GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 3'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:27
Tarih:10.12.2020

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu adına, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, 10 Aralık 2016 tarihinde İstanbul Beşiktaş'taki terör saldırısında şehit olan polislerimize ve vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum.

Ayrıca, bugün 10 Aralık İnsan Hakları Günü, tüm insanlığa kutlu olsun diyorum.

Enerji, modern dünyada, yaşadığımız teknolojik çağda yaşamın vazgeçilmez bir unsuru hâline geldi. Enerji olmadan ne beslenebiliyoruz ne güvenliğimizi tamamen sağlayabiliyoruz ne de işlerimizi yönetebiliyoruz. Ülkemizde enerji talebi her geçen gün artmaktadır. 2021 Yılı Cumhurbaşkanlığı Programı'nda belirtildiği üzere, 2000-2018 arasında yıllık elektrik enerjisi talebi dünyada ortalama yüzde 3 artış gösterirken bizde yüzde 5 artış göstermiş. Cumhurbaşkanlığı 2021 bütçesinde, bu artış büyümeye bağlanmış. Artık dünyada sağlıklı büyümenin ölçüsü enerjinin çok tüketilmesi değil, daha verimli ve daha tasarruflu tüketilmesidir. Maalesef, ülkemizde enerji konusunda her şey güllük gülistanlık değildir.

Hükûmetin enerji politikalarında önemli gördüğüm üç sorundan bahsedeceğim: Birincisi, enerjide dışa bağımlı olmamızdır; ikincisi, enerji kullanımında çevreyi ve doğayı hoyratça kullanmamızdır; üçüncü konumuz ise enerjiyi bir rant alanı olarak görmemizdir. Türkiye, 80'li yıllardan beridir önemli ölçüde ithal enerji kaynakları kullanmaktadır. Önemli ölçüde petrol, doğal gaz ve kömür ithal ediyoruz. Evet, bir ülke her zaman kendi kendine yetmez, bunun neredeyse imkânı yoktur fakat elimizden geldiğince enerjide daha az bağımlı olmalıyız. 1990'larda yüzde 51'lerde, 2002'de yüzde 67'lerde olan enerji arzında dışa bağımlılığımız 2018'de yüzde 72 seviyesine yükselmiştir. Ayrıca, TÜİK verilerine göre, 2017'de enerji ithalatımız 37 milyar 204 milyon dolar iken 2018'de yaklaşık 43 milyar dolar ve 2019'da ise 41,6 milyar dolar seviyesinde olmuştur. Tabii, burada birçok sakınca var. Doğal gaz tedarik ettiğimiz ülkelerin fiyatları artırması, ayrıca herhangi bir kesinti veya sıkıntı sorun olduğu durumda, siyasi sıkıntı olduğu durumda karşılaşacağımız sorunlar önümüze engeller çıkarabilir. Bu yüzden doğal gaz depolama faaliyetlerinin yeterli olması gereklidir. Bu konuda yapılan yatırımları olumlu buluyoruz ama 4 milyar metreküplük doğal gaz depolama kapasitesinin daha da artırılması gerektiğini düşünüyoruz.

Dışa bağımlılıkta bir diğer sorun da yapılan anlaşmaların saydam olmamasıdır. "Yapılan sözleşmeler gizli." deniyor ama fatura millete ödetiliyor.

İktidarı enerji konusunda sorunlu gördüğüm ikinci husus ise enerji üretim ve kullanımında çevreyi, doğayı, havayı, suyu hoyratça kullanmamız, hatta katletmemizdir. Özellikle nehir tipi hidroelektrik santrallerde, termik santrallerde ve madencilikte bu konuda dünyanın en vurdumduymaz ülkelerinden biriyiz. Daha önce de söylemiştim, çevre konusunda Hükûmetin yaklaşımı yanlıştır. Yer altında, yer üstünde ne varsa, verimli, verimsiz, bir an önce satıp savmak üzerine kurulmuş, geleceği hiç düşünmeyen -kusura bakmayın, bu tabiri kullanacağım- cahilce bir yaklaşımdır. Hatta bazen doğamızı katletme hakkını da mütevazı yatırımlar karşılığında yabancı şirketlere on-on beş seneliğine veren bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım, çevre örgütlerinin açıklamalarına göre Kaz Dağları'nda 195 bin ağacın katledilmesine sebep olan bir yaklaşımdır. Doğa talan ediliyor, Kaz Dağları'nın yanına bir de kalkıp Avanos'u ekliyorsunuz.

