GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Ruanda Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:43
Tarih:15.01.2020

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN SUBAŞI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Ruanda'yla yapılan sözleşme bütün parti gruplarınca olumlu bulunmuştur. Biz de onaylıyoruz çünkü Ruanda'dan söz etmezsek Grup Başkan Vekili Sayın Bülent Turan Bey'in "Sözleşmeyle ilgili ne söylediniz?" sözüne maruz kalmamak için önce bunu onayladığımızı, doğru bulduğumuzu ifade etmek istiyorum, sonra da Sayın Oluç'u Adalet ve Kalkınma Partisi hakkında adalet, özgürlükler ve insan hakları eleştirisi yaparken haklı bulduğumu da ifade etmek istiyorum.

Ben Adalet Komisyonunda olan bir kişi olarak, Adalet Komisyonunun hiç toplanmadığını düşünürsek, İnsan Hakları Komisyonunun, Çevre Komisyonunun, Eğitim ve Sağlık Komisyonunun neredeyse toplanmayıp, görev yapmayıp, 7/24 sadece Plan Bütçe Komisyonunun görev yapmasıyla Hükûmetin sadece para toplamayla meşgul olduğunu izninizle ifade etmek istiyorum.

Şimdi, birçok arkadaşımız ifade etti, kamyoncu esnafımızın sorunlarının Türkiye'nin hemen hemen her yerinde çok ciddi eylemlere neden olduğunu biliyoruz. Bunun nedenine baktığımızda... Ben de Antalya'da toptancı hal ziyaretimde kamyoncular kooperatifini ziyaret ettim eylem sırasındayken -bir haftalık eylemleri vardı- ve hemen hemen Türkiye'yi besleyen Antalya toptancı hâlinde esnaf elindeki sebze ve meyvede neredeyse çürütmekle karşı karşıyaydı çünkü kamyoncu esnafı bir hafta süreyle taşımayı bırakmıştı.

"Neden?" diye incelemek gerekir. Çünkü bu dijital takograf ve birtakım düzenlemeler yapıldığında -mazot girdilerinin de çok arttığını düşünürsek- zaten yükleri çok ağır olan kamyoncu esnafın neredeyse kontağı çevirdiğinde 25 bin liraya yakın masrafının olduğunu öğrendik. Ayrıca, takograf düzenlemesine hazırlık yoktu, altyapı yoktu ve dört buçuk saatte bir kırk beş dakikalık dinlenmeler için yeterli tesis de yoktu; ayrıca, ikinci dört buçuk saatten sonraki on iki saat dinlenmeyle de İstanbul'a, Karadeniz'e ya da belli mesafelerdeki şehirlere bu sebze ve meyveyi ulaştırma imkânları yoktu.

Hükûmetin şöyle bir uygulaması oluyor genelde: Avrupa Birliğinin ve Batı'nın standartlarına önce karşı çıkıyor, hiç beğenmediğini ifade ediyor, hatta bazen de "düşman" olarak ifade ediyor, Batı da bizi ibretle seyrediyor. Ama bu defa, Batı'nın uygulamalarında, Avrupa Birliğinin uygulamalarında eğer para toplamaya dönük uygulamalar varsa hemen o uygulamalara geçiliyor.

Bununla, yine, kamyoncu esnafının ödeyeceği tutar -arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi- B1 Yetki Belgesi için 2019'da 60 bin lirayken 250 bine, B2 Yetki Belgesi için 2019'da 25 bin lirayken 180 bine çıkıyor; D1 Yetki Belgesi 30 binden 200 bine, D2 Yetki Belgesi de 15 binden 165 bine çıkıyor. Yine, bu, dijital takografın maliyeti de hemen takılır takılmaz ayrıca 3.500 TL.

Şimdi, dokuz saatte Avrupa'da 900 kilometre yol alınırken, kamyoncu esnafı Türkiye'nin altyapı şartlarında bunun yarısını bile katedemiyor. O zaman, Avrupa şartlarında para toplamaya dönük bu tür uygulamalara hemen sarılırken acaba Türkiye'de bunun altyapısı var mı, esnafımız hazır mı, esnaf gerekli parayı kazanabiliyor mu, mutlaka bunların da incelenmesi gerekirdi.

Neyse ki bir yıllık bir ertelemeyle kamyoncu esnafı yine işine başladı ama bir yıl sonra aynı uygulamaların tekrar ettiğini göreceğiz çünkü bu konudaki altyapı ve esnafın hazırlığı yoktur. Esnafın en büyük sıkıntılarından biri şu ve "Bizi lojistik firmalarına mahkûm ediyorlar çünkü bu paraları da ödeme şansımız yok. Bizim bu teknolojiye ayak uydurmamız da kolay değil." derler.

