| Konu: | Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 100 |
| Tarih: | 16.06.2020 |
AYLİN CESUR (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yarın 17 Haziran, Türkiye Cumhuriyeti'nin 9'uncu Cumhurbaşkanı, namıdiğer Türkiye'nin babası, büyük siyaset ve devlet adamı Süleyman Demirel'in ebediyete intikalinin 5'inci yıl dönümü.
Süleyman Demirel demokrasi ve kalkınmanın kahramanıdır ve siyaset yaptığı her dönemde de tartışmasız lider ve duayendir. Bir ömre değil, bin ömre sığacak kadar çok hizmetle ve eserle dolu ömrünü neye adadığının bilinmesi tarihe karşı büyük bir sorumluluktur.
1 Kasım 1924'te İslamköy'de doğdu, cumhuriyetin ilanından bir yıl sonra; 13 milyondan oluşan ve bütün sanayi ihtiyaçlarını ithal eden, tarıma dayalı bir toplum ve kişi başına düşen geliri yıllık 50 dolar olan bir Türkiye bu. Demirel'in hikâyesi sadece İslamköy'den Çankaya'ya giden uzun ince bir yolun hikâyesi değildir, bu hikâye aynı zamanda cumhuriyetin kalkınma, medenileşme mücadelesinin ve Türk milletinin benlik arayışının hikâyesidir.
Sayın Cumhurbaşkanımız bir gün İslamköy'deki babaevini gezdirirken bir kerpiç odada dedi ki: "Ben bu odada kardeşlerimle yaşadım. Elektrik yoktu, gaz lambasıyla okur, yazardık. Köy okulunu bitirdim, ortaokula gitmek için her sabah kilometrelerce yürür, kasabaya giderdik. Eğer bana 'Cumhuriyet nedir?' diye sorarsanız 'O, benim işte.'" İslamköy'den çıkmış bir köylü çocuğunu Cumhurbaşkanı yapan cumhuriyettir; her fırsatta bunun altını çizmiştir ve büyük Atatürk'e bağlılığını ifade etmiştir.
Kendisini siyasete iten Türk köylüsünün ve halkının o dönemdeki yoksulluğu ve çaresizliğiydi. Memleketin büyük bölümünde içecek su yoktu, yakacak ışık yoktu. Meslek seçimi de milyonları çatlamış toprak ile mavi gökyüzü arasına sıkışmış kaderinden kurtarma kavgasına katkıda bulunma amacıyla oldu ve bugün dünyaya nam salan eserlere imza attı. Göreve başladığı yıllarda Türkiye'nin 35 bin köyünün sadece 13'ünde elektrik vardı; bir yerden bir yere gidilemeyen, aslında gidilmesine ihtiyaç da olmayan bir Türkiye. Demirel'in rüyası büyük Türkiye'ydi. Köyden gelen ve ızdırabını iyi bilen biri olarak 1965 seçimlerinde "Vatan için el ele." diye çıktı halkın karşısına "Kavgada, dövüşte fayda yoktur; gelin, Türkiye'yi iyi günlere götürelim; aş bulalım, ekmek bırakalım, Türkiye'yi imar ve inşa edelim, Türkiye'yi kalkındıralım, çağdaş ülkeler seviyesine getirelim. Ne mi yapalım? Avrupa ile Asya'yı birbirine bağlayalım, boğaz köprüsünü yapalım. Ne mi yapalım? Dicle ile Fırat'ın üzerine Kebanlar yapalım ve Türkiye'ye elektrik bulalım, elektrikle fabrikalar kuralım, fabrikalarda çocuklarımıza iş bulalım, okul yapalım, okumamış insan kalmasın ülkede ve geleceğe yürüyelim." diye çıktı. Büyük Türkiye hamlesinin gayreti yurt topraklarında verilecekti; bilgi konacak, demir konacak, çimento konacak ve en önemlisi "Şu güzel topraklara sevda konacak." dediği topraklara hepsini koydu ve ne yapmaya kalkışsa bir karşı çıkan oldu. Para yok, bulacaksınız, buldu; proje yok, bulacaksınız, buldu; mühendis yok, bulacaksınız, buldu. Barajlar geldi art arda; Seyhan Barajı, "Bir ömrüm daha olsa bir daha veririm." dediği büyük eseri GAP "dünyanın incisi" dediği Atatürk Barajı, Birecik Barajı ve Karkamış Barajı; dağları değil, çağları deldiği Urfa Tüneli.
