GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 20 OCAK 1921 TARİHLİ TEŞKİLATI ESASİYE KANUNU'NA İLİŞKİN
Yasama Yılı:3
Birleşim:55
Tarih:22.01.2013

METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; en içten duygularımla sizleri selamlıyorum.

20 Ocak 1921'de yapılmış olan Teşkilatı Esasiye Kanunu hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Toplumsal bir varlık olan insan, var olduğu günden bu yana hak ve özgürlükler mücadelesi içindedir. Bu durum, insanın haklarının korunması ve teminat altına alınmasını zorunlu kılmıştır. Bu sebeple, tarihin her döneminde "insan hakları" ve "özgürlük" kavramları bir mücadele alanı olmuştur. Devletin meşruiyetinin gizli olduğu yer, fıtri özgürlüklerin ve fıtri hakların korunmasının ahlak hâline getirilmesinde saklıdır. İslam öncesi Arabistan topraklarında kurulan Hilful Fudul, Hazreti Peygamberimizin 622 yılında ilan ettiği Medine Sözleşmesi, 632 yılında yine Efendimizin Veda Hutbesi, Kitabı Mukaddes'te gördüğümüz On Emir, Orta Çağ İngiltere'sinde Magna Carta, 1776 ABD Bağımsızlık Bildirgesi, 1789 Fransız İhtilali; her çağda, her platformda insan temel hak ve özgürlüklerinin esas olduğunu görmekteyiz.

Yakın tarihimizde de Türkiye, serüvenli bir anayasa yolculuğu yaşamıştır. Senedi İttifak, Tanzimat Fermanı, 1876 Kanunuesasi cumhuriyet öncesi anayasa deneyimleridir. Birinci Dünya Savaşı ve akabinde oluşturulan gazi Meclisimiz de kendisine ait bir anayasayı ivedi olarak oluşturmuştur. 1921 Anayasası, Teşkilatı Esasiye Kanunu, İstanbul'un işgal altında olduğu ve Meclisin dağıtıldığı olağanüstü bir hâlde hazırlanmış 24 maddelik bir anayasadır. Yasama, yürütme ve yargı erkini kendi bünyesinde toplayarak kuvvetler birliği ilkesini esas almıştır. 1923'te yapılan değişiklikle devletin yönetim şeklinin cumhuriyet, dininin İslam olduğu da bir hükümle eklenmiştir.

1924 Anayasası, cumhuriyet tarihinin ilk anayasasıdır ve 1960'a kadar yürürlükte kalmıştır. 27 Mayıs askerî darbesiyle yürürlükten kaldırılan bu Anayasa'da haklar ve hürriyetler arasında sosyal ve ekonomik haklardan söz edilmemiştir, yalnızca, mülkiyet hakkı, çalışma hakkı ve ticaret hakkına kısaca değinilmekle yetinilmiştir. 61 Anayasası, 60 askerî darbesinden sonra yapılmış, 24 Anayasası'nı yürürlükten kaldırmıştır. 82 Anayasası, 80 askerî darbesinden sonra yapılmıştır. Her iki anayasa da darbelerin ürünü olan ve millete dayatılan anayasalardır. Ne yazık ki tüm anayasaların lafızları öyle söylese de, ruhları, güncel insan hakları, demokrasi, hukuk ve özgürlük anlayışından uzak kalmıştır. Demokratik teamüller ve özgürlükçü bir bakış açısına dayanmayan, milletimize kendi diktiği elbiseyi giymeye zorlayan bu rejimin gün gelmiş dikişleri tek tek patlamış ve bu elbisenin sökükleri yama tutmamaya başlamıştır. Ne yazık ki yüz elli yıllık anayasa geleneğimizin yarısından fazlası azınlığın çoğunluğa diktasının korunması ve sağlamlaştırılmasının öyküsünü oluşturmaktadır. "Kuvvetler ayrılığı prensibi" adı altında, atanmışın seçilmişe üstünlüğüne dayalı bürokratik bir sistem ülke insanımıza dayatılmıştır. Her sandığa gidildiğinde bu millet bu sistemi yenilgiye uğratmış olmasına rağmen, ancak seçilmişlerin seçilmenin hakkını yerine getiremedikleri ya doğrudan ya da dolaylı müdahaleler ile bu bürokratik sistemin iktidarı devam edegelmiştir, ta ki 2002 tarihine kadar.

Dünya soğuk savaştan uyanır ve başka bir yöne doğru evrilirken, bizde soğuk savaş yapısı yakın zamana kadar korunmak istenmiş, askerî darbe planları ve muhtıralar ile ülkeye ve milletimize istikamet tayin edilmek istenmiştir. Asılsız haber kupürleriyle iktidar partisi kapatılmak istenmiştir. Artık, evrensel normlara uygun bir sivil anayasaya sahip olması gerektiği yönünde bu milletin ortaya koyduğu tavır, yüce Meclisin omuzlarına yüklediği sorumluluğu bir kez daha hatırlatmaktadır. Anayasa Uzlaşma Komisyonunun bu iklimde oluşmuş yeni bir anayasa yapma çalışmalarını devam ettirmiş olması toplumda ciddi anlamda moraliteyi yükseltmektedir.

Dolayısıyla, milletimizin ivedi talebi olan 1982 Anayasası'nın yerine "insan ve akıl" diyen yeni bir anayasanın oluşturulması sorumluluğunu bu Meclisin yerine getireceğine olan inancımı tekrar ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.