GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/3200, 3361, 3362, 3364, 3365) No.lu Depreme Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve Depremlerin Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergelerin Ön Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:11
Tarih:03.11.2020

MHP GRUBU ADINA HASAN KALYONCU (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir'de yaşanan deprem sonrasında Meclis araştırma komisyonu kurulması hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

30 Ekim Cuma günü, merkez üssü Ege Denizi, Seferihisar ilçesi açıkları olmak üzere 6,6 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Bu depremde biz de İzmir'deydik, bizzat depremi yaşadık. Yaşanan depremde 109 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 1.026 vatandaşımız yaralanmıştır. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyorum. İnanıyorum ki Türk devletinin gücü ve Türk milletinin birlik duygusuyla İzmir'imizde depremin izleri kısa sürede silinecek, yaraları kısa sürede sarılacaktır.

AFAD tarafından paylaşılan bilgilere göre, arama ve kurtarma çalışması yürütülen 17 binadan 12'sinde çalışmalar tamamlanmış, 5 binada çalışmalar devam etmektedir. 106 vatandaşımız enkaz altından kurtarılmıştır. 730 az hasarlı, 119 orta hasarlı ve 124 ağır hasarlı bina tespit edilmiştir. Tüm illerden ve bakanlıklarımızdan, AFAD, JAK, UMKE, STK'ler ve belediyelerden toplamda 7.985 personel, 21 kurtarma köpeği ile 1.073 araç bu kurtarma çalışmalarına katılmıştır. Kurtarma ekiplerindeki kahramanlarımıza buradan bir kez daha teşekkür ediyorum.

Erzincan depreminde 187'nci saatte Nurcan hemşire kurtarılmıştı, umutlarımız devam etmektedir.

Türkiye'nin yakın tarihini derinden etkileyen en önemli olaylardan biri 17 Ağustos 1999 tarihli Gölcük depremidir. Bu depremde 17.480 kişi hayatını kaybetmiş, 23.781 kişi yaralanmış, 133.683 bina çökmüş, yaklaşık 600 bin kişi evsiz kalmıştır. Bu tarih depremler açısından Türkiye'de dönüm noktasıdır. Bu depremden sonra deprem bölgesinde yapılacak binalar hakkında hazırlanan yönetmelik 2007 yılında yürürlüğe girmiştir fakat ne yazıktır ki İzmir'de yıkılan binalar bu yönetmelik öncesidir. Tabii ki 1999 yılından sonra yapılan her binaya da dayanıklı diyemeyiz.

99'da olduğu gibi İzmir'de de devletimiz bütün önlemleri almış ve süreci başarıyla yönetmiştir. Geçtiğimiz şubat ayında, Genel Kurulda, yaşanacak doğal afetlere karşı alınması gereken önlemleri İzmir özelinde sizlerle paylaşmıştım. Felaketin kapıda olduğunu, bu fay hatları ve etki alanları üzerindeki yapılaşmanın bir an önce tespit edilip uygun olmayan alanların boşaltılması ve kaçak yapılaşmaya izin verilmemesi gerektiğini ifade etmiştim. Ayrıca, depremde yıkılan binaların müteahhitlerine ceza uygulaması yapılırken hatalı imar planı yapan ve izin veren belediyelerin de bu ceza kapsamına alınması gerektiğini de ifade etmiştim. Maalesef, bugün, yaşadığımız depremden sonra uzmanlar Narlıdere'nin belli bölgelerinin, Alsancak ve Konak'ın kıyıyla bağlantılı olan kesimlerinin ve Bayraklı, Karşıyaka, Çiğli ilçelerinin riskli bölgeler olduğunu, en çok riskli olarak görülen alanların ise Karşıyaka, Çiğli ve Menemen hattını kapsayan bölge olduğunu açıklamıştır. Buradaki fay hattı 1600'lerde büyük bir deprem üretmiş ve binaların yüzde 70'i hasar görmüştür.

İzmir tektonik bir kent olup deprem üreten faylara sahiptir. Deprem üretecek olan bu faylar yerleşim yerlerinden geçmektedir. Bilimsel çalışmalara göre İzmir'de deprem üretme potansiyeline sahip 13 tane aktif fay hattı bulunmaktadır. Bu fayların önemli bir kısmı kentin içerisinden geçmekte ve olası büyük depremlerde yıkıcı etkisi büyük olabileceği ifade edilmektedir.

1999 yılından önce yapılan binalar kent içerisinde ciddi bir risk taşımakta, 99'dan sonra Deprem Yönetmeliği çerçevesinde yapılan binalar daha güvenli durumdadır.

Kentin ana ulaşım yolları, kentin su, kanalizasyon hatları, doğal gaz hatları, büyük trafo merkezleri kontrol edilmelidir. Olası büyük bir deprem anında kentte bir karmaşa yaratmadan, güvenli ulaşımın, güvenli suyun, güvenli ısınmanın sağlanacağı altyapı yatırımlarının elden geçirilmesi gerekmektedir.

Türkiye'de bina yapılırken etkin bir kamu denetimi sağlanamamaktadır. Avrupa'daki örnekleri gibi -Türkiye'de yapı denetiminin dışında tutulan- jeoloji mühendislerinin yapı denetim sürecinde etkin rol alması gerekmektedir.

Bir deprem sonrası oluşan can kaybı ve hasarın büyüklüğü, depremin büyüklüğüne, depremin yerleşim alanlarına uzaklığına, zemine, yapı kalitesine, ulusal gelir düzeyine, hızlı nüfus ve göçe bağlı kontrolsüz büyümeye, eğitim eksikliği ve toplumun deprem zararlarını azaltmaya yönelik yapmış oldukları hazırlığa göre farklılıklar göstermektedir.

