| Konu: | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 33 |
| Tarih: | 16.12.2020 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye ekonomisi önemli bir darboğazdan geçmektedir. Türkiye, pandemi salgınına ciddi bir ekonomik krizden geçerken yakalanmış, zaten var olan sıkıntılar daha da derinleşmiştir. Bu nedenle bu saatten sonra yapılan her yatırımı, her harcama ve her kuruşu ayrı bir önem kazanmıştır. Kaynaklarını verimli ve dengeli kullanamayan Hükûmet, maalesef, kaynakları tüketmiş ve de israf etmiştir. Bu bütçede maalesef üretime yönelik, istihdama yönelik rakamlar göremiyoruz.
Bugün, üniversitelerimizden çok ciddi oranda mezunlarımız var; inşaat mühendisleri var, mimarlar var, makine mühendisleri var, idari bilim mezunları var -hepinizin muhakkak mail adreslerine geliyordur- artık bunlar dernek kuracak hâle geldiler. Dolayısıyla bütçeden beklentiler daha çok teknik seviyede. Biz ne kadar eleman istihdam edileceğine yönelik bu bütçede bir şeyler göremiyoruz.
Bu bütçede neler var? 2021 yılı bütçesinde yaklaşık 239 milyar bütçe açığı var; devamında, 179 milyar da faize ödenecek para var. Peki, on yılda ne oldu? Bütçe yaklaşık 320 milyar dolar cari açık verdi. Maalesef, ülkemizde yaşanan, uzun süredir süren ekonomik krizler üreticiyi de üretim yapamaz hâle getirmiştir yani bugün insanlar Türkiye'de yatırım yapma konusunda, maalesef -bir türlü- hayal kurmaktan dahi uzaktalar.
Peki, bugün çalışanlar açısından baktığınız zaman asgari ücret yaklaşık 2.324 lira. Bu, neredeyse çalışanların ortalama ücreti gibi oldu. Bugün, maalesef -Avrupa'dan da örnekler veriyorsunuz ama- Avrupa'da asgari ücretle çalışanların sayısı toplam çalışanlar arasında yüzde 5'i, yüzde 6'yı geçmiyor. Tabii, bu rakamlar telaffuz edilirken ne özel sektör bugün ödediği ücretten memnun ne de devlet bu ücretleri temin etme konusunda mesafe katedebiliyor. Sayın Genel Başkanımız -söylediği gibi- demişti ki: "Asgari ücretten alınan vergiyi devlet ödesin, hiç olmazsa çalışanların eline 3 bin lira geçsin." Bu teklif hâlâ geçerli diyorum ki henüz tespit edilmedi, bu dönemde bu asgari ücretin hiç olmazsa minimumda da olsa 3 binin altına düşmemesi lazım diyorum. Neden? Söyleyelim: Açlık sınırı bugün 4 kişilik bir aile için 2.482 lira. Aynı şekilde, yoksulluk sınırı 8.085 lira. Bunun anlamı şu: Siz iktidara geldiğiniz zaman hani 3Y'yle mücadele ediyordunuz ya, diyordunuz ya "Yasaklarla, yolsuzluklarla mücadele edeceğiz." Ama ne oldu biliyor musunuz? Sayın Bakan bütçe sunumunda dedi ki: "Aşırı yoksulluktan ülke kurtuldu." Bakın, aşırı yoksulluktan ülke kurtuldu ama bir tane yoksulluğu devraldınız, kaç tane yoksulluk oldu. Terminolojiye bakın şimdi; mutlak yoksulluk, göreceli yoksulluk, nesnel yoksulluk, öznel yoksulluk, mutlak yoksulluk, gelir yoksulluğu, insani yoksulluk, objektif yoksulluk, subjektif yoksulluk, kırsal yoksulluk, geçici yoksulluk, kronik yoksulluk, yoksulluk da yoksulluk. Ülkeyi on sekiz senede getirdiğiniz sonuç bu. Onun için, ülkemizde ne oluyor bu şartlar böyle olunca? Toplam 16 milyon 831 bin kişi sosyal yardımlara muhtaç hâle geldi, sosyal yardım kuruluşlarından geçiniyor. Yani ülkede fakir sayısıyla