GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:26
Tarih:09.12.2020

İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Kamu Gözetimi Kurumu, Türkiye İstatistik Kurumu 2021 yılı bütçeleriyle ilgili olarak İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının temel amacı devlete kaynak temin etmek değildir, şimdiye kadar "özelleştirme" adı altında yapılan işlemler de esasen özelleştirme değildir. Özelleştirme, uygun fiyata kaliteli hizmet sunulmasını sağlamak adına istihdamı artırmak ve ülke ekonomisini geliştirmek amacıyla yapılan, mülkiyeti veya yönetimi devlete ait olan iktisadi üretim birimi ve kuruluşlarının özel sektöre devredilmesi sürecidir. Ancak Türkiye'de bu iş yandaşlara para kazandırma, devletin değerli kurumlarını yok pahasına özel sektöre peşkeş çekme ve istihdam sunacağı yerde ülke ekonomisini baltalama olarak devam etmektedir. Cumhuriyet tarihimizin kazanımları özel sektöre, yandaşlara ve yabancılara devredilmiştir. Özelleştirmenin iki ana unsuru vardır: Bunlardan ilki değer tespiti, diğeri ihaledir.

Gelişmiş ülkelerde suların yönetimi paylaşılamaz. Ülkeler, sularının yönetimini egemenlik konusu olarak değerlendirirler. İngiltere, Amerika gibi ülkelerde yabancılara liman özelleştirmeleri yapılmaz. Limanlar ticaretin merkezi, ülkelerin dış dünyaya açılan kapılarıdır. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde limanların işletim hakkı yabancılara devredilemezken ülkemizde tüm limanlar yabancıların eline geçmiş durumda. Neresini tutsak elimizde kalıyor; havaalanları, köprüler, limanlar ve cumhuriyetimizin kazanımı güzide kuruluşlarımızı "özelleştirme" adı altında yabancılara sattınız. Soruyorum sizlere: 1986'dan bu zamana kadar 70,4 milyar dolar özelleştirme yapıldı, bunun 65 milyar doları sizin zamanınızda gerçekleşti. Bu para nerede? Nerelere harcadınız?

Değerli milletvekilleri, Kamu Gözetimi Kurumuyla ilgili şunları söylemek istiyorum: Bilindiği gibi bu kurum uluslararası standartlara uyumlu finansal raporlar oluşturmak ve etkin bir kamu gözetimi yapmak amacıyla 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle, 2 Kasım 2011 tarihinde, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu uyarınca zorunlu olan bağımsız denetim piyasasını düzenlemesi için kurulmuş bir kurumdur.

Bu kurum, en çok bağımsız denetim firmalarıyla ilgili faaliyet göstermektedir. Kurumun 3 temel faaliyeti vardır: Gözetim faaliyeti, muhasebe standardı yapma faaliyeti, denetim standardı yapma faaliyeti. Gerek muhasebe standardı gerekse de denetim standardı Türkiye orijinli değildir, İngiltere orijinlidir. Türkiye denetim standardı, Uluslararası Bağımsız Denetim ve Güvence Denetimi Standartları Kurulu tarafından düzenlenmektedir. Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu tarafından yayımlanmakta ve Kamu Gözetimi Kurumu tarafından da bunlar Türkçeleştirilmektedir.

Kamu Gözetimi Kurumunun kurulduğu tarihteki en tecrübeli kamu kurumu, ülkemizde otuz yıllık tecrübesiyle Sermaye Piyasası Kuruludur. Kuruluş tarihinde ve hâlihazırda bu kurumda görev yapmış hiçbir kurul üyesinden, uzmandan maalesef Kamu Gözetimi Kurumu faydalanmamıştır. SPK'nin geçmiş kamu ve özel tecrübesini aktaramamış olması, yeni kurulan Kamu Gözetimi Kurumunun eksik, tecrübesiz kurulmasına neden olmuştur.

