GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:23
Tarih:03.12.2020

ÜMİT BEYAZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili kanunun 3'üncü maddesi üzerine İYİ PARTİ adına söz almış bulunuyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu düzenlemeyle Türkiye Çevre Ajansının Çevre ve Şehircilik Bakanlığının ilgili kuruluşu olarak tüzel kişiliği haiz ve özel hukuk hükümlerine tabi olarak kurulacağı ifade edilmektedir. İktidarın, Türk hukuk müktesebatının devlet geleneğimizi oluşturan kurallarının, teamüllerinin ve tecrübelerinin hilafına bir düzenlemeyle Bakanlığa bağlı olarak kamu tüzel kişiliğine sahip fakat özel hukuk hükümlerine bağlı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığına âdeta paralel olan bir kurum yaratmak istediği anlaşılmaktadır. Bu şekilde, Ajansın gelecekte kanunda belirtilenler dışında karşı karşıya kalacağı çeşitli uyuşmazlıkların idari mahkemeler yerine adli mahkemelerde çözümlenmesi isteniyor. Bunun amacı da adli mahkemelerde Ajansa yönelik açılacak davaların çok daha karmaşık süreçlerle yürütülmesi beklentisiyle uyuşmazlıklarda karşı tarafı caydırıcı fakat Ajansı güçlendirici bir yöntem hedeflenmiştir. Bununla beraber Ajansın özel hukuka tabi olacak olmasının Kamu İhale Kanunu ve kamu yönetiminde şeffaflık ilkesiyle bağdaşmadığı görülüyor. Zira, teklifin 3'üncü maddesine böyle bir hüküm konulmasıyla teklifin 30'uncu maddesinde Türkiye Çevre Ajansının yapacağı mal ve hizmet alımlarında Kamu İhale Kanunu kapsamının dışına çıkarılmasının altyapısı hazırlanıyor.

Değerli milletvekilleri, İstanbul'a her döndüğümde esnaf yakamıza yapışıp içinde bulunduğu zor duruma nasıl çözüm bulunacağını sürekli bizden talep ediyor. Okulların kapanmasıyla işleri neredeyse durma noktasına gelen kırtasiyeciler, servisçiler, kantinciler çok zor durumda. Bu esnaflarımıza bugüne kadar herhangi bir gelir desteği sağlanmadığı gibi, kira ve çalışanlarının maaşlarının ödeme yükü altında eziliyorlar. Bu esnaf grupları şimdi kara kara düşünüyorlar. Evlerini, ailelerini nasıl geçindireceklerini mi düşünsünler, yoksa kapalı dükkânlarının kira ve vergi borçlarını nasıl ödeyeceklerini mi düşünsünler? Kiminle konuşsak daha önce böyle bir kriz yaşamadığını söylüyor. Bu insanların sesini kim duyacak? Emin olun ki abartmıyorlar. İstanbul'da esnaflarımız âdeta açlıkla sınanıyorlar. Görüyoruz ki saray sistemi Sayın Cumhurbaşkanı ile vatandaş arasındaki bağı koparmış durumda.

Bakın, kahvehane işleten vatandaşlarımız tam dokuz aydır evlerine ekmek götürmekte zorlanıyor. Kirasını ödemekte güçlük çeken, faturalara yetişemeyen, çalıştırdığına yevmiye veremeyen bu esnafın iş yerini kapatıyorsunuz ama SGK, stopaj, çevre vergisini istiyorsunuz. AVM'leri kapatmayıp kahvehaneleri, kafeleri kapatıyorsunuz; burada bir yanlışlık var. Şimdi, bu kapatma kararını aldınız, bu kapatmalar gerekli de olabilir ama bu esnaf, SGK primini nasıl ödeyecek, kirasını, elektriğini, doğal gazını, faturasını nasıl ödeyecek, daha önemlisi, evine ekmeği nasıl götürecek?

Değerli milletvekilleri, İstanbul'un nüfusu 1990'da 7,5 milyondu, şimdi 16 milyon. O günlerde İstanbul'da 17.395 taksi vardı, yüzde 100 nüfus artışına rağmen bugün de aynı sayıda taksi İstanbul'da hizmet veriyor. Son UKOME toplantısında Bakanlık ve taksiciler odası temsilcileri, bu sayının yeterli olduğunu söyleyerek İstanbulluların taleplerine kulak tıkadılar, bir avuç plaka sahibinden yana saf tuttular ama biliniz ki İstanbul'da plaka ağalığı üzerine kurulu bu taksi düzeni daha fazla sürdürülemez. Ne İstanbullular ne de gerçek taksi esnafı bir avuç plaka ağasının elinde oyuncak değildir diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)