övünen bir iktidar olarak, tahmin ediyorum, tarihe geçeceksiniz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Hâlbuki bir atasözümüz var. Ne diyor atasözümüz? "İşten artmaz, dişten artar." Ne demek istiyor? "Tasarruf edecekseniz." diyor. Peki, sizin 2020'de bir tasarruf kararnameniz vardı; hiç baktınız mı acaba, bu aldığınız kararlar doğrultusunda ülkede neden tasarruf etiniz, neleri kıstınız, bu kıstığınız rakamlarla da neleri yaptınız? Ben söyleyeyim; mesela, makam araçları sayısı 110 binden 130 bine çıktı. Aynı şekilde, kurum ve kuruluşların ödediği ciddi kira rakamları devam ediyor. Yine, buradaki israf rakamlarını bütün arkadaşlarımız uzun uzun anlattılar, ben de çok fazla detayına girmek istemiyorum ama geldiğimiz nokta şu: Ne yaparsak yapalım, ya üreterek bu işlerin altından kalkacağız ya da tüketerek köleleşeceğiz. Başka çare yok; ya üreterek özgürleşeceğiz ya da tüketerek köleleşeceğiz. Dolayısıyla burada her seferinde yeni yeni şeylerden bahsediyorsunuz; işte, reformlardan bahsediyorsunuz, acı reçetelerden bahsediyorsunuz; on sekiz yılın sonunda geldiğimiz sonuç bu. Bununla ülkenin de bir yere gitmesi mümkün değil yani yaldızlı kelimelerle, yaldızlı cümlelerle, başına "yeni" kelimeleri koymayla Türkiye'de hiçbir şeyin yeni olmadığını, yeniye doğru bir şeyin gitmediğini de hep beraber gördük.
Tabii, hazır bu kürsüye gelmişken size ülkenin bazı gerçeklerinden de bahsetmek istiyorum. Mesela, bir pandemi süreci yaşıyoruz. Pandemi sürecinde -ben Samsun için söylüyorum- şehir hastanesini yeni ihale ettik, yeni çalışmaya başladılar ama ben size birkaç resim göstermek istiyorum. Bakın, bu, Bafra'da -Samsun milletvekillerimiz de bilir- bir hastane fotoğrafı. Ne zaman başladı, biliyor musunuz? 2000'li yıllarda. Devletin, vatandaşın katkısıyla başladı, daha sonra da Sağlık Bakanlığına bu devredildi ama maalesef, bu yatırım olduğu gibi duruyor, daha sonra da Sağlık Bakanlığı, tahmin ediyorum, bir başka kuruluşa devretme yolunu arıyor. Hâlbuki bugünlerde, gerçekten bugün Samsun'dan, maalesef pandeminin, Covid vakalarının en fazla arttığı illerden bahsediyoruz, yoğun bakımlarda yer olmadığından bahsediyoruz ama 2000'li yıllardan bakın, bugün 2020'deyiz, e siz de on sekiz yıldır iktidardasınız, maalesef, bu yapı olduğu gibi duruyor.
Yine buna benzer, Çanakkale Ziraat Odası Başkanı, yine bizim Samsun Ayvacık Ziraat Odası Başkanı, burada da arkadaşlar anlatıyorlar: "Tarım Kredinin verdiği kredilerin faizi tefeci faizinden daha yüksek. Gelin, hiç olmazsa bunu doğru düzgün yapılandıralım." diyorlar. Mesela, Sayın Cumhurbaşkanımızın dün akşam esnafa yönelik uyguladığı tedbirler vardı. Çiftçiler dört gözle, cankulağıyla Sayın Cumhurbaşkanımızı dinlediler "Belki buradan da çiftçiye bir şeyler çıkar." diye ama maalesef, Tarım Kredinin verdiği kredilerin şu an ödenme şansı mümkün değil, çiftçinin traktörünü haczederek bu işleri çözmeniz yine mümkün değil. Ümit ediyoruz, kaybettiğimiz bir şey yok, pandeminin zirve yaptığı bu dönemlerde hiç olmazsa Tarım Kredi Kooperatifinin sağladığı bu kredileri yapılandırırsınız ama mümkünse faizsiz yapılandırırsınız, bunlar da ödenebilir hâle gelir diyoruz.
