GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:7
Tarih:20.10.2020

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, vefat eden Sayın Vekilimiz Markar Eseyan'a Allah'tan rahmet diliyorum.

İYİ PARTİ Grubu adına, Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerinde söz almış bulunuyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Geçen iki yıl boyunca görev aldığım Tarım Komisyonunun Başkanı ve üyesi arkadaşlarımı da ayrıca selamlıyorum.

Bu kanun teklifinin muhalefetten habersiz hazırlandığı ortadadır. Teklif hazırlanırken muhalefetin, meslek kuruluşlarının ve sivil toplum örgütlerinin görüş ve önerilerine yeterince başvurulmadığı görülmektedir. Bu şekilde hazırlanan kanunlarda genellikle hatalar ve eksikler olmakta ve daha sonra bu noksanlıkları gidermek için aynı hususlarda teklifler sunulmaktadır. Kaldı ki bu teklif de esasında mevcut yasalardaki birçok eksikliği, hatayı düzeltmek için verilmiştir.

Kanun teklifinin geneline bakacak olursak, öncelikle görüyoruz ki coronavirüs salgını süreci, tarımın önemini bir kez daha hatırlatmıştır. AK PARTİ'nin genel itibarıyla tarım politikasına bakarsanız, ürün ithal etme üzerine kurulu bir sistem görülmektedir ama zaman zaman bu yöntem tıkanınca, tarımın geleceği tehlikeye düşünce günlük tedbirlerle durum idare edilmeye çalışılmaktadır. Kısacası, iktidarın tarım politikası, ülke tarımının geleceği ve ithalata dayalı sistemden faydalanan şirketlerin menfaati arasında gelgit yaparak ilerlemektedir. Ancak bu sistem artık yürütülemez hâle gelmiştir. Komisyon toplantısı sırasında AK PARTİ'li vekil arkadaşların söylediklerine ve genel olarak iktidarın tarım hakkındaki yorumlarına bakılırsa, tarım hususunda durumumuzun çok iyi olduğuna ve Türk tarımında bir sorun olmadığına kanaat getirilebilir ancak iktidar, tarım ne kadar "İyiye gidiyor." dese de kötü gidişin farkındadır ve bu yüzden böyle bir yasaya ihtiyaç duyulmuştur.

Bizce de tarımda ciddi sorunlar mevcuttur. Bunu anlamanın en basit yolu da tarım arazilerinin fiyatına bakmaktan geçer. Kıyas yapmak gerekirse ülkemizde neredeyse 1 bardak çay parasıyla 1 metrekare tarım arazisi alınabilecek pek çok yer vardır yani tarım arazilerimizin büyük çoğunluğu değersizleşmektedir. Ayrıca tarım arazilerindeki kayıplar, tarımda çalışan nüfusta azalma ve çalışanların yaş ortalamasının artması, tarım ürünlerinin ithalatında artışlar, ihracatında gerilemeler gibi durumlar da Türkiye'nin son yirmi yıldaki gerçekleridir. Bütün bu gerçekler, tarımda acil ve köklü tedbirler alınması gerektiğine işaret etmektedir.

Teklifte olumlu bulduğumuz kısımlar mevcut. Teklif, özellikle tarım topraklarının daha sıkı denetimini ve gıda güvenliğinin sağlanmasını sağlayacak yaptırımlar getiriyor. Ormanlardan kısmen, yeterli aromatik ve tıbbi bitki üretiminde faydalanılması, yerli tütünün desteklenmesi de olumlu bulduğumuz kısımlar arasında.

