| Konu: | Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 39 |
| Tarih: | 25.12.2020 |
ŞENOL SUNAT (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 247 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 15'inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla selamlarım.
Sayın milletvekilleri, bu teklifin en sorunlu maddelerinden biri de 15'inci madde. Dernekler Kanunu'na 30/A şeklinde eklenen yeni düzenlemeyle terörün finansmanı suçları ya da uyuşturucu suçları gibi gerekçelerle soruşturma açılan STK yetkilileri doğrudan görevden alınacak, yerine kayyum atanabilecek yani soruşturma açılması yeterli olacak. Bu durum, aslında, masumiyet karinesiyle örtüşmüyor. Evet, sonra bu yaptırım yeterli görülmezse dernekler geçici olarak faaliyetten alıkonulacak.
Değerli milletvekilleri, kim terörle ilgili finansman sağlıyorsa, kim terörle irtibatlıysa ve uyuşturucuyla ilgiliyse o zaten sivil toplum kuruluşu olmamalıdır, olamaz. Her şey için soruşturma açılabilir ama önemli olan kovuşturma sonucunun hızlandırılması olmalıdır.
Sayın milletvekilleri, riskli olarak sınıflandırılan dernekler ve risk değerlendirmesini kim yapacaktır? Temel hak ve özgürlüklere getirilecek sınırlamalar açık, öngörülebilir ve belirleyici olmalıdır. OHAL sürecinde, hatırlayın, birçok STK kapatıldı ve kurunun yanında yaş da yandı maalesef. Bakın, yine geliyoruz güven meselesine. Yani, her çıkarılan, her sunduğunuz kanun teklifinin altında acaba ne var diye düşünmek zorunda kalıyoruz.
Sayın milletvekilleri, son on beş yıldır güçlü sivil toplum maalesef ülkemizde yok, kalmadı ama palazlanan, beslenen ve Hükûmet ağzıyla konuşan sivil toplum kuruluşları hem desteklendi hem yardım topladı hem de Hükûmetin ağzıyla konuşmalarına devam etti. Şimdi hatırlatıyorum sizlere: Demokratik olabilmesi için bir ülkenin ne olması gerekir? Hukuk devleti olması gerekir. Ne olması gerekir demokratik bir ülkede? Güçlü STK'ler ve özgür basın olması gerekir. Hukuk devleti için kanuni idare, idarenin yargısal denetimi ve bağımsız yargı olması gerekir. Bunlardan hangisi var bu ülkede? Esas mesele burada.
Şimdi, sayın milletvekilleri, sivil toplum kuruluşları olarak kurulup yardım konularında vatandaşları gerçekten istismar eden çok sayıda dernek ve vakıf var ve bunlara çok sıkı bir denetim gerekli ama biz o denetimi maalesef göremiyoruz. Sadece yardım konusunda değil, dış mihraklarla irtibatlı olan, onlardan istenildiği şekilde projeler alıp ülkenin birlik ve beraberliğine kasteden sivil toplum kuruluşlarını da bu ülkede çok gördük ve yıllarca bir sivil toplum kuruluşu başkanı, kurucusu ve uzun yıllar kadın derneği başkanı olarak bunlarla mücadele ettim ama sayın iktidar mensuplarının açılım saçılım dönemlerinde ve -özellikle bir örnek vermek istiyorum- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Annan Planı geçsin diye iktidarınızın da desteklediği çok sayıda STK'nin olduğunu ve rahmetli Rauf Denktaş'ı yerden yere vurduklarını bir kere daha hatırlatmak isterim.
Sayın milletvekilleri, gıda bankacılığı yapan dernekler var. Soru önergesi veriyorum, cevap yok. Nedir bu gıda bankacılığına ilgi? "Son yıllarda fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetlerinde bulunan dernek ve vakıflara bağışta bulunan gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri kimlerdir?" diye sordum. "Bu kapsamda son beş yılda bağışta bulunan dernek ve vakıflar hangileridir?" diye sordum. "Yardımlar yerini buluyor mu, yardımlar yurt içi ve yurt dışına nerelere yapılıyor ve kaç kişi bundan faydalanıyor?" diye sordum. Cevap: "Yok, efendim, vergi mahremiyeti kapsamındadır, buna cevap veremeyiz." Yardım toplayan çok sayıda yandaş STK'lerinizi denetleyin önce ve evinizin önünü süpürün ki biraz daha bu iş düzelsin.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)