| Konu: | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 34 |
| Tarih: | 17.12.2020 |
MHP GRUBU ADINA YÜCEL BULUT (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kesin hesap kanun teklifinin devlet borçları hakkında 5'inci maddesi üzerinde MHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bana ayrılan sürede ülkemizin farklı göstergeler açısından borçluluk durumuna ilişkin değerlendirmelerde bulunacağım.
Küresel düzeyde son yıllarda süregelen olumsuz gelişmelere ve 2020 yılı boyunca etkilerini gördüğümüz Covid-19 salgınına rağmen Türkiye, borçluluk göstergeleri bakımından, benzer ülkelere göre düşük riskliliğini sürdürmektedir. Özellikle hane halkı ve finans dışı kesim borçluluğunun benzer ülkelere kıyasla hâlen düşük seyretmesi finansal istikrarın sürdürülebilirliğinde olumlu bir etkendir. Türkiye'nin hane halkı, reel sektör ve kamu borçluluğu diğer ülke gruplarıyla kıyaslandığında, pandemi dönemine rağmen oldukça düşük seviyelerde kalmaktadır. Uluslararası Ödemeler Bankası verilerine göre, 2020 yılı Haziran ayı itibarıyla Türkiye'de hane halkı borcunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 16,7 iken, gelişmekte olan ülke ortalaması yüzde 45,2, avro bölgesi ortalaması yüzde 60,4'tür. Benzer bir şekilde, reel sektör borcunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı Türkiye'de yüzde 74,4 iken, gelişmekte olan ülke ortalaması yüzde 108,8, avro bölgesi ortalamasıysa yüzde 113,6'dır. Kamu borçluluğuna bakıldığında da gelişmekte olan ülkelerde kamu borcunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 55,5, avro bölgesinde yüzde 95 iken, Türkiye'de yüzde 39,4 düzeyindedir. 2009 yılından bu yana hane halkının yabancı para cinsinden borçlanamamasına yönelik uygulama, 2014 yılından itibaren tüketici kredilerinde daha yoğunlukla uygulanan makro ihtiyati tedbirler ve 2018 yılından bu yana uygulanan firmaların yabancı para cinsinden borçlanmasına ilişkin düzenleme borçluluğun düşük seviyelerde kalmasında ve finansal istikrarın sürdürülmesinde inkâr edilemez katkı sağlamaktadır. Hane halkı borcu hane halkı finansal varlıklarıyla kıyaslandığında da son yıllarda olumlu bir seyir görülmektedir. 2018 yılı sonunda hane halkının finansal varlıkları borçlarının 2,5 katıyken 2020 yılı Ekim ayında 2,9 kata ulaşmıştır.
Reel sektörümüz son dönemde döviz borçluluğunu, pandemi koşullarına rağmen büyük oranda azaltmıştır. 2020 yılı Eylül ayı itibarıyla reel sektörün döviz borcu 293 milyar dolara gerilemiştir. Bu borç en yüksek seviyenin görüldüğü 2018 yılı Nisan ayına göre yaklaşık 46 milyar dolarlık bir azalışa tekabül etmektedir. Benzer bir şekilde, reel sektörün döviz açığı da hızla gerilemektedir. 2018 yılı Şubat ayında 223 milyar dolara çıkan döviz açığı 2020 yılı Eylül ayında 60 milyar doların üzerinde iyileşerek 162 milyar dolara kadar gerilemiştir. Böylece reel sektörün döviz açığı 2013 yılı Haziran ayından bu yana en düşük seviyeye gerilemiştir.
Reel sektörün 2018 yılından itibaren döviz cinsinden borçlanmasında getirilen kısıtlamalar hızla meyvesini vermiştir. 2013 yılında 27 milyar dolara kadar çıkan dövize endeksli krediler 2020 yılı Eylül ayında 2 milyar dolara kadar düşmüştür. Aynı dönemde reel sektörün yurt içinden temin ettiği döviz kredileri 144 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu gerçekleşme 2013 yılı Haziran ayından beri en düşük seviyedir. Bir başka olumlu gösterge olarak reel sektör, pandemide yaşanan tüm zorluklara rağmen, kısa vadeli döviz fazlası vermeyi sürdürmektedir. Hatta 2020 yılı Eylül ayı itibarıyla reel sektörün kısa vadeli döviz fazlası 17,1 milyar dolarla tarihin en yüksek seviyesine ulaşmıştır.
Türkiye, karşılaştığı bütün jeopolitik sorunlara, pandeminin getirdiği yüklere ve uluslararası baskılara rağmen dış borç stokunu azaltmayı sürdürmektedir. 2020 yılı ikinci çeyreği itibarıyla Türkiye'nin brüt dış borç stoku bir önceki çeyreğe göre yüzde 1,6 azalarak, parasal karşılığı olan 7,1 milyar dolar azalarak 421,8 milyar dolar olmuştur. Bu gerçekleşmeyle en yüksek borcun görüldüğü 2018 yılı birinci çeyreğine göre dış borç stoku yüzde 9,7 yani 45,1 milyar dolar azalmış ve 2017 yılı ilk çeyreğinden beri en düşük seviyeye gerilemiştir. Bu azalış alt sektörlerde de kendini göstermektedir. Özel sektörün dış borcu aynı dönemde yüzde 26,5 azalmıştır. Finansal sektörün dış borcu aynı dönemde yüzde 17,7 azalmıştır. Reel sektörün dış borcu ise aynı dönemde yüzde 3 yani 7,8 milyar dolar azalmıştır.
