| Konu: | (10/3200, 3361, 3362, 3364, 3365) No.lu Depreme Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve Depremlerin Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergelerin Ön Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 11 |
| Tarih: | 03.11.2020 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
30 Ekim Cuma günü İzmir'de 6,6 şiddetinde büyük bir deprem meydana gelmiş ve bu deprem sırasında çok büyük can ve mal kayıpları meydana gelmiştir. Buradan deprem sırasında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum. Yedi gün, yirmi dört saat hiç dinlenmeden görev yapan kurtarma ekiplerimize de buradan ayrıca teşekkür ediyorum, minnet duygularımızı bildiriyorum. Yüce Türk milletinin genlerinde var olan yardımseverlik duygusundan dolayı ayrıca bütün vatandaşlarımıza bu dönemde yaptığı katkılardan dolayı teşekkür ediyorum.
Deprem sonrası yapılan araştırmalar sırasında İzmir'de 11.097 ağır hasarlı bina tespit edilmiş, 100'ün üzerinde de binanın acil yıkılması istenmiştir. Türkiye'de deprem gerçeği hiçbir zaman unutulmamalıdır. 1939 Erzincan depreminde 32.962 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 1999 yılında meydana gelen Marmara depreminde -yine resmî kayıtlara göre- 17.480 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Düzce, Van, Elâzığ depremleri de yaşanan bu depremlerden hiçbir zaman ders almadığımızı ve bu depremlerde yaşadığımız olayları da ayrıca tekrar gündeme getirmiştir.
Sonuç şu: Türkiye'nin yüzde 65-yüzde 70'i deprem kuşağında ve depremle karşılaşmamız artık an meselesi. Ne zaman, nasıl, hangi şartlarda olacağını, gününü ve saatini bilemediğimiz ama sonuçlarından çok ciddi etkilendiğimiz bir doğa olayından bahsediyoruz.
Şunu söylemeliyiz ki biz, bugün burada, Grup Başkan Vekilimiz Lütfü Türkkan Bey'in de ifade ettiği gibi, acılar üzerinden bir siyaset yapmayacağız. Sizi eleştirmek yerine, bu konuyla ilgili düşündüğümüz çözüm önerilerini sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Birincisi, mevcut durum yani şu an yapılması lazım gelenler: Mümkün olduğunca, bu deprem bölgeleriyle ilgili deprem master planları bir an önce hazırlanmalı; bu kapsamda, yıkılması lazım gelen binalar tespit edilmeli; aynı şekilde, toplanılacak merkezler tespit edilmeli; depreme dayanıklılık açısından güçlendirilmesi lazım gelecek binalar da ayrıca yetkililer tarafından bir bir ele alınmalıdır; şu aşamada yapılacak en önemli hadiselerden biri bu. Tabii, bu tespit edilen binalarla ilgili, güçlendirmeyle ilgili devletin de uzun vadeli krediler vermesi lazım. Yıkılması lazım gelen binalarla ilgili de yine özellikle kentsel dönüşüm projeleri behemehâl, bir an önce harekete geçilerek... Binaları yıkılacak insanlara yeni konutları, depreme dayanıklı konutları uzun vadeli kredilerle yapılmalıdır.
Hemen tespit edilmesi açısından söyleyeyim, imar barışı kapsamında 24 milyar civarında para topladınız. Bu barış kapsamında tespit edilen binalar depreme dayanıklı mı değil mi, bununla ilgili bir çalışmanız yok. Buradan söylüyoruz, bunu da bir an önce yapın. Eğer bu imar barışından istifade edilen binaların depreme dayanıklılığı söz konusu değilse bunları bir an önce yıkın ve bunların paralarını iade edin.
Bunun yanı sıra, depremde bir şeyi daha gördük ki trafik ciddi bir problem yani olay yerine ulaşmada bile çok ciddi problemler yaşandı. Bununla ilgili de halkın bilinçlendirilmesi lazım.
