GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gana Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:42
Tarih:14.01.2020

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL KONCUK (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bu anlaşmanın Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Gana Cumhuriyeti'ne hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Zaten oy birliğiyle kabul edilmiş bir anlaşma, sözleşme.

Değerli milletvekilleri, Türk milleti beş bin yıllık tarihe sahip ve devlet yönetme konusunda gerçekten çok teşkilatçı bir millet, çok ciddi bir devlet yönetme geleneği, birikimi olan bir millet. Ama tabii, şu anda yaşadığımız ortama bakıyorum, bu beş bin yıllık tarihi bir yana koyuyorum, şu anda devlet yönetimindeki eksikleri, kusurları gördüğüm zaman gerçekten hâlipürmelalimize ağlamaktan, gözyaşı dökmekten başka, bunları burada anlatmaktan başka elimizden bir şey gelmiyor.

Bugün yanıma bir hemşire geldi, Ankara Üniversitesi Hastanesinde hemşirelik yapıyor, eşinin tayini Bitlis'e çıkmış, eşi polis. Şimdi, bu kızcağız Bitlis Tatvan'a tayin istiyor, Sağlık Bakanlığı kabul etmiyor. Usul şöyle: Sağlık Bakanlığı, Ankara Üniversitesine bir yazı yazacak, diyecek ki: "Filan hemşirenizi ben Tatvan'daki devlet hastanesinde görevlendirmek istiyorum." Onlar da uygun görecekler ve o kişi, hemşire, Tatvan'a tayin olacak. Yapmamışlar. Dava açmış, kazanmış, bölge idare mahkemesi bozmuş bu sefer de kazandığı davayı.

Değerli milletvekilleri, bu kızımızın eşi beş yıl Bitlis'te görev yapacak, beş yıl sonra da Ankara'ya tayin olup olmayacağı belirsiz, belli değil, belki on yıl Türkiye'nin muhtelif yerlerinde gezecek ama o kızımız Sağlık Bakanlığı kabul etmediği için tayin isteyemeyecek.

Bakın, bu, devlet yönetiminde çok küçük gibi gelebilir size; böyle, "Nedir canım, bir tane hemşire..." diyebilirsiniz ama öyle değil; bu durumda olan binlerce insan var çeşitli kurumlarda ve böylesine derin bir devlet yönetme geleneğine, tecrübesine sahip ülkemizin bu kadar küçük meselelere bile çözüm bulamadığını üzülerek görüyoruz. Dolayısıyla bunların mutlaka çözümü olması lazım.

Devlet sistemle yönetilir. Gerçi siz, Allah'a şükür, sistem falan da bırakmadınız. Beş bin yıllık tarihî tecrübemiz var iken hâlâ biz Türkiye'nin nasıl yönetilmesi gerektiğini tartışıyoruz. Hâlâ "Başkanlık sistemi mi olsun, demokratik parlamenter sistem mi olsun?" tartışmasını yaşıyoruz. Bu tartışmayı da bundan sonra daha da hızlı sürdüreceğiz. Gerçi hepiniz göreceksiniz, böyle bir sistemin Türkiye'nin yönetimine bir katkı sağlamayacağını her biriniz zaten biliyorsunuz, farkındasınız. Muhalefet bunları söylüyor ama sizler görüyorsunuz, hissediyorsunuz, biliyorsunuz, sizlerin söyleyebilme imkânı yok ama bu ülke kaybediyor, bu ülke kaybediyor.

Bakın, Kanal İstanbul Projesi... Şimdi, tabii, hakaret anlamında olmasın diye ağır sözler söylemek istemiyorum ama böyle bir projenin gerekçeleri bir kere ortada yok, bir gerekçe yok. Aklıma Nedim'in Sadabad'la ilgili o şiiri geldi, Nedim şöyle diyor: "Gülelim oynayalım, kâm alalım dünyadan/Mâ-i tesnim içelim çeşme-i nev-peydadan/Görelim abıhayat aktığın ejderhadan/Gidelim serv-i revanım yürü Sadabad'a." Yani Kanal İstanbul da o Sadabad'ın o meşhur derelerine benzeyecek diye de bir endişemiz var, olmalı çünkü başka da bir işe yarayacağını kimse düşünmüyor.

