| Konu: | 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü'ne ve Ahmet Taner Kışlalı'yı ölümünün 21'inci yıl dönümünde rahmetle yâd ettiğine, beyin kanaması geçiren Sağlık eski Bakanı Osman Durmuş'a şifa dilediğine, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan'ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Genel Kurulun 20 Ekim 2020 tarihli 7'nci Birleşiminde yaptığı İstanbul Milletvekili Markar Eseyan'ın vefatıyla alakalı bazı ifadelerine ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 8 |
| Tarih: | 21.10.2020 |
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum, hayırlı bir çalışma günü temenni ediyorum.
Ben de konuşmamın başında 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü'nü kutluyorum. Kendim de yirmi yılı aşkın süre, yirmi yıl evvelinden başlayarak gazeteciliğin başka boyutu televizyonculuk içerisinde yer almış birisi olarak o günden bugüne neler olduğunu yaşayarak da takip etmiş insanlardan biriyim. Özgürlüklerin daraldığını mı genişlediğini mi bizzat yaşayarak gördüm; bu işleri yaparken vaktizamanında nasıl yok farz edildiğimizi, nasıl hiç görülmediğini bazı gazetecilerin, bazı ekranların... Gelinen noktada gazetecilik yapmak elbette ki şeklen değişmiş durumda. Şimdi bakıyorum, işte, YouTube'da -reklam olmayacağını düşünüyorum artık bunların- Twitter'da, sosyal mecralarda, artık bireysel anlamda da insanlar pek çok şeyi çok özgürce söylüyorlar, yazıyorlar. Bu manada ben konuşma alanının, haber yapma alanının ve haberciliğin artık bir tarafıyla değiştiğini görüyorum ve son derece de özgür bir mecra var. Bunu söylüyorsunuz, ki buna ben itiraz ediyorum: "Doğru haber yapanlar tutuklanıyor, kendilerini daralmış bir alanda hissediyorlar; yalan haber yapanların önü açık." Yani bunu kabul etmek, böyle bir şey zinhar mümkün olamaz. Çünkü nihayetinde herkes kendi durduğu yerden anlatıyor yani herkes kendi durduğu cepheden bakıyor. Yani Nietzsche'nin dediği gibi " Nerede duruyorsanız o açıdan bakarak anlatıyorsunuz." Haberciliğin içerisinde, bir tarafıyla gördüğünü anlatmak, bir tarafıyla da bir yorum var. Sadece kendi gördüğünüzün gerçek, diğerlerinin yalan olduğunu söylemenin kendisi bizatihi bence bir yalan oluşturuyor; önce bunu ifade etmek isterim.
Ben de Ahmet Taner Kışlalı'yı rahmetle yâd ediyorum. Bugün kızlarının bir röportajı var Anadolu Ajansında, onu da okudum bugün güne başlarken. Onların gözünden babalarını dinlemek de... Bence ayrıca bugün iyi bir iş yapmış Anadolu Ajansı.
Eski Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş Beyefendi de inşallah sıhhat bulur, bir an evvel şifasını bulur; Rabb'im tez vakitte şifa versin inşallah diye ifade etmek istiyorum.
Lütfü Bey, Sayın Türkkan burada değiller. Bugün zaten Tarım Bakan Yardımcımız da burada olacak. Kendisi konuşurken ben tekrar Tarım Bakanlığının bütçeye dair planlamalarını, daha evvel yaptıklarını ve önümüzdeki süreçle alakalı bilgilerini alma ihtiyacını duydum. Sadece doğrudan destek bu sene 23 milyar TL, doğrudan destek ve bu yıl, bu desteklerde bütün bakanlıklarda 1'inci sırayı Tarım Bakanlığı oluşturuyor, yüzde 147'lik bir artış söz konusu. Çok uzun bir tablo var, kendisine de göndereceğim -biraz sonra- bu tabloyu. Bu tabloya baktığınızda, nereden baksanız 50 farklı başlıkta teşvikler var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Özellikle pandemiyle beraber, bu konuya dair muazzam bir artış söz konusu. Bunlarda da verilen kredileri dâhil etmeden söylüyorum yani bunların içerisinde çiftçimize verilen kredileri söylemiyorum, sadece doğrudan desteğin rakamı 23 milyar TL. Her başlık yani aşıdan tutunuz, geleneksel zeytin üretimi, fındık üreticileri, yem bitkileri, çiğ süt üretimi, arıcılık, hayvancılık -yani maddeler hâlinde devam ediyor- tarım danışmanlığı, sertifikalı tohum üretimi, AR-GE desteklemesi, soya fasulyesi üretimi, yağlık ayçiçeği, çay desteği -devam ediyor- bakliyat, dane zeytin desteğine kadar hepsi var. Yani -kalem, kalem, kalem- şuradan bakıyorum, 50'den fazla kalemde doğrudan destek var. O yüzden, bilmiyorum yerli ve millî tarım bundan başka türlü nasıl olabilir?
