| Konu: | Hayatını kaybeden Kilis Belediye Başkanı Mehmet Abdi Bulut'a Allah'tan rahmet dilediğine, 13 Ekim Ankara'nın başkent oluşunun 97'nci yıl dönümüne, Ahilik Haftası'na ve Manisa Milletvekili Özgür Özel'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 4 |
| Tarih: | 13.10.2020 |
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Geçirdiği rahatsızlık sonucu bir süredir tedavi olan Kilis Belediye Başkanımızı, Mehmet Abdi Bulut Başkanımızı kaybettik. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun. Üzüntümüzü ifade etmek isterim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biliyorsunuz bugün Ankara'nın başkent oluşunun 97'nci yılı. Ankara Millî Mücadele'mizin komuta edildiği merkez olması ve Gazi Meclisimize ev sahipliği yapması hasebiyle tarihî misyonunu hâlen devam ettiriyor. Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere tüm silah arkadaşlarını tekrar saygıyla yâd ediyorum. Ankara'nın başkent oluşunun 97'nci yılını kutluyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün itibarıyla, geleneksel hâle gelen Ahilik Haftası başladı. Ahilik, uzun yıllar topraklarımızda sosyoekonomik ve kültürel bir kurum olarak varlığını sürdürmeye devam etti, ediyor. Kadim tarihimizin bize emanetlerinden olan Ahilik kültürünü yaşatmak, gelecek nesillere aktarmak hepimizin ortak sorumluluklarından bir tanesi. Günümüzün Ahileri olan üreticilerimizin, esnafımızın, tüccarımızın ve sanayicimizin Ahilik Kültürü Haftası'nı tebrik ediyor; bereketli, bol, helal kazanç temenni ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce değerli Grup Başkan Vekilinin de ifade ettiği malum mahkeme kararıyla ilgili ben de izin verirseniz birkaç kelime etmek isterim.
Aslında karar çok yeni, daha birçok vekilimizin kararı eline alıp okuma imkânı bulmadığını düşünüyorum. O yüzden bu kadar yüksek perdeden haykırmayı, tehdide varan ifadeler kullanmayı doğru bulmuyorum. Hele ki -son cümleyi başta söyleyeyim- mahkemedeki görevli olan hâkimlerimizin, ilgililerin isimleri okunarak âdeta hedef gösterilmesini çok şık bulmuyorum Sayın Başkan. Bu görevler gelir geçer, vekillik de hâkimlik de. Herkes kendi baktığı yerden kararlar verir, bunlar doğrudur, yanlıştır tartışılabilir ama "Bu kararı veren şu hâkimdir." demenin bir defa bizim siyasi kültürümüze, siyasi yaklaşımımıza uymadığını düşünüyorum Sayın Başkan. Yoksa, herkes burada sevmediği hâkimin adını okumaya başlarsa burası başka bir yer hâline gelir, doğru olmaz.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bakınız, olayların sürecini totalde beraber değerlendirmezsek, temel parametreleri makul ve soğuk akılla tartmazsak bazen yanlış yerlere varabiliriz. Uzun bir süreç var iddia konusu davayla ilgili, önce bunu hatırlamak lazım. Biliyorsunuz, söz konusu vekilin vekilliğinin düşmesi bizim bir kararımızla, vekillerin bir oylamasıyla, Meclisin bir hüküm ifade etmesiyle ortaya konan bir sonuç değil. Kesinleşen bir karar vardı ve bu karar okundu yani özetle, vekiller hüküm kurmadı, oy vermedi, bu konuya ilişkin bir işlem yapmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Ancak bu konuyu hatırladığımızda, söz konusu vekilin beş yıl on ay gibi büyük bir ceza aldığını söyleyebilirim. Bu cezayı niye almıştı? Hatırlarsınız, FETÖ darbesinin aşamalarından biri olan MİT tırlarının ifşasını, devletin gizli kalması gereken sırlarının ifşasını mahkemeler bir basın faaliyeti olarak değil, bir casusluk faaliyeti olarak değerlendirmişlerdi. Bu yargılama yapıldı, uzun süren bir yargılamaydı. Bu yargılamanın sonucunda, dediğim gibi, altı yıla yakın bir ceza alındı. Sonra, yine, AK PARTİ'nin büyük bedeller ödeyerek, büyük tartışmalara konu yaparak millete götürdüğü değişikliğin neticesinde hayat bulan Anayasa Mahkemesinin kişisel başvuruların değerlendirilmesine ilişkin yeni kurulan bu müessesesine başvuru imkânı oldu. İlgili vekil hakkı olan bu adımı attı, mahkeme bir karar verdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Hepimiz biliyoruz ki Anayasa Mahkemesi kesin hüküm vermez, veremez. Anayasa Mahkemesi beraat ya da hüküm inşa edemez, ederse yanlış yapmış olur. Nitekim Anayasa Mahkemesi verdiği bu kararla, ne mahkûmiyet ne beraat kararıyla "Tekrar yargılanma imkânı var, hak ihlali var." dedi, çok önemli bir karardı. Bunun üzerine ilgililer yerel mahkemeye, ilk derece mahkemesine başvurdular ve bugün o mahkeme de Anayasa Mahkemesinin yerindelik denetimi yaparak, Anayasa'nın sınırlarını zorlayarak bu kararı verdiğini ve bu konuda dokunulmazlıkların devam ettiğini vurguladı. (CHP sıralarından "Cık cık cık..." sesleri) "Cık cık cık" değil, ben kararı okuyorum, mahkeme kararını okuyorum, kanaatimi söylemedim hâlâ. (CHP sıralarından gürültüler)
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Kararda öyle demiyor ama.
BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Dolayısıyla ilk derece mahkemesi, Anayasa Mahkemesi yerindelik denetimi yaptığından dolayı "Ben yargılamayı tekrar etmiyorum." dedi. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi de bu ülkenin, bu Meclisin, bu milletin bir mahkemesi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Yerel mahkeme de bu milletin, bu devletin bir mahkemesi. Mahkemeleri hedef alan, şahısların ismini hedef alan açıklamaları doğru bulmuyorum. Kaldı ki Anayasa Mahkemesinin -herkes iyi hatırlayacaktır- daha eski yıllarda benzer bir kararı vardı, bu karara uymayan ilk derece mahkemesi oldu, taraflar bu karara itiraz ettikten sonra da "Anayasa Mahkemesinin kararına herkesin uyması lazım." deyip tekrar bir üstteki mahkeme hüküm vermişti. Şunu demek istiyorum: Bu karar çok yeni, son akla bakmak lazım, Anayasa Mahkemesinin ne olduğunu iyi biliyoruz ama bu mahkemelerin kendi arasındaki usul tartışmalarının süreçleri direkt bizim konumuz değil diye düşünüyoruz. Bu mahkemenin kararına itiraz hakkı var, itirazı yapacaklardır ilgililer mutlaka. O karardan sonra ortaya çıkan hüküm de tekrar değerlendirilecektir. Mecliste okunan karar kesin hükümdür, şu an hâlâ o kesin hüküm var önümüzde. Yarın başka bir kesin hüküm okunur, bu kez hükme hep beraber uymak boynumuzun borcu olur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Turan.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Dolayısıyla kesin hüküm verilinceye kadar süreci soğuk akılla takip etmeyi hepimize yakışan bir tavır olarak değerlendiriyorum.
Polemik olsun diye değil ama lütfen yanlış anlamayın, bir husus ifade etmek isterim. Bakınız, bu konudaki esas tartışma, dokunulmazlıkların kaldırılmasından sonraki yargılamalardır. Dokunulmazlıkları CHP'nin de desteğiyle, hatta ön almasıyla kaldırdık geçen dönem. Tekrar seçim oldu, Meclise geldik. Mahkemelerin bir grubu "Tekrar vekil olmak, dokunulmazlığı tekrar kuşandırır." dedi. Bir grup hâkim, mahkeme dedi ki: "Hayır, o dokunulmazlıklar kişi bazlı değil, dosya bazlı kalkmıştı. Dolayısıyla, tekrar vekil olsanız da o dosyalar devam ettiği müddetçe dokunulmazlık olmaz." Hangisi doğru geçiyorum ama tartışmanın esası dokunulmazlıkların kaldırılmasındandır yani "Ben denizi severim ama dalgayı sevmem." tarzı, doğru bir yaklaşım değil. Siz bu adımı atarsanız, dokunulmazlıkları kaldırırsanız mahkemeler değerlendirir, Yargıtay değerlendirir, Anayasa Mahkemesi, hepsi değerlendirebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Son cümle...
BAŞKAN - Sayın Turan, son cümlenizi alalım.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Şu an, hâlen daha devam eden, derdest olan bir süreç var, onun kesinleşmesini hep beraber takip edelim diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)