GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:25
Tarih:08.12.2020

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYLİN CESUR (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ile Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğünün 2021 bütçesi hakkında İYİ PARTİ Grubu adına konuşacağım.

Her sene bütçe konuşmamda bütçe hakkı demokrasinin olmazsa olmazı diye mutlaka belirtiyorum, bugün de böyle başlayacağım çünkü dünden beri konuşmalarımızda "Bizlerin, vatandaşın vergileri nereye gidiyor?" diye sorduğumuzda iktidar kanadından buna cevap vermeleri gerekirken temsilcileri tarafından bütçeyle alakasız epey saldırıya uğradık. Burada bütçeyi görüşüyoruz ve onlar adına biz size "Vatandaşın vergileri nereye gidiyor?" diye soracağız, siz de anlatacaksınız. Eğer anlatamıyorsanız, "Anlatamayız." dediğiniz yerde burada işiniz yok.

Maalesef, yeni sistemde Türkiye'de artık 2 tane bütçe var. Bunlardan bir tanesi burada konuşuluyor, diğeri siyasi otoritenin tercihine bırakılmış, hukuk denetimi olmayan, bütçe dışına çıkarılan birçok kaynak. Bunlar Cumhurbaşkanına bağlı, Sayıştay ve Kamu İhale Kanunu denetiminin dışındalar, Varlık Fonu gibi. Atandıkları makama sorumlu olan sayın bakanlarla bütçeyi görüşüyoruz ve oyluyoruz burada; kifayetsiz oylamalar yapıyoruz. Halkın şikâyetlerinin gereğini yapma anlamında kifayetsiz ve halkın derdine derman değil.

Şimdi, bugün ben de bu sistemin içinde kalarak size sualler soracağım ve cevaplarını kamuoyuna sunacağım ki vatandaş iradesine başvurulduğu vakit bugünün hesabını sandıkta gelip sorsunlar diye.

Şimdi, geçen sene bütçede "İktidarınızda bir üst tokluk sınırınız var mıdır?" diye sormuştum, bir yıl içinde gördük, yokmuş. Şimdi, siz diyorsunuz ki "Halk getirdi bizi, biz de istediğimizi yaparız." Demokrasinin olmazsa olmazı basın, haber alma ve ifade özgürlüğü değerli arkadaşlar. Basın aslında kuvvetler ayrılığındaki dördüncü gizli güç ve vatandaşlarımızın demokratik tercihlerini doğru yapabilmeleri bu dördüncü gücün bağımsız ve etkin çalışmasıyla mümkün. RTÜK işte aslında bu değerleri korumak ve demokrasiyi çalışır kılmak üzere kurulan bir üst kurul. Radyo, televizyon ve internet faaliyetlerini düzenlemek ve denetlemekle görevlendirilmiş RTÜK ve ne tanımlıyor görev? Aslında görevine baktığımız zaman -vakit yok burada okumaya- çok da süslü, havalı, eğer doğru yürütülürse havalı.

Şimdi, bugün RTÜK bu görevlerin çok uzağında ve kanunla çelişen, özerk ve tarafsız bir kamu tüzel kişiliği olması gerekirken bağımsızlığını yitirmiş; bırakın güvenilirliğini, süsü püsü kalmamış, paspas olmuş hatta. Şimdi, 2018'de kanun hükmünde kararnameyle Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlandı ve Üst Kurulun özerkliği tarihin tozlu raflarına kaldırıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilen 9 üye, siyasi partilerin temsil oranındaki kontenjanlarından gösterilen adaylardan seçiliyor. Dolayısıyla Meclisteki durum neyse, aslında siyasal olarak da RTÜK de aynı şeyi gösteriyor, aynı oran var ve mevcut sistemin işlemezliği ve demokrasinin sadece vitrin süsü olma hâli orada da var. Yani, sorumlulukta aday olan partiye ve siyasallaşmaya tamamen açık. Şimdi çoğunluk kimdeyse dördüncü gücü kontrol edecek RTÜK'ün yönetimi de onda hâliyle. Yasamanın elleri bağlı. Yargının kalbi adalet, eğer beyni de hukuksa yargı bitkisel hayatta. Yürütme? Yürütme olmuş emir eri.