Yine, Antalya'da, engelli bireylere yönelik Özel Eğitim Kurumları Dernekler Federasyonu toplantısı vardı. Bunların bir istekleri... Devletin şöyle bir uygulaması var, Hazine ve Millî Eğitim Bakanlığıyla birlikte: Özel firmalara, özel eğitim veren, engelli çocuklarımızı evinden alıp yetiştiren, onlara özel eğitim veren kurumlara kişi başına, engelli başına bir ücret ödeniyor. 35 bin böyle, engelli yurttaşımız var ve 2004 yılında uygulamaya geçtiğinde her engelli bireyimiz için devlet 1 asgari ücret karşılığı bedel öderken bugün geldiğimiz noktada bunun üçte 1'ini ödemeye başlamıştır.

Şimdi, bakıyoruz, devletin bu tür destek ve teşvik uygulamalarına: Yine, bugün ziraat odaları Meclisi ziyaretlerinde, tarım kesiminde desteklerin tarım kesiminde hiç artmadığını, ayrıca elektrik fiyatlarının iki yıl içinde yüzde 108 arttığını ve konutlarda bile 68 kuruşken tarım sektörünün 100 küsur kuruş elektrik bedeli ödediğini ve tarıma geçtik teşvikten -eskiden yüzde 32 desteği vardı tarımın- destek olunmadığı gibi, konutlardaki ödemenin yüzde 14 fazlasını yani bir sanayi tesisi gibi bedel ödediğini söylediler. Bunun altından tarım kesiminin kalkmasına hiç imkân kalmamıştır.

Federasyonu dinlediğimizde, Antalya'daki öğretmenlerimiz ve federasyon temsilcileri, bu ücretin üçte 1'e düşmesiyle büyük sıkıntı çektiklerini ve engelli yurttaşlarımızı, evlatlarımızı evinden alarak bu hizmeti vermekte zorlandıklarını ifade etmekteler.

Yine, tarım sektörü de desteklerin yetersiz olduğunu, hele hele artık, en başta elektrik maliyetlerinin ödenemez olduğundan söz etmektedirler.

Bakın, Korkuteli'de geçenlerde bir kar yağdı 10 santim-20 santim. Eskiden de yağardı, hem de 50 santim-1 metre kar yağardı, elektrikte bir arıza olmazdı. Özel sektör aldıktan sonra, para toplamayı biliyor fakat o 20 santimlik kar üç günlük arızaya neden oldu. Neden? Çünkü bakım ve onarım yapmıyorlar, "Biz parayı toplayalım, günün birinde herhâlde terk ederiz. Biz bakım ve onarımlardan, altyapı yatırımlarından sarfınazar edelim." düşüncesindeler. Onun için yönetimimiz...

Ha, bir de bu arada ziraat sektörünün önemli bir konusunu gündeme getirmek istiyorum. Kumluca ve Demre gibi birçok seranın olduğu ilçelerimizde seralar yapılmış, bunlar için belediyelerden ruhsat istenmekteydi. Belediyelerde o ruhsattan bir değişiklikle vazgeçildi ama şimdi tapularda cins tashihi isteniyor. Cins tashihinde de Tapular, sorumluluktan kurtulabilmek adına belediyelere soruyor "Fen, sağlık ve teknik açıdan sorun var mı?" diye. Belediyelerin buna vereceği cevap yok çünkü ruhsat verme zorunluluğu yok. Oysa tapuda da bu sera göründüğüne göre, cins tashihini yapabilmesi lazım Tapunun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Subaşı, toparlayın sözlerinizi.

Buyurun.

HASAN SUBAŞI (Devamla) - Toparlıyorum.

Bunu yapmayınca da sera sahibi bankaya gidip kredi alamıyor çünkü serası görünmüyor; sigorta yaptıracak, TARSİM'e başvuramıyor çünkü arazisinde serası görünmüyor. Yani nereden bakarsak bakalım yamalı bohça gibi; altından kalkamadığımız binlerce soruna, yoksulumuza, işsizimize, intihar edenlere baktığımız zaman yoksul bir ülkeyiz; devletin şatafatına, sarayına, uçağına, makam arabalarına baktığımız zaman zengin bir ülkeyiz.

"Kanal İstanbul'u yaparız." derken devletin, toplumun önceliklerine bakılmalıyken, toplum ikna edilmeliyken "Sen bunu incelememişsin." deniyor. Hâlbuki devlet ve belediyeler -kamu- bir hizmeti yaparken ikna etmek zorundadır; anlatmak, tartışmak, ve ikna etmek zorundadır, halka bilgi vermek zorundadır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)