Dış borç çevirme oranlarına bakıldığında da Türkiye'nin dış borcunu azalttığı görülmektedir. Bankalar 2018 yılı Haziran ayından beri, bankacılık dışı sektörler 2019 yılı Mayıs ayından beri net dış borç ödeyicisi konumundadır. 2020 yılı Eylül ayı itibarıyla söz konusu sektörlerin dış borç çevirme oranı sırasıyla yüzde 98,5 ve yüzde 58,4 olarak gerçekleşmiştir. Her ne kadar Türkiye'nin önümüzdeki bir yılda ödemesi gereken dış borcu 2020 yılı Ekim ayı itibarıyla 181 milyar dolar olarak görülse de bu borcun çok önemli bir kısmı mevduat, ithalat borçları, ticari krediler gibi ticaretin doğasında olan ve her yıl ticari ilişkilerde benzer düzeylerde seyreden yükümlülüklerden oluşmaktadır. Bu süreğen borçları çıkardığımızda aslında Türkiye'nin bir yılda yeniden finanse etmesi gereken dış borcu 2020 yılı Ekim ayı itibarıyla 58,1 milyar dolar düzeyindedir. Bu gerçekleşme en yüksek seviyenin görüldüğü 2018 yılı Şubat ayına göre 28,1 milyar dolar tutarında bir düşüşe tekabül etmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bankacılık sektörü de dış borcunu azaltmaktadır. 2020 yılı ikinci çeyreği itibarıyla bankacılık sektörünün brüt dış borç stoku bir önceki çeyreğe göre yüzde 2,8 yani 4,1 milyar dolar azalarak 141,2 milyar dolar olmuştur. Bu gerçekleşmeyle en yüksek dış borç stokunun görüldüğü 2018 yılı birinci çeyreğine göre dış borç stoku yüzde 24,5 yani 45,7 milyar dolar azalmış ve 2013 yılı ilk çeyreğinden sonraki en düşük seviyeye gerilemiştir. Bir başka olumlu gelişme olarak bankaların kısa vadeli dış borcu 2020 yılı Ekim ayı itibarıyla 55,6 milyar dolarla en yüksek seviyenin görüldüğü 2014 yılı Kasım ayına göre yüzde 44,6 yani 7,4 milyar dolar azalmıştır. Az önce belirttiğim üzere, 2018 yılı Haziran ayından beri bankacılık sektörü net dış borç ödeyicisi konumundadır.
Kamu borçluluğuna baktığımızda uluslararası karşılaştırmalara göre ne kadar düşük düzeyde bir borca sahip olduğumuza konuşmanın başında değindim. 2020 yılında, pandeminin halkımıza etkisini en aza indirebilmek amacıyla, kamu destekleri yoluyla halkımıza yüksek oranda katkı sağlanmaya çalışılmıştır. Bunun yanı sıra pandemi döneminde doğal olarak bütçe gelirlerindeki azalma nedeniyle Hazine, diğer ülkelerde olduğu gibi, daha fazla borçlanmak durumunda kalmıştır. Ancak bütün bunlara rağmen AB tanımlı kamu borç stokunun millî gelire oranı 2020 yılının ikinci çeyreği itibarıyla yüzde 39,4'e kadar düşmüştür. Bu oranla Avrupa'nın en iyi durumda olan ülkeleri arasındayız. 2020 yılı ilk on bir ayı itibarıyla nakit iç borçlanmamızın ağırlıklı ortalama vadesi otuz üç ayın üzerine çıkmıştır.
Bir başka olumlu gelişme de Hazinenin borçlanma maliyetinde görülmektedir. 2020 yılının ilk on bir ayında ortalama yüzde 8,7'yle borçlanılmaktadır. Dış borç maliyetleri de önceki yıla göre yaklaşık 2 puan düşmüştür. Risk primimizdeki gerilemeyle önümüzdeki dönemde bu maliyetler inşallah daha da düşecektir. Üstelik Hazine, kira sertifikaları, altına dayalı enstrümanlar gibi araçlarla borçlanma araçlarını çeşitlendirmekte, hem Hazineye borç veren yatırımcılara farklı yatırım araçları sunmakta hem de Hazineyi en düşük maliyetle borçlandırmaktadır. Görüldüğü üzere bütün zorluklara rağmen tüm sektörler itibarıyla sürdürülebilir ve düşük seviyede bir borç yapısına sahip olmamız önümüzdeki dönemde Türkiye'nin hem finansal istikrarına katkı sağlayacak hem de güçlü büyüme performansının düşük risklilik ve asgari dış kırılganlık oluşmasında rol oynayacaktır.
Bu dilek ve temennilerle sözlerime son verirken yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyor, 2021 bütçesinin ülkemize hayırlar getirmesini diliyorum.
Saygılarımla. (MHP VE AK PARTİ sıralarından alkışlar)