Şimdi, Kurul Başkanı Sayın Ebubekir Şahin'e RTÜK'ün talimatlı iş yapıp yapmadığı soruldu, "Sayın Cumhurbaşkanımızdan bir telkin ve talimat olmadı ama olursa devletimizin başıdır, emir telakki ederiz." dediler. Şimdi, bu beyan Üst Kurulun özerkliğinin ve kamu faydasında çalışma fonksiyonunun ortadan kalktığını gösteren bir beyan. Mesela "Yargı bağımsız." diyoruz ya, bir hâkimin davanın içerisinden bağımsız olarak bir siyasi parti liderinin telakkisini emir kabul etmesi ve haklı tarafı haksız bulması kabul edilebilir mi? Ya da Merkez Bankasının ülkenin kamu menfaatlerinin aksine, para politikalarında bir siyasi parti liderinden gelen telakkiyi emir kabul ederek sadece belli bir kesimin işine yarayacak şekilde, pek çok kesimi mağdur edecek şekilde politika benimsemesi kabul edilebilir mi? Edilemez tabii ama ülkemizde bunlar oluyor. Bu partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin sonucu aslında ve siyasal, yapısal bir tıkanmadan ibaret her şey.

Şimdi, bugün, denetleyici bir kurum olarak ifade, haber alma, düşünce çeşitliliği ve çoğulculuğunu kanunen sağlamakla görevli olan RTÜK, muhalif medyayı baskılama aracı olarak kullanılıyor. Yandaş medyaya karşı aşırı kollamacı olmuş ve bu saydığım yükümlülüklerin tamamını ihlal ediyor. Demokrasiyi bu sistemle çürütüyoruz değerli arkadaşlar ve yavaş yavaş devletin kurumlarının uzuvlarına varan bir çürümüşlük bu.

Şimdi, bakınız, ne diyorum, muhalif medyaya 1 Ocak 2019'dan 15 Mayıs 2020'ye kadar 36 kez yayın durdurma kararı ve idari para cezası verilmiş ve yandaşa sadece 1. Şimdi, bu orantısızlık 15 Mayıstan beri çok çok daha fazla arttı ve diğerlerinin daha az görünmesine yol açtı. Şimdi, "İyi de muhalefet hiç mi yapılmıyor basında? Buyurun işte özgür basın." diyebilirsiniz, diyorsunuz. İyi de nasıl özgür bu basın?

Bu orantısız cezaların yarattığı en büyük sorun otosansür, yani gazetecilerin en ufak bir eleştirmeleriyle beraber ilgili muhalif medyaya ceza verilme endişesi; daha yeni yaşadık, hepiniz biliyorsunuz. "Aman dikkat edin"ler, yasaklı konuşmacıların olduğu kara listeler, tartışmayı kesmek zorunda olan gazeteciler, fikrini söylemekten korkmalar; çok sıradan artık. Ve sonuç olarak, kamusal alandaki tartışma fakirleşiyor, demokrasi işleyişi sekteye uğruyor. İşte bu hedefleniyor da bence yani kasıt var aslında kasıt; bilerek yapılıyor.

Şimdi, hâlbuki TRT'de her siyasi partiye adil süreler verilmesini sağlayabilen vizyonerlikte bir RTÜK'tü hayal. Öyle de kurulmuştu ilk başta ama maalesef bunu da bu hâle getirdiniz.

Şimdi, büyük resme bakalım. Büyük resme baktığımızda -yazılı basında da böyle şeyleri çok gördük değerli arkadaşlar- vergi cezaları, tehditler, zaman içinde medya kuruluşlarının iktidara yakın ailelere geçmesi, patronaj korkusuyla konuşamayan gazeteciler ve -ayrı parmaklarda da olsa sahipleri- tek bir elin güdümünde toplandı hepsi. Dolayısıyla, kuvvetler ayrılığı gibi basın da artık dördüncü kuvvet olmaktan maalesef çıktı.

