GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:111
Tarih:10.07.2020

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde görüşlerimizi anlatmak için buradayız.

AK PARTİ iş başına geldiğinden bugüne devlette kadrolaşmayı, sivil toplum ve meslek örgütlerini ele geçirmeyi planlı ve programlı bir şekilde sürdürdü. Geriye dönüp şöyle bir baktığımızda iş çevrelerinde TÜSİAD'a karşı MÜSİAD, TUSKON gibi yapılar oluşturuldu, işçi sendikalarında ise TÜRK-İŞ'e karşı HAK-İŞ palazlandırıldı. Memur sendikalarında ise TÜRKİYE KAMU-SEN'e karşı MEMUR-SEN hormonlu bir şekilde büyütüldü. Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonuna eski başkan Derviş Günday döneminde operasyon yapılmak istendi. Daha sonra ne hikmetse vazgeçildi. Bugün Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu da maalesef sessizliğe bürünmüş, iktidara teslim olmuş bir kurum hâline geldi. Türkiye işveren sendikalarına de el attınız, TİSK'i de iktidarınızın kontrolü altına aldınız, ona da gereğini yaptınız. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği de artık gösterdiğiniz sopalar neticesinde teslim oldu yıllar önce. Hatta Hisarcıklıoğlu bir zaman "Bir eleştiri yaptığımızda Hükûmet 'Getirin defterleri.' diyor." diye serzenişte bulunuyordu.

Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin durumu daha farklı. 2006 yılında bir fındık mitingi yaptılar, ondan sonra operasyonla üzerine gidildi, sonunda Ziraat Odaları Birliği de sessizliğe büründü. Öyle ya, sivil toplum örgütlerinde itiraz eden, hak-hukuk arayan herkes susturuldu. Geriye ne kaldı? Kala kala Türkiye Barolar Birliği, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, Türk Tabipleri Birliği, Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği. Şimdi sıra bunları teslim almaya geldi; barolardan başladık.

Hukukun Egemenliği Derneği Genel Başkanı Avukat Erdem Akyüz diyor ki: "AK PARTİ iktidarınca ameliyat masasına yatırılan ilk kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütü barolar seçildi çünkü barolar adaletin iddia, savunma, karar olarak betimlenen üçlüsünün savcı, hâkim, avukat sıralamasında yer almaktaydı ve bu sıralamada son aşamaya gelinmişti. Bu kez amaç ismin değiştirilmesinden önce, kurum ve kuruluş yapısının değiştirilerek mesleki örgütlenmeyi çözmek, parçalamak ve zayıflatmak oldu. Türkiye'de şu anda 80 baro var, çoklu baro şu an itibarıyla Ankara, İstanbul, İzmir Barolarını etkiliyor, diğer baroları yani geri kalan 77 baroya hiçbir tesiri yok." Devam ediyor "Diğer yandan, yargı organlarından yani Yargıtaydan, Danıştaydan, Hâkimler Savcılar Kurulundan, Anayasa Mahkemesinden böyle bir talep yok yani baroları çoklaştıralım diye bir talep yok. Hiçbir dernekten, kamu kurumlarından böyle bir istek yok. En önemlisi, vatandaştan böyle bir talep yok hatta bütün kurumlar, bütün vatandaşlar bu teklife karşı. O hâlde ne isteniyor? Kamu kurumlarının, vatandaşların istek ve iradesine neden karşı çıkılıyor?" diye soruyor ve diyor ki: "Sebebi basit -başta da söylediğimiz üzere- siyasi iktidar meslek örgütlerini bölmek, parçalamak istiyor; hiçbir muhalif ses duymak istemiyor. Bu gidişle sıra, birçok kamu kurumuna, derneğe, sivil toplum örgütüne gelecek; sessiz, biat eden ve çaresiz bir kitle yaratılmak isteniyor."

O öyle diyor da gazeteci Taha Akyol farklı bir şey mi söylüyor? "Çoklu baro sistemi kurumların güçsüzleşmesi sürecinin devamı olarak gündeme getirilmiştir." diyor gazeteci Taha Akyol. "İktidar, 15 Temmuz ihanetinden sonra demokratik kurumları güçlendirmek ve bu amaçla büyük katılımlı bir Anayasa yapmak yerine kendini güçlendirmek için Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini getirdi. Sistemde sadece Cumhurbaşkanı güçlendi. Başta Türkiye Büyük Millet Meclisinde olmak üzere yargıda, Merkez Bankasında ve tüm bürokraside uzmanlıklar zayıfladı. Bu kadar işlemin altında hem tek kişi kalkamaz hem bu kadar yetki bir elde toplanınca denetim ve denge mümkün olmaz, olmuyor zaten." diyor. Netice olarak: "Dünyaca saygın World Economic Forumun rekabet raporunda, kurumların güçlülüğü sıralamasında Türkiye 2014 yılında 64'üncü sıradayken 2019 yılında 71'inci sıraya; yargı bağımsızlığında 101'inci sıradan 104'üncü sıraya; 2019'da Türkiye'nin liyakat sıralamasında 112'nci sıraya inmesi de kurumların zayıflamasını yansıtan bir göstergedir." diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Evet, değerli milletvekilleri, aynı yazar şöyle diyor: "AK PARTİ iktidarının 2010 yılına kadar devam eden başarı sürecinde imzası olan hangi yüksek bürokrat bugün yerinde? İktidar siyasi gücün ağırlığı altında kurumların zayıflaması ile ekonominin kötüleşmesi arasındaki bağlantıyı mutlaka görmelidir. Bu, hayati derecede önemli bir sorundur. Bu gerçeği görmeden hiçbir esaslı sorunumuzu çözemeyiz ancak makyaj veya pansuman yaparız. Kurumları güçlendirmek gerekirken yargının savunma ayağını parçalamak Türkiye'nin hukuk imajını büsbütün bozar. Bu düzenlemeden vazgeçilsin, ön model dayatılmadan ortak akılla üniter baro ilkesi içinde bir model oluşturulsun." diyor.

Evet, hukukçular bunları diyor ama siz ne yaptığınızı çok iyi biliyorsunuz. Aslında bilmiyormuş gibi davranıyorsunuz çünkü işiniz gücünüz susturmak, işiniz gücünüz biat ettirmek, işiniz gücünüz farklı düşüncelere tahammülsüzlüğünün örneğini burada göstermek.

Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)