GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/1058, 1071, 1108, 1220, 1288, 1369, 1464, 1559, 1560) Esas Numaralı Rabia Naz Vatan Başta Olmak Üzere Şüpheli Çocuk Ölümlerinin Araştırılması ve Bu Konuda Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergelerin Görüşmesi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:46
Tarih:11.02.2021

CHP GRUBU ADINA SEVDA ERDAN KILIÇ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Rabia Naz Vatan başta olmak üzere, şüpheli çocuk ölümleri konusunda hazırlanan rapor hakkında grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmamın başında, Rabia Naz Vatan ve yitirdiğimiz bütün yavrularımıza Allah'tan rahmet, ailelerine de başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, Mandela'nın bir sözü var: "Bir toplumun asıl ruhunu en iyi gösteren şey, o toplumda çocuklara nasıl davranıldığıdır." diyor. Biz bu ülkede çocuklarımıza nasıl davranıyoruz bir bakalım istedim. 2020 yılının ilk on ayında gözaltında ya da toplumsal olaylarda en az 28 çocuk güvenlik güçlerinin kötü muamelesine uğramış. İş sağlığı ve güvenliği verilerine göre, 2013 yılından bugüne kadar en az 350 çocuk iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiş. Son on altı yılda 440 bin çocuk doğum yapmış. Cinsel suçların yüzde 46'sı çocuklara karşı işlenmiş. Yine, 2020 yılının ilk on ayında 226 yavrumuz cinsel istismara maruz kalmış. Değerli milletvekilleri, bunlar istatistikler, rakamlar olabilir ama asıl, tabii, nasıl davranmışız, bunu vicdanlarımıza sormak gerekiyor.

Peki, "Türkiye'de çocuk olmak." deyince ne akla geliyor? Evcilik oynayacak yaştayken gelinlik giydirilen çocuk gelinler akla geliyor; kamyon, kepçe oyuncağıyla oynayacakken eli çekiç tutan çocuk işçiler akla geliyor; sapanla kırlarda koşturacakken tırmıkla, sabanla tarlada çalışan çocuklar akla geliyor; eli kalem tutacakken boya sandığıyla eli fırça tutan çocuklar akla geliyor; oyuncak bebekleriyle onları giydirme oyunları oynayacak çocuklar kendi kucağına bebeklerini alıyorlar bu ülkede; okuyabilsinler diye yurtlara bırakılan ama sonunda diri diri yanan çocuklar akla geliyor; vakıflarda, derneklerde tacize, tecavüze uğrayan çocuklar akla geliyor; trene bindirilen ama ailelerine cesetleri teslim edilen, yetmiyormuş gibi hakkını arayan annelerine de cezalar yağdırılan çocuklar akla geliyor (CHP sıralarından alkışlar) on-line derse girebilmek için karda, kışta tir tir titreyerek 3-4 kilometre yürüyen çocuklar akla geliyor; eğitim alamayan, yoksulluk içinde perperişan çocuklar akla geliyor. Bunları niye mi anlattım? Belki "Konumuz bu değil, şüpheli çocuk ölümleri." diyebilirsiniz. Peki, soruyorum size: Bu iktidarın gözünde yaşarken kıymeti olmayan çocukların sizce öldükten sonra kıymeti olur mu bu ülkede? (CHP sıralarından alkışlar) Baktık ki değerli milletvekilleri, kıymeti olmamış; Çorlu tren kazasında kaybettiğimiz Arda Sel'in; Aladağ'da yanan Gamze'nin, İlknur'un, Sümeyye'nin; Fettah Tamince'nin otelinde staj yaparken ölen Burak Oğraş'ın; hastanede ihmal sonucu ölen 8 aylık Ali Emir'in; öksürük şikâyetinden hastanede kaybettiğimiz 5 yaşındaki Recep Tayyip Erdoğan'ın; hafriyat kamyonunun altında kalan Volkan Beyhan'ın ve sadece 2019 yılında şüpheli olarak kaybettiğimiz 1.462 çocuğumuzun iktidarın gözünde bir kıymeti olmamış.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi bu Komisyon 5 siyasi parti grubunun ortak verdikleri önergeyle kuruldu 17 Temmuz 2019'da. Komisyon çalışmalarına kurulmasından üç buçuk ay sonra başlayabildi. Kamu vicdanını yaralayan, hayat dolu, gözlerinin içi gülen Rabia Naz Vatan'ın hayatını kaybetmesiyle ilgili kurulan bu Komisyon uzlaşıyla kuruldu fakat daha ilk toplantıda Komisyon Başkanlık Divanında muhalefet partisinin üyelerine yer verilmedi ve daha ilk toplantıda bu uzlaşı bozuldu. Komisyon, üç buçuk ay sonra, toplum vicdanını dikkate almadan, iktidarın siyasal üstünlüğüyle çalışmaya başladı. Önce Giresun'un Eynesil ilçesine giderek incelemelerde bulunduk, sonra Rabia Naz'ın babası Şaban Vatan'ı ve annesi Atika Vatan'ı evinde hepimiz gözyaşları içinde dinledik. Daha sonra Ankara'da devam ettik çalışmalara. Öğretim üyeleri geldi, Emniyet görevlileri geldi; vatandaşları, tanıkları dinledik. Sonra çalışmalarımız sonuçlandı ve bir rapor düzenlendi, biz de eksik bulduğumuz hususlar konusunda partimiz adına muhalefet şerhimizi sunduk ama ne oldu, biliyor musunuz? Raporun Meclis Başkanına tesliminin hemen ardından apar topar, zaten birçok ihmali olan Cumhuriyet Savcılığı bu dosyayla ilgili takipsizlik kararı verdi. Soruşturmada eksik bırakılan, yanlış yapılan, geç yapılan ve hiç yapılmayan durumlar söz konusuyken, üstelik ciddi çelişkiler de mevcutken savcılık bu dosyayı kapatmak istedi. Acılı aile bu karara itiraz etse de takipsizlik kararına itirazları kabul edilmedi. Bu dosyaya bakanların, bu kararı aldıranların vicdanlarının kararmış olduğunu bir daha gördük ve "Rabia Naz Vatan'a ne oldu?" sorusu hepimizin vicdanlarında kara bir leke olarak yerleşti.