Aynı şekilde, sosyal medya platformlarına yapılan baskılar -burada yasayı geçirdik beraberce- onlara karşı açılan davalar, saymakla bitmez, vakit yok. İşte açık bir şekilde, fikrî egemenlik kurma çabalarıyla kasıtlı olarak, halkın vergileriyle demokrasiye çizilen neşter var burada.

E, bütçe Sayıştaysız olur mu? Olmaz. Hemen, 2019 Sayıştay raporlarında RTÜK'le alakalı 7 adet usulsüzlük var diyelim. Vaktim yok saymaya tek tek ama 2018'de de geçen RTÜK mülkiyetinde bulunan devlet taşınmazlarının vergiden muaf olması gerekirken belediyelere emlak vergisi ödemediğini söyleyelim. Kamu ihale Kanunu'na göre doğrudan temin yöntemiyle yapılan mal, hizmet alımlarında kanunda görülen yüzde 10'luk sınır aşılmış ve 2 milyona, 2;5 milyona bir de 2.700 daha eklenmiş, yüzde 20 kullanılmış. Şimdi, frekans planlamaları ve ihaleleri 2019 sonunda yapılmalıyken gerçekleşmemiş, yapılmamış, kalkınma programı ve yıllık program hedeflerinin gerçekleşmemesine sebep olmuş, yönetim bilgi sistemi kurulmamış. Say say bitmiyor, o kadar çok ki vaktim yok. Sonuçta RTÜK de düzelir arkadaşlar, düzelteceğiz de, düzelir ama "badel harabül Basra." İş işten geçiyor, çürütüyorsunuz kurumları.

Şimdi, Sayın Bakan turizm gelirlerinden bahsediyor ancak bu baskıcı anlayış dönüp dolaşıp Türkiye'nin yurt dışındaki imajına yansıyor maalesef. Nasıl görünüyoruz biliyor musunuz dışarıdan? Demokrasinin kaydığı, gittikçe otoriterleşen bir ülke. Siz katarakt olan gözlerinizle göremiyorsunuz ama biz dünyayla ilişki içerisindeyiz. Avrupalı turistler de dünyada artık bize gelmek istemiyorlar çünkü Akdeniz ülkelerine kaptırdık turistimizi, çünkü insanlar kendilerini güvende hissedecekleri, aldıkları bilgilerin oranın basınında doğrulanacağı bir ülkeye gitmek istiyorlar. Yetkililerce sağlanan bilgiler doğru olmadığında sonuç: 2020 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'ne göre 180 ülke arasında 154'üncüyüz, 2002'de 99'uncuyuz. Coronavirüs vaka sayılarına güvenmediği için Avrupalı gelmedi ve aksi hâlde ekonomi de kötü gidince Katar'a mahkûm oluyoruz. Siz katarakt olmuş gözlerinizle elleri haybeye kaldırırken işte bunun bedelini vatandaş ödüyor.

Şimdi, değerli milletvekilleri, RTÜK'ü ceza veren ve muhalefeti, basını, medyayı susturan bir kurum olmaktan derhâl çıkarmanız lazım, bunu burada söyleyelim.

Ve sanatçılarımıza geleceğim, çok az vaktim kaldı. Covid-19'dan en çok etkilenen kesim sanatçılar. Tiyatro, konser, dans gösterileri sekteye uğradı ve sanatçılarımız sahne arkasında çalışan emekçilerle beraber bu durumdan en çok etkilenen kesimlerden. Ekonomik kalkınma paketinde ihmal edildiler. KDV indirimleri gibi komik teşvikler değildi sanatçılarımızın ihtiyacı olan. Salon kiralarını ödeyemediği için kapanan sahneler, aylarca evine ekmek götüremeyen sanat camiası... Ve Ankara Sanat Tiyatrosu 58'inci doğum gününde kapandı. Kadıköy'ün sembolü Rexx Sineması kapandı ve yıkılacağı söyleniyor. Beyoğlu'na simge Atlas... Gündelik kazanan vatandaşlarımız işletme destekleme mantığının dışında bir desteğe de ihtiyaç duyuyorlardı. Kısa çalışma ödeneğinden de faydalanamadılar. Sanatçılarımızın değeri bilinmedi, onlar yalnız bırakıldılar ve sanatçısına sefalet yaşatan bir devlet, sosyal devlet olamaz değerli arkadaşlar. Birçok örnek var: Almanya, sanatçılarına federal bütçeden 50 milyon euro ayırdı, İtalya 130 milyon euroyu sanat sektörünü desteklemek için kullandı, Belçika 50 milyon Euro ayırdı buna ve genelde de bunlar sanata bizden çok daha fazla bütçe ayırıyorlar. Bizde özel tiyatrolar için geçen yıl 6 milyon 102 bin lira bütçe ayrılmış, bu yıl 12 milyon ayrılmış ama 328 özel tiyatronun bu yardımdan yararlandığı söyleniyor, bunların kim oldukları belli değil. Bunlar hakkında da ithamlar var. Bunlar kimler, açıklamalısınız. Nereye gidiyor bu paralar? Bir iki hafta önce kurulmuş olduğu söylenenler var bunların arasında. On sekiz senedir kültür ayrıştırılıyor; sanat, sanatçı ayrıştırılıyor ve gereksiz bulduğunuz için fikri sizinle uygun olmayanlara bütçe ayırmıyorsunuz. Kabul edilemez bu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