Yasa teklifinde tütün ve alkol hususunda da değişiklikler öngörülmüş. Burada, AK PARTİ iktidarının senelerdir sürdürdüğü bir çelişkili politika mevcut. AK PARTİ, uzun zamandır sigaraya zam yaparak vergi gelirlerini artırmayı ama aynı zamanda sigara kullanımını da azaltmayı amaçlıyor fakat bu yöntem, sigara kullanıcılarını kaçak sigaralara ya da daha ucuz yolla bandrolsüz yapılan sigaralara yönlendirmektedir. Kaldı ki iktidarın tütün ürünleri ve alkollü içecekten büyük vergi gelirleri hedeflediği de 2020 bütçesinde açıkça görülmektedir. Bütçeye göre, alkollü içkilerden 2020 yılında 17 milyar lira, 2021'de 19 milyar lira ve 2022'de 21 milyar lira vergi bekleniyor. Tütün ürünlerinde ise yine bütçeye göre 2020 yılında 64 milyar, 2021 yılında 69 milyar, 2022 yılında 74 milyar gibi rakamlar öngörülüyor. Buradan çıkacak olan sonuç da alkol ve tütün kullanımının azalmayacağının iktidar tarafından da öngörülmesidir. Bu öngörüler doğruysa sigara tüketiminin azalmayacağını, halk sağlığını korumakta yetersiz kalındığını söyleyebiliriz.

Ayrıca, alkol satış saatlerinin kısıtlanması gibi uygulamalar ya da alkol ve tütün ürünlerinin alımını zorlaştırmak, bu maddelerin kullanımını azaltacak tedbirler olarak görülmemelidir. Zira Osmanlı Devleti'nde IV. Murat'tan sonra bu tarz yasaklar konmuş ve başarılı olunamamıştır. Ayrıca, Amerika'da da 1920 yılında içki yasağı uygulamıştır fakat bu durumun içki kullanımını azaltmak yerine Amerika'da mafyanın doğuşunu başlattığı söylenir, bu nedenle bu yasaktan hemen vazgeçilmiştir. Dolayısıyla bunları yasaklarla kontrol etmek, durdurmak zor ve hatta neredeyse imkânsızdır.

Bu teklifte sunulan, üreticinin ürettiği tütünün satışının ağır cezalarla yasaklanmasının, uluslararası tekellerin desteklenmesi anlamına geldiği de göz önünde bulundurulmalıdır. Belki iktidarın amacı doğrudan bu değildir fakat bahsi geçen tekellerin de işine yarayan bir durum olduğu açıkça görülmektedir. Dünyada çiftçiler pek çok ürününü tarlasının kenarında ya da pazarda satabilirken tütün üreticisi ürettiği tütünden bir sigara bile satsa ağır cezalara maruz kalacaktır. Tütün üreticisi çiftçiler mağdur durumdadır. Ayrıca, yabancı tekeller sigara üretiminde Türk tütününün miktarını o kadar azaltmıştır ki bu miktarın oranını önümüzdeki beş yıl içinde yasayla yüzde 30'a dahi çıkarmaya razı oluyoruz.

Eskiden Birinci, Bafra, Samsun, Maltepe gibi tamamen yerli ürün sigaralarımız vardı. Bu dönemde dünyanın en kaliteli tütünleri, Türk tütünüydü. Çok iyi hatırlıyorum, bir yabancı sigara paketinde "Türk tütününden üretilmiştir." yazıyordu, şimdi kendi tütünümüzden sigara üretmekten mahrum durumdayız. Geçmişte tütün konusunda yapılan hatalar, şimdi düzeltilmeye çalışılmaktadır. Ancak yüzde 30 oranını yine de yetersiz buluyoruz; bu nedenle, 12'nci maddede öngörülen yüzde 30 oranının yüzde 50 olarak değiştirilmesi için Komisyon toplantısında önerge verdik.

Bir diğer önemli konu ise kamuoyunda "hobi bahçeleri" olarak bilinen tarım arazilerindeki ruhsatsız yapılardır. Her ne kadar basında ve kamuoyunda bu teklif "hobi bahçeleri teklifi" olarak adlandırılsa da tabii, teklif içerisinde tarım arazilerinin kullanımına yönelik genel bir uygulama düşünülmüş. Bunun içerisine tarımsal amaçlı olan veya olmayan bütün yapılar dâhil edilmiştir. Belli ki denetimlerde ciddi aksaklıklar olmuş ve bu konuda bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuş. Ancak, bugüne kadar yapılan ve tarımsal amaçla kullanılan yapıların da yıkılması, vatandaşlarımız açısından bir mağduriyet doğuracaktır. Ayrıca, bu yıkım işlemi, büyük bir millî servet kaybına da yol açacaktır.

