| Konu: | Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 41 |
| Tarih: | 26.01.2021 |
TACETTİN BAYIR (İzmir) - 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, teknoloji geliştirme bölgeleri yani teknoparklar, yüksek teknolojinin kalbi, katma değeri yüksek üretimin, nitelikli eğitim ve uzun vadeli yatırımın merkezidir; ülkemizin sanayisine ve ihracatına katkının en yoğun olmasını beklediğimiz alanlardır. Metrekare başına en yüksek ciroyu tüketimde yani AVM'lerde hedefleyen, sanayici ve esnafı daha çok borca, krediye boğarak coronayı yeneceğini zanneden bir iktidarın aksine metrekare başına en yoğun yatırımın, en yüksek teknoloji desteğinin teknoparklarda gerçekleşmesi için hibe ve desteklerin artması için mücadelemize devam ediyoruz.
Teknoparklarda çalıştırılacak personelin eğitimi, çalışma koşulları ve yatırımcı firmaların desteklenmesi elbette Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu işsizlik, cari açık, özel sektörün yüksek dış borcu ve orta teknoloji tuzağına hapsolmaktan çıkış için değerli adımlardır. Cumhuriyet Halk Partisi bu düzenlemelerin sanayide teknoloji verimliliğinin artırılması, katma değeri yüksek üretim ve ihracata katkı koyması için desteğini sürdürmektedir. Bu bakımdan, partimiz teknoloji geliştirme bölgeleri için AR-GE, yatırım, teşvik, destek, istihdam alanlarında yapılacak tüm düzenlemelere ilke olarak olumlu yaklaşmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teknoparkların sorunları Türkiye'nin sanayi ve teknoloji politikasındaki büyük sorunlarından bağımsız düşünülemez. Bu teklif, sanayi politikasında köklü bir değişiklik olmadan, zihniyet değişikliği yaşanmadan, kısacası siz iktidardan ayrılmadan bir işe yaramayacaktır. Teknoloji girişimleri bir kez daha vergi teşviki, süre uzatımı, küçük istihdam destekleriyle oyalanacaktır. Dış politikası her ülkeyle kavgalı, iç politikası her sese karşı tavırlı, ihale düzeni birkaç yandaşa odaklı, mahkeme kararları saraydaki telefona bağlı, gazeteciyle, muhalif siyasetçiyle çatışmalı, mafyayla içli dışlı bir iktidardan hangi atılımı bekleyeceğiz? Hangi yerli ya da yabancı yatırımcı bu ilişkilerin içinde olan bir iktidar için ülkede yatırım yapar? Bir iktidar düşününüz ki bilimi ve teknolojiyi hâlâ tarikat, cemaat, hemşehrilik ve partizanlık kafasıyla yönetmeye kalkıyorsa o yasa rafta kalmaya mahkûmdur. Liyakatin akranlığa ve akrabalığa, partililik ve hemşehrilik ağlarına takıldığı, makamların ve ihalelerin kuralına göre değil, kralına göre dağıtıldığı bu düzende yükseldiğiniz merdiven basamakları hakkaniyetle değil aynı liseden mezuniyet şartlarına bağlanmış durumdadır. Acı bir gerçekle karşı karşıyayız: Bilimde yükselmenin, rektör ve yönetici olmanın partizanlığa ya da seçimler öncesinde Adalet ve Kalkınma Partisinin aday adayı olarak kendini göstermeye bağlandığı bir dönemde teknoparklarla ilgili bir yasayı görüşüyoruz.
Sayın milletvekilleri, önümüzde kaçınılmaz bir gerçek var: Sanayide çok çalışıp az kazanıyor isek, gelirimiz azken borcumuz çoğalıyor ise, dövizdeki her dalgalanma sabahları maliyetimizi artırıyorsa yeterince yüksek teknolojili mal üretemiyoruz demektir, piyasada güven kalmamış demektir. Artık şu gerçekle yüzleşin: Acı reçeteyi yüklemeye kalktığınız sanayicimiz, esnafımız, KOBİ'ler, ihracatçılar bu iktidara rağmen ayakta kalmaya çalışıyorlar, mücadele veriyorlar. Eğer ortada hâlâ çok büyük bir çöküş yoksa -ki bana göre var- bu özel sektörümüzün direnci ve dünyadaki bağlantıları sayesindedir. Özel sektörümüzün dünyada yıllarca çalışıp didinerek sağladığı bu güveni bu iktidar ne yazık ki eritmektedir. Özetle, bu iktidar, şirketlerimizin güven erozyonuna yol açmakta, ülke kaynaklarını har vurup harman savuran mirasyedisi konumundadır.
185 ülke arasında enflasyonu en yüksek 15'inci ülkeyiz. Millî geliri 250 milyar doların üzerindeki ülkeler arasında en yüksek 4'üncü enflasyon oranı bizde; yüzde 14,03; Venezuela, Arjantin ve İran önümüzde.