Aydın ilinde yapılan JES'lerde Aydın'ın güzelim doğasına, insanına ve tarımına büyük tahribat yapılıyor. Bu kürsüden defalarca gelecek nesillerin sadece bizim torunlarımız, çocuklarımız olmayacağını, sizin çocuklarınızın da torunlarınızın da bundan etkileneceğini söylüyoruz ama ne yazık ki hâlâ dinlemiyorsunuz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, bu politikalarla kısa vadede para kazansanız bile uzun vadede kaybedersiniz çünkü bu politikalar sürdürülebilir değildir. Bakanlığın çevreye verdiği önemi anlamak için tahsis ettiği bütçeye bakalım: Bakın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 4 milyar TL'lik bütçesinin ne kadarı sürdürülebilir çevreye ve İklim Değişikliği ve Uyum Dairesi Başkanlığına ayrılmış? Sıkı durun arkadaşlar, sadece 2,5 milyon TL yani binde 1'inden az. Bu bütçeyle mi sürdürülebilir çevre hedefliyorsunuz?

Çevreye önem verecekseniz öncelikle "ÇED gerekli değildir" uygulamasını derhâl yürürlükten kaldırın, tüm enerji politikalarını halkın ve STK'lerin katılımıyla ivedilikle tartışmaya açın.

Değerli milletvekilleri, üçüncü problemli husus, elektrik özelleştirilmelerindeki yanlışlıklar ve onların yol açtığı sorunlardır. Ülkemizde elektrik üretim tesislerinin çok büyük kısmı özelleştirildi. Elektrik üretiminde kamunun payı 2019 yılında ancak yüzde 19,5 seviyelerinde. Yüksek elektrik talebi beklentisiyle teşvik edilen yatırımcılar hızla yurt dışından kredi kullanarak doğal gaz çevrim santralleri yaptılar ancak gelişen koşullarda bu elektrik üretimi pahalı hâle gelince krediler ödenemez hâle geldi. Geçen yıl elektrik üretim ve dağıtım sektörünün 47 milyar dolarlık borç stoku vardı. Bunun da 12-13 milyar doları ödenemeyecek durumdadır. Tabii, bu ödemeler, batık krediler de kapasite kullanım bedeli olarak ya da vergi olarak vatandaşın faturasına yansıtılmaktadır. Son yıllarda elektrik kurulu gücü düzenli olarak artıyor fakat talepte aynı oranda bir artış söz konusu değil. Hatta talepte 2017'den itibaren bir daralma da söz konusu. Ülkemizdeki elektrik enerjisi kurulu gücümüz 93 bin megavatın üzerinde. Buna rağmen, en yüksek tüketim anında bile 49 bin megavatlık bir tüketim var. İlaveten, Akkuyu Nükleer Santrali de var, 4.800 megavat kurulu gücünde ve yılda 35 milyar kilovatsaat elektrik üretecek olan bu santralle kapasitemiz daha da çok artacak fakat kullanım oranımız da görüldüğü gibi, kapasitemizin çok altında kalabilecek. Bu plansız hamlelerimiz sonucunda bazı santraller üretimi durdurmuş, bazıları kapanmış, bazıları da satılmıştır.

Elektrik üretiminde bunlar olurken elektrik dağıtımı ve satışı ise tamamen özelleştirildi. Ne oldu? Daha mı ucuza elektrik kullandık? Daha mı verimli yatırımlar yaptık? Enerjide dışa bağımlılıktan mı kurtulduk? Enerji ithalatımız mı azaldı? Aksine, bu durumun yarattığı büyük sorunlar var. Uygulamada bu özelleştirme işi, rant aktarımına dönüştü.

