| Konu: | Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 100 |
| Tarih: | 16.06.2020 |
İSMAİL KONCUK (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İYİ PARTİ Grubu adına 215 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 14'üncü maddesiyle ilgili görüşlerimizi ifade edeceğim.
14'üncü madde bir uyum maddesi, bir problem madde değil.
Değerli milletvekilleri, az önce Konya Milletvekilimiz Fahrettin Yokuş da buradan ifade etti, rahmetlik Necip Fazıl Kısakürek'i çok severim -Allah mekânını cennet eylesin- siz de seversiniz, şiirlerini çok okursunuz. Tabii, böyle, yöneticiler konuşurken masanın bu tarafında başka konuşur ama bu tarafına geçince başka konuşur. Şimdi, Necip Fazıl'ın o meşhur şiirini hepiniz hatırlarsınız, diyor ki üstat:
"Allah'ın on pulunu bekleyedursun on kul,
Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.
Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa,
Yaşasın kefenimin kefili karaborsa!"
Şimdi, problem burada zaten. Yoksa Hamza Yerlikaya'ya Vakıfbank Yönetim Kurulu üyeliği verilsin, bizi temsil etmiş, millî gururumuz olmuş bir güreşçi. Orada bir problem yok, zaten bu Mecliste kimsenin orada problemi yok ama 9 kişiye 1 pul, 1 kişiye 9 pul verilirse burada problem vardır. Yani memlekette milyonlarca işsiz gencimizin olduğu, adil gelir dağılımının sağlanamadığı düşünüldüğünde, bu pandemi sürecinde 10 bin TL destek kredisi bile verilmeyen binlerce vatandaşımızı göz önüne aldığımızda, siz bir kişiye 4 maaş verme hakkına sahip değilsiniz; ister Cumhurbaşkanı olun ister bakan olun. Kanunlar bu hakkı size verebilir ama vicdan bu hakkı size vermez. Bu, yanlış. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Onun için, bu anlayışı kınadığımı, milletimiz adına, umutsuz bırakılan, çaresiz bırakılan, geçim aczi içerisinde bırakılan milletimiz adına bu yanlış anlayışı kınadığımı ifade ediyorum partimiz adına. Demek ki masanın bu tarafına geçince üstat Necip Fazıl'ın şiirlerini okumak öyle kolay değil, yürek ister. Çıkın okuyun bakayım şimdi bunu, çıkın okuyun, görelim.
Değerli milletvekilleri, kısa çalışma ödeneği kaldırıldı yani üç aylık süre uygulandı, kaldırıldı. Peki, bu üç aylık sürede bu sistem çok doğru işledi mi? Dün, İzmir'den öğretmenevinde çalışan bir işçi beni aradı -ben de yeni duydum bunu, muhtemelen siz de bilmiyorsunuzdur- dedi ki: "Efendim, kurum olarak, kısa çalışma ödeneğiyle ilgili işveren tarafından İŞKUR'a başvuru yapıldı, İŞKUR ödeme planı da yaptı hatta bazı öğretmenevlerinde, Uşak'ta ödeme de yapılmış fakat ödeme planına rağmen üç aydır ödeme yapılmıyor." Uşak'ta ödeme yapılan öğretmenevinde çalışan o personel... Kadrosuz işçi bunlar, sayıları 3.500. Muhtemelen polisevlerinde de aynı problem var ama polisevlerinde ses çıkarmak biraz zor olduğu için, benim de kulağıma gelmedi ama bu konuşuluyor, polisevlerinde çalışan personel için de aynı problem var. Çalışma Bakanlığını aradım "Çalışıyoruz." dedi ama neye çalışıldığını anlayamadım. Şimdi bu insanlara maaş ödenmedi, denildi ki "Kısa çalışma ödeneği alacaksınız." Maaş ödenmedi, kısa çalışma ödeneği de verilmedi, ücretsiz izne ayrılanlara ödenen 39 TL de bunlara verilmedi. Yani üç ayı geçkin süredir bu insanların evine 1 kuruş girmiyor. Bazen televizyonlarda görüyorum "Şunu yaptık, bunu yaptık." Ya, Allah'tan korkun, yaptığınız nedir ya? 3.500 insan. Bırakınız 3.500'ü, bir kişi olması dahi hepimizin yürek telini sızlatmalı, titretmeli ama maalesef, böyle bir umursamazlık var. Bu problemin de Çalışma Bakanlığı tarafından bir an önce çözülmesi, gerek öğretmenevlerinde gerek diğer misafirhanelerde çalışan bu geçici işçilerin -ki on beş, yirmi senedir çalışan geçici işçiler var- kısa çalışma ödeneğinin mutlaka ödenmesi gerekir diyorum.
Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)