olursak, henüz daha paşa olmamış Enver ve daha sonra Teşkilatı Mahsusanın zalim tetikçisi olarak şöhret yapacak olan ittihatçı fedai Yakup Cemil'in başı çektiği bir grup, toplantı hâlindeki kabineyi Babıali yokuşunda, şimdiki Valilik olan binada, o zamanki başbakanlık binasında basar. Kabine mensupları ne olduğunu anlamaya çalışırken Harbiye Nazırı Nazım Paşa vurulur, Enver ise Sadrazam Kıbrıslı Mehmet KÂmil Paşa'nın makamına girerek, kafasına tabanca dayayarak ona istifa mektubunu yazdırır. Bu esnada, ittihatçıların ateşli hatibi Ömer Naci, Babıali önünde toplanan kalabalığı coşturmakta, kalabalığı "Yaşasın millet! Yaşasın İttihat ve Terakki!" diye bağırtmakta, galeyana getirmektedir. Bellidir ki bu şekilde milletle İttihat ve Terakki özdeşleştirilmekte ve vatanseverliğin tek ölçütü İttihat ve Terakki şakşakçılığına indirgenmektedir. İşte, bu çok tanıdık bir siyasi stratejidir: "Doğruyu ve vatanseverliği ben bilirim, farklı düşünen ise haindir."

İşte, bu hengâme ve mizansenle İttihat ve Terakki iktidara el koymakla kalmamış, kör topal da olsa, ideal olmaktan uzak da olsa çok partili seçim sistemini ve canlı fikir hayatını sona erdirmiştir. İkinci Meşrutiyet'in Babıali Baskını öncesindeki bu beş yılının bugün hatırlanmaz olması da tesadüf değildir. Zira, 1908 ve bu beş yılın hatırası -bilinçli bir politika olsa gerek- unutturulmuştur.

Bugün, Türkiye'de çok partili sisteme ve demokrasiye geçişi 1950'den başlatırız ancak bu şekilde 1908-1913 arası bu beş yılın sayısız dergisini, gazetesini, farklı ideolojilerin kamusal alanda tartışmasını hatırlamayız, sanki bizim tarihimizde çoğulculuk hiç yaşanmamış ve tarihimizin bir parçası olmamış gibi. Babıali Baskını'nı da hatırlamamızı istememişler, zira, tesis edilmiş baskı ve denetim sisteminin illa da bir tarihsel zorunluluk olmadığını fark etmemizi arzu etmemişler. O zaman, hürriyetin ilanı olarak anılan 1908, birçok bakımdan çok sesli bir ortamın beklenmedik bir şekilde ortaya çıkmasıydı. Bu dönemde canlı bir entelektüel hayat yeşermişti ancak maalesef, bu çok renkli ve özgür ortam topu topu beş yıl sürebildi. Âdeta doğa boşluk kaldırmadı ve İttihat ve Terakki, Babıali Baskını'nın ardından diktatörlüğünü kurdu, her türlü farklı sesi bastırdı ve gayrimeşru ilan etti. Babıali Baskını'nın mirası ise maalesef kalıcı oldu. Çok sesliliğin nizam ve asayiş adına, dış tehditler adına, fitne ve nifaka karşı uyanık olma adına bastırılması sonraki dönemlere de intikal eden ve her türlü otoriter uygulamayı ve baskıyı meşrulaştıran bir manivela oldu.

İttihatçıları tek parti dönemi takip etti. Her türlü farklı ses dışlandı ve yasaklandı. Çok partili dönemde ise dolaylı baskı ve kontrol mekanizmaları süregitti. Kısacası, vesayet sistemi kendini korudu. Nasıl 1908'in beş yılında zengin bir ortam yavaş yavaş yeşerdiyse 2002 sonrasında, bugün de aynı durum söz konusu. Rus edebiyatçı İlya Ehrenburg'ün 1953'te Stalin'in ölümünün ardından yeşeren canlı ortamı tanımlamak için kullandığı tabirle "Buzlar çözülüyor."

Bugün Türkiye'de yaşanan, kışın ardından baharın gelmesidir. Daha önce ifade edilmeyen fikirler şimdi rahatça ifade edilir oluyor, vesayet sistemi ortadan kalkıyor ama bu kolay olmuyor; bazen rahatsız oluyoruz "Bu nereden çıktı şimdi?" diyoruz. İçselleştirdiğimiz ön yargılarımız var. Kimileri herkesin tek bir şekilde düşünmesi gerektiğini, biri farklı düşünüyorsa altında bir bityeniği olduğunu düşünüyor. Ancak, farklı fikirleri dinleyeceğiz, karşı görüşlerimizi dile getireceğiz ve bir kamusal ortamda entelektüel bir tartışmayı karşı tarafı dövmek için değil, ortak iyiye beraber ulaşmak için yürüteceğiz. Bir bakıma, 1908'in 1913'te bilinçli olarak tarihin ve hafızalarımızın uzaklarına ittirilmesinin ve unutturmayı başarmasının ardından Babıali Baskını'nı hatırlamak için çok uygun bir zaman. Babıali Baskını'ndan beri üzerimize çökmüş ve bizi de köreltmiş karanlığı yırtmak, buzları çözmek için de uygun bir zaman. Biz de bu süreçte öğreniyoruz ve öğrendikçe daha iyi olacağız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkürler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.