Kamu Gözetimi Kurumunun teşkilat yapısı incelendiğinde, hiçbir kurul üyesinin, daire başkanının, uzmanının ülkemizde bağımsız denetim tecrübesi olmadığı görülecektir. Kurumun üst kurul olmasından dolayı karar verici noktalarında da bağımsız denetim piyasasında tecrübeli kişiler olması beklenirken hiçbir kişinin bunu sağlamıyor olması, kurulun verdiği kararlarda uygulamadan uzak, hatalı ve politik kararlar verilmesine neden olmaktadır.

Kurulun yapmış olduğu inceleme faaliyetleri bağımsız denetimin özüne yönelik değil, tamamen şekline ilişkin olmaktadır. Şeklî incelemeler yapılmasından dolayı, yatırımcısına eksiklerini söylememesine rağmen, şeklî incelemeden dolayı cezalar verilmekte; başka bir durumda 100 milyonlarca liralık hatalı dosyalar olmasına rağmen hiçbir idari ceza verilmemektedir. Anayasa'nın kanunilik ilkesine uygun olarak suç ve cezaların belirtilmemiş olması kurulun istediğine istediği cezayı verebilmesine, keyfiyete dayalı bir yapı kurmasına neden olmuştur. Kurul, yetkisi olmadığı hâlde, A şahsına "bir defaya mahsus olmak üzere" ifadesiyle ceza vermemekte, B şahsına, üstelik de çok daha az hata tespit edilmesine rağmen, geçici faaliyetten men etme cezası verebilmektedir. Kurumsal bir yapı değil, keyfî bir yapı söz konusudur burada. Kamu Gözetimi Kurumu aleyhine açılan dava dosyaları incelendiğinde bu durum görülecektir.

Kamu Gözetimi Kurumu, denetim ücreti belirleme yetkisi olmasına rağmen sektördeki ücret tarifesini belirlememesi ve kontrol etmemesi nedeniyle tamamen mühür basılan bir sektör hâline getirilmiştir. Kamu Gözetimi Kurumunun uygulamalarında vermiş olduğu cezalar kurumun resmî "web" sayfasında ilan edilmektedir ancak bu cezalara ilişkin kurul kararı veya inceleme raporu hiçbir şekilde yayınlanmamaktadır. Kamu Gözetimi Kurumunun hem şeffaflığın oluşması hem de denetimin kalitesinin artırılması adına, Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, şirket isimleri ifşa edilmeden tespit edilen hususları ve verilen cezaları kamuoyuyla paylaşması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye İstatistik Kurumuna gelince, bu kurumumuz baştan aşağı vekâletle yönetilen bir kurum hâline geldi. Başkan vekâletle bakıyor, başkan yardımcıları vekâletle bakıyor, daire başkanlarından grup başkanlarına kadar büyük bölümü vekâletle bakıyor. Aslında, 2005 yılında iktidarınız, 5429 sayılı bir yasal düzenlemeyle Türkiye İstatistik Kurumuna bir ayrıcalık tanıyor, diyor ki: "Kurum Başkanı beş yıllığına atanır." Yani en az beş yıl görevinde kalır, sağlık sebepleri dışında görevden alınamaz, istenirse beş yıl uzatılır. Buna rağmen, en son görev yapan Birol Aydemir'den sonra yani 15/2/2016'dan sonra ne hikmetse, bu, kendi çıkardığınız yasaya uymuyorsunuz. Dört yıldır 3 kişi vekâlet etmiş, en son vekâlet sırası şu anda Muhammed Cahit Şirin'de. Yani, Allah aşkına, dört yılda başkanlığa vekâlet eden 3 ayrı şahıs, sizi anlamakta gerçekten güçlük çekiyoruz. Kamu yönetimini ne hâle getirdiğinizi zaten siz biliyorsunuz da biz de buradan görerek, buradan ifşa ederek milletimizin de görmesini istiyoruz. Allah aşkına, dört yıldır vekâletle yönettiğiniz adamlara güvenmiyor musunuz? Güvenmiyorsunuz da niye beş yıllık düzenleme yapıyorsunuz? Bir garip yönetim anlayışınız var. Yani, bu, dünyanın herhâlde hiçbir ülkesinde yok, bize has, size has bir iş.

