| Konu: | Lisanslı Harita Kadastro Mühendisleri ve Büroları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 75 |
| Tarih: | 21.04.2021 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; Türkiye, şu anda tarihinin en büyük ve en yaygın, en derin buhranının içinden geçiyor. Milletimizin büyük çoğunluğu, yeni bir günün heyecanıyla uyanamamanın kuşkusuyla sabahlara kadar yatamıyorlar. Gençlerimizin büyük bir bölümünün yüzlerinden düşen bin parça, onların bu hâline şahitlik eden ana babalar doğal olarak çok sıkıntılı, çok dertli ve tam rahat edecekleri zaman bir umutsuzluk sendromu içinde yaşıyorlar. Yani genel bir mutsuzluk insanlarımızın üzerine bir karabasan gibi çökmüş görünüyor.
Değerli arkadaşlarım, şüphesiz, insanımızla birlikte bu sarmaldan çıkış yolu bulacağız ve milletimize kaybettirilen bu çok değerli zamanları büyük bir hızla telafi edeceğiz; aksi hâlde, bu kez de yeni bir çağı, bilişim endüstriyel devrimini yakalama fırsatını kaçıracağız. Bu fırsatı kaçırmamanın ilk şartı, içine sokulduğumuz buhranın nedenleri hakkında doğru teşhis koymaktır.
Değerli milletvekilleri, Sayın Erdoğan, 5 Nisan 2021'de yaptığı açıklamada "Montrö'nün ülkemize sağladığı kazanımları önemli görüyoruz, daha iyisine imkân bulana kadar bu sözleşmeye bağlılığımızı sürdürüyoruz." dedi. Sayın Erdoğan, bu sözleriyle, Türkiye'nin Ege Denizi'nden Karadeniz çıkışına kadar tam egemenliğini tesis eden Montrö Sözleşmesi'nin ne gerçek anlamını ne de ülkemiz için taşıdığı hayati fonksiyonu takdir etmediğini, anlayamadığını ortaya koymuştur.
Şimdi, Sayın Erdoğan'a sormak gerekir: On dokuz yıllık devriiktidarınızda dış politikanızla neyi daha iyi yapabilme imkânı buldunuz da tapumuz Lozan'ın ayrılmaz parçası olan Montrö'nün daha iyisini yapabileceğinizi düşünüyorsunuz? İşte, güneyimizde bir tür Afganistan'a çevirdiğiniz Kuzey Suriye. İşte, Annan Planı yanlışınızla Avrupa Birliğine soktuğunuz Güney Kıbrıs Rum Yönetimi. İşte, Cenevre görüşmeleri öncesi Anayasa Mahkemesi kararını çarpıtarak müdahaleniz sonucunda egemen ve bağımsız Kıbrıs tezimizi yok etmeniz. İşte, bir zamanlar Türkiye'ye saygı ve gıptayla bakarken şimdi mağripten maşrıka yeniden düşmanlaştırılmış Arap dünyası. İşte, Sisi'yi diktatör ilan edip şimdi teşekkür ettiğiniz Mısır. İşte, egemenliğini defakto olarak neredeyse Ege'nin tamamına ve Doğu Akdeniz'in önemli bölümüne yaymış olan Yunanistan. İşte, Türkiye'ye artık üye aday olarak bile değil...
(Uğultular)
AYTUN ÇIRAY (Devamla) - Değerli arkadaşlar müzakerenizi daha uzak bir yerde yaparsanız... Çok ses geliyor, rica ediyorum.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Allah Allah ya! Sizin insicamınızı bozduğumuz için kusura bakmayın.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) - Ben rica ediyorum sizden; sakinlik içerisinde, çok tenha olduğu için sesiniz direkt geliyor bana.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Buyurun, buyurun.
AYTUN ÇIRAY (Devamla) - İşte, Kuzey Doğu Suriye'den Kuzey Irak'a kadar olan bölgede YPG'yi düzenli ordu olarak konumlandıran Amerika Bileşik Devletleri'ne karşı acziniz. İşte, kendi çıkarlarına ters düştüğünüz her durumda size bazen 2,5 milyar dolarlık fatura kesen bazen kapıda bekleten, 36 şehidimizin hesabını soramadığınız Putin Rusya'sı. İşte, Uygur Türklerine yönelik en ağır insan hakları ihlallerine rağmen Çin karşısındaki acziniz. Hangisi karşısında iyisine imkân buldunuz da Montrö'nün daha iyisini yapabileceğinizi düşünüyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, 13 Nisan 2021'de gündeme son derece sarsıcı bir haber düştü. Malatya Yeşilyurt Belediyesi, 53 vatandaşımızı çevre bilinci kazanacakları etkinlikler için kendilerine gri pasaport olarak bilinen hizmet pasaportu çıkartarak Almanya'nın Hannover kentine göndermiş. Tabii, bunun için gerekli prosedürler hukuken yerine getirilmiş gözüküyor ve güya 53 vatandaşımız -5-6 bin avro karşılığında- bir dernek tarafından seçilmiş ve hizmet pasaportları, etkinlik süresi bitince de ilgili makama teslim edilmiş. Yani pasaportlar gelmiş ama vatandaşlar Almanya'da kalmış. Belli ki olay Yeşilyurt Belediyesiyle sınırlı değil, başka belediyelerde de benzer organizasyonlar söz konusuymuş. Vallahi böylesini 40 tane şeytan bir araya gelse planlayamaz. Böylece, insan kaçakçılığının da çağ atlaması iktidar döneminize denk geldi.
