| Konu: | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Tümü münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 35 |
| Tarih: | 18.12.2020 |
ERKAN BAŞ (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu ve bizleri ekranları başında izleyen, emeğiyle, alın teriyle yaşayan bütün yurttaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
Değerli Başkan, başlarken bir ricada bulunmak istiyorum. On beş gündür uğraşıyoruz, beş dakika söz hakkını anca alabildik; on iki gündür de burada oturuyorum, bütün Genel Kurulu izliyorum; bu kürsüde ne zaman doğru bir şey söylense bu taraftan böyle bağırtılar çağırtılar geliyor. Mümkünse bu kısacık konuşmamı bağırmadan çağırmadan, sessiz sakin biçimde dinlesinler. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen.
ERKAN BAŞ (Devamla) - Arkadaşlar bağırmayın, bir bitirelim. Ya söylediğimi doğrulamak zorunda değilsiniz ya.
Şimdi, değerli arkadaşlar, on iki gündür burada tartışıyoruz, AKP Grubu özetle şunu söylüyor, diyor ki: "Pek Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Genel Başkanımız o kadar mükemmel bir bütçe hazırlamış, göndermiş ki 600 milletvekili iki buçuk aydır uğraşıyoruz, bir tane eksik, virgül bile bulamadık." Söyledikleri şey bu.
Şimdi, ne kadar üzerine konuşabiliriz bilmiyorum, ben "bu bütçe şunun bütçesi, bunun bütçesi" tartışmaları çok yapıldı, tekrar etmeyeceğim. Bakın, biraz evvel AKP Grubu adına yapılan konuşmanın tutanağını aldım, onunla geldim. Öyle garip bir durumla karşı karşıyayız ki AKP, bence gerçekten kendisini muhalefete hazırlamaya başlamış, sürekli burada muhalefetin eleştirilerine yanıt veriyor. Bakın değerli arkadaşlar, bazen şöyle şeyler olur: Tarih böyle gelir, bir ana sıkışır, o sıkışma anında bir söz her şeyi özetler. Bu bütçe "kuru ekmek bütçesi" olarak tarihe geçti yani siz, bu millete "Kuru ekmek yiyeceksiniz." demiş oluyorsunuz. Onun için de savunamadığınız için de ne yapıyorsunuz? Mesela, bakın, dikkat edin, tutanaktan bire bir okuyabilirim. Ben, mesela "kurşun asker" tartışmasına girmek istemiyorum; kim kendini kurşun asker görür, görmez bunlar ayrı meseleler ama bir konuya dikkatinizi çekeceğim: AKP Grubunun en çok alkışladığı şey, burada masal anlatıldığı zaman çok alkışlıyorsunuz arkadaşlar. Özlem Hanım burada masal anlatmış, alkışlar var arkasında. Şimdi "kurşun asker" tanımına girmeyeceğim; önemli olan insanların hangi davanın peşinden gittiği, mesela, bir suç ortaklığıyla birbirine bağlılara da "kurşun asker" dendiğini biliyorum ama o tartışmalara burada girmeyelim.
Şimdi, ne demiş Sayın Özlem Zengin? Demiş ki: "Yasaksız bir Türkiye." Ve yanılmıyorsam, kendisini de göstererek "yasaksız bir Türkiye" dedi. Arkadaşlar, yasaklar sadece sizin için kalktığında sorun bitmiyor ki. Bakın, Türkiye'de işçiler sendikalaşamıyorlar.
Özlem Hanım, biliyorsunuz değil mi işçiler sizinle görüşmeye geldiler; çıkınca dışarıda konuşamadılar, polisten dayak yediler. Yasaklar işçiler için devam ediyor mu? Ediyor.
Arkadaşlar, içinizde bir işçi var mı ya? Yasak...
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Var, ben.
