| Konu: | 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 40 |
| Tarih: | 14.12.2012 |
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2013 yılı Ekonomi Bakanlığı bütçesi ve Dış Ticaret Müsteşarlığı kesin hesabı üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek için söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Dünyada hiç kimse yalnız değil, biz de yalnız değiliz. Dolayısıyla, dış ticaret konusundaki gelişmeler ülkelerin kurduğu siyasi ilişkilerden ve dış politikalardan da bağımsız değil. Bu konuda dünyada gidişata bakarsak son otuz yılda dünya genelinde üretim artışına kıyasla dış ticaret ve doğrudan yabancı sermaye girişleri daha yüksek oranda artmıştır. Bu dönemde miktar bazında dünya mal üretimi yıllık ortalama yüzde 2,6 oranında artarken, dünya mal ticareti değer bazında yüzde 7,3 artmıştır. Özellikle belirtmek gerekirse bu artışta yıllık ortalama yüzde 8,4 oranındaki imalat sanayisi ürünleri ihracatı artışı etkili olmuştur. Aynı dönemde dünya genelinde doğrudan yabancı sermaye girişleri de 1982-2007 yılları arasında yıllık ortalama yüzde 15'ler civarında artmıştır. Bu doğrultuda aynı dönemde doğrudan yabancı sermayeli birimlerin dünya genelinde satışları ve ihracatı sırasıyla yıllık ortalama yüzde 10,2 ve yüzde 8,8 gibi yüksek oranda artış göstermiştir. Dünya mal ihracatı 1980 yılında 2 trilyon dolardan 2010 yılında 14 trilyon dolara yükselmiştir. 1990-2010 yılları arasında dünya ihracatı içinde gelişmiş ekonomilerin payı azalırken, yükselen ve gelişmekte olan ülkelerin payı artmıştır.
Bakanlık web sitesi, "Duyurular" alanında, haziran ayında ihracat stratejisi ve eylem planıyla dış ticaret beklenti anketi mevcut. Türk markaları yaratılıyor, ihracat pazarları çeşitlendiriliyor, yeni yatırım teşvik sistemi uygulanıyor; sonuç olarak ihracat artıyor, cari açık geriletilmeye çalışılıyor, geriliyor. Ancak, ilk 1.000 ihracatçı firmanın ihracattan aldığı pay yüzde 64 yani KOBİ'ler hâlen üretici, ihracatçı konumuna gelemedi. Toplam ihracatçı firma sayımız 50 bin dolayında. 1 milyar doların üzerinde ihracat yapan firma sayısı sadece 39. 1 milyar doların üzerinde ihracat yaptığımız ülke sayısı 32. Bu durumda, 230'un üzerinde ülkeye veya gümrük bölgesine ihracat yapılması ülke çeşitliliğini göstermiyor. 1 milyar doların üzerinde ihracat yapan sektör sayısı 31. Bu durum, ürün çeşitliliğinin istenen düzeye ulaşmadığını gösteriyor.
Diğer taraftan, 2012 yılı dış ticaret beklenti anketi sonuçlarını incelediğimizde sektörlerin on yıl önce var olan sorunlarının bugün de devam ettiğini görüyoruz. İhracatçı firmaların hâlen yüzde 66'sı "Enerji maliyetleri yüksek." diyor, yüzde 60'ı "Lojistik maliyetleri yüksek." diyor, yine yüzde 60'ı "Ham madde ve ara malı fiyatları yüksek." diyor.
İthalatın cari açık üzerindeki etkisi kısmen azalıyor olsa da ithalat yapılma nedenleri değişmiyor. Hâlen yurt içi üretimin olmaması yüzde 47,5 ithalat açısından, yurt içi üretim miktarının yetersiz olması yüzde 42, yurt içi fiyatların daha yüksek olması yüzde 37 ve yurt içi kalitenin yetersiz olması yüzde 34. Bunlar ithalatın en önemli nedenleri. O zaman AKP hangi problemi çözdü? Firmaların geçmişte var olan sorunları devam ediyor. Bunlar finansman imkânlarının yetersizliği, maliyetlerin yüksek olması, rekabetçi fiyat sunamama, yeterli pazar araştırması yapamamış olmak -oranlarını vermiyorum ama ağırlık burada- uygun, yeterli dağıtım ağı kuramamış olmak. Bundan daha fazlası da Bakanlar Kurulu kararı programın ekinde çok detaylı var. Ben defalarca bu kürsüden bunu zikrediyorum.
Tüm bu sorunlar bir gösterge. Peki, neyin göstergesi? Üretimde hâlen sıkıntımızın var olduğunun göstergesi. Üretimde sıkıntı demek, inovasyon yapabilme kabiliyetinizin de düşük olduğunu gösterir. İnovasyon yapamadığınızda katma değer artışınız gerçekleşmiyor. Avrupa İnovasyon Endeksi'nde 29'uncu sıradayız. Sonuç olarak, rekabet edecek ürün yelpazeniz genişlemiyor yani rekabet gücünüz artmıyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de ekonomik büyüme yavaşlarken sanayi üretiminin beklentileri aşan bir oranda gerilemesi dikkate değer bir husustur. Türkiye'nin büyümesi baskı altına girmiştir. İç talebin kısılarak, ihracat da artırılarak denge sağlanmasıyla yumuşak inişin sağlanamadığı da ortadadır. Sayın Bakanım, zatıalinizin Merkez Bankasıyla ilgili konuşmalarınızı buna şahit olarak göstermek mümkün.
