GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:84
Tarih:13.04.2020

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 207 sıra sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Teklifi'nin 64'üncü maddesi hakkında İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu madde geçici maddeler içeriyor. Neler hakkında? Dosyası inceleme ve infaz aşamasında bulunanların yasadan yararlandırılması hakkında. Dolayısıyla, bu maddeye bir itirazımız yoktur. Bilindiği üzere, ülkemiz de bütün dünya gibi coronavirüs salgını tehdidi altında. Bu tehdide karşı başta devletimiz ve belediyelerimiz olmak üzere alınan önemli tedbirler var. Her ne kadar muhalefet belediyelerini yok saysanız da bu belediyeler çok değerli hizmetler yaptılar tüm engellemelerinize rağmen.

Marifet, iltifata tabidir. Takdir edildikçe insanlarda daha iyisini yapma arzusu ortaya çıkar. Takdir etmezseniz, görmezden gelirseniz zamanla çalışkanlık da körelir. Marifet, iltifata tabidir dedik de hatalar da eleştiriye tabidir. Eleştirmezseniz bunu düzeltmeye çaba harcanmaz. Sonra da daha büyük sorunlarda "Neden?" diye sormaya yüzünüz olmaz.

Keşke Hükûmetimiz her şeyi güzel kontrol edebilseydi. Önce maske konusunda sıkıntılar yaşandı; aceleye getirdiniz, beceremediniz. Planınızda noksanlar vardı. Oturup üstüne düşünmek, tartışmak yerine belli ki oldubittiye getirmeye uğraştınız.

CHP'li Profesör Doktor Gaye Usluer bir "tweet" atmıştı "Maskeler eczanelerde dağıtılsın." demişti. "Tweet"le ilgili yorum yazanlara baktığımız zaman, özellikle AK PARTİ vekilleri, AK PARTİ'ye yakınlığıyla bilinen hocalar, yazarlar, hukukçular, milletvekili adayları Gaye Hanım'a hakarete varan ifadelerle karşı çıkmış ve bunun olmasını bir "akıl tutulması" olarak görmüşlerdi. Baktım da Hükûmet eczanelerden dağıtılması kararı alınca bu isimler aynı şeyleri Hükûmet için yazamamışlar. En azından bir "tweet"le bu "hata" dediğimiz durumu eleştirebilselerdi.

Buradan hareketle görüyoruz ki istişare maalesef yalnızca kendi içinizde oluyor. Hâlbuki fikirler çatışmalı ki ortak akılla doğru sonuca ulaşılabilsin. Eskilerin dediği gibi "Barikayıhakikat müsademeyiefkârdan doğar."

Örneğin, cuma günü yaşadığımız olay, sağlıkçılarımızın fedakârca çabalarını sekteye uğrattı. Bunun nedeni nedir? Kriz yönetimindeki beceriksizlik. Tabii ki bu işi yalnızca bir kişiye bırakırsanız başarılı bir kriz yönetimi bekleyemezsiniz. Sizi eleştirecek insanları da bu süreçte yanınızda bulundurmanız şarttır ki hatalarınızı göresiniz.

Geçen hafta hepimiz gördük ki Hükûmet, süreci kendi içinde dahi koordineli bir şekilde yürütememekte, vatandaşın can sağlını korumak için gerekli tedbirleri alırken doğru kararları verememektedir. Belediyelerin dahi son anda haberi olmuştur. Yahu bu belediyeler kamu kurumu, böyle zamanlarda onlardan yararlanmayacaksanız ne gerek var? "Bizden değildir." diyerek ayrım yapıyorsunuz. Hoş mu sizce? Cuma gecesi, sokağa çıkma yasağına iki saat kala kamuoyuna duyurulan ve panik yaratan açıklamalar amatörceydi. Beklerdik ki, Sayın Bakan, "ha yarım saat önce ha sonra" mantığıyla hareket etmeseydi de ilk elden açıklamayı endişeye mahal vermeyecek şekilde yapsaydı, halk da panikle sokaklara dökülmeseydi. Devlet, insanların böyle endişelenmesine, korkmasına müsaade etmemeli. Maalesef, Sayın Bakanın 10 Nisandaki uygulaması, bu konuda yetersiz olduğunu gösterdi. "Çok fazla kişi sokağa çıkmadı." dedi fakat ailelerin topyekûn çıkmasını beklemek abesle iştigal. 250 bin kadar insan, aileleriyle değerlendirdiğinizde çok büyük rakam. Kaldı ki önümüzdeki hafta işlerine dönecekler. Dün, Sayın Bakan hatayı üstlenerek, göstermelik istifasını sundu. Bu Hükûmette bakanların istifa yetkisinin olmadığını bilmiyor galiba, sadece azledilirler. Yine de umuyoruz ki salgın, cuma günkü kargaşada iyice büyümemiştir; halkımızın kendi karantinalarını uygulaması ve fedakâr sağlık çalışanlarımızın emekleri boşa gitmemiştir. Fakat, ne hazindir ki böyle bir zamanda istişarenin, iş birliğinin, liyakatin önemini buradan konuşuyoruz. Esas üzücü olan da sanırım bu. Umarım, bundan sonraki kriz yönetimi hususlarında bu durumdan ders alınır.

Biraz önce, AK PARTİ Grup Başkan Vekilimiz Sayın Akbaşoğlu'ndan, Kuveyt'te mağdur olan işçilerimizin getirildiği hakkında bilgi aldık, çok memnun olduk. Ürdün'de de mağdur durumda olan işçilerimiz var, onlar bana ulaştılar, onların da bir an önce ülkemize dönmeleri için bakanlıklarımızı göreve davet ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.