| Konu: | 2018 Yılı Kamu Denetçiliği Kurumu Raporu Hakkında Dilekçe Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 41 |
| Tarih: | 02.01.2020 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Kamu Denetçiliği Kurumu Raporu Hakkında Dilekçe Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Dilekçe Komisyonu, Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'ne göre faaliyetlerini yürüten, vatandaşlarımız ile ilgili kurumlar ve bakanlıklar arasında köprü vazifesi gören önemli bir komisyondur. Kamu Denetçiliği Kurumu ise gelen şikâyetleri insan haklarına dayalı adalet anlayışı içerisinde, hukuka ve hakkaniyete bağlı olarak inceler, araştırır ve idareye önerilerde bulunur.
Raporda ele alınan insan hakları, insan hakları alanında yaşanan hak ihlalleri ve bu konulardaki çözüm önerilerimizi sizlerin huzurunda milletimizle paylaşmaya çalışacağım.
İnsan, diğer bütün yaratılmışların üzerinde, şerefli ve üstün bir mevkidedir çünkü onun başka canlılarda olmayan akıl, irade ve tefekkür gibi özellikleri vardır. İnsan hakları, insanların eşit, özgür ve onurlu yaşamasını amaçlar. Herkes cinsiyet, ırk, renk, din, yaş, zenginlik gibi farklılıklar olmaksızın kanun karşısında eşittir.
Değerli milletvekilleri, dünya tarihinde ilk insan hakları bildirgesi Peygamber Efendimiz'in Veda Hutbesi'dir. Veda Hutbesi, bütün insanlara yönelik olarak temel insan haklarını içeren evrensel mesajların verildiği bir vesikadır. Orada insanların hakları ve sorumlulukları öğütlenmiştir.
Değerli milletvekilleri, toplumda her kişinin temel hak ve özgürlükleri bulunmaktadır. Bu haklar, yaşama hakkı, sağlık hakkı, eğitim hakkı, inanç özgürlüğü, ibadet hakkı, özel yaşamın gizliliği hakkı ve ekonomik haklardır. Hak, insanların herhangi bir işi yapma yetkisidir. Özgürlük ise insanların hiçbir canlıya, insana zarar vermeden dilediği şeyleri yapmasıdır. Temel hak ve özgürlükler, doğumla başlar ölümle biter; evrenseldir, dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmezdir; tamamı bir bütündür, sınırlandırılamaz. Her devlet, düzenlediği yasalarla, insan haklarını güvence altına almak durumundadır.
Değerli milletvekilleri, insanın kadını ve erkeği yoktur ve kadınlar da yaşamlarını erkeklerle eşit haklara sahip olarak sürdürmelidir. Türkler, İslamiyet'i kabul etmeden önce ve sonra, kadına her zaman gereken değeri vermiştir. Avrupa, Afrika ve Arabistan'daki kadınlar köle olarak satılırken, Türk kadını her zaman hür ve özgür olmuştur. Hatta dünya kadın haklarından bihaberken, Mustafa Kemal Atatürk Türk kadınına 1930 yılında seçme, 1934 yılında seçilme hakkını vermiştir. Türk toplumunda kadın ailede söz sahibi olmuş, siyasi ve ekonomik ilişkilerde devlet yönetimine katılmış, kılıç kuşanmış, at binmiş ve vatanı için savaş meydanlarında bulunmuştur. Halide Onbaşı, Nezahat Onbaşı, Şerife Bacı, Erzurumlu Kara Fatma, Halime Çavuş, Müslüm Ana Kurtuluş Savaşı'nda canını ortaya koyan kadın kahramanlarımızdan sadece bazılarıdır.
Türklerde ailenin temeli kadındır. Ziya Gökalp'in ifade ettiği gibi, eski ırkların hiçbiri kadınlara Türkler kadar hak vermemiş ve saygı göstermemiştir.