Eğitim konusu zaten başlı başına... Bugün -okullarımız da dâhil- deprem konusunda, deprem esnasında alınacak tedbirlerle ilgili bilgilendirme muhakkak yapılmalıdır. Bunlar mevcut, şu an, yarın, mümkünse dün yapılması lazım gelen hadiseler.
İkincisi, gelecekte yapılmasıyla ilgili olan görüşlerimizi sizlerle paylaşmak istiyoruz. Önce bir fay kanunu çıkarılmalı. Ne demek istiyoruz? Diyoruz ki: Ülkemizin üzerindeki fay hatları tespit edilmeli, nerelerden geçiyorsa buralarla ilgili imar planları tekrar gözden geçirilmeli. Gelişmiş ülkelerde bu iş nasıl yapılır? Ben sırayla, size, tane tane izah etmeye çalışayım. Önce, şehir planlamaları yani 1/25.000 ölçekli planlar Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılır. Bu planda da nerelerin yerleşim alanı, nerelerin sanayi alanı, nerelerin mera vasfında olduğu tespit edilir. Bu tespitler yani plan üzerinde işaretlemeler yapılırken de buna dikkat edilir, fay hatlarının üzerine gelmemesine, şu an aktif olan fayın üzerine gelmemesine özellikle dikkat edilir. Ondan sonra jeofizik mühendisleri devreye girer, jeologlar devreye girer; özellikle yapılacak yapılaşmayla veyahut da sanayi tesisleriyle ilgili -sanayi tesisleri, kamu tesisleri de her zaman depreme muhatap olan binalardır- bunlarla ilgili zemin etütleri yapılır. Yani bu zemin etütleri derken bazen böyle hızlıca geçiliyor ama öyle değil, 10 metre öbür tarafta zemin farklı bir özellik gösterir, 100 metre öbür tarafta farklı bir özellik gösterebilir. Bugün medyada da hepinizin gördüğü gibi, bostan tarlalarına dikilen binalar gibi... Dolayısıyla, bu zemin etütlerine göre binalar dizayn edilmeli. Ne anlatmaya çalışıyoruz? Zemin etüdü demek, o zeminin taşıma gücünden bahsediyoruz. 10 kat mı taşır, 5 kat mı taşır? Sanayi alanına uygun mudur? Bu tespitler yapılmalı. Bunlar da, bütün belediyelerde, bu binalara ruhsat veren kurumların elinde olmalı.
Peki, devamında ne olmalı? Devamında, bunları yapacak firmaların bu işte yeterli olması lazım. Bugün, Türkiye'de 345 bin müteahhit var, Almanya'da 3.500 müteahhit var yani yeterliliği olmayan kimse bu işleri yapmamalı. Bireysel yapıyorsa bir birikimi, deneyimi olması lazım. Eğer kurumsal yapmaya çalışıyorsa bu işleri, o zaman, o kurumda, bu işleri yapacak teknik elemanları kendi bünyesinde muhafaza etmesi lazım. Devamında, bununla ilgili seçilecek malzemeler... Her bir deprem uzmanının elinde bir avuç beton parçası, sizler de görüyorsunuz "Etriye şuradan geçiyor, demir buradan geçiyor..." Şöyle söyleyeyim: Betonun bileşenleri var:
Birincisi: Çelik standardı net olmalı.
İkincisi: Kullanılacak çimento yerlere göre farklılık gösterir; tuzlu zeminde farklı çimento kullanırsınız, farklı zeminlerde farklı çimentolar kullanılır. Bunun zeminlere göre olması ve bunun tespit edilmesi lazım.
Üçüncüsü: Burada kullanılan agrega, taşın taşıma gücü. Yani sıradan taşla beton yapamazsınız, o taşın da seçilmesi lazım.
Dördüncüsü: Bugün betonlarda çok ciddi katkılar kullanılıyor, bu katkıların da kullanılan suya, betona göre farklı çalışma özellikleri var; bu seçilmeli.
Beşinci bileşeni, su. Bugün betonda kullanılan suyun içme suyu kalitesinde su olması lazım.