İş bulmaktan ümidini kesenlerin sayısı 600 binden 1 milyon 402 bine ulaşmışken, istihdam oranı yüzde 44'e gerilerken ne eğitim ne de istihdamda olanların oranı yüzde 30'u aşmışken, kişi başına düşen gelir on beş yıl önceki seviyeye düşmüşken iktidar ortakları sanayide istihdamsız büyümeye sevinmektedir. İstihdam olmadan büyüme mümkün değildir arkadaşlar.
Faizlerin yerlerde gezdiği dünyada "Faiz sebep, enflasyon sonuç." aldatmacası içinde iş dünyamız yüksek faiz altında dünyayla rekabet şansını yitirmekte, millî gelirimiz geçen yıla kıyasla en iyi ihtimalle yüzde 17 daralmaktadır.
Değerli Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bugün Cumhurbaşkanlığı kararıyla Alman otomobil üreticisi Volkswagen ve Audi'nin kamu kurumunun makam arabası olarak kullanılması yasaklandı. Özellikle kamu kuruluşlarında yoğun bir şekilde kullanılan Volkswagen Passat modelinin peyderpey Renault'a öncelik verilmek kaydıyla Ford ve Toyota markalarıyla değiştirilmesi istendi. Öncelikle, bu kararı yerinde bulduğumu ifade etmeliyim. Yerli otonun geciktirilmesinde dolaylı vergi ile ithal otolardan alınan verginin yerli otodan alınamayacağı gerçeğinin de yattığının altını çizmek isterim; bu mantıkla geciktiriliyor. Ülkesini, milletini, bayrağını seven, yerli üretimin önemine ve yerli malı kullanımının gerekliliğine hep dikkat çeken bir iş adamı olarak partili Cumhurbaşkanı Erdoğan'a da bir çağrıda bulunuyorum ve bu konuya örnek teşkil etmesi açısından diyorum ki: Sayın partili Cumhurbaşkanı, hadi gel, Diyanet İşleri Başkanının aracını Alman otomobili yerine Bursa'da üretilen yerli malı otomobille değiştirelim. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Değişime önce kendimizden başlayalım, değişime önce örnek olması gereken insanlardan başlayalım. Bu sürece nasıl gelmiştik? Bu kararın alınmasındaki asıl etken neydi? Manisa'ya yatırıma hazırlanan ancak bundan vazgeçen Volkswagen'in kararına karşılık gerçekleştirilen bir hamleydi. 3 Ocak 2020 tarihinde Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın Mustafa Varank çıktı, dedi ki: "Bu işte biz değil, Volkswagen kaybeder." Kırk iki yıldır ticaretle uğraşan bir iş adamı olarak diyorum ki: Bu, yanlış bir yaklaşımdır. Yatırımcıya ihtiyaç duyduğunuz bir dönemde birilerine özenir -saraydaki birilerine özenir, Kasımpaşalı gibi, ağabeyiniz gibi- taklit ederek bu açıklamaları yaparsanız ülkede yatırım yapacak ne yabancı sermaye ne yerli sermaye ne de iş adamı bulursunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Siz bu ülkenin Bakanısınız, herkesten önce bağlı bulunduğunuz Bakanlığı kalkındırmak ve güçlendirmek sizin göreviniz olmalıdır; birinci önceliğiniz bu olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, son günlerde çok tartışılan aşı meselesi her gittiğimiz yerde önümüze geliyor. Her ne kadar bakanlığımızla ilgili değilse de bundan söz etmeden geçemem. Bir sıralama yapıldı bu aşı meselesiyle ilgili; doğrudur, yeterli sayıda gelmedi ama benim kafama takılan bir şey var: Ben torun sahibi bir adamım, 2 torunum var, okula gidiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
TACETTİN BAYIR (Devamla) - Öğretmenlerin aşı tablosundaki yeri 2'nci aşama 7'nci sıra, vallahi görür görmez elim ayağım dolaştı birbirine. 2 torunum var, yani, bu öğretmenler aşılanmadan ben bu çocukları okula göndermem dedeleri olarak, onlar benim ceviz içlerim çünkü her şeyim, göndermem. Yani Covid-19 aşısının kaç doz geldiği dahi bilinmezken on dört gün arayla 2 doz şeklinde uygulanması gereken aşının, yirmi sekiz günde 2 doz şeklinde uygulanacak olması öğretmenlerin aşılanmadan yüz yüze eğitime başlayacağı anlamına gelir; ben böyle anlıyorum. Öğretmenler aşılanmadan okulları nasıl açacaksınız? Bunu mevcut iktidara soruyorum ve birçok konuda güvenmediğimi üzülerek ifade ediyorum ama hiç olmazsa torunlarımızı emanet edeceğimiz öğretmenlerimize de güvenmek istiyorum.
Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)