| Konu: | Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 6 |
| Tarih: | 15.10.2020 |
HASAN SUBAŞI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
228 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 2'nci maddesi hakkında konuşma yapmak üzere partim adına söz almış bulunuyorum.
Ama şu son günlerde o kadar önemli olaylar yaşadık ki ben onca hatipten sonra bu kanun teklifine bile doğrusu çok girmek istemiyorum ama birkaç cümleyle girdikten sonra son günlerdeki gelişmeleri değerlendirmeye çalışacağım.
228 sıra sayılı Kanun Teklifi, bütçe teklifini meri kanuna, mevcut hükümlere göre olmayan taslak hazırlıklarını bir kalıba, bir kılıfa uydurmak için yani uygun olan kılıfa uydurmak için hazırlanmış ve alelacele diğer kanun teklifleri kenara çekilmek suretiyle teklifin 17 Ekime kadar hazırlığı düşünülmüş, onaylanması düşünülmüş.
Ayrıca, bu kanun teklifinde üzerinden bir geçmek gerekirse benim dikkatimi çeken 13'üncü maddeyi önemli bulurum. 13'üncü madde, 2012 tarihli 6360 sayılı büyükşehir yasasıyla ilgili değişikliği içerir. Onda da köyler, bildiğiniz gibi, büyükşehir sınırları içine alınmıştı. O günden itibaren ben de bir yerel yönetici olarak bunun çok yanlış olduğunu her zaman vurguladım. Bugün de söylüyorum, köyleri mahalleye çevirmek son derece yanlıştı hem hayat pahalanmıştır hem de tarım ve hayvancılık son derece gerilemiştir.
Bugün yeni bir düzenlemeyle "kırsal yerleşik alan" diyerek köy benzeri mahalleler yaratmışlardır. Aslında, açıkçası yine köylere dönebilmek en doğrusudur çünkü eninde sonunda köylere dönülmesinin zorunluluğunu her geçen yıl daha iyi anlayacağız çünkü tarım ve hayvancılığı da çok gerilettik. Bu kırsal alanlarda teşvikler vermek, destek vermek, vergi ve harçları düşürmek yerine, keşke tarım ve hayvancılığı ve son günlerde gündemimizde çok olan süt üreticilerini destekleyebilseydik çok daha hayırlı olurdu.
Son günlerde yaşananlar benim bu kanunun ayrıntılarına girmemi engelliyor çünkü bir hukukçu olarak 14. Ağır Ceza Mahkemesinin Anayasa Mahkemesi kararına yapmış olduğu tanımama eylemini ve kararını, doğrusu, anayasal hukuk düzenine karşı bir saldırı, bir darbe olarak yorumlarım.
Aynı zamanda Sözcü gazetesi çalışanları ve yazarlarına bir cezanın kesinleşmesi de yine çok vahimdir. Türk Ceza Kanunu 220/7'nci maddeyle ilgili bir değişiklik teklifim vardı çünkü çok keyfî uygulanan bir madde. O değişikliği maalesef yapamadık. Onun için, terör örgütüne üye olmadan, keyfî uygulamalarla "Yarar sağladınız." demek suretiyle, bir gazeteciyi, yazdığı yazıdan dolayı "Bu filan terör örgütüne yarayabilir." şeklinde bir ithamla onu terör örgütüne üye olmak suçundan rahatlıkla yargılayabiliyoruz ve ona ceza verebiliyoruz. Bu da aynı şekilde... O zamanki kanun teklifimde "Siz hedeften uzaklaşıyorsunuz, Sözcü gazetesi ve Cumhuriyet gazetesi yıllarca FETÖ'yle uğraşmasına rağmen, halkı bilgilendirmesine rağmen, korkarım bu maddenin uygulanmasıyla onlar ağır cezalar alacaktır." demiştim ve nitekim söylediğim gibi ağır cezalar aldılar.
Değerli arkadaşlarım, hepimiz biliyoruz ki son günlerde hukuk darbesi diyebileceğim o eylemden sonra bir de ışık yakma olayı oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
HASAN SUBAŞI (Devamla) - Işık yakılması... Anayasa Mahkemesinde bağırdılar, bir bardak suda fırtına kopardılar "Bu darbe ima ediyor." diye. Oysa elimizdeki şu uyguladığımız ve bugün baş tacı ettiğimiz Anayasa, darbe anayasasıdır. Bu Meclis ve Hükûmet utanmalıdır, mahcubiyet duymalıdır; on sekiz yıldır iktidar olan Hükûmetin bu darbe anayasasını değiştirip yerine sivil bir anayasa ikame edememesi doğrusu utançtır. Bazı konuşmacılar "'Meclisi feshedelim.' deseler halk 'Feshedin.' der." demişti. Gerçekten bu darbe anayasasıyla yaşamak darbe ima etmiyor, hatırlatıyor, gözümüze sokuyor ve "Işıklar yandı, darbe imasıdır." diye feryat edenler bunu görmezden gelerek bir rolün...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
HASAN SUBAŞI (Devamla) - Selamlıyorum efendim.
Her şeyden önce şunu vurgulamak istiyorum: 14. Ağır Ceza Mahkemesinin yaptığı eylem bir darbe sayılır. Darbe imasından bile tedirgin oluyorsunuz. Bu darbe hatırasıdır, süratle bu eylemin düzeltilmesi gerekir, yoksa kalıcı etkilerinden, hasarından Türkiye'yi kurtarmak son derece zor olur. Hele Cumhurbaşkanının "Bu olağandır." demesi son derece vahimdir. Çok kısa zamanda bu tahribattan kurtulmamız gerekir.
Saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)