Kadına yönelik şiddet bir insan hakları ihlalidir. Ne yazık ki Türkiye'de kadına yönelik şiddet haberlerinin medyada yer almadığı gün yoktur. Şiddet ağır bir taş gibi ayaklarımıza bağlandı, felç gibi bedenimizi sardı, maalesef hepimizi korkunç bir girdaba doğru çekmektedir. Yasal düzenlemelere, uyarılara ve cezalara rağmen kadına yönelik şiddet artarak devam etmektedir. Kadına yönelik şiddette cezaların yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Geçtiğimiz 2019 yılında ülkemizde öldürülen kadın sayısı 474'tür. Cinayetleri işleyen kişiler yüzde 95 oranında eş, nişanlı veya arkadaşlarıydı. Öldürülen kadınlarımızın hepsinin ayrı bir hikâyesi vardı; hepsi bir candı, anneydi, evlattı, kardeşti ve hayalleri vardı ama vahşice katledildiler. Hayatlarının baharında yaşamdan koparılan gencecik kızlarımızın, kardeşlerimizin cinayetleri hepimizin yüreğini dağlamıştır. Zalimlerin elinde can veren ve bu cinayetlere kurban giden bütün mazlumlara Cenab-ı Allah'tan rahmet, acılı ailelerine sabırlar diliyorum.
Toplum vicdanını rahatsız eden kadın, çocuk cinayetleri davasında kravat takmak, takım elbise giymek, hâkime "efendim" diye hitap etmek ve göstermelik durumlarda bulunmak mahkemeler tarafından iyi hâl kabul edilmemelidir. Bu durum kamu vicdanında rahatsız edici kararların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. İyi hâl, istemeden bir olaya karışan kader mahkûmlarına uygulanmalıdır.
18 Aralık 2019'da Adalet Bakanlığımızın kadına karşı şiddetin önlenmesine yönelik yayımlamış olduğu genelgeyi ve 1 Ocak 2020 tarihinde İçişleri Bakanlığımızın Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Genelgesi'ni önemli bulmaktayız. Uygulanacak olan genelge yaptırımları umarım ki önleyici ve caydırıcı olacaktır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin bir diğer kanayan yarası da çocuk istismarı ve çocuk cinayetleridir. Ne yazık ki ülkemizde gün geçtikçe çocuk istismarı ve cinayetleri artmaktadır. Geçenki konuşmamda, bu tür cinayetlere, toplumu rahatsız eden darp ve saldırı görüntülerine televizyonlarda ya da sosyal medya üzerinden saatlerce, günlerce yer verilmesinin doğru bir uygulama olmadığını, kötü örnek teşkil ettiğini ifade etmiştim. Bunun için, isimleri, olayları normalleştirmemek için saymayacağım. Birçok şehirde çocuklarımız ve kadınlarımız alçakça istismara uğramış ve katledilmişlerdir. Çocuk istismarı, çocuk haklarının ağır bir ihlalidir. Evde, okulda, sokakta, parkta, her yerde çocuklarımız istismara uğramaktadır. Türk toplum yapısı bu sebeplerden dolayı bozulma yaşamakta, sokakta gördüğümüz çocuklara, bırakın saçını okşamayı, bir tebessüm bile edememekteyiz. Türk aile ve toplum yapısına ve hiçbir insana yakışmayan bu durum insanları birbirinden uzaklaştırmakta, toplumumuzda güven duygusunu zedelemektedir. Toplumumuzun kanayan yarası çocuk istismarlarının engellenmesi için, istismarcılar, hiçbir durumda ceza indiriminden faydalanmamalı ve en ağır şartlarla cezalandırılmalıdır. Konuya ilişkin önlemler artırılmalı ve aile içi eğitim programları oluşturulmalıdır diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi, ülkemizde çok küçük yaşta evlendirilen kız çocuklarımız vardır. Bu evlilikler akıl dışıdır, çağ dışıdır. Çok küçük yaşta evlilikler bir insan hakkı ihlali ve halk sağlığı sorunu olarak kabul edilmeli, çözümüne de bütüncül olarak yaklaşılmalıdır.
Değerli vekillerim, canlıya saygı insanlık görevlerimizin en başında gelmektedir. İslam dini, yeryüzündeki bütün canlılara karşı adaletli ve ölçülü davranılmasını, hayvanlara merhamet ve şefkat gösterilmesini emreder. Peygamber Efendimiz Uhud Seferi'nde, ordunun önüne yavrularını emziren bir kedi çıkınca, kedinin ezilmemesi için başına bir nöbetçi bırakıp ordusunu o kedinin etrafından dolaştırmıştır. Seferden döndüğünde de o nöbetçiden kediyi istemiş ve sahiplenmiştir. Bu örnek davranışı hepimiz düstur edinmeli ve hayvanlara şefkat ve merhametle yaklaşmalıyız.
