| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 62 |
| Tarih: | 27.02.2020 |
CHP GRUBU ADINA AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, dün Hocalı katliamının 28'inci yıl dönümüydü. O nedenle sözlerime kardeş Azerbaycan halkına başsağlığı dileyerek başlamak isterim.
Bakü'de Büyükelçi olarak görev yaptım. İki devletin tasada ve kıvançta nasıl yan yana durabildiğini yakından gözlemleme şansına da sahip oldum. Büyükelçi olmanın önemli özelliklerinden biridir bu, ilişkileri dengelerken o ülkenin tasasını ve kıvancını paylaşabilmek. Şüphesiz, bunu sağlayabilmek için de liyakate uygun özel yetenekler gerekir. Maalesef, bugünkü önergemizin de temelini oluşturduğu üzere, saray tarafından atanan ve Türkiye Cumhuriyeti'ni dışarıda temsil eden bazı isimler bu özelliklerden yoksundur.
Bugün, ayrıca, Kırım'ın ilhakının da 6'ncı yıl dönümü. Bu ilhakı tanımadığımızı ve Kırımlı Tatar kardeşlerimizle dayanışma içinde olduğumuzu da bu vesileyle vurgulamak isterim.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin hâlihazırda yurt dışında 142'si büyükelçi, 13'ü de daimî temsilci olarak görev yapan 155 "büyükelçi" unvanlı misyon şefi bulunmaktadır. Bu misyon şeflerinin 26'sı meslekten olmayan kişilerden seçilerek atanmıştır. Bu rakamlar şu anda yurt dışındaki büyükelçilik ve daimî temsilcilik misyon şeflerimizin yüzde 17'sinin meslekten olmayan şahsiyetlerden oluştuğunu göstermektedir. Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Dışişleri Bakanlığımızın tarihinin hiçbir döneminde böyle bir oran görülmemiştir. Üstelik bu oran giderek azalacağı yerde, yükselmektedir. Geçmişte siyasi bir arka plandan gelenlerin ya da Sayın Recep Tayyip Erdoğan'la tanışıklık, yakınlık ya da kendisine danışmanlık ilişkisi içinde bulunanların büyükelçi olarak görevlendirilmeleri artık bir istisna olarak kabul edilebilir olmaktan çıkmıştır. Büyükelçi seçiminde esas, verilecek görevin gereklerini yerine en iyi getirebilecek olanı seçmek olmalıdır. Dolayısıyla elbette "Bütün büyükelçiler mutlaka meslekten gelen diplomatlar arasından seçilsin." veya "Büyükelçilerin tümü meslek dışından seçilsin." diye bir anlayış olması doğru görülmeyebilir. Ama son zamanlarda yapılan atamalara baktığımızda ciddi bir kayırma, liyakat yerine sadakat gibi bir kıstasın ön plana çıkarıldığı anlayışı artık tartışılmaz bir hâl almıştır. Vaktiyle milletvekili olmuş, bakanlık yapmış, yüksek bürokrat görevinde bulunmuş kişilikler, hatırı kırılmasın veya boşta kalmasın diye teselli ve taltif edilmek üzere büyükelçi olarak atanmaktadırlar. Bu, hiçbir ciddi devletin tasarrufu olamaz; hiçbir ciddi devlet hiçbir görevi ulufe dağıtır gibi kullanamaz. Her görev belli bir hizmet için vardır ve bu görevlere yapılacak atamalarda aranacak, dikkate alınacak kıstaslar da atanacak kişinin o görevin gerektirdiği niteliklere sahip bulunup bulunmadığı açısından değerlendirilmelidir.
Şimdi, ben, bu düşünce ve eleştirilere iktidarın ne yanıt vereceğini aşağı yukarı kestirebiliyorum. Denecektir ki: "Büyükelçi atamaları için meslekten gelmiş olmak gibi bir şart yasalarımızda bulunmamaktadır."