Ve sanayileşme... Kendisinin deyişiyle "İğneden ipliğe satın alan bir Türkiye'den kendine yetecek inşa gücü ve sanayi tesisi olan, eğitim kurumu olan bir Türkiye." 2000 yılına gelindiğinde Türkiye 80 milyona varan nüfusuyla tüm sanayi ürünlerini ithal eden bir ülkeden bir sanayi toplumuna dönüşmüştür ve her alanda dev atılımlar gerçekleştirmiş bir dünya devletidir.
Cumhuriyetin en büyük işinin eğitim olduğuna inandı. Okulsuz köy, ortaokulsuz kasaba ve ilçe kalmasın; ilk hedef buydu. Cumhuriyetin en güzel eseri saydığı üniversiteyi her yere götürelim, asıl hedefi de buydu ve 104 üniversitenin kurulmasına, gelişmesine öncülük etti.
Ülkenin hür olması lazımdı; hür devlet hür toplumla mümkündü, insanların hür olması ise eğitimle mümkündü. Eğitim hizmetlerini her şeyin başında tuttu. Hür üniversite, demokrasinin en önemli kurumlarındandı.
Demirel'e göre adaletin işlemesi lazımdı, kurumların işlemesi lazımdı ve Anayasa'nın işlemesi lazımdı. Pozitif hukuka dayanan ve Batı'nın kanunlarını esas alan bir devlet... Cebinde taşıdığı Anayasası'nı yine hep yanında taşıdığı Kur'an-ı Kerim gibi muhafaza etti, hukukun üstünlüğüne inandı ve her daim bunu dile getirdi.
"Devlet" kavramını ve onun zedelenmemesini çok önemsedi. Ona göre devlet, halkın devletidir. Üstün irade ve her türlü yönetim yetkisinin kaynağı millet iradesidir. Derdi ki: "Hükûmetler şapka gibidir, devlet baş gibidir. Eğer şapka eskirse değiştirir, atarsınız ama başı eskitmeyin, başı bulamazsınız. Devleti zedelemeyin."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
AYLİN CESUR (Devamla) - Kıbrıs'a, Türk dünyasına, Balkanlara, Amerika'ya, Orta Doğu'ya ve Rusya'ya kadar uzanan iyi ve artan ilişkiler ve bir ömür inandığı davalardan birisi Avrupa Birliği üyeliği.
Ülkenin her köşesini ve her kişisini kucaklayan bir Cumhurbaşkanlığı ve son nefesine kadar kalkınmış, demokrat, büyük Türkiye'yi hedefledi.
Başarılarla ve mücadeleyle dolu öyküsünde bugün çok önemsediğim ve umudunu yitiren pırıl pırıl gençlerle paylaşmak istediğim, çizdiği yol şudur: Pek çok ülke gibi Türkiye'nin sorunları vardır. Hiçbir zaman sorunlarımızı küçümsemiyoruz. Yorgunluğa, bıkkınlığa, karamsarlığa gerek yoktur. Şevkimiz, kararlılığımız, kendimize güvenimiz bize yetecektir. Türkiye neye sahip olduğunun değerini bilmeli ve sorunlar ne kadar büyük ve ciddi de olsa devletten, rejimden, kendisinden güvensizliğe düşmeden sorunları demokratik zeminlerde çözmenin yollarını aramalıdır.
Türkiye, demokrasi ve insan hakları idealine ve prensiplerine içtenlikle bağlıdır. Bu, kimseyi memnun etmek için değildir, kendi vatandaşlarını memnun etmek içindir. Bu ülkenin doğulusu batılısı, kuzeylisi güneylisi, herkes kardeştir ve bu kardeşlik bozulmamalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYLİN CESUR (Devamla) - Bağlayacağım Sayın Başkan. Elli yılı sığdıramadım beş dakikaya.
Türkiye dünyayla kucaklaşabilecek şekilde ekonomisini geliştirmeli ve teknolojinin gerisinde kalmamalıdır. Türkiye kalkınmasını sürdürebilmeli, demokrasi ve kalkınma bayrağını hiçbir zaman elinden bırakmamalıdır.
Bu duygularla, ismini tarihe altın harflerle yazdıran Türkiye Cumhuriyeti'nin 9'uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in aziz hatırası önünde ihtiramla eğiliyor, kendisini rahmetle ve minnetle anıyorum ve özlüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)