Bütün bunlar neyin göstergesidir biliyor musunuz? Ülkemizin, AKP iktidarı yani sizin iktidarınız döneminde giderek artan ve zirveye ulaşan yatırım, üretim, ihracat zincirindeki yapısal bozulmanın sonucudur.
Bakın, bizzat TİM Başkanının ifadesiyle, 2011 yılında ithalatın yüzde 28'inin ihracata, yüzde 72'sinin iç tüketime yöneldiği yüksek sesle ifade edildi. Hatta Sayın Bakanım, aynı hususta sizin ithalata ilişkin yaptığınız basın toplantısında aynen şöyle: "Buradan şunu anlıyoruz: Türk sanayisi, yaptığı ara ve yatırım malı ithalatını esas olarak iç pazara yaptığı üretimde kullanmaktadır." sözleriniz.
Kriz sonrası ülkemiz dış ticaretinde yaşanan gelişmeler, artış yönünde, dünyadaki dış ticaret gelişmelerinin ortalamasının üzerinde. Takdirle karşıladığım, reklamasyonunu yoğun, çok iyi bir şekilde yaptığınız ihracat artışı, beraberinde rekorlar kıran ithalat, cari işlemler ve dış ticaret açığına sahne olmuştur.
Bakınız, yaptığınız dış ticarete dikkat edin. Bağımsız Kürdistan'a ebelik etmeye AKP iktidarı devam ediyor. Güneydoğu'daki ihracata, ticarete dikkat edin. Dahilde işleme rejiminde kaçak var mı? Bakın, uyguladığınız politikalar sonucu, Enerji Bakanınız Irak'a giremiyor. Hatta bunu Amerika Birleşik Devletleri'nin engellediği, basında ve açıklamalarda yer alır oldu.
Suriye politikasının açtığı ekonomik bela ticaretten kayıp değil midir? Sırf zeytinyağı meselesinde ortaya çıkan söylenti, Ege İhracatçı Birliklerini bile paniğe yöneltmiştir. Ne yapmışlardır? Açıklama yapmak zorunda kalmışlardır.
Diyelim ki, altın ihracatı kabul edilebilir, tartışmayalım ancak uluslararası piyasa ve ekonomik aktörlerin gözünde sürdürülebilir olmadığı da dikkate alındığında, ileriye yönelik ihracatın sürdürülebilirliğinin mümkün olmadığı ortadadır. Sayın Babacan'ın dediği gibi ise bu altın işi ihracat sayılmıyor, "Altın, ödeme aracı değildir." diyor. Diğer taraftan, zaten altın günleri de sona ermek üzere, gerek toplumsal hayatımızda, sosyolojik anlamda, hanımlar arasında, gelir dağılımından kaynaklanan gerekse ihracat açısından uygulanan politikalarda gerçekten altın günleri sona ermek üzere.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; AKP döneminde cari fiyatlarla cari açık 300 milyar doları aştı, dış ticaret açığı da cari fiyatlarla 500 milyar dolar civarında. Türkiye Cumhuriyeti, ne oldu vatandaşlarıyla beraber ekonomisi? Üttürüldü, her yerde söylüyorum. Cari açık azalıyor, istenildiği gibi değil; bütçe açığı artmaya başladı, ekonomide 2 açık başladı, dış finansman ihtiyacı istediği gibi azalmıyor, iç finansman ihtiyacı artıyor, ekonomide 2012 yılında talep daraltıcı politikalar sonuç vermedi, tüketim ve yatırım harcamaları daraldı, tüketim ve yatırım ithalatı geriledi, epeydir büyüme hızı düşüyor, finansman dinamikleri sağlıklı çalışmıyor, hatta kendini yok ediyor, sanayi üretimi -sizin kendi alanınız- felç olmuş durumda. Şimdi, Orta Vadeli Program hedefleri de eskidiğine göre? 9 Ekimde çıkaracaktınız, keşke ayın 1'inden sonra çıkarsaydınız ki hiç şaşma olmasaydı. Bunu Hükûmet için söylüyorum, zatıalinizle bir ilgisi yok.
Ekonomi siyasete paralel gidiyor. Bakın, ithalat ile ilgili basın toplantısı yaptınız, duyarlılık gösterdiniz, gerçekten takdire şayan bir davranış biçimi. Ancak, ithalat rakamına geç ulaştığınızı söylüyorsunuz. Hâlbuki sizin ihracatı takip ettiğiniz gibi gümrüğün de ithalatı günlük takip ettiğini buradaki arkadaşlar bilirler. Dolayısıyla, oradaki söylenilen şey doğru değil.
