GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:54
Tarih:03.03.2021

AYLİN CESUR (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarrufa dayalı faizsiz finans sistemlerinde düzenleme yapmayı ve denetim eksikliğini gidermeyi amaçlayan geç kalınmış bir kanun teklifini görüşüyoruz.

Özellikle düşük gelirli vatandaşlarımız, yüksek olan konut ve araba fiyatlarına yüksek faizler eklenince bu sistemleri kullanmak zorunda kaldılar. "Geç kalınmış." diyoruz çünkü gerekli olan düzenlemeler gecikince sistem boş, vatandaş da mağdur oldu; el birliği sistemlerine dolandırıcılık karıştı, bu sistemleri işleten şirketler battı ve zaten vatandaşlarımızın dişinden tırnağından artırdığı birikimleri uçtu gitti. Bir kısmı da faizden kaçayım derken bu sistemlerde enflasyona tutuldu ve kuralarda sıralarını beklerken paraları eridi, konut fiyatları arttı, birikimleriyle ev alamaz hâle geldiler. Bu düzenlemeleri eğer siz baştan yapsaydınız birikimlerini kaybeden vatandaşlarımızın da vebalini almazdınız. "İyi de vatandaş niye riske girdi de bu tür bir finansman yönetimini seçti?" diyorsanız; ekonomiyi hasta ettiniz ve bir türlü sağlığına kavuşturamadınız da ondan.

Açıklayalım. İlk sebep; yüksek kira ve buna karşılık düşük gelir. TÜİK hane halkı bütçe araştırmasının son beş yıllık verilerine bakalım; en az harcama yapabilen yüzde 40'lık kesimin kiraya ayırdığı bütçe yüzde 35,7; 2004'te yüzde 30,8. Bu kira ve konut harcaması ne olmuş? Kira baskısı artınca kira öder gibi ev almak daha cazip hâle gelmiş. Neden bankalara başvuramamışlar? Çünkü 2015'ten beri Amerika'da yüzde 2,5'un üzerinde, Avrupa'da yüzde 0,5'in üzerinde faiz görülmezken biz de en düşük yüzde 7,5; kimi zamansa yüzde 24'e dayanan faizleri gördük. Şimdi de dünya sıfır faize, hatta negatif faize yönelmişken bizde yüzde 17 faiz var. Öyle olunca vatandaş bir ev alırken "Yarım ev de bankaya almayayım." demiş. Yani sorun aslında yine yapısal. Büyük bir kesim zaten ev almaya filan cesaret edemez hâlde. Nedenini söyleyelim: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası verilerine göre son iki buçuk yılda enflasyon yüzde 31,33; yine aynı, Merkez Bankasının Konut Fiyat Endeksi'ne göre konut fiyatları son iki buçuk yılda yüzde 44 artmış yani konut fiyatı artışı olması gerekenin yüzde 50 üzerinde. Buna karşın mesela memur maaşları yüzde 19 artmış. Bu ne demek? Vatandaş otuz iki yılda alacağı konutu kırk yılda alabilir hâle gelmiş. Yani bir ev, bir ömürde alınamaz hâle gelmiş demek ve bunu siz, tam iki yılda başarmışsınız. Siz yapmışsınız çünkü manşet sizden: "Yaparsa AK PARTİ yapar."

Bu arada, müstafi Bakan Albayrak, çıkmış, demiş ki: "Faiz ekonomisinden hizmet ekonomisine geçiş işte budur." Cümlede bahsi geçen "hizmet" sözcüğü doğru da eğer kime gittiğiyle ilgilenmezseniz doğru. E, biz, işte, o ilgilenenleriz ya hani, "hizmet" diye ödenen aslında örtülü faiz. Kime? 5 müteahhite. Nerede? Kamu-özel iş birliği projelerinde. Nasıl? Yatırım bedeli 55 milyar dolar projeye "hizmet" diye ödenen 155 milyar dolar. Fark ne? Örtülü faiz. Sonuç? Mali dengeyi İkinci Dünya Savaşı sonrası ekonomilerinin standartlarına düşürmek. Bir de görünmeyen açık var: O, işte, varlığını, borcunu, kârlılığını kimsenin bilmediği ve paraların nereye gittiğini bilmediğimiz Türkiye Varlık Fonu. Bununla kalsa iyi; bu iki buçuk yılda elektrik fiyatları yüzde 73, doğal gaz fiyatları yüzde 52 artmış, ham petrol fiyatları dünyada yüzde 41 düşerken bizde mazot yüzde 15 artmış. Besi yemine yüzde 106, gübreye çeşitlerine göre yüzde 57 ile 90 arası zam gelmiş, ekmek yüzde 16 ve et yüzde 40 zamlanmış; sizin sayenizde. Ne olacak peki? Emekli olacak vatandaşın geliri düşecek, kirada kalırsa başka şeylerden kısacak. E, sağlık harcamaları var, çocuğunu everecek, bütün bunların hepsini ileriye atacak.

Asgari ücretliler demeyeceğim, size göre onlar zenginler. Altı ayda bir telefon, yılda bir araba alıyorlar ya hani size göre, onlardan hiç bahsetmeyelim. Gençlerimize de değinmeyelim çünkü onların ileride bir ev alma hayalleri yok artık. Onların tek hayalleri kapağı başka bir yere, başka diyarlara atmak artık sayenizde. Araba almak artık memlekette hayali cihan değer olmuş, 10-15 yaşında arabalar 90 bin lira. Emekliye, asgari ücretlilere her ay kenara 750 lira atmak imkânsız da yine de olur da attı diyelim, on yılda ancak ikinci el bir araba alabilir kişi. Yani banka kredisi alsa bunun için on üç on dört yıl ve biz, bu sorunu ev stoku bolluğunda yaşıyoruz. Büyük şehirlerimize bakın; inşaata boğulan 1,5 milyon boş konut var. Peki, konut bol da bu fiyatlar niye? Piyasa der ki arz çokken fiyatlar azalır. E, azalmıyor çünkü konut yatırım aracına dönüşmüş. Bu da sayenizde, beceriksiz yönetimden dolayı. Çünkü sizin iktidarınız yatırımı reel sektöre ve üretime değil betona yaptı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

AYLİN CESUR (Devamla) - Ne istikrarlı bir piyasa oluştu ne ücretler arttı ne de istihdam. Tek yol üretimken siz ithalci ve betoncu yaptınız ülkeyi ve beton ormanları inşa ettiniz her bakarken nazardan korktuğumuz cennet ülkemize. "Kestane, gürgen, palamut" idi bizim çocukluk türkülerimiz. Her yerde boş konutlar ve "Sen evi de arabayı da unut." oldu o türkülerin batık kredilerdeki tınısıyla şekillenen sözleri. Önce evler değer üstüne değer etiketlendi, sonra o evleri alanlar parasını çıkarabilmek için kiraları yükseltti, düşük gelirliler şehrin dışına çıktı.

"E, nasıl çıkalım düşük ücret yüksek kira sarmalından?" diye sorun bize. Biz biliyoruz nasıl çıkacağımızı. Doğru konut politikaları ve kaynakların üretime olan yatırımlarla doğru kullanılmasıyla vatandaşlarımızı bu kısır döngüden biz çıkaracağız ve insanca yaşayacaklar gençken helal kazandıkları paralarla aldıkları yuvalarında. Ve gençlerimize önce umut vereceğiz, sonra da yokluklar içinde geçmeyen bir gelecek olacak hem hayalleri hem kavuşacakları. İyileşeceğiz ve biz yapacağız bunu.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)