| Konu: | Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 114 |
| Tarih: | 16.07.2020 |
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 223 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 19'uncu maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bizim gibi zorlu bir coğrafyada her an terör tehdidi altında yaşayan bir devlet için ordusunun güvenliği ciddi manada önemlidir. Savunma sanayisinde yapılan atılımlar da gereklidir fakat ordu yalnızca son teknoloji silahlarla desteklenemez. Ordunun moral değerleri, çatışma olsun olmasın, yüksek tutulmalıdır. Askerlik gibi zor ve tehlikeli bir görevde de talihsiz bir olayda duruma anında müdahale edebilecek tecrübeli ve buna göre eğitim almış doktorlara ihtiyaç vardır. Komisyon toplantısı sırasında, Millî Savunma Bakan Yardımcısı Sayın Şuay Alpay'ın kritik olduğunu belirttiği bir mevzu vardı, bunun gözden kaçmaması gerekir. Sayın Alpay, askerî tabip kadrosunun 2.023 olduğunu fakat mevcutta 347 tabip olduğunu yani yüzde 17'sinin karşılandığını belirtmiştir. Bu kanun teklifi çalışmasında da bu duruma tedbir alınmaya, askerî tabipliği, savaş cerrahlığını özendirmeye, doktorları bu yöne çekmek için düzenlemeler yapılmaya çalışılmaktadır.
Değerli arkadaşlar, savaş cerrahı veya askerî tabipler hususunda eksikliğimiz varsa bunu karşılamanın en makul yolu tekrar askerî hastaneleri ve akademileri açmaktır. Zira, askerî tabipler diğer doktorlardan farklı olarak aynı zamanda askerdir. Askerî tıp akademilerinde askerî tabiplere yalnızca tıp eğitimi verilmemektedir, bunun yanında aldıkları askerî eğitimler de vardır; bu sayede askerî tabipler terörle mücadelede ve cephede de ordunun bir mensubu olarak görev yapmaktadır, bu da askerler ve askerî tabiplerin bir arada olmasına ve aralarında bir silah arkadaşlığı hukuku olmasına katkı sağlamaktadır. Bu silah arkadaşlığı askerin doktora güvenini artıran önemli bir duygudur. Asker bilir ki silah arkadaşı onu yarı yolda bırakmaz, hâliyle bu silah arkadaşlığı askerî çatışmalarda, cephede büyük moral vermektedir.
Ayrıca, savaş cerrahisi, askerî tabiplik özel bir konudur. Askerî bölgelerde görev yapabilmek kolay değildir. Olağanüstü bir durumda bölgeye sivil askerleri götürürseniz askerî düzene ayak uydurabilmeleri de zordur; bu yüzden, buralarda görev yapacak olan sağlık personelinin asker gibi eğitilmesi gereklidir. Bu psikolojiye göre eğitilmeyen bir doktorun savaşta veya çatışmada ne kadar zorlanacağını düşünebiliyor musunuz? Psikolojileri ne hâle gelecektir? Askerî doktorlar ve askerî sağlık personeli, gerektiğinde sırtına çantasını almış ve askerlerle birlikte nereye görevlendirilirlerse gitmişlerdir, fedakârlıkları ortadadır. Askerî doktorların eğitimleri bazı hususlarda sivil doktorlardan da farklıdır. Askerî doktorların aldıkları eğitim çatışma yaralanmalarına daha uygundur. Askerî hastaneler orduya bir öz güven de vermektedir. Allah korusun ama çatışma, savaş gibi durumlarda askerî doktorların önemi fark edilecektir. Bunun için önceden bir önlem alınmalı ve eskisi gibi askerî tıp akademileri, askerî hastaneler tekrar açılmalıdır, askerî doktorlar yetiştirilmelidir; bu durum ordumuz için elzemdir.
Kaldı ki ordu mensuplarının belirttiği bir durum daha var. Sivil hastanelere kaldırılan askerlerin güvenliğini sağlamak için çok sayıda asker nöbet tutuyor, bu nöbet organizasyonu acil tedavilerde gecikmeye sebep oluyor. Bunun yerine, belirli bölgelere askerî hastaneler yapılsa daha makul olmaz mı? Devletimiz, gerektiğinde kendisi için canlarını dahi feda eden Türk askerini en güvenilir ve en hızlı şekilde tedavi etmek zorundadır. Bu hastaneler 15 Temmuz sonrasında FETÖ yapılanması gerekçesiyle kapatılmış olabilir ama aradan dört sene geçti, FETÖ'cüler hastanelere sızdıysa bunun suçlusu hastaneler değildir.
Değerli arkadaşlar, ülkemizin coğrafi konumu ve hissettiğimiz tehditler göz önünde bulundurulduğunda, gönül ister ki hiç gerek olmasın ama tedbir almak zorundayız. Biz coğrafi olarak bu kadar zor koşuldayken, etrafımızda sağı solu belli olmayan bu kadar diktatör varken kendimizi İsviçre gibi düşünüp davranamayız.
Arkadaşlar, hem askerî okulları hem de askerî hastaneleri açın diye burada çokça söylüyoruz fakat sözlerimiz dinlenilmiyor. O zaman, siz bilirsiniz, bunların ikisini de açmayın; inşallah, bunları açmak bizim iktidarımıza nasip olacaktır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)