GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:56
Tarih:09.03.2021

MHP GRUBU ADINA BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 252 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve aziz Türk milletini saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dalga dalga yayılarak küresel boyuta ulaşmış bir farkındalığın, eşitlik bilincinin ve sosyal uyanışın bir miladıdır. Her yıl 8 Mart günü geldiğinde hem ülkemizde hem dünya üzerinde kadınlar konuşuluyor, kadınlarla ilgili değerlendirmeler yapılıyor. Bu konuda vicdani farkındalık düzeyinin küresel ölçekte yükselişi şüphe yok ki memnuniyet vericidir.

Biz kadın deyince ne anlamalıyız? Beşik sallayan anne, çocuğunu doyurup giydiren, büyüten ebeveyn mi? Biz kadın denildiğinde neyi görmeliyiz? Evini çekip çeviren, eşine destek veren, aşını işini dert eden bir fedakârlık anıtı mı? Biz kadını nasıl tarif etmeliyiz? Şeref ve namus timsali, ar ve iffet simgesi mi? Kadına baktığımızda neyin mahcubiyetini yaşamalıyız? Dinmeyen şiddetin mi, verilmeyen değerin mi, eksilmeyen istismar ve cinayetlerin mi? Kadına baktığımızda bu söylediklerimin hepsi fazlasıyla vardır ve karşımızdadır. En temel sorun, en bariz ayıp, kadının bir insan olduğu gerçeğinin unutuluyor, umursanmıyor oluşudur. Kadın, her şeyden önce insandır. Bozkırın tezenesi merhum Neşet Ertaş'ın da dediği gibi "Kadınlar insandır, biz ise insanoğlu." Ancak kadınlarımızın gönülleri yıkılmaktadır. Kadınlar şiddete, istismara, tacize maruz kalmakta. Dehşet verici bu durum, insanım diyen, vicdan sahibi her kişi için utançtır. Sokak ortasında, adliye önünde, ev veya meskenlerin içinde, iş yerinde hunharca öldürülen kadınlar, sadece Türkiye'nin değil, bütün bölge ülkelerinin, tüm insanlığın kanayan yarası, kanatlanmış çığlığıdır; bu çığlık masumdur, bu çığlığın gözü yaşlıdır. Her kadın ve çocuk istismarı insanlığa ihanettir ve hiçbir ihanet cezasız bırakılmamalıdır. Genel Başkanımız, liderimiz, Türkmen Beyi'miz Devlet Bahçeli'nin söylediği gibi "Her kadın cinayeti, istikbalimizin kalbine indirilmiş hançer, Türk-İslam medeniyetinin ufkuna gerilmiş kanlı gömlektir." Kadın demek insan demektir. İnsanın mutsuz olduğu yerde devlet istikrarlı olamaz, insanın korku içinde olduğu yerde asayiş ve huzurdan iz bulunamaz. Kadın ailedir, kadın annedir, kadın vatandır, kadın ülkedir, kadın gelecektir, kadın gelecek nesillerin teminatıdır.

Değerli milletvekilleri, sözlerimin bu kısmında size güçlü bir kadın olan Tarsuslu Adile Hala'dan bahsetmek istiyorum. Adile Hala, 1870 yılında Tarsus'ta doğdu. Elleri nasırlı Anadolu kadını ortaya çıktı, 1919 yılında Fransızlar Çukurova'yı işgal edince silaha sarılarak Kuvayımilliye saflarına katıldı ve kadınlığını aklına getirmeden, vatan deyip erkeklerle aynı safa girdi, omuz omuza savaştı. Adile Hala savaşta ön saftadır, matarası belinde, mavzeri elinde "Bela gelecekse gâvurdan gelsin, benim vatanım var; bana yâr olmuş, beni var eden, sonra yanına alacak Allah'ım var." diyerek gözünü sakınmadan vuruşur durur. Dört yıl kalır Kuvayımilliye saflarında. Üzerinde milis kıyafeti vardır, elinde mavzeri, başında siyah kalpak, belinde fişekleri ve ayaklarında deri çizmesi. Gören, kadın olduğuna hükmetmez, "Yaman bir çetecidir." deyip geçer. Adile Hala her silahlı çatışmada ve her baskında ön saflarda yer aldı. Her yerde hazır ve nazır olup görev bekledi, hangi görev verildi ise başarıyla yaptı.