Değerli milletvekilleri, tabii, eğriye eğri, doğruya doğru da demek gerekiyor. Başta Komisyon Başkanımız Cengiz Bey'e, çalışma arkadaşlarıma ve yasama uzmanlarına çok çok teşekkür ediyoruz; uyumlu bir çalışma gerçekleştirdik. Zaman zaman anlaştığımız, ortaklaştığımız konular oldu; zaman zaman anlaşamadığımız konular oldu fakat bu çalışmalarımızda gördük ki olay yeri inceleme, delil toplama, tanık beyanlarını alma, Adli Tıp, otopsi işlemleri gibi olayları aydınlatacak çalışmalarla ilgili yani adaletin tesis edilmesine ilişkin yeni düzenlemelere ve de kolluk güçlerinin eğitimine çok ihtiyaç var.

Raporda, tabii, sadece eksiklikler yok, okuduğunuzda göreceksiniz; bundan sonra ülkemizde çocuk ölümlerinin gerçekleşmemesi için neler yapılabilir, raporda bunlara da değindik. Ama artık bundan sonra iş bize düşüyor, yani Türkiye Büyük Millet Meclisine düşüyor. Komisyonun kurulmasında gösterilen hassasiyeti yeni yapılacak yasalar ve düzenlemeler konusunda da Türkiye Büyük Millet Meclisinden bekliyoruz.

Ve en önemlisi, değerli milletvekilleri, yargı sistemimiz. Bir ülkede yargıya güven bitmişse hiçbir alanda doğru işler yapabilmeniz mümkün değil. Rabia Naz Vatan'ın babası sade bir vatandaş. Onun, kızıyla ilgili mücadelesi tam da burada, yargıya ve devlet kurumlarına güvenmemesiyle başlıyor ve Komisyon bu yüzden kuruluyor. Yargı, yürütmenin güdümünde olduğu sürece o ülkede adaletten bahsedemeyiz. İşe yargı bağımsızlığını sağlamakla başlamak gerekiyor, yoksa dünyanın en iyi yasalarını yapalım, en iyi yönetmeliklerini yapalım ama uygulayıcılar bağımsız olmazsa hiçbir anlam ifade etmiyor ve adalet de tecelli etmemiş oluyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, aslında çocuklar hakkında konuşacak çok şey var; günler, aylar yetmez ama sözlerime son verirken ben bir milletvekili olarak değil, bir hukukçu olarak da değil, çocuğunun parmağına kıymık batsa içi sızlayan bir anne olarak seslenmek ve sözlerimi öyle bitirmek istiyorum: Partilerimizi, siyaset yapma anlayışımızı, dünya görüşlerimizi şu kapıların ardında bırakıp hep birlikte çocuklarımızın eşit ve adil koşullarda yaşayabileceği bir ülke inşa etmemiz gerekiyor. Aya gideceksek yine gideriz ama aya giderken o yollar, aya gidilecek o yollar çocukların, anaların, babaların gözyaşlarıyla oluşmasın diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)