Bu manada, bu konuyla alakalı sorularımızı zaten Bakan Yardımcımız geldiğinde de -bugün de tarımla alakalı bir kanunu görüşmeye devam edeceğiz- burada ifade etme imkânımız olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Son bir kez rica ediyorum.
BAŞKAN - Buyurunuz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Şimdi, son bir şey söylemek istiyorum. Dün yaptığımız konuşmalarda, vefat eden Milletvekilimiz Markar Eseyan'la alakalı bir konuşma yaptım; çok içten, çok kalben bir konuşmaydı. Bugün bazı yayın kuruluşlarında bu konuşmamdan yola çıkarak -ben belki az anlattım, bilemiyorum- ya da oradan yakalayarak bir ayrıştırma noktası bulma gayreti gördüm.
Doğrusu, dün yaptığım konuşmada aslında benim söylemeye çalıştığım şey... Markar Eseyan'ın vefatıyla, Türkiye'de insanları birleştiren bir konuşma yaptık hep beraber. Hatta yarın için, hep beraber cenazeye gitmeyle alakalı dedik ki: Bugün çalışmamızı nihayet bulduralım ve siyasi partilerden arkadaşlarımızın katılımıyla biz cenazeye de hep beraber gitmiş olalım.
Ben Ermenistan'la alakalı meseleyi söylerken Türkiye'nin yaklaşımını anlatma ihtiyacı duydum yani dedim ki: Türkiye'nin meselesi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Sayın Başkanım, önemsiyorum bu konuyu.
BAŞKAN - Buyurunuz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Çünkü Türkiye'de bunu yapmaya çalışanlar, özellikle -dışarıdan bir gözle- Türkiye'de Ermeni vatandaşlarımıza ilişkin olarak, bu meseleyle ilgili kıyaslama yapmaya çalışanlar var. Türkiye'de yaşayan bütün Ermeni vatandaşlarımızın hakkı hukuku bu ülkeye emanettir, bize emanet. Zaten beraber yaşıyoruz. Bu manada ben, bir ayrışmadan öte, birlikte yaşamanın tabii bir mecrasını anlattım yani bu, bizim kendi içimizde, tabii mecrada devam eden hayatımız; ortak hayatımız, ortak geçmişimiz. Bu meselenin farklı bir yerde durduğunu, Türkiye'nin bu meseleye bakarken meseleyi nasıl konumlandırdığını anlatmak amacıyla böyle bir şey ifade etmek istedim. Doğal olarak, tabii ki hayatın her bir aşaması bireyseldir ve dünyada da ahirette de bu manada, herkesin kendi hesabı, bireysel bir hesaptır. Ben, bu duruşun, bu an itibarıyla tüm bunlar üzerine düşünmemize vesile olduğunu ifade etmek adına bu konuşmayı yapma ihtiyacı duymuştum. Ümit ediyorum, bu kadar ortaklaştığımız bir konuda, bir hüzünde herhangi bir toz zerresi kadar -eskiler "muğber" diyorlar- bile yanlış anlaşılmaya imkân verilmemiş olur, sebep verilmemiş olur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Tekrar kendisine, Allah'ın merhametle muamele etmesi için dua ediyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.