Çukurova'nın Fransızlar tarafından işgalinden sonra Büyük Taarruz'a da katılan Adile Hala 10 askeriyle beraber Afyon'a giderek cephane ve silah taşımasında önemli hizmetler yaptı ve onbaşı rütbesini aldı. Savaş ve elde edilen zafer sonrası Adile Hala Tarsus'a döner ve anılarıyla baş başa kalır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 17 Mart 1923'te Tarsus'u ziyareti sırasında, Mustafa Kemal'in Tarsus'a geldiğini duyan Adile Hala milis elbiselerini giyer ve dışarı fırlar, onu karşılayanların arasına katılır. Gazi Mustafa Kemal kalabalık arasında ilerlerken halk onu daha yakından görmek için yanına gitme uğraşı veriyordu. İşte böylesi bir anda milis kıyafetleri içindeki Adile Onbaşı, Mustafa Kemal'in önüne çıkarak, ayaklarına kapanarak, gözyaşları içerisinde "Bastığın toprağa kurban olayım Paşam." diyerek ayaklarını öpmek ister. Mustafa Kemal kadını yerden kaldırmak için eğilirken yanındakilerden biri "Paşam, bu kadın Kara Fatma lakaplı Adile Onbaşı, Adile Hala'dır." der. Paşa, Adile Onbaşıyı elinden tutarak ayağa kaldırır ve kadının yaşlı gözlerine bakarak "Kahraman Türk kadını, sen, yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın." der. Böylelikle Türk kadının kahramanlığını dünyaya haykırıyor ve Adile Onbaşının şahsında tüm kadınları selamlıyordu Gazi Mustafa Kemal. (MHP sıralarından alkışlar)

Başta Adile Hala ve şehit annelerimiz olmak üzere, PKK tarafından katledilen şehit Öğretmenimiz Şenay Aybüke Yalçın'ın annesinin, PKK tarafından dağa kaçırılan evlatları için nöbet tutan Diyarbakır Annelerinin ve tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyor, saygılarımı sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, hazırlanan kanun teklifiyle, kamu kurum ve kuruluşlarımızın ihtiyaçları ile son dönemde vatandaşlarımızdan gelen taleplerin karşılanması amacıyla çeşitli kanunlarda düzenlemelerin hayata geçirilmesi hedeflenmektedir. Bu kapsamda 7 farklı kanunda değişiklik yapılmaktadır. 1950 ve 1951 yılları arasında Seyhan Nehri'nde meydana gelen taşkınların önlenmesi maksadıyla seddelerin yapımı sırasında tahliye edilen vatandaşlarımızın mülkiyet sorununun çözülmesi yani Adana ve Mersin'deki vatandaşların yetmiş yıldır süren tapu sorunlarının çözülmesi hedeflenmektedir. Bu kapsamda Seyhan'ın sağ ve sol seddelerinin inşaatına başlanmış, bu seddelerin yapımıyla, seddeler arasında kalan Adana ili Seyhan ilçesi sınırları içerisindeki Hadırlı, Yalmanlı, Karayusuflu, Salmanbeyli, Mürseloğlu ve Dervişli köyleri ile Karataş ilçesi sınırları arasındaki Ziyamet köyü, Yüreğir ilçesi sınırları içerisindeki Kuranşa ve Kumrulu köyleri ile seçim bölgem olan Mersin ili Tarsus ilçesi sınırları içerisindeki Çöplü ve Kefeli köylerinin seddelerin dışına çıkarılması zarureti ortaya çıkmıştır. Taşkın Sulara ve Su Baskınlarına Karşı Korunma Kanunu hükümleri gereği Seyhan Nehri'nin her iki yanına yapılan seddelerin kamulaştırma çalışmaları yapılmış ve ayrıca, sağ ve sol seddenin içerisinde kalan, suyun akışına mâni olabilecek her türlü muhdesatın kamulaştırılması yapılmıştır. Ancak evlerin kamulaştırılması yapılırken söz konusu köylerin sedde dışına çıkarılması maksadıyla köylerde ikamet edenlere yetecek kadar arazinin kamulaştırması DSİ Genel Müdürlüğünce 1951 yılında yapılmıştır. Bu araziler, söz konusu köylerde ikamet eden vatandaşlara, evleri yapılmak suretiyle, o yıllarda ilgili valilik makamı nezaretinde dağıtılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Seyhan'la ilgili Taşkın Sulara ve Su Baskınlarına Karşı Korumu Kanunu 43 yılında çıkarılmış, 49 ve 51 yıllarında taşkından dolayı DSİ tarafından bu bölgede binası bulunan vatandaşların binası kamulaştırılmış, arsa bedeli ödenmemiş ve DSİ tarafından başka bir yerde arsa kamulaştırması yapılarak insanlar buraya taşınmış ve burada bina yapılmış. Yeni düzenlenen kanunla beraber, yetmiş yıldır süren tapu sorunlarının sona ermesi... Buradaki en önemli husus, vatandaşlarımıza tapu verilirken bedellerin yüksek tutulmamasıdır. Burada asıl gaye devletin herhangi bir kazanç elde etmesi değildir, vatandaşların yetmiş yıllık sorununun kökünden çözülmesidir. Herkesin bu noktada hassasiyet göstermesi gerekir.