Yine, bizim Maraş İl Başkanımız Ahmet Çabukel diyor ki: "Pandemi süreci içerisinde zaten Elbistan'da termik santralden dolayı çok ciddi çevre problemlerimiz var. Bunları çözmek yerine Maraş Büyükşehir Belediye Başkanımız ha bire bu imar işleriyle, parsel işleriyle, eski Karaelbistan'da imar çalışmalarıyla uğraşıyor, orada da yeşil alanlar ticaret alanlarına çevriliyor, nevi değişiklikler yapılıyor." Biz de, bakın bu parsel parsel işinden Türkiye çok çekti, bırakın imar rantı üzerinden bir şeyler yapmayı, millete hizmet etmenin yolunu arayın diyoruz.
Yine aynı şekilde, bir öğrencimiz, Enes Furkan Tuncer. Pandemi dolayısıyla özel yurtlara gitti, senedini verdi ama okullar açık olmadığı için yapacak bir şey yok. Bakın, Enes Furkan Tuncer'in verdiği senet bu, burada; haciz var arkasında. Yani yatmadığı yurdun, kullanmadığı odanın ücretinden dolayı öğrencimiz, üniversite öğrencimiz Enes Furkan Tuncer maalesef hacze muhatap olmuş. Tabii, bu, Türkiye'de gelenek, hani kullanmadığınız yol, kullanmadığınız hastane... Bundan dolayı da bütçeye bu sene çok ciddi rakam koyduk, hiç olmazsa şu borcunu ödemeyen, kredi borcunu ödemeyen öğrencilerle ilgili de biz bu bütçede bir şeyler görmek isterdik.
Bugün Müteahhitler Birliğinde... Tabii "müteahhit" deyince siz başka şeyler anlıyorsunuz ama Türkiye, inşaat sektöründe dünyada çok ciddi mesafeler katetti. Bilineni değil de bilinenin dışındakiler üzerinden söylüyorum: Bakın, dört beş ay içerisinde hazır beton fiyatları 120 liradan 220 liraya geldi.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Yok ya, yanlış oldu.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Evet, 120 lira metreküpü, bugün Ankara'daki fiyatlardan bahsediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN SÜMER (Adana) - 220 lira doğru.
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Bak, 220 lira bu. Hazır Beton Birliğinin kurucusuyum ben, beton işini iyi bilirim. Şu an kullanıcısıyım ben, hazır betonu da aynı zamanda kullanıyorum. Bugün gelen listeler, Sayın Vekilim, bak, bugün Ankara'da -bölgelere göre farklılık gösterir ama- beton firmaları diyorlar ki: Hazır betonun yani C35 sınıfı, normal inşaatlarda kullanılan betonun metreküp fiyatı 220 lira. Demirin fiyatı -buraya gelmeden önce sordum- 5.700 lira. Bugünün rakamları itibarıyla demirin 1 ton fiyatı 530 lira.
Bakın, arkadaşlar, dört beş ay öncesinde bu rakamlar 3.000-3.500 mertebesindeydi; beton fiyatları 120 lira mertebesindeydi.
ORHAN SÜMER (Adana) - 2.970 liraydı Başkanım, 2.970.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Bakın, rakamlar 2 katına yükseldi. İnşaat sektörü lokomotif sektördür yani bu fiyat ayarlamasını... Sayın Bakanım, yani sanayicilerimizin durumunu da biliyoruz, belki hurda fiyatları ama muhakkak bu konuya bir el atılması lazım.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Yanlışlık var.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Bu konuyu konuşuruz yani kürsüden süremi kullanmak istemiyorum. Sizin yanınızda telefon açar konuşuruz, bildiğimiz bir konu.
ORHAN SÜMER (Adana) - Bedri Başkan, 6'ncı ayda 2.970 liraydı demir. 2.970 liraydı, 6'ncı ayda ben aldım.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Doğru, dolayısıyla bugün 5.700, hatta ocak ayında...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Başkanım, toparlıyorum, biraz daha...
BAŞKAN - Söz veremem Sayın Yaşar, uzatma sürenizi verdim.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Peki.
Yani ocak ayında bunun 650 dolarlar mertebesine çıkacağını söylüyorlar, o da 6.500 lira demektir.
BAŞKAN - Sayın Yaşar, toparlayalım lütfen.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Dolayısıyla, ben bu konuda da Sayın Bakanım, sizlerin bu konuya el atmanızı rica ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Yaşar, uzun bir gece, çok uzun bir gece. Şu kürsüyü silsinler, müsaade edin de.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) - İnşallah yeni sözler verirsiniz Başkanım bize. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)