Değerli milletvekilleri, devlet yönetmek, verilen sözlere sadık kalmakla müsemmadır, eş değerdir. Seçim sathımailinde, seçim meydanlarında her türlü sözü vereceksiniz, seçim bittikten sonra o sözün gereğini yerine getirmeyeceksiniz... 3600 ek göstergeden bahsediyorum, Sayın Cumhurbaşkanının yaklaşık beş yüz elli gün önce vermiş olduğu sözden bahsediyorum. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun en kabul edilemez, en eskimiş ve Türkiye'nin ekonomik gerçeklerine hiç de uygun olmayan en önemli yönü ek gösterge rakamlarıdır. Hani, devlet yönetmekten bahsediyoruz, adaletten bahsediyoruz, siz ek gösterge konusunda dahi adaleti sağlayabilmiş değilsiniz. Sayın Cumhurbaşkanının seçim meydanlarında milyonlarca insanın gözünün içine baka baka verdiği söz beş yüz elli gün sonra tutulabilmiş değildir. Böyle bir devlet yönetimi olabilir mi? Böyle bir siyasi ahlak olabilir mi? Olamaz. Onun için, bu 3600 gösterge meselesini çözmek durumundasınız.

Geçenlerde parti sözcünüz "Efendim, çalışma yapılıyor 3600 ek göstergeyle ilgili." diye açıklamada bulundu. Zaman zaman Çalışma Bakanı açıklamalar yapıyor "Efendim, bu, Cumhurbaşkanımızın verdiği sözdür, elbette tutulacak." diyor ama aradan beş yüz elli gün geçmiş ve beş yüz elli gün sonra tutulmayan bir söz var. Siyasi etik gereği bu sözün mutlaka tutulması lazım ama tutulması lazım derken ne zaman tutulması gerektiğini tartışmamız lazım. Bugün tutulmalı, bugün tutulmalı. Millî Eğitim Bakanlığının 100 Günlük Eylem Planı içerisine aldığınız bir konudur aynı zamanda bu. O 100 Günlük Eylem Planı üzerinden üç yüz-dört yüz gün geçmiş, hâlâ o söz yerine getirilmemiş. Ya, bu millet bu kadar aldatılmaya layık bir millet midir, bu kadar aldatılmayı hak eden bir millet midir? Kaldı ki karşınızdaki insanların büyük bir çoğunluğu; din görevlileri, sağlık çalışanları, öğretmenler, Emniyet teşkilatı mensupları bu ülkenin mürekkep yalamış insanlarıdır. Aldatamazsınız, unutturamazsınız. Bakın, şunu da söyleyeyim: Yarın seçim sathımailinde bu sözü tutmanızın da bir anlamı yok. Bu sözün aslında sadece bu 4 grup açısından değil, bütün kamu çalışanları açısından yerine getirilmesi lazım. Yani bu ek gösterge rakamlarının tamamen değişmesi lazım. Diyorsunuz ki: "Biz devleti iyi yönetiyoruz." Bu nasıl devlet yönetmek ya? Bakın, devlet memurlarına yüzde 4 zam yapıldı, artı enflasyon farkı. İşçilerimize yüzde 3 zam yapıldı, artı enflasyon farkı ama siz yeniden değerleme oranını yüzde 22,58 olarak tespit ediyorsunuz. Yani alacağınızı yüzde 22,58'le alırken vereceğinizi yüzde 4'le, yüzde 3'le veriyorsunuz. Hani tüccara sormuşlar: "2 kere 2 kaç eder?" diye. Tüccar da demiş ki: "Alırken mi, satarken mi?" Şimdi, siz alırken farklı, satarken farklı bir mantıkla bu millete yaklaşıyorsunuz. Şimdi, bu millet bu yaptıklarınızı unutmayacak. Bu yaptıklarınızı devlet memurları, işçiler, esnaf, köylü vallahi not ediyor. Öyle uçuk kaçık, akıl dışı projelerle milleti aldatmaya çalışmayın. Bu millet geçim aczi içerisinde yaşayacak, yüzde 27 oranında genç işsizlik olacak bu ülkede, 1 milyon 250 bin üniversite mezunu işsiz gezecek, umutsuz olacak; siz akıl almaz, mantık dışı, hayali projelerle, ne yaptığını bilmez bir anlayışla "Kanal İstanbul" diyeceksiniz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Bu millet bunu yemez, bu millet buna inanmaz, bu millet buna inanmayacak. Onun için aklınızı başınıza alın diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)