GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 21 MART IRKÇILIKLA MÜCADELE GÜNÜ'NE İLİŞKİN
Yasama Yılı:2
Birleşim:80
Tarih:20.03.2012

MUHAMMED MURTAZA YETİŞ (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 21 Mart Dünya Irkçılıkla Mücadele Günü nedeniyle söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlarken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle Afganistan'da kaybettiğimiz şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum, Cenabıhak milletimize ve bütün halklara böyle bir acı göstermesin.

Değerli arkadaşlar, tarih boyunca insanlığa en büyük acıları yaşatan ırkçılık hepimizin mücadele etmesi gereken bir hastalıktır. Bu hastalık insanlığın vicdanının kaybolmasına yol açmıştır. Irkçılık, Filistin'de ırkçı siyonist politikalarına baş kaldıran, vicdanıyla insanlığa örnek olan Rachel Corrie'leri yok eden bir lanettir; Norveç'te daha gençliğinin baharında onlarca genci hayallerinden koparan acıdır; Almanya'da Arslan ailesini yakan ateştir; Cezayir'de, Ruanda'da binlerce masum insanı katleden zulümdür. Bugün Avrupa'da yükselen İslamofobi ve yabancı düşmanlığı her geçen gün daha çok can yakmaya devam ediyor. Bu laneti insanlığın üzerinden temizlemek için hepimizin ortak bir mücadele geliştirmesi gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, ırkçılık hastalığı yeryüzünün her yerinde, insanlığın olgunluğunu kaybettiği, insan olmanın ontolojik anlamını unuttuğumuz her coğrafyada canlanıyor, acılara sebep oluyor. Irkçılık farklı bir ırkı aşağılayıcı konuşmak değildir sadece, farklı bir etnik kökene, bir dine, bir renge sahip olduğu için insanları haklarından mahrum etmek, insanları ırkından dolayı daha az zeki, daha az medeni ve daha az değerli görmektir. Tarih boyunca kendilerini daha üstün ırk olarak gören milletler ırkçılığı diğer milletler üzerinde bir sömürü ve egemenlik kurma aracı olarak görmüşlerdir.

Başkasının kültürünü, giyimini ve dilini doğrudan veya ima yoluyla aşağılamak da ırkçılıktır. Bir grubu, bir etnik yapıyı potansiyel suçlu görmeye sebep olan şaşı bakış yine ırkçılıktır.

İslam Peygamberi, insanlığı yok eden bu ateşi gördüğü için bakın yıllar sonrasına şöyle sesleniyor: "Irkçılık yapan da, ırkçılık için savaşan da, ırkçılık için ölen de bizden değildir."

Değerli arkadaşlar, ırkçılık farklı yüzleriyle aramızda varlığını sürdürmeye devam ediyor. Bazen kadına ayrımcılık oluyor, bazen laiklik adına dindarları gerici diye aşağılamak, dindarlık ve baş örtüsü düşmanlığı oluyor, bazen Kürt'e düşmanlık, bazen de Alevi düşmanlığı oluyor. Irkçılık, Nişantaşılının oyuyla dağdaki çobanın oyunu bir görmemek, "Yüzde 90 oy alsanız da iktidar olamazsınız." demektir. Irkçılık bir halkı "göbeğini kaşıyanlar" diye aşağılamaktır. Türkleri "Etrakı biidrak", Kürtleri "Ekradı vahşi" ve Ermenileri küçümseyerek "Ermeni çocuğu" şeklinde tanımlamak da aşağılık bir ırkçı ahlakı değil midir?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; unutulmamalı ki ırkçılık sonu olmayan bir girdaptır. Cumhuriyet için en büyük değer hukukun üstünlüğüdür, üstünlerin hukuku değil. Azınlıkta kalanların, mazlumların ve mahrumların, toplumun tüm kesimlerinin haklarını teminat altına almayan bir cumhuriyet, demokratik cumhuriyet değildir. Cumhuriyetin görevi insanlarda ırk düşüncesini derinleştirerek yeni türedi dinler geliştirmek değil, evrensel insani değerleri pekiştiren eğitim ve kültür politikaları üretmektir.

Hazreti Mevlânâ'nın dediği gibi:

"Beri gel, daha beri,

Bu yol vuruculuk nereye kadar böyle?

Bu hırgür, bu kavga nereye kadar?

Sen bensin işte, ben de senim...

Ne diye bu direnme böyle?

Ne diye aydınlıktan kaçar aydınlık,

Topumuz bir tek kâmil kişiyiz,

Ne diye böyle şaşı olmuşuz, ne diye?

Zengin yoksulu hor görür, ne diye?

Sağ soluna hor bakar, ne diye?

İkisi de senin elin, ikisi de senin elin,

Peki kutlu ne, kutsuz ne?"

Mevlânâ Hazretlerinin insanlar için gördüğü bu birlik rüyasının, bütün insanlığın rüyasına dönüşmesi ve yeryüzünde kan, gözyaşı, acı ve ırkçılığın son bulması ümidiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yetiş.