Hayvancılık amacıyla yapılmış ya da bağcılık yapan bir vatandaşımızın ihtiyacına yönelik yapılmış bir bağ evi ya da malzemelerini koyabileceği bir depo, bundan farklı tutulabilir, Yapı Kayıt Sistemi'ne kayıtlı olup olmamasına bakılabilir veya insanların kaydettirmesi gibi bir çözüm getirilebilir.

Gelinen noktada, daha çok, devletin göz yummasının etkisi vardır. Ayrıca, belirtmek gerekir ki hobi bahçeleri, toplumsal bir ihtiyacın ürünüdür. Şehrin kalabalığında ve apartmanlarda yaşayan insanlar, bir bahçeyle ilişkili olmak istiyorlar. Bu, gayet tabii bir durumdur.

Bir başka dikkat çekilmesi gereken nokta da gıda güvenliği meselesinde yapılan düzenlemelerdir. Bu teklifle, gıda güvenliği hususunda ciddi yaptırımlar getiriliyor. Bu, iyi bir çaba olarak görülmektedir ancak teklif içerisinde "yanıltıcı yayın" olarak isimlendirilen bir tanım getirilmekte ve "Yanıltıcı yayın yapılamaz." ibaresi bulunmaktadır. Bu yanıltıcı yayının tanımı da "Tüketicide endişe, korku ve güvensizlik yaratarak tüketicinin tüketim alışkanlıklarını olumsuz etkileyen, gerçeğe aykırı yayınlar." şeklinde açıklanmıştır. Bu tanım, muğlak kalmış durumdadır. Gayet yoruma açık, öznel bir tariftir. Dolayısıyla, bu teklif yasalaşırsa, bilimsel olmadığı iddiasıyla, gıda ve beslenmeye dair hile, tuzak, aldatma ve yalanlara karşı hiç kimse, hiçbir hususta eleştiri yapamayacak hâle gelebilir, eleştiri yaparsa cezalandırılabilir. Bu yolun açılmasının başka yansımaları da olabilir.

Aynı mantıkla, bir deprem uzmanının deprem tahminleri yapması, bir meteoroloji uzmanının iklim değişikliğinin felaketlere yol açmasından bahsetmesi bile "halkta endişe, korku ve güvensizliğe sebep" olarak yorumlanabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyursunlar.

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) - Sonuç olarak, medya kuruluşları, ceza ödememek adına yayınlarda otosansüre gidebilirler. Ceza almamak için halkı bilgilendirici yayın yapmaktan korkar hâle gelebilirler. Kısaca bu kanun değişikliği maddesi, yayıncı kuruluşlarda endişe ve korkuya neden olacaktır. Bundan dolayı bu maddenin incelenmesi, gözden geçirilmesi ve yaşanabilecek mağduriyetlere karşı net çizgilerle medyanın halkı bilgilendirme görevine halel getirmeden "yanıltıcı yayın" kavramının ve ceza uygulamalarının sınırları belirlenmelidir.

Ayrıca bu teklifin 16'ncı maddesine göre, örneğin, yabancı diplomatlardan, devlet misafirlerinden ya da uluslararası kuruluş temsilcilerinden avlanma ücreti alınmaması da öngörülmektedir. Bu durumun kanunda bir ikilik yaratacağını, kanunlarda istisnaların doğru olmadığını düşünüyoruz. Önemli davetlilere bu imkân verilecekse bu avlanma bedeli, davet eden kurum bütçesinden ödenmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) - Tamamlıyorum, son cümlem Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurunuz.

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) - Bu yüzden bu teklif maddesinin geri çekilmesi uygun olacaktır.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)