ERKAN BAŞ (Devamla) - Bir kişi varmış özür dilerim. Arkadaşlar, üç yüzde 1. Memleket kaç kişi? Bu kadar mı temsiliyet var? Yani, yasaklar aynı biçimde devam ediyor.
Bakın, tek adam meselesi... Şimdi, tek adam meselesinde, bir kere, bir hukukçunun "Her şeye karar veren bir kişi vardır." demesini çok büyük bir şaşkınlıkla izledim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Allah Allah!
ERKAN BAŞ (Devamla) - Yasama, yürütme, yargı diye üç ayrı organın varlığından haberdar mıyız? Bunların hepsinin bir kişiye bağlı olması kabul edilebilir bir şey midir? Ben, bunun kabul edilebileceğini düşünmüyorum.
Bakın, arkadaşlar şu olamaz: Bugün Kavala davası görüldü. Dün mü? İrfan Fidan, daha Yargıtayda bir tane dosya açmadan Anayasa Mahkemesine seçildi. Şimdi, bunlar bir tek adam rejimine işaret ediyor mu? Bence ediyor. Özlem Zengin diyor ki: "Bütün siyasi partilerde genel başkan vardır, birisi karar verir."
Bakın Özlem Hanım, demişsiniz ki: "Her yerde bir son karar veren vardır." Mesela Sayın Binali Yıldırım'a soralım: Siz Genel Başkanlık yaptınız, Başbakanlık yaptınız, siz de son kararı veriyordunuz doğru mu? Peki, Davutoğlu'nu niye sormuyorsunuz Özlem Hanım? (CHP ve HDP sıralarından alkışlar) Davutoğlu, Genel Başkanlık yaptı; Başbakanlık yaptı; kararları kim veriyordu? Eleştirdiğimiz şey bence bu, bunu görmemiz gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, ben diyorum ki bu memlekette maalesef parası olana her şey serbest; yoksula, emekçiye, garibana ise yasaklar aynı biçimde devam ediyor. Şimdi, masal kısmını bırakalım ama aklıma geldi paylaşmadan edemeyeceğim; bu bütçeyi illa bir masalla anmak gerekiyorsa bana göre bu bütçe, masal açısından tarihe "Pinokyo bütçesi" olarak geçer, bugün itibarıyla "Pinokyo bütçesi" olarak adlandırmamız mümkün. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
Şimdi, gerçekten daha fazla konuşmak isterdim. Mesela şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Arkadaşlar, bazen bir gerçek yüzlerce yalanı yıkar gider. Özlem Hanım dedi ki: "Sandık varsa diktatörlük yoktur." İşte, Hitler'in sandık sonuçları arkadaşlar. Ya Hitler de diktatör değil ya da Türkiye'de sandık olmasına rağmen, birilerine diktatör diyebiliyoruz, böyle gözüküyor. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) - Mukayeseyi anlat, mukayeseyi.
ERKAN BAŞ (Devamla) - Peki, değerli arkadaşlar, maalesef...
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sandığa mı karşısın?
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) - Mukayeseyi anlat.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Vesayet mi istiyorsun?
ERKAN BAŞ (Devamla) - Bu memlekette...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ERKAN BAŞ (Devamla) - Arkadaşlar, ben polemik yapılacaksa çok uzun süre yaparım. Mesela, halk sizi seçse de iktidarı vermeyecek diye iki gün önce burada bakanınız konuştu. İstanbul'da sandıkta tokadı yediniz, vermemek için her şeyi yaptınız; hâlâ buradan bana laf atıyorsunuz, bırakın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler, CHP sıralarından alkışlar) Onları bir kenara koyalım, onlarla uğraşmayalım.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) - Siz çok demokratsınız!
AHMET ARSLAN (Kars) - Halk vermedi, halk vermedi.
ERKAN BAŞ (Devamla) - Arkadaşlar, boş verin bunları. Ben diyorum ki bak, bu bütçe halkçı bir bütçe olsaydı, emekçinin bütçesi olsaydı ne olurdu?