SALİH CORA (Trabzon) - Aynen.
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (Devamla) - Tabii yasalara dayandırılan görüşlerle hareket etmek iktidarın sadık bir uygulaması olsaydı bu gerekçeyi dahi haklı bulmak mümkündü.
SALİH CORA (Trabzon) - Geçmişte de öyle.
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (Devamla) - Ama Türkiye'de hukuk devleti olma ilkelerinin ayaklar altına alındığı bu dönemde durum hiç de öyle değil sayın milletvekilleri.
Bir başka iddia da şu olabilir, denebilir ki: "Efendim, sanki daha önce meslekten olmayan kişiler büyükelçi olarak hiç atanmamış gibi konuşuyorsunuz."
SALİH CORA (Trabzon) - Hüseyin Pazarcı atandı.
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, size meslek dışından büyükelçi olarak görevlendirilmiş birçok örnek verebilirim ama hiçbiri grup önerimizde sözü edilen şahsiyetlerle kıyaslanabilecek durumda değillerdir. Örneğin Hüseyin Ragıp Baydur, örneğin Hamidiye Zırhlısı kahramanı ve Başbakanlık da yapmış olan Rauf Orbay. Rauf Orbay, o sıralarda İngiltere'de Başbakan olan Winston Churchill'in saygı duyduğu bir dostu olduğu için Londra'ya büyükelçi olarak atanmış ve görevi sırasında da Churchill'le sık sık baş başa yemek yiyebilme ayrıcalığına sahip olmuştur. Bu, bir büyükelçi için çok büyük önem taşıyan bir ayrıcalıktır ve böyle bir avantajdan devletin sırf "Bu kişi meslekten değildir." diye yararlanmaması eksiklik oluşturur ancak Dışişleri Bakanlığı, özel bir sınavla girilen, meslek içinde terfi amaçlı özel sınavları olan ve bütün bu açılardan bakıldığında bir özel ihtisas kurumu olarak kendi bünyesine kattığı kişileri eğiten, yetiştiren ve zamanı geldiğinde de misyon şefi olarak görevlendiren bir kurumdur.
Dışişleri Bakanlığı mensubu tüm meslektaşlarımın bugün Bakanlığın içinde sokulduğu durumdan sıyrılarak yeniden dünya diplomasisi gözündeki saygın konumuna kavuşmasını sağlamak maksadıyla büyük bir özveri içinde çalıştıklarını biliyor; onların bu çabalarıyla da gurur duyuyorum. Böyle bir kadronun içinden 26 misyon şefi seçerek göreve göndermek yerine atandıkları göreve ehil oldukları hususunda tartışma yaratan şahsiyetlerin görev almaları sadece hizmet açısından sakınca yaratmakla kalmıyor, bunun yanı sıra meslekte gerekli kademeleri geçerek büyükelçilik sırası gelmiş diplomatların önünün kesilmesi gibi heves kırıcı ve son derece yadırganan bir uygulama olarak da öne çıkıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (Devamla) - Bağlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Toparlayın Sayın Hatip.
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (Devamla) - Meslek dışından bir şahsiyetin büyükelçiliğe atanması, ancak o görev için meslek içindekilere oranla daha ağır basan nitelik ve özelliklere sahip olması hâlinde kabul edilebilir ve hizmet yararına bir tasarruf olarak yorumlanabilir. Biz iktidarın böyle bir seçicilik içinde olmadığını görüyor, Dışişleri Bakanlığı mensuplarının da bu şekilde küçümsenmelerini son derece yakışıksız bir devlet anlayışı olarak görüyoruz.
İşte, bu nedenle, Türkiye'nin etkin bir dış politika oluşturabilmesi için alınacak önlemlerin oluşturulması amacıyla Anayasa'nın 98'inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104'üncü ve 105'inci maddelerine göre Meclis araştırma komisyonu kurulmasını arz ve teklif ediyoruz.
Hepinize saygılar sunarım.(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)