| Konu: | 1926 tarihli Medeni Kanun'un 2002 yılından itibaren tamamıyla yenilendiğini hatırlatmakta fayda olduğunu düşündüğüne, vefat eden Profesör Doktor Doğan Cüceloğlu'na, 2016'da Merasim Sokak'taki saldırıda kaybedilen 29 şehide ve arkasında çok derin soru işaretleri olan şehadetinin yıl dönümünde Eşref Bitlis'e Allah'tan rahmet dilediğine, Mecliste açılan Füreya Koral Sergisini çok önemli bir çalışma olarak gördüğüne, ülkedeki hukuk sistematiğinin tutuklu olan Boğaziçi Üniversitesi öğrencileriyle ilgili en hızlı şekilde kim haklı, kim haksız konusunda karar vereceğine ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 48 |
| Tarih: | 17.02.2021 |
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; hayırlı bir çalışma günü diliyorum ben de.
Birkaç şeyi ben de tekraren söyleme ihtiyacı duyuyorum. 1926 tarihli Medeni Kanun'umuz bizim için önemli, 2002 yılına kadar içinde hayat bulduğumuz bir kanun; kişiler hukuku, aile hukuku, eşya ve miras hukukuna dair çok önemli hükümler barındırıyordu. 2002 yılından itibaren mantık aynı kalmakla beraber bu kanun tamamıyla yenilenmiş oldu. Bu manada Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesini anlatması açısından önemli bir kanun düzenlemesiydi, bugün bunu hatırlamakta fayda var diye düşünüyorum.
Ben de tabii ki rahmetle yâd edeceğim Profesör Doktor Doğan Cüceloğlu'nu. Kendisinin özellikle çocuklarla olan ilişkisinin çok önemli olduğunu düşünüyorum çünkü çocukluğumdan itibaren onun kitaplarını hep evimizde görürdüm, çokça kitabını da okudum. Bence Türkiye'de çocuklara saygının altını çizen, bunun önemini anlatan, iyi anne baba olmanın altını çizen çok önemli çalışmaları, kitapları var. Sevdiren yani çocukları sevdiren, anne baba olmayı sevdiren, bir yük değil, bunu hayatın bir parçası olarak anlatan çok önemli bir akademisyendi. Anlatım şekli de fevkalade anlaşılırdı. Ben kendisine bugün tekrar rahmet diliyorum, ailesine başsağlığı diliyorum.
Elbette ben de 2016'da Merasim Sokak'ta hayatını kaybeden, şehit edilen 29 askerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Aynen PKK'nın daha evvel yapmış olduğu pek çok saldırıda olduğu gibi tamamen masum, sivil insanlara, evine dönmeye çalışan insanlara yapılan saldırılardan bir tanesi. Onları da bugün rahmetle yâd ediyorum.
Eşref Bitlis, hakeza o tarihten bugüne olayı tam da çözülememiş bir hadise olmakla beraber düşündüğümüzde arkasında çok derin soru işaretlerinin olduğu bir şehadet diyelim, kendisini tekrar rahmetle yâd ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Bir tane de olumlu bir şey söyleyeceğim, daha sonra ben de Boğaziçi'nden biraz bahsetmek istiyorum. Meclisimizde görüyorsunuz çok güzel bir sergi açıldı, Füreya Koral Sergisi. Füreya Koral çok önemli bir sanatçımız, çağdaş seramik sanatçısı, aynı zamanda da geleneksel çini sanatının başka alanlarda, mimaride kullanılmasıyla alakalı fevkalade önemli çalışmaları var. Füreya Koral'ın çalışmalarında beni en etkileyen şey -biliyorsunuz, Meclisimiz için yaptığı 200'e yakın sehpa var burada, biz hâlen kullanıyoruz, üzerinde çay içiyoruz- yaptığı eserlerin bir süs objesi olarak görülmesinden ziyade, bir fincansa ondan bir yudum kahve içmeyi, çay içmeyi, bir sehpaysa üzerine bir tabak bırakmayı önemseyen, hayatın içerisine koymayı önemseyen bir sanatçı olması. Füreya Koral aynı zamanda çininin belki hayatın dışında kaldığını söyleyenlere şunu söylüyor...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Özgür Bey kadar müsamaha rica ediyorum.