Değerli arkadaşlar, dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesinin yol açtığı sorunlar, hemen her gün vatandaşın gündeminden düşmüyor. Maalesef bazı vatandaşlarımız elektriğe rahatça ulaşamamaktadır. Bu konuyu defalarca dile getirdik. Halkımızın her ferdinin elektriğe erişimini sağlamamız lazım. Dağıtım şirketleri, bazı bölgelere altyapı yapmamakta, çeşitli bahanelerle yatırım maliyetlerinden kaçmaktadırlar. Bu durum, en başta, yerleşim yerlerinden uzakta bulunan hayvancılarımızı, çiftçilerimizi ve köylülerimizi etkilemektedir. Yerleşim yerlerinden uzakta olmaları istenen süt üreticilerimizin, sütlerini sağdıktan sonra hemen soğuk sisteme sokmaları gerekiyor fakat dağıtım şirketi birtakım bahanelerle bu işletmelere elektrik götürmüyor. Bu konudaki yaptırımları derhâl uygulamalıyız, daha sonra da vatandaşlarımızın elektriğe daha ucuz erişmesi için çareler düşünmeliyiz. Beklentimiz, isteğimiz budur. Halkımız zaten enflasyon belasıyla boğuşuyor, beslenmekte bile zorlanır oldu insanlarımız, maalesef, hâlâ yüksek fiyatlarla elektrik kullanıyoruz. G20 üyesi ülkeler arasında satın alma gücü paritesine göre elektrik fiyatı en pahalı 3'üncü ülke konumundayız.

35 milyonu mesken olan 43 milyondan fazla elektrik abonesi var. Bakın, 35 milyon mesken abonesi aynı tarifeden elektrik faturası ödüyor. Bu, adil değildir. Az kullanan vatandaşa indirimli bir fiyattan elektrik verilmesi daha doğru olacaktır. Böylece, vatandaş kendi gelirine göre elektrik kullanacak ve neticede, gelirlerinden az da olsa tasarruf edebilecektir. Böyle bir uygulamanın bize bir avantajı daha var, farklı tarife uygulanması vatandaşı daha az elektrik kullanmaya teşvik edecek, böylece enerji tasarrufu da sağlanacaktır.

Değerli milletvekilleri, şimdi, 100 liralık bir elektrik faturasının 19,43 lirası vergi ve fonlar, 28,27 lirası da dağıtım bedeli, geriye kalan 52,3 lira ise abonenin kullandığı elektrik bedeli. Yani faturanın yaklaşık yalnızca yarısı kullanıcının kullandığı elektrik için, geri kalanı dağıtım bedeli, vergiler, sayaç okuma bedeli, TRT payı vesaire. Birçok şeyi faturaların içine gizliyorsunuz ki tesadüflerle öğreniyoruz. Daha dün, şirketlerin temsil ve ağırlama masraflarının, personel yolluklarının, arabuluculuk ve avukatlık giderlerinin de faturada olduğunu öğrendik.

Arkadaşlar, bu, dağıtım bedeli nedir? Şirketin hizmet kalitesini artırması, yatırımlarını yapması ve kayıp kaçak oranını düşürmesi için ödenen bir bedeli olması lazım. Biz, vatandaş olarak bu parayı tıkır tıkır öderken bu şirketler hizmet kalitesini artırdılar mı? Vatandaşa hizmet için yatırımlarını yaptılar mı? Mesela, hepimizin faturasına eklenen kayıp kaçak bedeli. Bunu önlemek vatandaşın görevi mi ki cezasını vatandaş çekiyor.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Hatip, müsaade eder misiniz...

Sayın bakanlar, birileri çıksa, size burada hakaretamiz ifadeler kullansa... Çok rahat bir şekilde dinliyorsunuz. Sayın hatip kürsüde gerçekten çözüm olabilecek öneriler getiriyor ve siz dinlemek bir yana sırtınızı dönüyorsunuz. Bu konuda sizi biraz daha dikkatli olmaya davet ediyorum.

Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Yani böyle bir usul yok.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Böyle bir usul var.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Böyle bir usul yok hakikaten, böyle bir usul yok.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Böyle bir usul de yok.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Bakan dinlemesini de yapar, ilgili bilgileri de alır, bu konuda herhangi bir problem yok.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Çok özür diliyorum Sayın Hatip.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın konuşmacının konuşması esnasında konuşmayı bölüp böyle bir çağrıda bulunmak kesinlikle kural ihlalidir, doğru değildir.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Ben kendi grubumdaki konuşmacının konuşmasını keserim. Sen de otur orada, dinle.

BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu, lütfen...

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) - Kayıp kaçak hususunda...

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Siz yerinize oturun beyefendi, siz yerinize oturun. Burada yaptığınız saygısızlık asıl konuşmacıyadır.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Faydalan biraz...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hayır, izin istedi, kendi konuşmacısından izin istedi ya.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Kendi konuşmacınıza saygısızlık yapıyorsunuz. Böyle bir şey yok, izin yok.

ORHAN ÇAKIRLAR (Edirne) - Hiç alakası yok.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Ya, saygıdan bihaber adamsın!

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Dört dakika ekleyin Başkanım, dört dakika gitti.

BAŞKAN - Sayın Altıntaş, aslında size bir şey oldu bizim üzerimizden, siz lütfen konuşmanıza devam edin.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Dört dakika ekleyin Başkanım.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Dört dakika ekleyin.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Buna sebebiyet veren kendi Grup Başkan Vekili.

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) - Teşekkür ederim.

Kayıp kaçak hususunda bu şirketlerden beklenti büyüktü. Elektrik dağıtımı özelleştiğinde bu şirketler devlete kayıp kaçak oranlarını düşürmeyi taahhüt etmişlerdi. Kayıp kaçak oranlarının son hâli ne oldu, baktınız mı? Bazı illerimizde yüzde 50'nin üzerinde, hatta yüzde 70'in üzerinde kaçak kullanım var. Demek ki bu şirketler beklendiği gibi başarılı olmadı. Başlangıçta bölgelerin kendi kayıp kaçak maliyetlerini karşılaması kararlaştırılmışsa da bu sisteme bir türlü geçilememiş, elektrik kullanıcılarının bütününe bu bedeller yansıtılmıştır. Bu adil bir uygulama değil; hataların, çalışmalardaki eksikliklerin ve hatta yönetimdeki ciddiyetsizliklerin bedeli apaçık vatandaşın sırtına yüklenmiştir. Bunun acilen çözülmesi gereklidir. Devletin ve yönetimin kayıp kaçak veya çalıntı elektriğin peşine düşmesi ve bunun cezasını tüm yurttaşlara kesmemesi gerekmektedir. Kaldı ki özelleştirdiğiniz, elektrik dağıtım şirketlerine verdiğiniz işleri bu şirketler yeterince yerine getirmemektedir. Bunun bedelini de yine vatandaş ödüyor. Perakende satış marjı gibi yaptırımların derhâl uygulanması gerekmektedir. Burada denetim eksikliği görüyoruz. Denetimi Bakanlığın yapması gerekiyor ama Bakanlık bu denetimi TEDAŞ ve EPDK'ye yaptırıyor ama onların da yeterli elemanları ve teşkilatları yok. Denetim ve yaptırımlar yapılmayınca ne oluyor? Aldığınız tedbir ne? Her defasında kayıp kaçak oranlarını revize etmek ve bu şirketlerin verimsizliğini gizlemek, bedelini de vatandaşların faturalarına yansıtmak.

Değerli milletvekilleri...

AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK - Sayın Başkan, arkadaşlar birbirleriyle konuşuyorlar. Lütfen, hatibe saygı gösterin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Bakan, sizin göreviniz o hatibi dinlemek.

AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK - Sizin de göreviniz.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Böyle bir saygısızlık yok!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Böyle bir saygısızlık yok! Buradaki herkes milletten aldığı görevi yapıyor.

AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK - Sizin de göreviniz. (CHP sıralarından gürültüler)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ağzınızı kapatın bir kere! Böyle bir şey var mı?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) - Sayın Bakan personelini dinliyor. Bakan yardımcıları var.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Bu saygısızlığı Meclise yapamazsınız! Haddinizi bileceksiniz! Oradan oturup Meclise ayar veremezsiniz. Haddinizi bilin!

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Haddinizi bilin, sizin haddiniz mi!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bir dakika...

Sayın Başkan...