Değerli arkadaşlarım, olay, ülkemizin itibarı açısından son derece vahim, son derece yaralayıcıdır. Almanya'da Hannover savcılığının konuyla ilgili soruşturma başlatmış olması, bu itibar kaybının somut delilidir. Ancak mesele Hannover savcılığının açtığı soruşturmayla sınırlı kalmayacaktır, Almanya'nın bu uygulaması Avrupa Birliği genelinde yayılacak ve çok tatsız durumlar ortaya çıkacaktır ve devlet hizmet pasaportunu amacına uygun kullanan vatandaşlarımız da bundan mağdur olacaktır.
Şimdi, konuyla ilgili olarak 6 belediye hakkında soruşturma başlatıldığını açıkladılar. Ancak buradaki ilginç nokta, bu 6 belediyeden sadece 1'inin Adalet ve Kalkınma Partili olmuş olması; diğer 5 belediyeden 4'ü Cumhuriyet Halk Partili, 1'i de İYİ Partili. Belli ki burada yapılmak istenen şey, tıpkı "128 milyar dolar nerede?" hadisesinde olduğu gibi milletin kafasını karıştırmak. Çünkü, burada, belediyeler sadece talep eden rolündedir, esas sorumlu bu pasaportları verip onaylayan İçişleri Bakanlığı Nüfus İdaresi Genel Müdürlüğüdür. Ancak İYİ Parti Yerköy Belediye Başkanı bu oyunu bozdu. Kaç kişi gönderdilerse o kadarının döndüğünü belgeleyiverdi. Bu olay gösterdi ki pasaport işi yeniden Emniyet Genel Müdürlüğünün sorumluluğuna verilmelidir. Ama işin bir başka boyutu daha var, iktidar sürenizi uzatmak için orduyu böldünüz, okulları böldünüz; Sünni-Alevi diye böldünüz, yetmedi Sünnileri kendi arasında böldünüz; Türk-Kürt diye böldünüz, yetmedi Kürtleri kendi içinde böldünüz. İşte, bu yanlış yönetim anlayışı yüzünden insanımız açlığa mahkûm edildi. Gri pasaportla kaçanların bazıları da "İş yok güç yok, açtım, kaçtım." diyorlar. İşte, açıklamaları, beyanları burada. Bunlar, bu beyanlar, aynı zamanda on dokuz yıllık devriiktidarınızın ortaya çıkardığı açlık ve fakirlik sorununun delilidir. Siz, on dokuz yılda, Türk milletini, yıllardır hepimizin de geleneksel olarak yemek yediği yer sofrasından masaya taşımayı başaramadınız.
Değerli arkadaşlarım, tüm bu görüntüler, zorlama darbe senaryoları ve tekrarlana tekrarlana yalama olan gündem saptırma operasyonları, esasen, iktidarınızın yol açtığı büyük buhranın, büyük ekonomik krizin, büyük sosyal krizin ibretlik tezahürleridir. O hâlde soru şudur: Bu çok boyutlu ağır buhranın asıl sebebi nedir? Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener'in insanımızla kurduğu yüz yüze ilişkiler, milletimizin dertlerini bire bir kendilerinden dinlemiş olmaları ve her çarşamba günü grup toplantılarımızda milletin sesini Türkiye'ye duyurmamız aslında milletimizin bu sorunun cevabını bildiğini gösteriyor. Biz, tarihimizin en ağır buhranına, tek bir insanı efendi, diğer bütün herkesi kul düzeyine indirgeyen bir mutlak kuvvetler birliği rejimi yüzünden girdik. Bu ucube rejim yüzünden insanlarımız önlerini göremez, geleceği kestiremez hâle geldi. Ancak milletimiz de bizler de artık çok şey öğrendik. Gelecek hepimizin önündeyken ve umut yeniden içimizde yeşerirken iddia ediyoruz: İYİ Parti olarak, keyfîliğin değil hukukun egemen olduğu bir düzende bu buhranı biz çözeriz. Türkiye Cumhuriyeti'nin onurlu yurttaşları olarak hep birlikte yükseleceğiz, hep birlikte yükselteceğiz. Yargıtay Onursal Başkanımız, Türkiye'de hukukun üstünlüğünün yılmaz ve asil savunucusu, büyük hukuk insanı Profesör Sami Selçuk'un berrak bir zihinle dediği gibi "Türkiye kişiliğini kazanmamışların, köleleştirilmişlerin ülkesi olmayacaktır."
Saygılarımla. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)