Yine, 3'üncü maddeyle Konya ili Akşehir ve Tuzlukçu ilçelerinde yer alan kıyı kesiminde 70'li yıllardan itibaren, yapılan kadastro çalışmalarıyla şahıslara ait mülkiyetler ile kadastro harici bırakılmasına karar verilen yerler belirlenmiştir. Ancak, söz konusu alanda 97 yılından itibaren, farklı tarihlerde belirlenen kıyı kenar çizgilerine istinaden, şahıslara ait tapu kayıtlarının iptali ve terkinine ilişkin işlemler yapılmıştır. Bu alanda henüz tapu iptal ve terkin davası açılmayan, tapu iptal ve terkin davası açılan ve davası devam eden, şahıslara ait taşınmazlar bulunmaktadır; 1.800'e yakın tapu bulunmaktadır. DSİ tarafından belirlenen 958 metrelik maksimum su kotu dikkate alınarak Akşehir Gölü'nün Konya ili Akşehir ve Tuzlukçu ilçelerinde kalan 98 paftalık kısmında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 4/1/2019 tarihli belgeyle kıyı kenar çizgisi onaylanarak kesinleşmiştir. Yapılan düzenlemelerle, 4/1/2019 tarihli kıyı kenar çizgisi dikkate alınarak söz konusu taşınmaz maliklerinin mülkiyet sorunlarının çözüme kavuşturulması amaçlanmaktadır.

Yine aynı kanunla, aslında o bölgede daha önceden buranın koruma alanı içerisinde olması sebebiyle 500'e yakın vatandaşımıza da hapis cezası verilmiş, bir yıl sekiz ay ceza almışlardır. Aslında, daha sonra burası koruma alanından çıkarıldığı için, bu vatandaşlarımıza verilen hapis cezalarının da iptal edilmesi gerekmektedir. Daha önce yapılan kadastro çalışmaları sırasında kadastro harici bırakılan taşınmazların 3402 sayılı Kanun'un ek 4'üncü maddesi hükümlerine göre kadastrosu yapılarak hazine adına tescil edilmesi ve bu taşınmazların kullanıcı veya muhdesat sahiplerine doğrudan kiralanması amaçlanmaktadır.

Kanunun 6'ncı maddesiyle nakil esnasında yakalanan küpesiz buzağı, kuzu ve oğlaklar ile gebe hayvanların kesime sevk edilmesi uygulamasına son verilmesi, son derece önemli olan ve hepimizin mutabık olduğu bir konudur. Bu kanun maddesiyle hayvan katliamları son bulacak, iki aylık, üç aylık kuzular kesilmekten kurtarılacak, direkt kesime gönderilmeyecektir. Komisyonda da bu konuda herkes mutabık kalmıştır. Belki bu konuyla çok alakalı değil ama geç kalan bir konu olduğu için bu torba yasa içerisinde ele alınmıştır ve çözümüyle de birçok hayvan kesimden kurtarılacaktır.

Yine, kanunun 4'üncü maddesiyle, mobil telefon kapsama alanının ve internet hizmet altyapılarının yaygınlaştırılmasını teşvik edecek düzenlemenin yapılması... Burada telefon operatörleri nüfusu 500'ün altında olan köylere çok fazla yatırım yapmak istemiyorlar. Bu köylere yaptıkları yatırımı da Ulaştırma Bakanlığının isteği doğrultusunda yapıyorlar, yalnız buradaki ödemeler bir yıldan uzun zaman aldığı için de operatörler bu yatırımları yapmak istemiyorlar. Bu düzenlemeyle bunlara ara ödeme yapılabilecek ve bununla nüfusu 500'ün altında olan ve cep telefonu ve internet hizmetinden faydalanamayan köylere daha hızlı hizmet götürülmesi hedeflenmektedir.