Bakın, bunlardan bir tanesi eksik olursa o uzmanların elinde gördüğünüz betonlardan hiçbir farkı kalmaz. Yani un, yağ, şekerle helva yapacaksanız bir tanesi olmazsa helva olmaz. Bu bileşenlerden de bir tanesi olmazsa burada beton olmaz.
Devam ediyoruz; yine aynı şekilde, hadi betonu da yaptık, bunu kontrol edecek elemanların olması lazım. Bugün yapı denetim firmaları var; bakın, işlevsel olarak güzel ama hepsi formalite. Bugün inşaatta sadece ve sadece betonun dozunu kontrol eden elemanlar var, o da gitmiyor, diyor ki: "Beton dökülürken haber verin, biz de bakalım mukavemeti tutuyor mu, tutmuyor mu diye." Tutmuyorsa bile -nasıl bugün Covid testlerinde yurt dışına çıkmak için negatif sonuç alıyorlarsa- müteahhitler ya da bu işi yapanlar... Hepsi için söylemiyorum, bakın, bir şeyi söylerken dünyada önemli bir yer edinmiş inşaat firmalarımızın da toplumun önünde sanki hepsi dolandırıcıymış, sahtekârmış gibi gösterilmesine benim teknik eleman olarak, o iş dünyasından gelen birisi olarak gönlüm razı olmaz. Bugün dünyanın en iyi inşaatlarını yapıyoruz. Her toplumun içerisinde, her grubun içerisinde bu işi suistimal edenler vardır; sözüm, bu suistimal edenlerle ilgili.
Bu yapı denetim şirketleri tekrar gözden geçirilmelidir. Demir yerinde mi? Biz donatının bizim istediğimiz yerde olmasını istiyoruz, yoksa -bu inşaata 100 ton demir gidiyor- kalıbın içerisine demiri doldurmayla istediğiniz sonucu elde edemezsiniz. Bizim istediğimiz yerde var mı, yok mu bunu denetim şirketleri takip edecekler ve bunun sorumluluğunu taşıyacaklar.
Aynı şekilde, iş güvenliği firmaları var; onlar da formalite yani onlara da bugün bedelleri ödeniyor ama istenilen hizmetler alınamıyor.
Devamında, halkın bilinçlendirilmesi lazım. Sadece deprem günleri hatırlamakla bizim bir sonuç elde etmemiz mümkün değil. Sonuçlar üzerinden değil, daha işin temeline inerek bu işlere bir çözüm üretmemiz lazım gelir diye düşünüyorum.
Aynı şekilde, inşallah, bu Komisyon da -oy birliğiyle Meclisin nadiren bir araya geldiği önemli konulardan biri - toplanır, bu söylediğimiz kapsamda, çerçevede bir rapor hazırlar. Ümit ediyoruz ki bundan sonra bu problemleri yaşamayız.
Zaman zaman izliyoruz, işte, 1999 yılında olan depremle İzmir'de yıkılan 9 tane binayı mukayese ediyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Toparlıyorum Başkanım.
Hani derler ya "Elmayla armudu mukayese etme." diye; bu, elmayla armudun mukayesesi bile değil. Hiç olmazsa 1999 yılında bu işlerle ilgili bir standart geldi. Sizlerin de izlediği gibi, görüyorsunuz, yıkılan binalar daha çok 1999 yılından önce yapılan binalar. Hiç olmazsa 1999 yılından sonra yapılan binalardaki bir nebze de olsa demir standardı, beton standardı -yapı denetim şirketleri tam işlevlerini yapmasalar bile- bu işe bir kimlik kazandırdı. O gün atılan adımları da bugün burada görmezlikten gelmeyelim. Benim de şahsen, o gün, o Parlamentoda görev yapan bir kardeşiniz olarak müşahede ettiğim bir sürü olay var. Yani bırakalım birbiriyle mukayese etmeyi, bundan sonra ne yapabiliriz diye düşünüyoruz. Bunlarla ilgili çözüm önerilerini sizlere sunduk. İnşallah Komisyonumuz bunları dikkate alır diyorum.
Bu araştırma önergesini desteklediğimizi ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)