Ayrıca, sanayi tesisleri, petrol ve kimyevi madde üretimi ve depolaması gibi tesisler, altyapı tesisleri ve ulaşım hatlarının yer aldığı bölgelerin deprem açısından risk taşıyan fay hatları üzerinde bulunması tehlikenin boyutlarını artırmaktadır. Türkiye'de depreme karşı alınması gereken stratejilerin ve bu konuda yapılacak eylemlerin planlandığı ulusal deprem stratejisi ve eylem planı çok güçlü tedbirler içermektedir.

Ayrıca, afet tehlikelerine karşı riski azaltmaya yönelik AR-GE çalışmalarına öncelik verilmeli ve deprem mühendisliği laboratuvarlarının ülke genelinde yaygın kullanımı koordine edilmelidir. Olası deprem zararlarının azaltılmasının sağlanmasının en etkin yolu halkın eğitim ve öğretimiyle mümkün olacaktır.

Ayrıca, tüm il merkezlerinde uzman afet yöneticileri aracılığıyla afet yönetimiyle ilgili planların hazırlanması ve geliştirilmesi, bu alanda görev ve sorumluluk verilen kişilere eğitim ve tatbikatlar yaptırılması gerekmektedir.

Alarm ve erken uyarı sistemleri kurulmalı ve geliştirilmeli, deprem sırasında elektrik ve doğal gaz yangınlarına karşı otomatik kesme sistemleri kurulmalıdır.

Yapı denetiminde denetleyen ve denetlenen arasında kurulan bağın önüne geçilmesi ve sertifikasız kişilerin inşaatlarda çalışmasının önlenmesine yönelik adımlar atılmalıdır.

Depreme dayanıklı binaların tasarım, malzeme ve standartlarını içeren çalışmalar desteklenmelidir. Su ve nemin yapıya zararlı etkilerinden korunması amacıyla su yalıtımı nitelikli hâle getirilerek yapı malzemelerinin ömrü uzatılmalıdır.

Yeni kanunlar önerilmeden önce mevcut kanunların daha etkin uygulanmasındaki eksiklikler dikkatle incelenmelidir.

Mevcut yapılarda deprem tehlikesinin ve risklerinin belirlenmesi, afet senaryolarına göre hasar görebilirlik çalışmalarının yapılması gerekmektedir.

Kurum, kuruluş ve sivil toplum örgütleri arasında bir iş birliği oluşturulmalı ve kamu tek bir merkezden bilgilendirmelidir.

1996 yılında hazırlanan ve aradan geçen yirmi yıllık sürede henüz revize edilmeyen Türkiye deprem bölgeleri haritalarının ivedilikle yenilenmesi gerekmektedir.

Küresel ölçekte dirençli kent olma yolunda ilerleyen birçok kentsel alan vardır fakat bu çalışmalar gelecekte oluşacak felaketlere cevap verecek yeterlilikte değildir. Dirençlilik düşüncesinin kentsel afet riskini azaltmayla bütünleşmesi, iklim değişikliği gibi olgularla daha uyumlu orta ve uzun vadeli bir yaklaşım benimseyen dirençli şehir planlama anlayışını beraber düşünmesi gerekmektedir. Riski ortadan kaldırmak yerine riske maruz kalmaktan kaçınmak ve riske karşı dayanıklılığı artırmak üzerine stratejiler geliştirilmelidir.

Görüldüğü üzere artan fırtınalara karşı şehirlerde çatı ve benzeri alanların planlanmasının yapılması, sellerin kentlere etkilerinin belirlenmesi gerekmektedir. Deprem felaketleri ve diğer felaketlere karşı da dirençli şehirler oluşturmak gerekmektedir.

Deprem sadece felaketten biri olup İzmir depreminden sonra karşılaştığımız tsunami olayı da hortumlar da gündeme alınmalı ve önlemler paketleri oluşturulmalıdır.

Sayın Genel Başkanımızın grup toplantısında da ifade ettiği gibi özetle riskli binalarda oturmak tercih edilmemeli, zemin etütleri yapılmalı, betondan, demirden, harçtan çalan insanlık müsveddelerine zamanında tepki gösterilmeli, kolon keserek alan genişleten basit ve ölümcül kurnazlıklara izin verilmemeli ve depremlerin faturasını suçsuz ve mazlum insanlar ödememelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

HASAN KALYONCU (Devamla) - Belediyeler imara alan açarken mutlak surette zemin etütlerini tam olarak yapmalıdır. İzmir'de olduğu gibi tarım alanlarında alüvyal zeminlerde yapılaşmaya izin verilmemelidir. Dere yatakları, deltalar ve biriktirme alanlarında şehirleşmeye kesinlikle müsaade edilmemelidir. Şehirlerde imara açılan alanlar deprem master planları yapıldıktan sonra bu plana tamamen uygun bir şekilde olmalıdır. Fay hatları üzerinde yer alan mevcut yerleşim alanları acil olarak kentsel dönüşüme alınarak bir an önce taşınmalı, düzenlenmelidir. İllerde deprem master planları vakit kaybetmeden tamamlanmalıdır. İzmir'de deprem master planının Marmara depremi sonrasında hazırlandığını fakat hayata geçirilmediğini bugün tekrar üzülerek söylüyorum.

Grubumuz bu araştırma önergesini, komisyon kurulması önergesini desteklemektedir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)