GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 100'üncu yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın kutlanması, günün anlam ve öneminin belirtilmesi görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:88
Tarih:23.04.2020

TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ GENEL BAŞKANI ERKAN BAŞ (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Genel Kurulu ve bizi ekranları başında izleyen, emeğiyle, alın teriyle yaşayan tüm yurttaşlarımızı saygıyla sevgiyle selamlıyor, emperyalist işgale ve saray saltanat düzenine karşı halkın birleşik mücadelesini temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100'üncü kuruluş yıl dönümünü Türkiye İşçi Partisi adına kutluyorum.

Değerli arkadaşlar, iki yıla yakındır bu kürsüye her gelişimde söylemek istediğim ama zaman kısıtı nedeniyle söyleyemediğim bir konuyla başlayacağım, tabii, yine süremizin kısa olmasını protesto ederek başlayacağım. Söylemek istediğim hep şuydu: Bakın, şu duvarın arkasında kocaman "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." yazıyor ve bu söz, buraya dekor olsun, önünden geçip bakmadan konuşalım, gelip gidelim diye, umursamayalım diye söylenmemiş. Hiç değilse 100'üncü yıl kutlamalarımızda bu yazı üzerine konuşalım ve bunu tartışalım istiyorum. Bu yazının altında konuşurken bugün bu yazının altında konuşurken Türkiye'de mevcut durumun orada ifade edildiği gibi olmadığını söyleyerek başlamak zorundayız.

Bugün Türkiye'de bir saray rejimi hâkimdir. Saray rejiminde hâkimiyet, bugün bile sarayından çıkıp buraya gelmeye tenezzül etmeyen tek adama aittir. (CHP sıralarından alkışlar) Bugün hâkimiyet, salgında bile üç kuruş yevmiye için inşaatta çalışmaya devam edip hayatını kaybeden işçi Hasan'ın değil, çıkarlarını korumak için seferber olduğunuz, vergi borçlarını sildiğiniz 5'li müteahhit çetesindedir. Hâkimiyet, günde on dört saat tek bir maskeyle hastaneleri temizlemeye devam eden asgari ücretlinin, hasta bakıcıların, hemşirelerin, doktorların değil hasta garantili hastane ihalesi verdiğiniz patronlarındır. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar) Ambulansı bir devlet malı olarak görüp çizmesiyle kirletmeme özeni gösteren salgın günlerinde bile madende çalışırken göçük altında can veren maden işçisinin değil hâkimiyet, saraydan aldığı güçle madenci ailesine tekme atma cüreti gösteren o hainde bugün hâkimiyet. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar) Egemenlik, suyu, kanalizasyonu olmayan tarlalardaki çadır alanlarında bir yevmiye için sağlığını tehlikeye atan tarım işçisinde değil, "Corona sürecinde Türkiye'de sebze meyve ihracatı arttı." utanmaz haberlerini yazan gazete patronlarında hâkimiyet. "Açım." diyen yurttaşa "Geber!" diyen bürokratta hâkimiyet. "Beni düzeniniz öldürür." diyen tır şoförünü gözaltına aldıranlarda hâkimiyet. Hapisten çıkarttığınız mafya artıklarında, çete bozuntularında hâkimiyet. Bunlar hapishaneden çıkarken seçilmiş milletvekillerine, belediye başkanlarına hapis cezası verenlerde hâkimiyet. Ezcümle değerli arkadaşlar, saray rejiminde egemenlik, sayısı 70 milyonu bulan yoksulluk sınırındaki emekçi halkın değil halkın sırtından trilyon dolarlık servete ulaşan asalakların, bir avuç parazit patronundur hâkimiyet.

Değerli milletvekilleri, bugün bir de çocuk bayramı. Sayenizde çocuklarımızın yaşayamadığı bir bayram diyelim. 20 milyon çocuğun olduğu ülkede TÜİK'e göre 750 bin, gerçekteyse 2 milyon işçi çalışıyor, çocuk işçi çalışıyor. Ne yapıyor bu çocuk işçiler? Hani hastalık kol gezerken "20 yaşından küçükler sokağa çıkmasınlar." dediğinizde "Eğer sen işçiysen, çalışıyorsan çık, atölyeye -merdiven altı atölyeye- fabrikaya, tarlaya, sanayiye git, hamallığa devam et." dediğiniz çocukların bayramı. Bu çocuklar büyüyünce ne olacak diye sormamız gerekmiyor mu? Nasıl bir gelecek sunuyoruz çocuklarımıza? 15-24 yaş arası her 4 gençten 1'inin işsiz olduğu, ne eğitimde ne işte olduğu bir gelecek sunuyoruz. Eğitime devam edenler, eğer şanslıysa eğitime devam edenler; annelerinin, babalarının parası varsa kolejlere gidebiliyorlar, parası yoksa yapabileceği tek şey imam-hatibe gitmek çünkü devriiktidarınızda, on sekiz senede 16 kere eğitim sistemini değiştiren bir düzen kuruldu. Bu, çocuklarımıza ne verebilir ki?

Birinci soruda "Egemenlik gerçekten halkın mı?" demiştim, ikinci soruysa "Bu şartlarda çocuklar neyin bayramını kutlayacak?" Ulusal Egemenlik Bayramı hediyesi olan çocuklarımızın günü kutlu olsun, onlara çocukluklarını bayram tadında geçirecekleri bir gelecek de buradan sözümüz olsun.

Değerli arkadaşlar, sözlerimi bitirirken iktidar vekillerine sesleniyorum: Eğer egemenlik halkınsa burada oy kullanırken, elimizi indirip kaldırırken bizi seçen halk lehine, halk için kalkmalı o eller, saraydan gelen talimat doğrultusunda değil. Eğer egemenlik halkınsa işçiler, emekçiler sokağa çıkmak zorundayken, sokağa çıkma yasağında bile özel izinle fabrikaları çalıştırmaya devam ederken Meclis tatile çıkamaz. Halkını korumak, halkın mücadelesinin en önünde olmaktır halkın vekillerinin görevi.

Değerli yurttaşlar, 23 Nisan sadece bir kutlama günü değil, hatta bugün 23 Nisan daha fazla bir mücadele günüdür. Adı "Meclis" olan ancak maalesef neredeyse bütün yetkileri elinden alınmış bu mekân da halkın mücadelesinin bir alanıdır. Halkın sorunlarını haykırmak, halkın mücadelesine güç vermek için buradayız. Biliyoruz, 100'üncü yılı kutlamayı hak etmek için egemenliğin saraydan alınıp yeniden halkın eline verilmesi gerekir. Bugün 23 Nisan 2020 ve bu da bizim halkımıza 100'üncü yıl sözümüz olsun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ GENEL BAŞKANI ERKAN BAŞ (Devamla) - Söz kardeşlerim, emekçi halkın hâkimiyetini mutlaka kazanacağız. Söz çocuklar, size bir bayram gününü bile çok görenlere bakmayın, sizin için mücadele ediyoruz ve tüm dünya çocukların olacak, yarınlar çocukların olacak, yarınlar mücadele edenlerin olacak, yarınlar bizim olacak. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)