| Konu: | Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 43 |
| Tarih: | 28.01.2021 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerine, İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Kanun teklifinin ikinci bölümünde 16 madde bulunmaktadır. Teklifin 10,11,12,13 ve 14'üncü maddeleri 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu'nda değişiklik önermektedir.
10'uncu maddede elektronik sertifikaların kimliklere yüklenebilmesi imkânı getiriliyor.
11 ve 12'nci maddelerde tamamen mevzuatla ilgili düzenlemeler öngörülmektedir.
13'üncü madde elektronik mühürle ilgili bir madde. Burada, elektronik mührün usul ve esasları düzenlenmekte, hukuki olarak diğer mühürlerle eş değer hâle getirilmektedir. Bu nedenle, ortaya çıkabilecek sorunları önlemek için izinsiz kullanımlar da suç hâline getirilmektedir.
14'üncü maddede internet sitesi kimlik doğrulama sertifikasıyla ilgili usul ve esaslar tanımlanmaktadır.
15 ve 16'ncı maddelerde 5147 sayılı Entegre Devre Topoğrafyalarının Korunması Hakkında Kanun ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu'nda yapılan değişiklerle bürokratik işlemlerin azaltılmasına yönelik uygulamalar öngörülmüş, gereksiz evrak yükü azaltılmıştır. Özellikle, işlemlerde imza sirkülerinin talep edilmesinden vazgeçilmiştir; 21 ve 22'nci maddeler de benzer kapsamdadır.
Aslına bakarsanız bu tür bürokratik kolaylıkların kanunla sağlanmasını gereksiz bulmaktayım. Bu hususta esasen kamuda, bürokrasiyi azaltmaya dönük çalışmalar yürütülmekte ve genelgeler gönderilmektedir. Keza, dijitalleşmeye dönük hükûmet hedefleri de genelgelerle kamu kurumlarına direktifler olarak iletilmektedir. Tüm kurumlar esasen imkânları nispetinde gerekli teknik ve yazılımsal hazırlıklarını yapmakta, kanunda anılan ilgili kamu kurumlarıyla protokoller yaparak uygulamalar için veri paylaşımı çalışmalarını yürütmekte, hukuksal iç danışmalarda da bulunarak bu yönde hızla ilerleme kaydetmektedirler. Pandemi süreci de bu yönde önemli hızlandırıcı etki yapmıştır. O nedenle, bu maddelerin gerekçesi büyük oranda havada kalmıştır. İdare, kendi yönetimsel yetersizliğini kanun yoluyla çözme cihetine gitmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak daha önemli konularla ilgilenelim derim.
19'uncu maddede belirtilen AR-GE ve tasarım merkezleri konusu önemli. Merkez ne kadar AR-GE ve tasarım merkezidir hususu tartışma konusudur. Konu, koşullara uygun sayıları temin edip fabrika içinde bir bölme yaparak ve oraya turnike makineleri koyarak giriş-çıkış sağlayan bir yapı olarak görülmemelidir. Bakanlık, bu merkezlerin ciddiyet içeren AR-GE ve tasarım merkezleri hâline bürünmelerini ele alıp yeni ve kapsamlı önerileri bir gereklilik olarak belirtmeli, gerekirse ek koşullar getirmelidir. Başlangıçta AR-GE'yi, tasarımı özendirmek için bu yapılar doğru idi ama artık anlayış ileri hedeflere taşınmalıdır.
AR-GE ve tasarım merkezlerinin sayılarının artmasıyla Bakanlık tarafından yapılması gereken denetimlerin etkin olarak yapılamadığı ifade edilmekte, bu nedenle teklifte, bu merkezlerin yetkilendirilmiş teknoloji geliştirme bölgeleri yönetici şirketince denetlenmelerine imkân sağlanmaktadır. Bu hususun, devletin asli görevi olan denetim yetkisinin bir özel firmaya devri anlamına geleceğini, dolayısıyla devlet ciddiyetiyle bağdaşmayacağını değerlendiriyoruz.
Madde 20 önemlidir. Bu maddeyle teşviklerin süresi beş yıl daha uzatılmaktadır. Bu süre uzatımı bizce de uygundur.
23'üncü maddede ise ticari işletmelerde belli bir taşınır varlık grubunun bütünü üzerinde rehin kurulmasına imkân tanınmaktadır.