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Böyle bir saygısızlık olur mu ya?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Meclise saygısızlık yapıyor. Zembille bakan olunca böyle oluyor bu işler. Zembille bakan olunca böyle oluyor. Meclisten çıksa böyle olmaz.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan, bakın, biraz evvel usule aykırı şekilde bir Grup Başkan Vekili kendi milletvekili kürsüde konuşurken ayağı kalktı ve bakanlar dinlediği hâlde...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Burası sadece sizin milletvekillerinize mi ait?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri... Sayın milletvekilleri...

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - ...kendisine soru soran insanları dinlediği hâlde bu konuda yanlış bir usulü başlattılar.

BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu...

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bu konuda yanlış usule cevap verilmesi de aynen uygundur.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Sayın Akbaşoğlu, Sayın Bakana Meclisin hukukunu hatırlatın, İç Tüzük'ü ihlal etti.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Meclisin hukuku, İç Tüzük'ü ihlal etmemektir. Önce Grup Başkan Vekili...

BAŞKAN - Lütfen sayın milletvekilleri...

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Hatibin konuşması bitsin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Neyse, bitsin.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, sayın hatibi 2 defadır... Bakınız, haksızlık yapıyoruz sayın hatibe. Lütfen sayın hatibe haksızlık yapmayayım.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Başkan, siz Meclisin hukukunu korumalısınız!

BAŞKAN - Buyurun Sayın Altıntaş.

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bakın, bu, üstünde durulması ve düzeltilmesi gereken bir durumdur. Elektrik dağıtımını özelleştirmeniz beklediğiniz gibi işlemiyor. Bir yerde hata yaptığınızı kabul etmelisiniz artık. Altyapı yatırımları hususundaki sorunu söyledik. Vatandaş mağdur ediliyor. Dağıtım bedelini, kayıp kaçak bedelini de söyledik. Faturasını ödeyen vatandaşa kaçak kullanım bedeli ceza olarak veriliyor.

Bir de kısaca "YEKDEM" denilen Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması kapsamında dolar bazında destek veriyorsunuz. YEKDEM'e karşı değiliz ama kayırmacılığa dayalı ve verimliliği esas almadan yapılan dolar bazlı desteğe karşıyız. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Arz fazlamız var, tükettiğimizden daha fazla üretim yapıyoruz, buna rağmen YEKDEM kapsamına giren şirket sayısı artıyor. Bu da YEKDEM maliyetinin elektrik aboneleri üzerindeki yükünü de her yıl artırmakta. Aslında, bu şirketlerin böyle hızlı çoğalmasında dolar bazında verilen alım garantilerinin de rolü büyük. Mesela, 2011'de YEKDEM kapsamındaki üretim tesisi 20 iken 2020'de bu sayı 818'e yükselmiştir. YEKDEM kapsamında elektrik üretimleri karşılığı olarak 2019'da 20 milyar liranın üzerinde ödeme yapılmış. Ayrıca, bu teşvikler neden dolar üzerinden verilmektedir? Mesela, güneş enerji santralleri için devletin verdiği alım garantisi kilovatsaatine 13 sent yani 1 liradan fazla. Mesken kullanıcılarına elektriğin kilovatsaati ortalama 71 kuruştan veriliyor. 13 sent bugünkü kurdan 1 lira civarında; fahiş bir fiyat. Hidroelektrik, rüzgâr, jeotermal, biyokütle; bunlar için de teşvikler dolar üzerinden. Kur yükseldikçe zarar da artıyor. Peki, neden Türk lirası kullanılmıyor? Neden dolar üzerinden bu garanti verildi? Ben bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda Sayın Bakana sordum. Bakanlıktan bana gelen cevabı size okuyayım: "Türkiye Büyük Millet Meclisine arz edilen Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nde alım fiyatlarının Türk lirası olacağına dair hükümler yer almaktadır." deniliyor. Tabii, bu cevabı alınca seviniyoruz. Hemen iki hafta önce Mecliste kabul edilen kanuna bakıyoruz. Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 23'üncü maddesinde dolar bazında verilecek olan teşvikler görülüyor. Değerli arkadaşlar, ben mi alım fiyatlarının Türk lirası olacağını göremiyorum yoksa gelen cevapta doğrular yazmıyor mu? Sayın Cumhurbaşkanı gibi biz de mi aldatılmaya çalışılıyoruz?