Yalnız, gümrük topluyor. İhracatın artmasıyla Türkiye'de bir şey daha oldu: Bu tür ihracatın arttığı illerde, ithalattan fazla ihracatın olduğu Denizli gibi illerde AKP döneminde icra dairelerinin sayısı maalesef 2'den 9'a çıktı. Şimdi, bunu da iyi değerlendirmek lazım.
1999 yılında yüzde 21,9 olan imalat sanayisinin gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı sizin döneminizde yüzde 15-16'lara düşmüş durumda. Bunun iyi bir şey olduğunu söylemek mümkün değil.
Bakın Sayın Bakanım siz sanayiyi iyi biliyorsunuz. Eskiden karşılıksız çek sıra dışıydı, şimdi karşılıklı çek sıra dışı oldu. Banka reklamları bu konularda yaratıcılığın doruğuna ulaştı. Millet bilincini kiraya vermiş durumda.
Sayın Başbakan Hollanda'nın ithalatını bize örnek veriyor ama ihracatını örnek vermiyor. Bu kürsüde onu konuştu, keşke onu da söyleseydi.
Şimdi, Sayın Bakanım, mücevherciler bana geldi "İktidar dedi ki, gidin muhalefete, muhalefet sizin bunu desteklerse gelin kanun çıkarın..." Olay nedir? Olay gayet açık ve net. Onlar ihracat yapacaklar, ithal edilen kıymetli taşların ÖTV vergisi yüzde 20 ama taş olarak işlenmiş yüzük ithal ederseniz KDV'si 18. "Biz bunu çözelim ve şu sektörü -Belçika'daki sıkıntıyı, İsrail'deki sıkıntıyı dikkate alırsanız- çok önemli bir potansiyele eriştirip 10 milyar dolarlık ihracat yapalım." dediler. "Niye geldiniz bize? İktidar niye yapmıyor? Biz ona yardımcı oluruz." dedim fakat geçen sefer, altından dolayı Sayın Başbakanın yaptığı araştırmalar, yaptırdıkları, yüzde 1,5-2 AKP'nin oy kaybına neden olduğu için, cumhurbaşkanlığı seçiminden dolayı ne yaptılar? Bu işten vazgeçtiler.
Sayın Bakanım, getirin, dedim ki: "4+4'te muhalefete mi soruyor? Başka şeyde muhalefete mi soruyor?" Açtım, Maliye Bakanlığına, sordum bürokratlara. Bir cümlelik olayla hadiseyi çözüyorlar ama iktidar orayı muhalefete yıkmak için?
Bakın, mücevhercilerin sorununu çözmüyor. Bunu, özellikle sizden rica ediyorum. Çözün adamların problemlerini. 1 puan-2 puan alacağım diye bunu bir sıkıntıya sokmanın bir hâli yok. Hakikaten, adamların hâli perişan. İstihdam yaratacaklar, para getirecekler ülkeye. AKP resmen engelliyor şu anda. Bunu çok net ve açık bir şekilde söylemek lazım.
Sayın Bakanım, takdir ettiğim bir yönünüz: "Muhalefete kulak veriyorsunuz, ithalattan bahsetmiyorsunuz." dedik. Bahsettiniz, uzun bir açıklama geldi. Ben TİM'in Genel Kurulunda bunu açık bir şekilde de söyledim, sizin rakamlarınızı kullandım ama benden sonra konuşan AKP'li bakan arkadaş ne yapmış? "Bu, Haluk Ayhan DPT'deki rakamlarını kullanıyor." demiş. Yani, burada söyledim kendisine, sizin oturduğunuz yerde. Elifi görse mertek sanacak. O idrakten yoksun, o işi bilmeyen bir adam, şimdi böyle söylüyor. Gerçekten, Sayın Bakanım, ne yapmanız lazım? Hükûmetin içindeki dengesizlikleri de gidermeniz lazım. Çok net bir şekilde, ne yapılması lazım? Anlatılması lazım.
Şimdi, geçen yıl 65 milyar dolar, on ayda ne yaptık? Cari açık vardı. Net dış kaynak girişi 57,5 milyar dolardı, ekonomik büyüme 8,7'ydi. Bu yıl, cari işlemler açığı düştü, net dış kaynak girişi aynı ama bunu söyleyen ne diyor biliyor musunuz? "Aynı düzeyde net kaynak girişinin yaşandığı 2 yılda büyüme performansı arasındaki fark şaşırtıcı." diyorsunuz. Aynı miktarda yabancı finansman giriyor, aynı miktarda kaynak giriyor; düşünün, cari işlemler açığı 20 milyar dolar düşüyor, büyümeniz de 8,5'tan 2,5'a düşüyor. Bunun neresini mantıklı bir şekilde bir ekonomist izah edebilir? Hiçbir AKP'linin bunu izah etmesi mümkün değil.
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Konuşma bitmedi, bütçe rakamlarına da yetişemedim ama bütçenin tekrar hayırlı uğurlu olmasını diliyorum, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ayhan.