Konuşmamın bu kısmında konuyla ilgili olarak çeşitli sivil toplum kuruluşlarından ve özellikle MÜSİAD temsilcilerinden gelen geri bildirimleri paylaşmak istiyorum. Türkiye'de 85 teknopark var ancak ihtisas yani tematik teknopark sayısı oldukça az durumdadır. Uzmanlaşma ve ilgili altyapıların desteklenmesi noktasında ihtisas teknopark sayısı artırılmalıdır. Yeni kurulacak anlaşmalı kuluçka merkezleri, yaşanmış hatalara düşmeden bu amacı yerine getirebilmek için önemli bir fırsat olabilir. Belirli sektörler için uzmanlaşmış kuluçka merkezleri gerçek akademi-sanayi iş birliği fırsatlarını çoğaltacağı gibi, hızlı gelişen bir ekosistemi de beraberinde getirecektir. Kasasında ciddi fon bulundurma durumuna gelmiş yönetim işletmelerinin bu fonları belirli seviyenin üzerinde çıkarmalarının önüne geçilmelidir; ya amaçlarına uygun şekilde girişim şirketlerine yatırıma ya da kanunla sınırlı desteklenen pazarlama, satış, temsil amaçlı organizasyon işlerini yapma konusunda faaliyet finansmanına zorlanmalıdır. 5746 sayılı Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamındaki destek, teşvik, indirim ve muafiyetten yararlanan kurumlar vergisi mükelleflerinden yararlandırılan indirim tutarı 1 milyon TL ve üzeri olan kurumlar vergisi mükelleflerine 1/1/2022 tarihinden itibaren bu tutarın yüzde 2'sini geçici bir hesaba aktarmaları ve aktarmanın yapılmasından itibaren geçici hesabın oluştuğu yılın sonuna kadar bu tutarın Türkiye'de yerleşik girişim sermayesi fonu paylarının satın alınması veya kuluçka merkezinde faaliyette bulunan diğer girişimcilere sermaye olarak konulmasında kullanım şartı getirilmektedir. Bu maddede belirtilen yüzde 2'lik kesintinin motivasyonunu artırmak için oluşturulacak olan geçici hesap ile desteklenecek girişim sermaye fonundan hisse bazlı pay almaları sağlanmalıdır.
Bu kanun teklifinde mevcut salgın ve olası salgın süreçlerindeki çalışma koşullarına ilişkin açıklayıcı ve yönlendirici hususlar eksiktir. Kanunda direkt yer verilmese de salgın koşullarını göz ardı etmeyen uygulama esnekliklerinin mücbir sebepler olduğunda neler olabileceği belirtilmelidir.
Bu teklifi doğrudan ilgilendiren ve teklif içerisinde yer yer değinilen AR-GE ürünlerinin ticarileşmesi konusunda da yeni bir alt ekosistemin genel sisteme eklemlendirilmesi gerekmektedir. Buraya dönük Uzak Asya ve Güney Asya modellerinde olduğu gibi gerekirse müdahil devlet olup bazı siparişe dayalı dev desteklerin sağlanması, izlenmesi ve sonuçlandırılması yönünde özel sektörle birlikte hareket edecek kamu mekanizmalarının kurulması gerekmektedir.
Bu mekanizmalarla ilgili kendi tecrübelerimi ve çözüm önerimi de sunmak isterim. Bizim teknoloji geliştirme bölgeleri kurma ve yaygınlaştırma konusunda geldiğimiz nokta çok önemli, başarılarımız da inkâr edilemez ancak yaygınlaştırmayı yaparken derinleştirmeyi de düşünmeliyiz. Her konuda teknolojik derinliği sağlayamayız ama bazı konuları belirleyerek, o konularda yoğunlaşarak oralarda dünyanın en iyisi olmayı hedeflemeliyiz. Bu nasıl olacak? Dünya çapında teknoloji geliştirme, dünya çapında araştırmacılarla olur. Onları sadece Türkiye'den değil, dünyanın her yerinden getirebilmeliyiz.
Size içinde yaşadığım bir örnek vermek istiyorum. Bilkent Üniversitesi, ilk vakıf üniversitesi olarak kurulduğunda, dünyada en iyi üniversiteler arasına girmeyi hedeflemişti. Bunu da önemli ölçüde gerçekleştirdi. Bazı alanlarda, bazı yıllarda ilk 100 üniversite arasına da girebildi, başka vakıf üniversitelerine de örnek oldu. Bu nasıl oldu? Birkaç önemli faktör var. Birincisi ve en önemlisi, en iyi elemanlarla işe başlaması. İkincisi ise bir nevi başlı başına bir kent havasında olması yani lojmanları, kreşi, ilk ve ortaöğretim kurumları, çarşısı, konser salonu, odeonuyla bir şehir, bugünkü güncel tabirle külliye hatta külliye ötesi hâlinde olması. Bu sayede dünyadaki en değerli akademisyenleri "Pijamalarını al da gel." denebilecek seviyede davet edebilmesi. Bizim bu modelin bir benzerini de tematik bir teknoparkta uygulamamız lazım yani gerçek bir teknopolis yani teknoloji şehri kurmamız lazım. Oralara dünyanın en iyi araştırmacılarını getirebilecek altyapı ve ortamı sağlamamız gerekir diye düşünüyorum. Hedefi yüksek koyalım, alçak gönüllü olmayalım. İnanırsak, doğru kişilerle, doğru adımlarla hedefe ulaşmakta sorun yaşamayız diye düşünüyorum. Ama, maalesef gündemimizi ne işgal ediyor? Birinci sınıf bir üniversitemize üzerinde intihal iddiası olan bir rektör atanmasını tartışıyoruz. Her türlü atama yöntemi birileri tarafından eleştirilebilir, seçim yapmanın da başka sakıncaları vardır ama önemli olan, atamaların bir şekilde geri bildirim alınarak yapılmasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) - Boğaziçi Üniversitesi camiası ve toplumun genelinde de şu anda atanan rektör hakkında oluşan geri bildirim hiç olumlu değil. Bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanımızdan ricam ülkemizi ve Hocamızı bu sıkıntıdan bir an önce kurtarmasıdır.
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)