Son zamanlarda sokak hayvanları vahşice katledilmektedir. Sokak hayvanları zehirleniyor, köpekler arabalara bağlanıp sürükleniyor, kuşlar boğazlanıyor ve insanlar kendi zevkleri için hayvanları dövüştürüyor, canı acıyan bağırıyor ama duyan ne yazık ki olmuyor. Yaratılanı Yaradan'dan ötürü sevme bilinciyle yoğrulmuş Türk milletine ne oldu, niye bunları yaşıyoruz?
Osmanlı Devleti Dönemi'nde, bu hissiyatın vücut bulduğu mimari yapıları yapan, kuş evleri, serçe sarayları inşa eden; Selçuklu Devleti'nde, hastalanan göçmen kuşların tedavisi için vakıflar kuran, sokak hayvanlarına su içebilmeleri için suluklar yapan ecdadın torunları nasıl oldu da hayvana işkence edecek hâle geldiler? Hangi insan vicdanı, köpeği arabanın arkasına bağlayıp sürüklemeyi içine sindirebilir? Nasıl bir adalet, bu şahsı 6.477 lira karşılığında serbest bırakabilir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın Sayın Taytak.
Buyurun.
MEHMET TAYTAK (Devamla) - Hayvana işkence ve şiddet gibi sapkın düşünceleri zihninde barındıran bir kişinin yeri, cezaevidir. Herhangi bir canlıya bunları yapabilen birisi, insana, çocuğa neler yapmaz? Bunlar, bilge Türk liderimiz Devlet Bahçeli Beyefendi'nin ifade ettiği gibi, cani ruhlular, insanlığın defolu yüzleri, utanç vesikalarıdır. Unutulmasın ki merhameti olmayana merhamet edilemez.
Değerli milletvekilleri, eğitim, bir milletin temel harcıdır. Eğitim hakkı, insan hakları kapsamındadır. Kamu Denetçiliği Kurumunun bu raporda vermiş olduğu bir tavsiye kararından bahsetmek istiyorum: ALES sınavında, soru kitapçığını belirlenen zamandan önce kontrol eden bir gencimizin sınavı iptal edilmiştir. Kurum, gencimizin sınavının geçerli sayılmasını tavsiye etmiştir. Ayrıca, sınavlara trafik ve başka sebeplerden dolayı bir dakika geç kalan yavrularımızın emekleri heba edilmemelidir, bir çare bulunmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edin lütfen.
Buyurun.
MEHMET TAYTAK (Devamla) - Adalet Bakanlığımızın hazırlamış olduğu ikinci yargı reformu paketinde yer alan Tüketici Kanunu'yla ilgili düzenlemelerle, bu tür olaylar direkt ara buluculukla yönetilecek, işlem süresi kısalacak, inşallah, ülkemiz için de hayırlı olacaktır. Bu düzenlemenin tüketici açısından olumlu olacağı inancındayız.
Değerli milletvekilleri, atamız Bilge Kağan'ın "Aç milleti doyurdum, çıplak milleti giydirdim, yoksul milleti zengin kıldım." ifadeleri Orhun Abideleri'nde yer almıştır. Ecdadımız gittiği her yere adaleti, umudu ve huzuru götürmüştür, üç kıtada tarihî ve kültürel eserleriyle mazlum coğrafyaları aydınlatmıştır. Bu anlayışı içinde özümseyen Milliyetçi Hareket Partisinin temelinde, Türk milletine millî, manevi ve insani açıdan seslenen; sevgi, adalet, barış ve güven içinde bir gelişimi amaçlayan Türk milliyetçiliği anlayışı bulunmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
Buyurun.
MEHMET TAYTAK (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım.
Milliyetçi Hareket Partisinin adalette, demokraside, güvenlikte, kardeşlikte ve ahlakta ortaya çıkan problemlerde durduğu yer bellidir. Bilge Türk liderimiz, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi'nin ifade ettiği gibi, sevgide serbestlik, saygıda mecburiyet vardır. Şiddet dursun, sevgi konuşsun; kavga yerine kucaklaşalım, küslük yerine barışalım; birlikte bir millet olduğumuzu unutmayalım.
Gazi Meclisi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)