Gelelim Sayıştay raporuna: Vatandaştan faturalarda toplanan Elektrik Enerjisi Fonu katkısı Sayıştayın tespitine göre bazı firmalarca eksik yatırılmış ya da hiç yatırılmamış. Bakanlık bu hususu yeterince takip etmemiş veya edememiş. Bu kabul edilebilir mi arkadaşlar? Bakanlığın vatandaşın parasına sahip çıkmak görevi yok mudur? Bu Fonla ne yapılması hedefleniyordu? Enerji verimliliği ve tasarrufu, akıllı şebekeler, şebeke güvenliği, sürdürülebilirlik konusunda araştırma ve geliştirme yapılması hedefleniyordu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) - Devam edebilir miyim?

BAŞKAN - Alacaklısınız efendim, buyurun.

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) - Bu Fona ödeme yapılmamasına göz yuman Bakanlık herhâlde bu tür AR-GE çalışmasını gereksiz buluyor.

Burada bir başka konuyu da gündeme getirmek isterim. Bizim hem ulusal şebekemizin hem de bölgesel dağıtım şebekelerimizin siber güvenliğine çok dikkat etmemiz lazım. Bu sistemi maalesef yabancı kaynaklı yazılımlarla kontrol ve idame ettiriyoruz. Biliyorsunuz, yıllar önce İsrail, İran'ın enerji sistemine "Stuxnet" adlı bir virüs yollayarak ciddi kayıplara sebep oldu. Günümüzde vatan savunması sadece toprak korumakla olmuyor. Bu konuda da projeler yapılması, yerli çözümlerin bulunması için kullanılabilecek bu Fona para yatırılmaması ve Bakanlığın da bu durumda yaptırım uygulayamaması hem âcizlik hem de millî güvenlik zafiyetidir. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Sonuç nedir? Bütün bu kötü yönetim sonucunda elektriğe ha bire zam yapılması durumu ortaya çıkmıştır. TÜİK'in açıkladığı verilere göre, 2020 yılının birinci döneminde evlerimizde önceki senenin birinci dönemine oranla yüzde 32,3'lük bir zam yapılmıştır. Böylece, elektriğin 1 kilovatsaati ortalama 71 kuruş olmuştur. Doğal gazda da durum vahim. 2020'nin birinci döneminde 2019'un birinci dönemine oranla yüzde 34,7'lik bir artış söz konusu; 1 metreküp doğal gaz ortalama 182,6 kuruş. Sanayide de benzeri bir kötüye gidiş var. Corona virüsü salgını sanayicilerimizin işlerini bu denli etkilemişken sanayide kullanılan elektriğe de zam geldi. 2020 yılının birinci dönemine baktığımızda sanayide kullanılan elektriğe 2019'un birinci dönemine oranla yüzde 21,8 zam gelmiş ve 1 kilovat elektrik ortalama 58,6 kuruş olmuştur. Böylesine zor ve ekonomik bir süreçten geçerken, üretimin ülkemizin bu krizden çıkması için önemi aşikârken ve bu sanayicilerimizin desteklenmesi istihdam için, işsizliğin önlenmesi için elzemken sanayiciye destek olunması gerekir. Üretimi teşvik etmek için faizli krediler değil, daha gerçek destekler verilmesi gerekir.

Arkadaşlar, maalesef bu denetimsizlik, bu rant paylaşımı, bu lakayıtlık olduğu sürece faturaların azalması mümkün görülmüyor. Gelecek nesillere de güzel bir çevre, yaşanabilir bir doğa, temiz akarsular, göller, soluyacak temiz hava bırakamayacağız. Çözüm yok mu? Elbette var ama bugünkü iktidarla olmayacak. Ülkemizde enerji sorunu yoktur, enerji yönetim sorunu vardır. Sorunun kaynağı olanlar, sorunun çözümü olamazlar. Enerjide temiz ve dürüst bir sayfa açmalıyız.

Temiz enerjiye bir an önce ulaşmak dileğiyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)