Yine, 2020 yılında, Sayın Cumhurbaşkanımız, sağ olsun, bir kanun hükmünde kararnameyle kuruma düzenlemeler yapıyor. Daire başkanı sayısını 16'dan 25'e çıkarıyor, gene, başkan yardımcılarını 4'ten 6'ya çıkarıyor, 67 istatistik grup başkan kadrosu ihdas ediyor; yetmiyor, 25 istatistik daire başkanı makamı veriyor, büyütüyor da büyütüyor. Daha acayip bir şey yapıyor bizim garibimize giden, Türkiye'deki hiçbir kurumdaki daire başkanında olmayan bir hak veriliyor, makam tazminatı 2 binden 3 bine çıkarılıyor. Allah aşkına ya, TÜİK'teki daire başkanının Maliyedeki daire başkanından ya da Adalet Bakanlığındaki daire başkanından ne fazlası var, ne? Anlatsın biri bunu. Böyle bir ayrıcalık olabilir mi, böyle bir devlet yönetimi olabilir mi? Ama siz yapıyorsunuz, yapmaya da devam ediyorsunuz.

TÜİK teknik bir kurum olmasına rağmen unvanlı kadroya yapılan atamaların tamamı liyakat dışı. Yandaş sendika üyesi, hatta ahbap çavuş ilişkisi. 8 üst düzey yöneticisi, yani bölge müdürleri dâhil, karı koca. İlginç bir kurum yapmışlar burayı. Nasıl bu hâle getirmişler? Şu andaki Başkanı da endüstri mühendisi. Bir endüstri mühendisi TÜİK Başkanlığı yapıyor. Olur, yani bu iktidarda her şey olur. Bir istatistikçiye gerek yok, bulamadık bir istatistikçi, olsun.

İşte, değerli milletvekilleri, bu yapı öyle bir hâl getirmiştir ki, bugün, TÜİK, bütün araştırmalarda güvensiz bir kurum olduğunu ortaya koyuyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Hatta bu güvensizlik bütün araştırmalarda, özellikle AK PARTİ'li seçmenlerde bile yüzde 66, toplumdaki güvensizlik yüzde 85. Rakamlara takla attıran bir kurum hâline gelmiş, yetmez.

Buradan sadece -devletimizin bakanları var- devletimizin yönetimine söyleyeyim, Konsensus Araştırma Şirketi 2019'da "Türkiye'nin en itibarlı kurumları nelerdir?" diye araştırma yapıyor; 1'inci sırada Meteoroloji, 2'nci sırada Türk Hava Kurumu, 3'üncü sırada Türk Silahlı Kuvvetleri çıkıyor. Niye Meteoroloji? Şunun için Meteoroloji: Kurumun 1'inci çıkması aslında bir hakkın teslimidir. Neden? Çünkü bilime dayalı, evrensel kurallarla tespitler yapılıyor, dünyadaki benzeri kurumlarla iş birliği içinde, tüm meteorolojik tahmin kuruluşlarıyla bilgi alışverişi yapılıyor, dünyadaki gelişmelerle anlık bağlantı hâlinde çalışılıyor. Aslında, bu sonuç devlet yönetimine bir ders niteliğindedir ama on sekiz yıldır almadığınız bir ders var; bu Meteorolojiyi inceleyin, bakın devlet nasıl yönetiliyor ya.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Ama sizde o kabiliyet olmadığı için ahbap çavuş ilişkileriyle ülkeyi bu hâle getirdiniz ve bu kamuyu yıprattınız.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yokuş.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Kamu kurumlarının itibarını sıfırladıkça bu devlete, bu millete büyük bir yük yüklüyorsunuz, kurumlarımızı itibarsızlaştırıyorsunuz. Bu günahın bedeli çok ağırdır diyor, iyi günler diliyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)