GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:118
Tarih:28.07.2020

ERKAN BAŞ (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Tabii, gönül ekranları başında bizi izleyen yurttaşlarımızı selamlamak da isterdi ama saat üçe çeyrek kala herhâlde hiç kimse izlemiyordur.

Şimdi, neden karşı çıkıyoruz? İşte, biraz da bu nedenle karşı çıkıyoruz. Düşünün, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye'de yasaların yapıldığı, 80 milyonun kaderinin tayin edildiği yer. Meclis Televizyonu saat dokuzda kapanıyor ama biz sürekli, böyle kapkaç yasalarla, gece yarısı kanunlar çıkartmak durumunda kalıyoruz. Bunu kim yapıyor? Doğal olarak iktidar yapıyor. Bu iktidara güvenmiyoruz. Bu iktidar, bırakın halkı, halkın temsilcilerinin konuşma hakkını elinden almaya çalışan bir iktidar.

Ben, sesim ulaşırsa sosyal medya paylaşımları nedeniyle cezaevinde olan sevgili Taylan Kulaçoğlu'nu selamlayarak devam edeceğim.

Gerçekten, bu yasanın tartışılış biçimi bile aslında bu yasaya neden karşı olmamız gerektiğini söylüyor. Yani, ısrarla ve inatla Parlamento çoğunluğu memleketin gerçek sorunlarını gündem yapmıyor burada, biz de inatla ve ısrarla bu memlekette açlık sorunundan, yoksulluk sorunundan, insanların ölümle burun buruna çalışmak zorunda kalmasından, kadın cinayetlerinden söz etmeye devam edeceğiz; gençlerimizin gelecek kaygılarından, özgürlük sorunlarından söz etmeye devam edeceğiz ve bu yasanın da aslında bu sorunları derinleştirdiğini düşünüyorum. Niye derinleştiriyor? Ülkenin gerçekliği gösterilmezse, insanlar gördükleri gerçekleri paylaşamazsa iktidar daha rahat yönetir yasası bu yasa. Aslında bu yasa "Keşke herkes sadece Akit TV izlese, A Haber izlese, işte öyle kanallara baksa ve o gazeteleri okusa memlekette her şey toz pembe görünür." diyor ve bunu istiyor.

Bakın, değerli arkadaşlar, ben diyorum ki insanlar kendilerini ifade edebilsinler, illa bir yerlerden onlara bir şey dayatılmak zorunda kalınmasın. Şimdi, bu kanuna baktığımız zaman -açık konuşacağım- şunu görüyoruz: Bu kanun gerici bir kanun; bu kanun korkak bir kanun; bu kanun beceriksiz bir kanun; bu kanun gidici olanların yazdığı her hâlinden belli bir kanun. Niye gerici biliyor musunuz? Şimdi, belli ki internetten falan da anlamayan birileri yazmış, şöyle örnek vereyim anlaşılsın diye: Bu kanunu yazanlar iki yüz yıl önce kanun yazsalar mesela matbaayı yasaklarlarmış; "Almanya, Almanya" diyorsunuz ya, o faşist Naziler kitapları yakarmış ya, bu kanunu yazanlar elli yıl önce kanun yapsalarmış "Bu kitapları yakalım." diyebilecekleri bir ürün olurmuş.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - İnterneti yakamıyorlar.

ERKAN BAŞ (Devamla) - Bakın, ben bu gençleri anlayamama probleminin esas olarak buradan kaynaklandığını düşünüyorum. Mesele sadece yaşla ilgili değil, yani kaç yaşında olduğunuzla ilgili değil. Mesela gençleri anlamamak ne biliyor musunuz? Sosyal medyanın parayla teslim alınamayacağını anlamamak. Şimdi, ne oluyor? Milyonlarca maaş verilmiş danışmanlar var, bunlar diyorlar ki: "Sosyal medyada gençler bizi hiç dinlemiyorlar, çok tepki var." "Ne yapacağız?" "Bir YouTube yayını yapın." Hemen gençleri kafalayacağız diye... Gençler aylarca seslerini duyurmaya çalışmışlar, duymayan bir iktidar... Fırsat bu fırsat, koşuyorlar, hep yaptıkları şeyi yapıyorlar; aklından, yüreğinden geçenleri yorum olarak yazıyorlar. Çok akıllılar ya, para çok orada, hemen diyorlar ki: "Kapatalım." Yorumlara kapatıyorlar. Ondan sonra, orada bir "dislike" var, tuş yani çok basit bir tuş, basıyorsunuz "dislike." Aslında komik, dalga geçiyorlar sizinle. Hemen paniğe kapılıyorsunuz, "Tamam olmuyor bu iş, kapatalım gitsin." diyorsunuz. Aslında bence rezil oluyorsunuz. Yani sosyal medya öyle havuz medyasına benzemiyor arkadaşlar, parayı verince teslim alınamıyor.