AHMET ARSLAN (Kars) - Ne olurdu?
ERKAN BAŞ (Devamla) - Bakın, mesela sağlık değil mi, en önemli sorun? Var mısınız -hadi yürek testi yapalım- diyorum ki bütün özel hastaneler devletleştirilmelidir. Sağlığın parayla alınıp satılması mı olur ya? Hiç vicdanınız sızlamıyor mu? Birisi hasta, parası olmadığı için beş yıldızlı otel gibi hastaneye gidemiyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET ARSLAN (Kars) - Gidiyor, gidiyor.
ERKAN BAŞ (Devamla) - Ama Sağlık Bakanının, sağlık hastaneleri zinciri sahibi olduğu bir yerde siz, özel hastaneleri devletleştiremezsiniz, kamulaştıramazsınız. Ben söylüyorum, bir işçi iktidarında bütün özel hastaneler devlete ait olur, parası olan da parası olmayan da beş yıldızlı otel gibi hastanelerde tedavi olur. Var mısınız?
İSMAİL KAYA (Osmaniye) - Bizim hastanelerimiz beş yıldızlı otel gibi.
ERKAN BAŞ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, devam edeyim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) - Ya cenazelerimizi alamıyorduk.
ERKAN BAŞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakın, eğitim değil mi? Eğitim. Ya parası olmayan çocuğunu okutamıyor, parası olan... Yalan mı söylüyorum? Parası olan çocuğunu en lüks okullara gönderiyor; bale dersi alıyor, bilgisayar eğitimi alıyor, kodlama öğreniyor, yazılım öğreniyor, yabancı dil öğreniyor; parası olan çocuğunu Amerika'ya gönderiyor, parası olan Avrupa'ya gönderiyor; parası olmayan okutamıyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ben de diyorum ki "halkın bütçesi" iddian varsa eğitimi özelleştirmeyeceksin arkadaş. Bütün özel okulları devletleştireceğiz; halk çocukları, emekçi çocukları da özel okul imkânlarında okuyacaklar. Buna niye isyan ediyorsunuz? İlla sizin çocuklarınız mı özel okulda okuyacak sadece, bu halkın çocukları okuyamayacak mı?
Değerli arkadaşlar, son, barınma: Bak, diyorum ki her insan güvenli, mutlu, huzurlu bir evde oturma hakkına sahiptir. Bu, bir insan hakkıdır. Herkes bir ev sahibi olma hakkına sahiptir ama...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) - Verdik işte, verdik.
BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Baş.
ERKAN BAŞ (Devamla) - Yok, siz şunu yaptınız: Siz, müteahhitleri zengin ettiniz TOKİ ihalelerinde; siz, insanları...
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) - Halka sor.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Evlerini kim yaptı?
ERKAN BAŞ (Devamla) - Arkadaşlar, bakın, Türkiye şöyle bir ülke: Ev sahibi olmak için yıllarca bankaya faiz ödüyorsun, müteahhitleri zengin ediyorsun, kırk yıl çalışıyorsun, bir ev sahibi olmadan hayatını kaybediyorsun. Bu, insan onuruna yakışmayan bir durumdur.
Değerli arkadaşlar, maalesef, memleketi o hâle getirdiniz ki memleketin dertlerini beş dakika değil, on beş gün anlatsam bitmeyecek.
O yüzden, kısa ve özet bir yaklaşım sergileyelim. Bir tercih yapmak zorundayız, her insan bir tercih yapacak: Ya emeğin, alın terinin, yoksulun, emekçinin yanında olacağız ya da para babalarının yanında olacağız; başka bir çaremiz yok. Bu bütçe para babalarının yanındadır. Bu bütçe tuzu kuruların bütçesidir. Bu bütçe, maalesef, tarihe "Pinokyo bütçesi" olarak geçecektir. (HDP sıralarından alkışlar)