"Bizim insanımız abdest alırken camide, abdest aldığı yerde çiniyi görmüştür, onun ruhunda, camide, duvarlarında abdest aldığı yerde çininin izleri vardır, renkleri vardır, onun tabiatında vardır bu sanat eseri." diyor. O yüzden, kendisinin çiniye olan aşkını, seramiğe olan aşkını ve yeniden hayata katma gayretini çok anlamlı buluyorum. Bu manada, Sayın Meclis Başkanımızın yaptığı çalışma da çok önemli çünkü o eserleri aynı zamanda hayata katarak onlardan eşarplar, fularlar, objeler yaptırdılar, Meclisimizde bunlar da görülebilecek ve hatta bildiğim kadarıyla alınabilecek. Böyle bakıldığında çok önemli bir çalışma olarak görüyorum. Teşekkür ediyorum kendilerine.
Şimdi, Boğaziçi Üniversitesindeki öğrencilerimizden bahsettiniz. Ben Özgür Bey'i ziyaret ettim hafta başında, hakikaten pek çok şey konuştuk, onlardan bir tanesi de şuydu: Ben hukuk fakültesi öğrencisi olarak ilk defa bir duruşmayı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Bunu önemsiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Uludağ Üniversitesinde yemek protestosu yapan yaklaşık 300 öğrencinin -içlerinde benim en yakın arkadaşım da vardı- davalarını izleyerek... Bir öğrenci olarak ilk tanık olduğum duruşma odur. Bu duruşma Bursa'da Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu'nda yapıldı ve o duruşmayı izlerken hayatımdaki en önemli tecrübelerden bir tanesini edindim. Bir tanesi, 300 genç, bir kısmı sadece yemeği protesto ettiğini sanıyor ama maalesef başka şeyler için yönlendirilmişler, manipüle edilmişler. Bir tarafta, evlatlarına sahip çıkmaya çalışan anneler ama bir tarafta da onları oraya manipüle eden ama onları orada terk eden bir grup; o zaman için varlığını gösteren, bugün de uzantıları olan terör örgütlerinin mensupları bir grup. Onlarla aileler arasındaki çatışmayı o gün duruşma salonunda görmüştüm. (Gürültüler)
Neye itiraz ettiğinizi anlayamadım, bir hadise anlatıyorum yani, bir şeye itirazınız yok yani.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Tamamlayacağım Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Şimdi, burada çok ince bir çizgi var, biz hukukçular -burada hep defaatle söylüyorum- hayatın itirazla şekillendiğine inanırız, itiraz önemlidir. Hukuk içerisinde kalarak -hani siz "protesto" kelimesini tercih ediyorsunuz, ben "itiraz"ı tercih ediyorum- "Bir itirazım var." demek hayatın bizatihi içinde var olmak demektir, önemlidir. Öğrenciler, itiraz ederler, hukuk içinde kalarak kendi taleplerini dile getirirler fakat bunu yaparken kendileri farkında olmasa bile bir grup insan, bir grup terör örgütü onları manipüle edebilir, onları kullanabilir maalesef. Bu suistimale müsaade etmeden bunları yapmaları lazım. Bu çocukların da annesinin, babasının veya çocuğun bizatihi kendisinin hangi partiden olduğunun da hiçbir önemi yok bence, hiçbir önemi yok. Ben şuna inanıyorum: Çocuklar bizim çocuklarımız. Çocuklarımız hata da yapabilir. Eğer hata yapıyorlarsa anne, baba, siyasetçi olarak bizim onları sarıp sarmalayıp oradan kurtarmamız lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Son cümle...
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Ama bunu yaparken de o çocukları, o güzel canım üniversiteyi böyle terörize ederek, o canım üniversite içerisinde başka bir şeyin gelmesine önayak olanlarla, hem o örgütsel yapılarla hem de eğer onları yönlendiren siyasi bir kuvvet de varsa onlarla alakalı da hukuk içinde kalarak neyse yapmamız gereken bunu yapmamız gerekiyor. Hikâye fevkalade önemlidir ama her bir hikâye hukukta bağımsızdır ve ben inanıyorum ki Türkiye'nin hukuk sistematiği -bu çocuklarımıza- en hızlı şekilde kim haklı, kim haksız, kim yanlış yaptı, kim doğru yaptı, bu konuda karar verecektir.
Benim de kendi adıma anne babalarıyla temasım var, temasımı da devam ettireceğim. Bunları daha sonra paylaşırız.
Teşekkür ediyorum.