Yine, kanunun 2'nci maddesiyle, 15/3/2020 tarihinden sonra ihalesi yapılmış ancak uygulama sözleşmesi imzalanmamış yap-işlet-devret projelerine ilişkin, özel bütçeli kuruluşun yanında Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının da üstlenim anlaşmasına taraf olmasının sağlanması istenmektedir. İhale kararı alınmış, ihalesi yapılmış ancak henüz uygulama sözleşmeleri imzalanmamış yap-işlet-devret projelerinin finansman temini noktasında aksaklıklar meydana gelmiş, özel sektörün finansman temin ederken zorlandığı görülmüştür. Yap-işlet-devret projelerinde -maliyeti 1 milyar TL'nin altındaki krediler- yurt dışından kullanılan kredilerde, sadece Karayolları kefaletiyle ilgili sıkıntılar yaşandığından dolayı Hazinenin de kefil olması gerekmektedir. Komisyonda da bu madde üzerinde tabii çok sayıda polemik yapıldı. Şimdi, burada, bu ihale 1 milyar liranın üzerinde olsaydı Hazine zaten otomatikman kefildi.

ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, öyle bir şey yok.

BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) - 800-900 milyon liralık bir ihalede, Karayollarının kefaleti, bulunduğumuz pandemi şartlarında uluslararası kreditörler tarafından çok uygun bulunmuyor. Şimdi, Karayollarının kefaletinde ola ki bir aksama oldu, bu parayı kim ödeyecek? Yine Hazine ödeyecek, yine Bakanlık ödeyecek. Yani burada, bu konuda, aslında çok abartılı bir durum yok. İhale bedeli 1 milyarın üzerinde olsa zaten Hazine kefil; 800-900 milyon lira, buna Ulaştırma Bakanlığı kefil oluyor. Şimdi, belediyeler yap-işlet-devret projeleri yapıyorlar ya da metro ihaleleri yapıyorlar. Bütün siyasi partilerden milletvekilleri gidip Bakanlıkta "Hazine buna kefil olsun." diye görüşmeler yapıyor, biz bunlara şahidiz ama Karayolları gelip bir proje yapacağı zaman ya da Ulaştırma Bakanlığı bir proje yapacağı zaman, aynı şahıslar ondan sonra dönüp "Efendim, niye bu krediye devlet kefil oluyor?" diyorlar. Zaten burada bir aksama olursa, proje yürümezse ne olacak? Devlet devreye girecek; gerekirse müteahhidin hak edişine, alacağına ve projesine el konulacak, bu projenin tamamlanmasını Karayolları yapacak, Ulaştırma Bakanlığı yapacak ve daha sonra da devlet işletecek. Yani bu konuda abartıldığı gibi bir polemik yapılmasının çok doğru olduğunu düşünmüyorum.

Yine, kanunun 9'uncu maddesiyle, Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihî Alanı'nda alan kılavuzlarının görev yapmaya devam edebilmesine yönelik düzenleme yapılması... Bu maddeyi ihdas eden kanunla 6546 sayılı Kanun'a ek madde eklenerek tarihî alan ve bağlantı noktalarıyla sınırlı olmak üzere hizmet veren alan kılavuzlarına ve verdikleri hizmete ilişkin açıklamalar getirilerek alan kılavuzlarının 6326 sayılı Turist Rehberliği Meslek Kanunu ile 1618 sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanunu'na aykırı olmayacak şekilde hizmet vermesi amaçlanmaktadır.

Yabancı dilde hizmet verecek olan kılavuzların ise başvuru yılı içerisinde Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığınca yapılan Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavı'ndan hizmet vereceği yabancı dilde en az (C) düzeyinde puan alması veya Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığınca buna denk kabul edilen bir belgeye sahip olması gerekir. Sınavda alınacak puanlar, sınav tarihinden itibaren beş yıl süreyle geçerlidir. Burada da bunlar zaten devletten herhangi bir maaş almayacaklar. Burada görev yapacak alan kılavuzlarını belirli bir sınavdan geçirip bunlara belge verecekler ve bunlar, tarihî alanda, gelen vatandaşlara hizmet verecekler.

