| Konu: | İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 116 |
| Tarih: | 22.07.2020 |
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu adına 225 sıra sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 1'inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu maddeyle Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde Dijital Mecralar Komisyonu kurulması öngörülmektedir. Kanun maddesinde komisyonun görevleri, bireylerin kişilik haklarının korunması, özel hayatın gizliliği, çocukların fiziksel ve psikolojik gelişimine zarar verici yayınların önlenmesi gibi konularda alınacak tedbirler hakkında inceleme, görüşme, raporlama, tavsiye ve görüş bildirme olarak tanımlanmış. Sosyal medya hususundaki düzenleme görüşmelerinin bir ihtisas komisyonu aracılığıyla görüşülmesine taraftarız. Seçilecek komisyona şimdiden başarılar diliyoruz. Sosyal medyayla ilgili bir komisyon olduğu için, hemen de yarın Adalet Komisyonunda görüşülecek bir sosyal medya yasa teklifi var, aslında hazır bu komisyonu kurarken ilk iş olarak bu yasa teklifine el atmasını talep ettik ama maalesef iktidar partisi buna olumlu yaklaşmadı. Dolayısıyla, hem böyle bir komisyona ihtiyaç duyuluyor ama bu konudaki bir yasa teklifini de bu komisyondan âdeta kaçırıyoruz, demin Utku Çakırözer Vekilimizin söylediği gibi "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu." sözüne geliyoruz.
Sosyal medya, toplumun en genç ve en dinamik kesimi tarafından kullanılıyor. Siz bunu sadece yasaklarla düzenlemeye kalkarsanız başarılı olamazsınız, sadece sansürcü olarak nitelenirsiniz. Bunu istişareyle, iktidarıyla muhalefetiyle, sivil toplum kuruluşlarıyla istişare ederek yapmakta ve bunu da bir komisyon marifetiyle yapmakta fayda var. Burada, tabii, eğer yasaklarla giderseniz hukukunuzun ve diğer kurumlarınızın çok adil olmasını beklemeniz lazım ama maalesef kurumlarımızın adil olması konusu gündeme gelince pek adil olduklarını söyleyemeyiz. Örneğin, RTÜK, internet televizyonu olarak adlandırılan internet platformlarına müdahale ediyor ama RTÜK'e bakarsanız bugün, iktidara bağımlı ve tarafgir bir kurum statüsündedir. Hepimiz şahit oluyoruz; muhalif kanallara bol keseden ceza kesiliyor, Hükûmeti destekleyen kanallarda olan bitene RTÜK ses seda çıkarmıyor. Bu durumlardan RTÜK üyeleri dahi şikâyetçi. RTÜK'ün internet üzerinde de denetimini artırma çabalarını görüyoruz. İnternetteki her film ve dizi platformları televizyon gibi değerlendiriliyor; televizyon statüsünde bakmak yanlıştır. Bu manada, RTÜK'ün Netflix, BluTV gibi dijital platformlara müdahil olması doğru değildir; internet trafiğinin büyük çoğunluğu zaten video içerikleri üzerinden. Bu hızla giderse ortadadır ki RTÜK, YouTube gibi mecralara da el atmaya çalışacaktır. Bu, hatalı bir tavır olur. Kendisine televizyonlarda yer bulamayan birçok gazeteci, YouTube'da fikirlerini dile getirmektedirler. Toplumda, RTÜK'ün ve yargının, bu kanallardan, muhalif olanları cezalandırma çabasına gireceğine dair genel kanı mevcuttur. Tüm muhalif kanallar ceza almamak için ifadelerini uygun seçmek çabasına girmek zorunda kalıyorlar.
Değerli milletvekilleri, değinmek istediğim bir başka konu da Türkiye Bilimler Akademisidir. Bu akademinin kuruluşu 1993 yılında rahmetli Erdal İnönü'nün Başbakan Yardımcılığı zamanında başladı. Özerk bir kuruluş olarak başladı ve daha çok onursal, fahri bir kuruluş olarak başladı. Akademi üyeleri, yeni üyelerini kendileri seçiyorlardı akademi konseyi aracılığıyla. Ancak, 2011 yılında yapılan bir yasa değişikliğiyle bu özerklik TÜBA'dan alındı. Daha sonra, 2019 yılında TÜBA, Cumhurbaşkanının atamasına bırakıldı; daha açıkça, siyasi bir kurum hâline dönüştürüldü, akademik konseyin yetkileri de başkana devredildi. Hâlbuki bilimi desteklemek ve teşvik etmek için var olan bir kurumun siyasetin eline düşmesi acı bir durumdur. Bilim ve sanat bağımsız olmalıdır. TÜBA başkanını hükûmetin başı atarsa akademide siyasileşme başlar. Akademiler, kamu kurumu dahi olsalar, devletten destek dahi alsalar üyelerini hiçbir kurumun etkisinde kalmadan seçmelidirler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Dünyanın gelişmiş ülkelerinde bilim akademileri, bilim insanları tarafından kurulur ve onlar tarafından geliştirilir. Burada aslolan akademik liyakattir, iktidara veya Cumhurbaşkanına yakın olmak değildir. TÜBA benzeri Hükûmet bağlantılı bir yapının aslında örnekleri var. Nerede var? Komünist Sovyetler Birliği ülkelerinde var. Dolayısıyla ne hazindir ki bunca yıl sonra döndük dolaştık komünist bir ülkedeki uygulamalara benzer yapılar oluşturmuş durumdayız. TÜBA'nın daha da gelişmesi, Türk bilimine yeterince katkı sağlaması isteniyorsa üzerinden siyasetin eli çekilmelidir. Özgürlük ve liyakatin esas alındığı ortamda bilim daha fazla gelişecektir. Farklı kaygılarla yapılan hiçbir bilimsel faaliyet ne bilime bir şey katar ne de insanlığın ve ülkenin gelişimine.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)