| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 55 |
| Tarih: | 12.02.2020 |
CHP GRUBU ADINA AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından sunulan ve Filistin meselesinin Kudüs odaklı olarak incelenmesini öneren önergenin gerekçesini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan evvel, hafta başında İdlib'den almış olduğumuz acı haberden dolayı duyduğumuz üzüntüyü ve şehitlerimizin acılı ailelerine ve bütün ulusumuza başsağlığı dileklerimizi dile getirmek isterim, yaralılara da acil şifa diliyorum.
Bir haftada 13 şehit verilmesi hiçbir şekilde kabul edilebilecek bir durum değildir. Bu nedenle, geçen hafta başında siyasi iktidara bu kürsüden yapmış olduğumuz çağrıyı tekrar hatırlatmak isterim ve bir kere daha, Mehmetçik'imizin can güvenliğinin sağlanması için gereken önlemlerin alınması gerektiğini beklediğimizi hatırlatmak isterim.
Değerli milletvekilleri, popülist liderlerin hem kendi ülkelerinde hem de uluslararası alanda günübirlik politikalar uyguladıkları ve kişisel çıkarlarını ön planda tuttukları bir dönemden geçiyoruz. Maalesef bunun en son örneğini Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Trump ve İsrail Başbakanı Netanyahu'nun 28 Ocak 2020 tarihinde açıkladıkları Orta Doğu Barış Planı da teyit etti. Bu sözde barış planını Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizlerin şiddetle kınadığımızı ve karşı çıktığımızı ifade etmek isterim. Bu plan, barışın kıymetini bilmezsek kimlerin barış kisvesi altında neler yapabileceklerini bir kere daha hepimize göstermiştir.
Değerli milletvekilleri, barış, uluslararası hukuku, evrensel insan hakları değerlerini yok sayarak gerçekleşemez. Bu planın uluslararası hukuk hükümlerine aykırılık teşkil ettiğini şu boyutlarıyla belirtmek isterim: 1967 yılındaki Arap-İsrail Savaşı'nda o zamana kadar Ürdün'ün kontrolü altında bulunan Doğu Kudüs'ü işgal ve fiilen ilhak eden İsrail, 1980 yılında Kudüs'ü ebedî başkenti ilan etti. Ancak bu karar Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 242 sayılı Kararı'na aykırıdır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1967 yılında almış olduğu 242 sayılı Karar, İsrail'in Doğu Kudüs de dâhil olmak üzere o savaş sırasında işgal ettiği topraklardan geri çekilmesini çağırır. İsrail'in Kudüs'ü ebedî başkent olarak ilan etmesi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1980 yılında aldığı 476 sayılı Karar'a da aykırıdır. Bu kararda da, İsrail'i uyguladığı politikalarda ısrar etmekten vazgeçmeye ve kutsal Kudüs şehrinin statüsünü ve karakterini etkileyen adımlara son vermeye çağırıyordu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin Kudüs'ün statüsü konusunda aldığı başka kararlar da var. Ancak hâl böyleyken 6 Aralık 2017'de Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Trump'ın, Kudüs'ün İsrail'in başkenti olarak kabul edildiğini açıklamasından bir süre sonra 14 Mayıs 2018'de Amerika Birleşik Devletlerinin İsrail Büyükelçiliği de Kudüs'e taşındı. Trump'ın bu kararı hem kendisinden önceki ABD Başkanlarının Kudüs konusundaki izleyegeldikleri siyaset bakımından bir sapma hem de Orta Doğu barış sürecini baltalayabilecek tehlikeli bir adımdır. Ancak yukarıda belirtmiş olduğum bu tehlikeli tırmanış şimdi yeni bir evreye ulaştı. "Asrın planı" diye bize sunulan plan, Filistin toprakları üzerindeki İsrail'in işgalini derinleştirerek Batı Şeria'daki bazı bölgeleri ilhak etmeyi hedefliyor, Birleşmiş Milletler kararlarına aykırı olarak Kudüs'ün tamamını İsrail'in başkenti olarak tanıyor, Filistinli mültecilerin geri dönüş haklarını ellerinden alıyor ve bağımsız bir Filistin Devleti'ni kabul eder gibi gözükürken aslında bu hususu şartlara bağlayarak ve zamana yayarak bağımsız Filistin Devleti'nin geleceğini ipotek altına alıyor.
Değerli milletvekilleri, bu plan, İsrail-Filistin sorununun bağımsız iki devlet temelinde ve Doğu Kudüs Filistin Devleti'nin başkenti olacak şekilde çözümünün önünde büyük bir engeldir. Uluslararası hukuka aykırı olan bu girişimin Orta Doğu'da hâlihazırda mevcut olan gerilimi daha da artırma olasılığı vardır ve bu, Türkiye için de çok büyük bir endişe kaynağı olmalıdır. Özellikle Müslüman Filistinlilerin Kudüs'teki kutsal mekânlardaki ibadetlerine zaman bakımından sınırlama getirileceği endişesinin bölgede büyük ölçekli bir gerginliği tetikleyebileceği birçok uzman tarafından ifade edilmekte. Bu konuda Türkiye'ye, başta İtalya olmak üzere Afrika'daki ülkelerden de birlikte hareket etme çağırısı yapıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (Devamla) - Tamamlıyorum.
Türkiye, bu fırsatı kullanarak Kudüs meselesine evrensel bir konu şeklinde yaklaşmalı ve uluslararası hukukun etkin bir şekilde işlemesine katkı sağlamalıdır. Mevcut mekanizmalar var, örneğin Filistin ve İsrail barışı için kurulan Orta Doğu Dörtlüsünün çözümü sağlaması ve tarafların çabalarını hızlandırması konusunda da Türkiye aslında çağrıda bulunabilir ve adım atabilir. Türkiye, şayet doğru politikalar izlenirse bölgemizde giderek artan gerilimi yatıştırabilecek tecrübeye sahip bir ülkedir. Türkiye'nin Orta Doğu'daki sorunların çözümünde ara bulucu olarak rol alabilmesi ve bu sorunlardan kaynaklanabilecek tehditleri kendisinden uzak tutabilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konuya sahip çıkması gerekir. Türkiye'nin etkin diplomasi yürüterek çatışmaları önlemeye hizmet etmesi ve Filistin halkının haklarını korumayı amaçlayan sağduyulu bir dış politika izlemesi bölgemizin huzur ve istikrarı için yaşamsaldır.
İşte, bu nedenle, Filistin meselesinin Kudüs odaklı olarak gündeme alınması ve Türkiye'nin atabileceği adımların masaya yatırılması için, Anayasa'nın 98'inci ve İç Tüzük'ün 102 ve 103'üncü maddeleri gereğince genel görüşme açılmasını teklif ediyor ve hepinizin desteğinizi talep ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)