Korkak bir kanun, çok açık. Siz alıştınız, başka bir ses duymak istemiyorsunuz, sadece sosyal medyayla ilgili değil. Bakın, çok net bir soru soruyorum: Bugünkü Cumhurbaşkanı, Başbakan olduğundan beri hayatında bir kez bir muhalifle karşı karşıya oturup tartışabildi mi? Hiç yapamadı böyle bir şeyi. Yani karşısındaki birisini, masa başına oturup, karşılıklı konuşup fikriyle ikna etme yeteneği yok. Başkası bir fikir söylediğinde onu izleyen herkesin başkasına ikna olacağından korkuyor. Sosyal medyada bunu engelleyemiyorsunuz ya, başka fikirleri, o fikirlerden korkuyorsunuz ve aslında "tek adam yönetimi" diyoruz ya, tek adam yönetimi, tek ses yönetimi. Başka ses çıktığı anda, çünkü biliyorsunuz, bir tane doğru bin tane yalanı tuzla buz ediyor, bir tane doğru çıktı mı bin tane yalan yıkılıp gidiyor. Bir şey daha söyleyeceğim, kusura bakmayın, hakaret olarak kabul etmeyin lütfen ama gerçekten beceriksizsiniz, sosyal medyayı Gezi'de fark ettiniz, "Burada böyle bir olay var..." Gezi'yle beraber, sosyal medya büyük bir güç, anladınız, hemen dediniz ki "Bizim burada olmamız lazım." Ama oranın doğallığını, gerçekliğini anlamıyorsunuz işte. Yani oraya, yalılarda, milyonlarca lira parayı koyduğunuz trol ordusuyla bir denetim sağlayamıyorsunuz. O maaşlı trol orduları, onların yalıları, deniz manzaraları falan hepsi sosyal medyada mahvolup gidiyor. Tek iyi bir şey yaptınız, gerçekten teşekkür ediyorum, kimin fikriyse mükemmeldi, o "yeşil top" meselesi sizi cennete götürecek kadar büyük bir sevaptı vallahi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyursunlar.

ERKAN BAŞ (Devamla) - O yeşil top meselesi, ne olduğunuzu sizin de görmenizi sağladı; bir baktık, ya, kim bu sosyal medyadan o şikâyet ettiğimiz, hani burada herkes, hep beraber şikâyet ediyor ya, bunların kim olduğu -hemen yanında bir yeşil top var, yanıyor orada- bakıyorsun hepsi o yeşil topun etrafında toplanıyor. Zaten bundan dolayı, açık söylüyorum, gerçek yüzünüz açığa çıktığı için ondan vazgeçtiniz. Şimdi anladınız "Biz bu işi beceremiyoruz. O zaman ne yapalım? Toptan kapatalım, gitsin!" ama bunu da beceremeyeceksiniz arkadaşlar, bak açık söylüyorum, bunu da beceremeyeceksiniz, ya, bugüne kadar beceremediniz, bunu da beceremeyeceksiniz çünkü arkadaşlar, bilim ve teknolojinin, iletişimin ilerlemesine yetişemeyeceksiniz, gençlerin zekâsına yetişemeyeceksiniz; size bunu çok açık söylemek istiyorum. Ne yaparsanız yapın bu işi beceremeyeceksiniz. Bakın, burası öyle bir mecra ki kendi doğallığı, kendi gerçekliği var.

Son, yaşadığım bir şeyi, bana anlatılan bir şeyi sizinle paylaşmak istiyorum, öyle bitireceğim sözlerimi. Sayın Başkanım, izin verirseniz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım.

ERKAN BAŞ (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, bir işçi kardeşimiz sosyal medyayı iyi kullanıyor, genç bir işçi arkadaşımız. Patronlar biliyorsunuz, hani -herkesi demeyeyim ama- genellikle üçkâğıtçıdır, üç kuruşun beş kuruşun hesabını yapar. (AK PARTİ, CHP, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından "Ooo" sesleri)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Bu olmadı Erkan...

ERKAN BAŞ (Devamla) - Bu işçiyi işten çıkarıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN BAŞ (Devamla) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun.

ERKAN BAŞ (Devamla) - Ya, arkadaşlar, goygoya getirmeyin, bir şey anlatmaya çalışıyoruz. Yarası olan gocunur, olmayanı tenzih ederek söylüyorum.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Kendi karakterini ortaya koyuyorsun.

ERKAN BAŞ (Devamla) - Şimdi, bakın, bu patron şunu yapıyor: İşçiyi işten çıkarıyor, parasını da vermiyor arkadaşımın. İşçi, patrona telefon açıyor, diyor ki: "Paramı verir misin?" Bir, iki, üç, dört; parasını vermiyor, telefonu kapatıyor. İşçi WhatsApp'tan yazıyor: "Paramı verir misin?" Vermiyor. Twitter'dan, Facebook'tan yazıyor, patron blokluyor, orayı blokluyor, burayı blokluyor falan. En son ne yapıyor biliyor musunuz, hani bizim iktidar çok yapıyor ya, diyor ki "Patron neyi kapatamaz?" "Banka hesabını kapatamaz, IBAN numarası var." diyor, her gün 1 lira para yatırıyor IBAN'dan ücretsiz, diyor ki: "Patron, bana paramı ver."

Siz her şeyi kapatsanız IBAN'ı kapatamazsınız, bu halk size sesini duyurur. Her şeyi kapatsanız -bak, yemin ediyorum- dumanla haberleşip sizi yine yıkacağız. (CHP, HDP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)