Yine, kanunun 7'nci maddesiyle, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları ve Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları Taşımacılık AŞ'nin bütçelerinin hazine tarafından desteklenmesine devam edilmesinin, Taşımacılık AŞ'nin finansman açığının Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları tarafından desteklenmesinin süresi 2023 yılı sonuna kadar uzatılıyor; bu, zaten mevcut olan bir düzenlemeydi. Özellikle pandemi şartlarında yapılan sosyal yardımların ve birtakım hizmetlerin Taşımacılık AŞ tarafından yapılmasından dolayı burada bir finansman açığının ortaya çıktığı için bu sürenin 2023 yılına kadar uzatılarak bu açığın kapatılması düşünülmektedir.

Biz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak kanun teklifinin tamamına destek vereceğimizi buradan beyan ediyoruz.

Konuşmamın son üç dört dakikasında da Mersin'imizin sorunlarıyla ilgili bazı konuları gündeme getirmek istiyorum.

Tabii, kamuoyunun da uzun zamandan bu tarafa tartıştığı Mersin Mezitli'de bir sanayi sitesinin yapılması, Mersin'in gündemini aylardır işgal ediyor. Yine, aynı şekilde, Mersin Akdeniz Bekirde'de yaklaşık 5 bin dönümlük bir alana depolama alanının yapılması Mersin gündemini meşgul ediyor.

Hazine arazilerinin satışlarıyla ilgili ciddi tartışmalar var. Ben buradan Çevre ve Şehircilik Bakanımıza ve Maliye Bakanımıza teşekkür ediyorum. Mersin Anamur ve Bozyazı'daki hazine arazilerinin açık ihaleyle satışı iptal edilmiş; bizim daha önce burada gündeme getirdiğimiz teşvik belgesi olanlara satışı yapılacak olan yerlerin ihalesi iptal edilmiştir. Bizim önerimiz -yine, daha önceden burada dile getirdiğimiz gibi- hazine arazilerini orada yaşayan, o ilçede, o köylerde yaşayan insanlarımızın alması yönündedir. Mezitli Sanayi Sitesi ve Bekirde'deki depolanma alanlarıyla ilgili de mutlaka alternatif yerlerin araştırılması, buradaki narenciye bahçelerinin ve tarım arazilerinin korunması noktasında da talebimizi yineliyoruz; Mersin'in değişik bölgelerinde daha farklı, tarım arazisi niteliğinde olmayan arazilere bu yatırımların yapılmasının doğru olacağını belirtiyoruz.

Yine, tarımla ilgili, tabii, Mersin'de sulama projeleri olan Pamukluk Barajı, Erçel Barajı, Değirmençay Barajı, Sorgun Barajı ve Aksıfat Barajı'yla ilgili çalışmalara yoğunluk verilmesini... Çünkü bu yıl Mersin normalde alması gereken yağışın ancak yüzde 20'sini alabildi; geçmiş yıllara göre yağışta yüzde 80'lik bir azalma söz konusu.

Yine, Mersin'de çok sayıda gölet projemiz var. Tarsus Alibeyli Göleti'nin, Mezitli Fındıkpınarı Göleti'nin, Tepeköy Gölpınar Göleti'nin, Kargasekmez Göleti'nin, Demirışık Göleti'nin ve Çevlik Göleti'nin de bitirilerek çiftçilerimizin hizmetine sunulmasını buradan ben talep ediyorum.

Yine, sulama suyu fiyatlarıyla ilgili çiftçilerimizin talepleri var. Sulama birlikleri kapatılıp Devlet Su İşlerine devredildikten sonra sulama suyu fiyatlarında ciddi bir artış oldu. Geçtiğimiz yıl da yine aynı şekilde dövizdeki yükselişlerden dolayı, gübre ve ilaç fiyatlarında ve özellikle seracılıkta kullanılan naylon fiyatlarında ithalatçı firmalar, dövizi bahane ederek doların 8 liraya, 9 liraya çıktığı dönemlerde fahiş fiyat artışı yaptılar ama bugün dolar 7-7,5 lira seviyesine düşmesine rağmen, fahiş fiyat artışları devam ediyor. Yani, kasım ayında 20 lira olan bir sera naylonunun kilogramı şu anda 35 lira; dolar 9 liradan 7 liraya düşmüş, burada ithalatçı firmaların bir oyununun olduğu görülüyor. Mutlaka girdi maliyetlerinin azaltılmasını, bu noktada daha iyi bir denetim yapılmasını ve çiftçilerimizin girdi maliyetlerinin düşürülmesini de buradan talep ediyoruz.

Ben kanun teklifinin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)