AYLİN CESUR (Devamla) - Sanatta dijitalleşmeyi başlatmak için iyi bir fırsattı bu pandemi dönemi, bunu da yapmadınız, dünya bunu yaptı. Bugün yokluk çeken sanatçılarımız -ışıkçısından kostümcüsüne- ülkemizin geleceği, kesmeyin faaliyetlerini ve uluslararası camiada bizim gururumuz olan sanatçılara hak ettikleri değeri verelim. Gelin, gelin, beraberce verelim.

Şimdi, Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle Devlet Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesine özel yasalar lağvedildi. Giremeyeceğim tiyatroya ve Devlet Opera ve Balesine, çok fazla sıkıntı var; ne emeklilik ne kıdem ne ihbar hakkına sahipler. Ya, sanatçının yevmiyelisi olur mu? Ben size soruyorum: Olur mu sanatçının yevmiyelisi? Öyle iki üç ay çalışıp başka bir yere gönderilerek olur mu? Hafızası var bu işin. Yıllarca emek vererek bu hâle getiriyorlar, bunu nasıl yok edersiniz? Kabul edilemez. Özel sahneler... O kadar çok sanatın doğasında olup da yapılmayan iş var ki hepsini düzeltmek gerekiyor, bunların hepsinin düzelmesi lazım. E, ne yapalım da daha iyi olsun? Şimdi, önce temsil ettiğimiz halkı unutmayalım değerli arkadaşlar. Korkmayın, vatandaşın sizden isteklerinden korkmayın. Tabii, korkabilirsiniz, konuşunca kopanlar oluyor aranızdan, haklısınız korkmakta, ona da bir şey diyemiyorum ama şimdi böyle olunca da aklıma şöyle bir şey geliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYLİN CESUR (Devamla) - Başkan müsaade ederse onu anlatarak bağlayacağım çok kısa. Yavuz Bey'e ettiniz, çok kısa...

BAŞKAN - Selamlayalım.

AYLİN CESUR (Devamla) - Şimdi, bir aslan, kurt ve tilkinin hikâyesi var; ava gidiyorlar beraber. Avlandıkları günün sonunda bir geyik, bir ceylan bir tane de tavşan avlıyorlar ve aslan kurttan akşam bunu paylaştırmasını istiyor. Kurt diyor ki: "Kralım geyik sizin olsun, ceylan benim, tavşan da tilkinin olsun." Ve aslanın pençesiyle tabii ki kurt kendisini yerde buluyor ve tilkiye dönüyor "Sen yap taksimi." diye. Tilki taksim yapıyor, diyor ki: "Geyiği sabah yiyin, ceylanı öğlen, tavşanı da akşam yiyin efendim." Ve aslan dönüyor tilkiye diyor ki: "Nereden öğrendin bu güzel taksimi yahu?" O da diyor ki: "Şu yerde yatan kurt var ya ondan öğrendim."

2020 bütçesinin herkese hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum, inşallah yüce Allah bize daha iyilerini yapmayı nasip etsin. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)