| Konu: | Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 97 |
| Tarih: | 10.06.2020 |
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi'nin 17'nci maddesindeki önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu teklifte, Hükûmetin çıkardığı kanunlarda sık rastladığımız bir durum var: Hükûmet genellikle, önce fiilî durumu yaratıyor, arkasından kanun tekliflerini fiilî duruma uygun hâle getiriyor. "Fiilî durum nedir?" diye soracak olursak şu anda iç güvenliğimiz polis ve Jandarma teşkilatı üzerine kurulmuş ama şimdi, buna bir bekçilik müessesini ilave ediyoruz. Hâlihazırda birçok eşitsizlik içeren güvenlik hizmetlerinde işe alınma, eğitim seviyesi, görev tanımı, maaşlar açısından farklılıklara yol açan bir düzenlememiz var. Bari bu yasa teklifiyle de daha önce birkaç defa dile getirdiğiniz ve söz vermiş olduğunuz 3600 ek göstergeyi de polislere verseydiniz. Jandarma personelinde 3600 olan ek gösterge polislerimizde 1100, 1500 ve 3000 olarak uygulanmakta. Dolayısıyla, polislerimiz de bu eşitliği bekliyorlar. Keşke polis emeklilerimizin de mağduriyetini giderseydiniz. 2006 yılında verilen 100 liralık iyileştirmenin de bir an önce güncellenmesini bekliyorlar. Bunları da bari hayata geçirseydik.
Değerli milletvekilleri, bekçilerle ilgili gündeme gelen bazı haberler maalesef toplumun bekçiye olan bakışını olumsuz etkilemekte. Tabiidir ki her mesleğin iyisi kötüsü olur, onda şüphe yok fakat burada önemli olan, yöneticilerin yanlışlıkların üzerini örtmeye çalışmamasıdır. Amerika'daki olayların büyümesinin nedeni, polisin zanlıyı nefessiz bırakması değil, bundan daha çok, bu suçlu polise yaptırım uygulanmamasından kaynaklanıyor. Suçluları koruma durumu, zaten geçmişinde ırkçılık olan bir toplumda ırkçılığın hortlaması olarak görülmüştür.
Ben size yakın takip ettiğim bir örnek vereyim. Seçim bölgem olan Ankara Etimesgut'ta 17 Mayıs akşamı saat 22.00'de çöp dökmeye giden bir genç arkadaşımız bekçilerin tacizine maruz kalıyor. Nerede? Oturduğu apartmanın giriş kapısında. Olayı balkondan gören annesi, astım hastası babası ve 12 yaşındaki kardeşi de bu genci bekçilerin elinden almaya indiğinde bekçilere destek için gelen polis ekibince aileye biber gazlı, coplu müdahale yapılıyor. Daha sonra, yere yatırılıp ters kelepçeyle karakola götürülüyorlar. Olayın görüntülerini içeren yan apartmandaki kamera kayıtları polis tarafından sökülüyor. Ailenin en üzüldüğü nokta bekçilerin ve polislerin "terörist" diye hakaret etmeleri. Kaldı ki genç vatandaşımız Hakkari'de askerdeyken gazi olmuş, mayın patlaması sonucunda kulakları iyi işitemiyor. Biz, bunu gündeme getirdik. Sonra ne oldu? Ankara Emniyeti hiçbir dayanağı olmadan açıklama yaptı, açıklamada kısacası "Benim polisim, benim bekçim hata yapmaz." dedi. Daha fazla detaya girmeyeceğim, bu konuda "tweet"ler attım. Ankara Emniyet Müdürlüğü bu kadar kesin konuşmadan önce kamera görüntülerini yayınlasa da gerçeği öğrensek.
Fakat her zaman da olumsuz örneklerle karşılaşmıyoruz. Örneğin, geçtiğimiz Ramazan Bayramı'nda Tekirdağ Çorlu'da ortaya çıkan görüntüler vardı, 2 vatandaş sokağa çıkma yasağını ihlal etmişti, bölgeye sevk edilen polis ekibi ile vatandaşlar arasında önce tartışma çıkmış, vatandaşlar -iddiaya göre- polisi tehdit etmişti, sonra olay polisin aşırı güç kullanmasıyla son buldu. Bu olayın sonucunda Tekirdağ Valiliği olayda aşırı güç kullandığı iddia edilen polisleri işten el çektirdi ve adli ve idari soruşturma başlattı. Sayın Vali "Benim polisim hata yapmaz, ne dediyse odur." demedi. Bu durum aslında vatandaşa güven vermiştir, güvenlik güçlerinin içindeki iş bilmezlere de ders olmuştur. En azından, güvenlik güçlerinin, polis teşkilatının adı lekelenmemiştir.
Bundan sonra da güvenlik güçlerimizin adını lekeleyecek davranışlara müsamaha edilmeyeceğini umuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)