GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:23
Tarih:03.12.2020

AYLİN CESUR (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Çevre Kanunu'nda düzenleme içeren bir tasarı görüşüyoruz. Bugün yaşanan pandeminin etkilerine de bakınca, çevre, dünyanın ortak konusu ve mutlak şekilde en yüksek seviyeden dünyanın birlikte hareket etmesi gereken bir parçası aynı zamanda.

Şimdi, birbirine tezat da olsalar kardeşleri var birlikte ele alınması gereken, el ele yürüyen: Sanayileşme ve küreselleşme.

Küresel çapta gerçekleşen üretim ve tüketim, küresel çapta iklimi etkiliyor ve ortaya çıkan atıkların idaresi de gitgide zorlaşıyor. Gerçek şu ki artık kabuğuna çekilmek mümkün değil, "Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın." diyemezsiniz ve bu gerçeklik aslında birkaç on yıldır da dile getiriliyor.

Dünya nüfusu geçen asrın başında 1,5 milyar ve bugün 7,5 milyar değerli arkadaşlar. Şimdi soruyorum: İnsan nelere katlanabilir? İnsan çok şeye katlanır da havasızlığa ve susuzluğa, nefessizliğe katlanamıyor.

Şimdi, 1959'da FAO yani Gıda ve Tarım Örgütü "Akdeniz Kalkınma Projesi" diye 10 raporluk bir rapor yayınladı ve diyor ki orada özetle: "Sulhun ve refahın gayrikabili taksimdir." Yani diyor ki: "Bir yerde refah ve bir yerde eğer fakirlik varsa orada barıştan söz edemezsiniz, barışı tesis edemezsiniz."

Şimdi, bunlara bir de çevre eklendi. 1979'da bir araya gelen dünya iklim konferansı, sanayileşme ve fosil yakıt kullanımı sonucu ortaya çıkan karbondioksitin küresel iklim değişikliğine sebep olacağını söyledi. Birleşmiş Milletler, 1992'de Rio'da, "Agenda 21"i çıkardı ve dünya halklarına seslendi: "Gelin, bu dünyada hepimizin sorumluluğu var, havayı, yeşili, toprağı, hayvan varlığımızı ve bitki varlığımızı tüketmeyelim."

Şimdi, 1990'lar ve 2000'ler bunu önemseyen ülkeler için, çağrıya cevap verenler için dönüşüm yılı oldu ve Türkiye'de de çevre ve su konusu öncelikle ele alındı. Ne zamana kadar? Sizden önce. Neden öyle diyorum? Çünkü on sekiz yılda geldiğiniz durum şu: Avrupa Birliği ortalamasında tüketilen toplam enerjide yenilenebilir enerjinin payı 2004 yılında yüzde 8,3; 2018'e gelindiğinde bu oran yüzde 18,8. Türkiye 2004'e yüzde 16'lık oranla giriyor ama 2018'e gelindiğinde yüzde 13,6.

Şimdi, burada itiraz edeceksiniz, siz daha yüksek veriyorsunuz ama sizin verdiğiniz rakam da üretim üzerinde. Oysa ki karbon ayak izini azaltmanın yolu karbonun açığa çıktığı tüketimin şeklini değiştirmekten geçiyor ve burada maalesef kötüye gitmişiz.

Şimdi, bu kanun konusu, mesela, ambalaj depozitosu modeli. İsveç'in 1984'te, İzlanda'nın 1989'da, Finlandiya'nın 1996'da, Norveç'in 1999'da, Danimarka'nın 2002'de, Almanya'nın 2003'te, Hollanda'nın 2005'te, Hırvatistan'ın 2006'da hayata geçirdiği bir şey bu. Şimdi, 2018 yılı itibarıyla bu ülkelerde yüzde 90'ın üzerinde iade ve geri dönüşüm başarısı yakalamışlar, biz ise 2020'nin sonunda depozito sistemini ancak 2022'de geri getirmek üzere konuşuyoruz burada. Yani umut var ama çok yavaş gidiyor bu işler ve dünya karbon ayak izini düzeltmek için, azaltmak için adımlar atıyor. Avrupa, Yeşil Mutabakat'ı devreye sokmuş ve karbon ayak izini 2050'ye kadar sıfıra indirmeyi amaçlıyor.

Şimdi, ortada uluslararası çapta yeni bir karbon salınımını azaltmaya yönelik olarak Paris Anlaşması var. 189 ülke anlaşmayı onaylamış ama 2015'ten beri duran bu anlaşmaya bir biz, bir İran imza koymamışız iyi mi?

Şimdi, bakın, iktidarınızdaki vurdumduymaz alışkanlıklarınız bu kanun teklifinin konusu olan Çevre Ajansı kurulması olunca da yine ortaya çıkıyor. Yirmi yıldır dünya gündeminde var olan ve yüzde 90 başarı yakalamış bir depozito sistemi ve atık toplama, on sekiz yıldır siz iktidardasınız yani bizde daha yeni görüşülüyor. Şimdi, bir adım atmaya ancak iki yıl önce, 2018'de karar verdiniz de yani bu ülkede yapabilmek için hep bir şeylere geç mi kalacağız değerli arkadaşlar? Gelin, bir bütüncül yaklaşım ve vizyonla hep beraber ele alalım bu işleri. Hâlâ soğuk savaş kafasıyla 2020 Türkiyesini idare etmeye kalkıyorsunuz; yürümez bu işler, ben söyleyeyim, böyle gitmez.

Dünyada gelişmiş ülkeler kendi imkânlarıyla, daha fakir ülkeler Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası gibi örgütler aracılığıyla kentlerini çevreyle daha uyumlu hâle getiriyorlar. Kaynaklar atık yönetimi, hava kalitesini, ağaçlandırmayı, su temizliğini, sürdürülebilir kalkınma hedeflerini inşa ediyorlar. Avrupa'da her yerde musluktan su içiliyor, bizde daha musluktan su yok. Bir depozito sistemiyle kurtaramazsınız bu memleketin doğasını yani bunu söylemek istiyorum. Devletlerin kendilerini doğanın üstünde değil doğayla uyumlu şekilde yeniden konumlandırması gereken bir dönemde siz varsınız, bu da bizim başımıza gelen bir şey maalesef ve aslında yapılması gerekenler var ve yapmak için de siyasi irade göstermek gerekiyor. Ekonomiden tarıma, enerjiden kadın haklarına her konuda mesele, yine çağın ruhunu yakalayamamış iktidar tarafından yönetilmemizde. Yapısal bir reform, düzeltmeye ihtiyaç var, memleket bizim ama biz bırakmayız, biz sahip çıkarız. Bir gül alın elinize ve bu gülün üzerine bir sinek konsun. Şimdi, sinek kondu diye güle kızabilir misiniz? Biz de ona kızmıyoruz ve o sineği oradan kaldıracağız Allah'ın izniyle.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)